Kadın sonunda yolu tamamlıyor, evinin önündeki yoğun araç kalabalığında yer arıyor kendine arabasını park etmek için. Yol boyunca her yerin dolu olduğunu görüp tuhaf bir gerilme yaşamaya başlamışken birinin yerinden çıkmak üzere olduğunu görüp seviniyor. Kesinlikle bugün şanslı günü. Sabırla bekliyor aracın çıkmasını ve ileri geri usta hareketlerle aracını park ediyor. Yan koltuğun üzerindeki sigara paketini ve kartı çantasına atıyor savruk hareketlerle, bir an önce evinin rahatlığında dinlenmek istiyor. İniyor aracından ve çantasını omzuna atıyor, aracını kilitliyor ki iki kolundan güçlü ellerin tuttuğunu görüyor şaşkınlıkla. İki yanında tabir yerindeyse çam yarması gibi iki adam duruyor ama korkmuyor çünkü onları tanıyor. Birisi çevrenin dikkatini çekmemek için alçak sesle konuşuyor:
-''Bize zorluk çıkarmayın Masal Hanım, patron sizi bekliyor.'' Kadın bu cümleler üzerine bir iki kere kollarını sağa sola savurup güçlü ellerden kurtulmayı denese de birden vazgeçiyor, biliyor ki karşı koymak olası değil, daha doğrusu her zaman patronun dediği olur. Kadını hemen arkadaki aracın içine biraz zorla da olsa itiyorlar ki kadın o zaman anlıyor uzun zamandır kendini beklediklerini. Motor çalışıyor, kapılar kilitleniyor otomatik sistemle. Kadın, içinden sanki kaçsam bulamayacaklar, diye geçiriyor, yani kaçmanın ne kadar anlamsız olduğunun oldukça farkında. Bu zorunluluğun tadını çıkarmaya karar veriyor, arka koltuğa yayılıyor iyice, bacaklarını ortada bırakıyor ufacık eteği. Ön koltukta oturan irinin gözlerini aynadan bacaklarına kaydığını görüyor ve bir kahkaha atıyor. Adam bunun üzerine bakışlarını yola çeviriyor. Kadın onlara takılmak istiyor:
-''Naber, nasıl gidiyor zorbalık işleri?''
Önce bir karşılık gelmese de adamlardan, birkaç dakikanın ardından arabayı kullanan konuşuyor:
-''Kızma bize abla, biliyorsun emir kuluyuz.''
-''Aha ha ha ablanı sevsinler senin!'' karşılığını anında veren kadın gergin bir durumun yumuşaması isteğinde yolun bitmesini bekliyor, zaten bundan sonra aralarında herhangi bir konuşma olmuyor. Kadın acı acı gülümsüyor güç böyle bir şey diye. Az önce geldiği yoldan geri dönüyor ve bu çok ironik. Arka koltuğa uzanıyor, içinde çamaşırı olmadığını hatırlayıp eteğini dikkatle düzeltiyor. Bu nasıl bir yaşamaksa eve gidip bir türlü don giymeye bile zamanı olmuyor. İlginç hem de oldukça fakat patronu düşündükçe hiçbir şeyin kendini şaşırtmadığını hatırlıyor. Ama ona karşı koymakta kararlı, özgürlüğünden asla vazgeçemez, patron denen adamın da bunu anlaması lazım. aralarındaki iş ilişkisi saati dolduğunda biter ve kendi yaşamı başlar. Geldiğinden daha kısa bir sürede geri dönüyor. Araç büyük bir gökdelenin önünde duruyor. Adamlardan biri kapısını açıp kadının inmesini bekliyor, bu arada diğer adam da hemen diğer yanda yerini alıyor. Bu şekilde içeri giriyorlar. Kimse dönüp bakmıyor bile bu garip üçlüye, nedeni malum. Asansör geliyor ve biniyorlar, yavaş yavaş yukarı çıksalar da kız içinde yerin yedi kat dibine girdiğini hissediyor, boğucu ve oldukça sıkıcı, adeta bir mezar gibi basıyor bu ortam kadını. Gözünüzü çevirdiğini her yerde para ben buradayım diye bağırıyor ama kadın kendini boğuluyor gibi hissetmeye devam ediyor. Ve asansör duruyor, yine iki yanındaki adamlarla beraber dümdüz ilerliyor kadın. En sondaki büyük, iki kanatlı kapının önünde duruyorlar. Adamlardan biri cüssesine yakışmayacak bir kibarlıkla kapıyı tıklatıyor.
-''Gellll!'' diye içeriden duyulan ses oldukça sert ama kadın etkilenmiyor bundan çünkü onu yumuşatmasını gayet iyi biliyor da bugün kendi öfkeli ona karşı. Kapıyı açan adamlardan biri Masal'ı içeri çekiyor ve patrona dönerek konuşuyor:
-''Masal Hanım geldi efendim!''
-''Görüyorum! Siz çıkın!'' diyen adam yetmişli yaşlarında. Yüzü zamanın her izini kendinde toplamış kırışıklıklar ile dolu dolu. Her halinden oldukça pahalı ve kaliteli olduğu belli olan, deri, geniş bir kanepenin tam ortasına yayılmış bir şekilde bekliyor kadının kendine yaklaşmasını. Üzerinde sadece şort bulunan yaşlı adam oldukça rahat:
-''Oooo kimleri görüyoruz! Masal Hanım teşrif etmiş! Sabah beni görmeden gitmek var mı? Haberim olmadan gidemezsin ama kızmadım sana, cahilliğine verdim.''
-''Ama ben oldukça öfkeliyim! Benim de bir hayatım var. Seninle işim bitince ben giderim, karışamazsın!''
-''Of of pek de sertmiş benim kızım! Gel bakayım yanıma! Öğrenmen gereken kurallar var, ondan sonra git kendi hayatını yaşa. Gel bakayım, kırma beni.''
Kadın, rahat bir tavırla gidip yaşlı adamın yanına oturuyor. Adam, kadının eteğini hafifçe yukarıya sıyırıyor ve onun düzgün bacaklarını okşuyor, bir yandan da konuşuyor:
-''Sen benim yaşlı günlerimin en hoş masalısın. Sakın bir daha sabah bana görünmeden gitme, seni görmezsem içim sıkılıyor, bak şimdi bile nasıl özlemişim seni. Öp bakayım babanı.''
Kadın, istemeden de olsa patronun fantezisine uyum sağlıyor, yerinden kalkıp yaşlı adamın kucağına yerleşiyor.
-''Ooooo ateşli kuşum benim, çamaşır bile giymemiş içine.'' diyen yaşlı adam gördüğünden oldukça haz alıyor.
-''Fırsatım olmadı ki eve gidip giyeyim bir tane.''
-''Giyme, böyle daha güzel benim küçük çocuğum. Hani öpücüğüm?''
Genç kadın, kollarını adama doluyor ve kırışık yanaklarını öpmeye başlıyor.
-''Offf gençlik iksirim benim! Şöyle bir otuz yıl önce çıksaydın karşıma offff gücüm yerindeydi o zamanlar, sana neler neler yapardım ama şimdi bakmakla, öpmekle, koklamakla yetiniyoruz, keşke hep genç kalsak!''
Genç kadın, adamı öpmeye devam ediyor, bir yandan da bu zorunlu gelişi avantaja çevirmenin peşinde:
-''Ooooo daddy şimdi anladım ki ben de seni özlemişim. Sarıl bana.''
Yaşlı adam kucağındaki diri vücuda sarılıyor, harika yuvarlakları okşuyor öte yandan.
-''Yerim ben senin daddy diyen dillerini. Haydi git benim sevdiğim şeylerden giy, mademki geldin değerlendirelim çocuğum.''
-''Değerlendirelim daddy!'' diyor genç kadın ve hemen yan odaya geçiyor. Tül ve deri karışımı bir kostüm seçiyor kendine, oldukça açık, hatta üzerinde bir şey yok gibi. Boynunda yaka görünümü veren ince bir dantel, alt kısmında kalın deri şeritler sarıyor vücudunu. Önünde avuç içi kadar üçgen bir parça. Dolaptan ince topuklu bir çizme seçip kıyafetini tamamlıyor kadın. Çok sevdiği lolipoplardan birini alıp çıkıyor yaşlı adamın karşısına. Adamın gözleri ışıldıyor kadını görünce. Genç kadın adamın önünde diz çöküyor ve elindeki şekeri çekici hareketlerle yalamaya başlıyor.
-''Ufffff! Baylıyorum sana, haydi beni de yala!'' diyor adam hevesle.
-''Yaa olmaz, sen cezalısın! Ben bugün alışverişe gidecektim evde dinlendikten sonra ama sen apar topar beni buraya getirdin, dargınım sana.''
-''Aman yavrum alışverişin lafı mı olur? Burada işin bitince yani sana hasretimi giderince benimkiler götürür seni. Ayrıca hesabına bugünün alışveriş miktarını ben yatıracağım.'' diyor adam ve yanındaki sehpanın üzerinde duran bilgisayarı önüne çekiyor ve kadının gözü önünde ona bol sıfırlı bir miktar transfer ediyor. Geç kadın umrunda değilmiş gibi şekerini yalamaya devam ediyor, kısa günün karı diye içinden geçiriyor.
-''Çok yaşa daddy!'' diyor kadın neşeyle.
-''Kucağıma gel bakayım seni yaramaz kız.'' diyen yaşlı adama itaat ediyor kadın. Elindeki şekeri adamın dudaklarına götürüyor, yaşlı adam bir çocuk gibi şımarıyor şekeri yalarken. Sonra özlediğini söylediği vücuda uzanıyor elleri. Şeritlerin açık bıraktığı dolgun göğüsleri okşuyor, eğilip öpüyor, arada bir de ufak bir çocuk gibi uçlarına sarılıp emiyor. Kadın, tepkisiz şekerini yalamaya devam ediyor.
-''Bunlar nasıl şey böyle, kütür kütür ohhh!'' diyen yaşlı adam güzel ve dolgun göğüslerin arasında kendini kaybediyor. Kadını koltuğa uzatıyor, kendisi de yanına diz çöküyor, kadın hala şekeriyle meşgul. Adam, kadının ayaklarını öpüyor, yalıyor, küçük bir kuş gibi okşuyor önce onları. Sonra yavaş yavaş yukarıya doğru ilerliyor. Kadını sımsıkı baldırlarını öpüyor, tenini kokluyor. Kadınlığını kapatan ufacık, üçgen deri parçasını kenara çekiyor. Kadınlığın gizli her noktasında geziniyor dili. genç kadın gözlerini kapatıyor bu temas karşısında, hafifçe inliyor.
-''Bunun hoşuna gittiğini biliyorum benim küçük kızım.'' diyen adam devam ediyor hareketlerine. Kadın ağzına yerleştirdiği lolipop ellerini serbest bırakıyor ve yaşlı adamın gezindiği noktaların çok yakınına getiriyor parmaklarını ve kendini okşamaya başlıyor. Yavaş yavaş merkezdeki ufacık noktanın kabardığını görüyor yaşlı adam ve daha hırsla sarılıyor kadının bacak arasına.
-''Devam et yavrum çok güzel, harikasın!'' derken kadının el hareketlerini takip eden gözlerini ondan ayırmadan kadının göğüslerine ulaşıyor yeniden. Bir eliyle boşta kalanı avuçlarken diğerini dudaklarının arasına hapsediyor ve yine hafifçe örseleyip emmeye devam ediyor. Kadını hareketleri hızlanıyor, kadın ağzındaki şekeri çıkarıp fırlatıyor rastgele ve inlemeye başlıyor:
-''Ooooo dady harikasın, daha fazla lütfen, haydiii!'' diye söylenip kesik kesik inliyor. Yaşlı adam bu anları öyle çok seviyor ki. Birden gençliğinin o güçlü günlerinin tadını yaşıyor bedeninde. Gençlik aşısı diyor kadına. Kadının eli bacaklarının arasında dairesel hareketler yaparken daha hızlanıyor. Adam artık kendini kaybetmiş bir halde iki göğüsün arasında resmen dudaklarıyla dans ediyor. Öptükçe baş veren bu tomurcukları durmadan ağzında tutmayı istiyor. Bir şefkatle emiyor bir içindeki ihtiyaca uyup hoyratlaşıyor ve sert hareketlerle dişleyip emiyor onları. Bir eli de artık iş görmeyen erkekliğinde, sanki bir mucize olmasını bekler gibi onu uyandırmaya çalışıyor okşayarak.Kadının nefesleri ve inlemeleri artıyor, sonunda boşalmasının habercisi bir çığlık dolduruyor odayı. Duyduğu bu sesle adeta yaşlı adamı da asla kendine yeterli gelmeyen bir rahatlamaya atıyor ve durmadan konuşuyor artık:
-''Çılgın ve seksi kızım benim ohhh, biraz daha devam et, durma!''
Kadının eli bir kez daha kadınlığında dolanmaya başlıyor, bir ikincinin gelmesi hiç sıkıntı değil çünkü genç bedeni dolup taşıyor arzuyla. Yaşlı adam aynı umutla devam ediyor sarsılmalarına. Kadın bu sefer daha kısa bir sürede başarıyor zirveye tırmanmayı ve olanca sesiyle bağırıyor:
-''Ahhhhh! Bu daha güçlü ve daha güzel! Ahhh!''
Adam, dudaklarını bir süre daha diri göğüslerde tuttuktan sonra geri çekiliyor ve kadının yanına atıyor kendini.
''Dün gecekinden çok daha güzel oldu, beni çok mutlu ettin yavrum! Artık gidip alışverişini yap,rahat rahat, bunu fazlasıyla hak ediyorsun. Kadın hızla yine yan odaya geçip duşa giriyor. Biraz sonra giyinmiş bir halde geri dönüyor.
-''Çocuklar seni istediğin yere götürsün!'' diyen yaşlı adama karşı çıkıyor genç kadın:
-''Hayır, çok dikkat çekiyorlar, çevredeki insanların tuhaf bakışlarını görmek istemiyorum, rahat olmak istiyorum ben!''
-''İyiiii! Nasıl istersen!'' diyen adam hala yaşadığı tatlı dakikaların etkisinde. Kadın çantasını alıp iki kanatlı büyük kapıdan çıkıyor ama kapının önünde bekleyen iri iki adamın yüzünde garip bir tebessüm fark ediyor. Demek ki içerideki çığlıkları duymuşlar. Patronun bir şey yapabildiğini mi sanıyorlar acaba? Kadın kendi kendine gülüp hızla uzaklaşıyor asansöre doğru. Zemin kata indiğinde çantasından bir sigara almak istiyor ve oldukça kalabalık çantasını karıştırmaya başlıyor paketini bulmak için. Ve küt diye bir şeye çarpıyor, elindeki çantası ve içindeki birkaç parça eşya etrafa saçılıyor.
-''Hay amk!'' diyen kadın önce kime çarptığına dikkat etmiyor, tek derdi bir an önce binadan çıkmak.
-''Aaaa yine siz!'' diyen coşkulu bir sesle donup kalıyor yerinde ve karşısında kendine tatlı tatlı gülümseyen Buğra'yı görüyor.
-''Git başımdan!'' diye sertçe karşılık veriyor ona çantasını toplamaya devam ediyor. Buğra şaşkın:
-''Çok özür dilerim, fark etmedim sizi!''
-''Git kardeşim başımdan! Bela mısın sen!'' diyen kadın adeta onunla konuştuğunun görülmesinden tedirgin.
-''Sizin de mi burada bir işiniz vardı? Ben de bir iş için geldim de!'' diyen Buğra gözlerini kadından alamıyor. Kadın az önce yaşadıklarının etkisinde buz gibi ve kaba konuşmasına devam ediyor:
-'' Ne yapışkan şeymişsin sen ya! Çekil, git başımdan!''
-''Pekiyi efendim, gidiyorum, izninizle!'' diyen Buğra ancak bir iki adım uzaklaşabiliyor kadından, kaldığı yerde ona hayran hayran bakmaya devam ediyor. Kadın hızla çıktığı caddeden bir taksi çeviriyor, bu arada arkasına bakmayı ihmal etmiyor. Buğra hala aynı yerde kendisine bakıyor.
Kadın:
-''Harbi özürlü bu ya aha ha ha!'' diye konuşup gülüyor. Taksi şoförünün dikiz aynasından baktığını fark edince:
-''Devam et kardeş dümdüz, ben sana tarif edeceğim gideceğim yeri!'' diyor bir kez daha dönüp arka camdan bakıyor kadın. Buğranın kaldırımdan kendine el salladığını görüyor ve başka bir kahkahaya kapılıyor:
-''Aha ha ah! Gerçekten sazanın önde gideni bu adam, avel aha ha ha!''