“Şimdi açsam pencereyi de beklesem… Sen gelsen…
Olmaz ya hani geliversen…
Hiçbir şey sormasan…
Hiçbir şey söylemesen…
Sussam… Sussan… Sussak…” Cemal SÜREYA
NEBİ
Yakışıklıyı ahıra bıraktım fazla zorlamama gerek kalmadı dişisinin yanına gitmek için sırtından inmemi bekledi.
Atın bile eşi varken hayalimde ki kadını bir türlü bulamamıştım, ya da bulmuş muydum henüz emin değildim Sevim fazlasıyla ilgimi çekmişti. Kendinden emin, biraz kaprisli ama fazlasıyla güzel.
Beni olduğum gibi kabul ederse böylesi bir kadınla ömrümün sonuna kadar mutlu olurdum. İşte kalbimin düğümü tam buradaydı havadan gelen zenginliğimi bilmemeliydi yoksa beni mi parayı mı seçtiğinden hiçbir zaman emin olamazdım.
“Neden bu kadar düşüncelisin kardeşim”
Ne zaman derin düşüncelere dalsam kız kardeşim yanımda bitiyordu… “Önemli değil”
“Gerçeği söylersen bu gecede etli pilav yapacağım”
“Midemden vuruyorsun kardeşim”
“Hadi söyle tek kardeşimi böyle üzgün düşünceli görmek istemiyorum”
Yakışıklının yemliğine biraz daha saman bıraktım keyifle kişnedi. Elimde ki tırmığı yerine astım “Düşünceli olmam senin isteğinle aynı doğrultuda, kısaca bende kendime uygun birini istiyorum”
“Nasıl yani”
“Beni olduğum gibi kabullenecek bir eş”
“Seni kabullenmek mi, kadınların seni reddedebileceklerini düşünemiyorum. Para desen fazlası var, okumuş adamsın görünüşünde şu anı kastetmiyorum yakışıklısın. Huyun mükemmel soyun sopun belli. Bir kadın başka ne ister…”
“Param olduğunu kimsenin bilmesini istemiyorum”
“Senin kendine güvenin mi yok”
“Güvenle ne alakası var, para her türlü kapıyı açacak kadar değerli bu yüzden kalbime girecek olan kadının beni ben olduğum için sevmesini istiyorum. Şu anki adamı değil üç sene önceki Nebi’yi”
“Kendince haklı olduğunu kabul ediyorum, senin maddi varlığın birçok kişiyi rayından çıkarır. Ama sen paran olsa da olmasa da sevilecek adamsın”
“Umarım haklısındır, uzun süredir ilk kez bir kadın ilgimi çekti bakalım o senin gibi düşünecek mi?”
“Elaşina’mı?”
“Hayır Sevim…” Kız kardeşimin aklına ilk gelen niye Elaşina olmuştu ki, kabul şirin ve sevimliydi hele o gülüşü çok güzeldi yine de kadın olarak ilgimi çekmemişti.
“Dış görünüşe bu kadar önem veriyorsan kendi görünüşünden başlamalısın şu saçını sakalını ya düzettir ya da kestir vallahi söylemekten dilimde tüy bitti”
“Henüz değil sırayla”
“Yakışıklı kardeşim Allah sadece kalbi verir, içini sen doldurursun”
“Sen nerden biliyorsun Şems-i Tebrizi’nin sözlerini”
“Çok savruksun bloknotunu evde unutmuşsun birazcık baktım kaşlarını çatma, Emir neredeyse yırtıyordu elinden aldım sayfa açıktı okudum hoşuma gitti aklımda kalmış. Hadi gidelim görev seni bekliyor yakında misafirlerimiz gelecek”
“Kim? bu sefer gidip almam haberin olsun”
“Polat ve eşi”
“Simay kardeş olduğumuzun bilinmesini istemiyorum, uzak akrabanızım Borkan’a da söyle”
“Hayat senin kardeşim nasıl ilerleyeceğine sen karar vereceksin. Dilerim benim gibi doğru insanı bulursun”
Borkan ve Simay başta birbirleri için yanış insanlardı, zaman onları öyle bir noktaya getirdi ki birbirleri olmadan yaşayamaz oldular. Aşklarının en yakın tanığı bendim…
Ahırdan çıktık öğle saatlerinde fazla dışarı çıkmaz işçilerin dinlenmesini sağlardık. Borkan’la ben güneşten çok etkilenmiyorduk bizim gibi aşırı sıcağa alışkın olmayanlar için güneş ölümcül olabilirdi. Eve mi gitsem yoksa tarlalara gidip işçilerin ne kadar ürün topladığına baksamıydım…
“Selam Nebi at sakinleşti mi?”
“Elaşina”
“Tarlalara götüreceğin söylendi”
“Sevim Hanım gelmiyor mu?”
“Dinlenecekmiş çok yorulmuş”
“Gidelim bakalım fikrin ne olacak mühendis hanım”
“Henüz mühendis değil öğrenciyim”
“Son senen değil mi?”
“Evet ve konuşmanda ne bileyim bir şeyler dikkatimi çekti”
“Nasıl şeyler”
“Niye Sevim’e Hanım dedin…”
“Öyle istedi, sana da Elaşina hanım dememi istermisin?”
“Hayır hiç gerek yok, benden fazla büyük değilsin”
“Bunun yaşla ilgisi yok Sevim Hanım statü durumumu beğenmedi galiba. Tabi tarlada çalışan adamı kendine yakıştıramadı”
“Of Nebi sende mi?”
“Henüz ima ettiğin gibi bir durum yok ama Sevim güzel kadın etkilenmeyecek erkek düşünemiyorum”
“Bunda çok haklısın üzülmeni istemem biraz gözü yükseklerdedir sakın alınma asla senin yaptığın mesleği küçümsemiyorum. Okumuş ve kariyer sahibi maddi durumu iyi erkeklerden hoşlandığını biliyorum.”
“Ya severse”
“Çok zor Nebi çok zor”
Elaşina içi dışı bir olan insanlardandı, gönlünden ne geçiyorsa onu söylüyor beni çok geç olmadan kuzeninden vazgeçirmeye çalışıyordu. Belki haklıydı belki değil, onun sayesinde Sevim’in huyunu suyunu öğrenir ona göre davranırdım. Muhabbet ederek ilk tarlanın sınırlarına geldik “İlk alınan tarla bu sene nadasa bırakmayı düşünüyoruz, gerçi buna siz karar vereceksiniz”
Elaşina yere eğilip bir avuç toprak aldı, avucunun içinde ovaladı “Belki toprak takviyesiyle ürünleri canlandırabiliriz. Analiz yapılması gerek”
“Bu senin işin, diğer tarlalara gidelim işçilerin durumuna bakmam gerek”
Ses etmeden yürüyor bir tarladan diğerine geçiyorduk bu az mesafe değildi, bir anlığına bile of dediğini duymadım. Kıyafeti süslü değil aksine her genç kadının tarlalarda giyebileceği şekildeydi. Düz yakası kapalı pamuklu bir tişört, bol ince kumaştan kot pantolon düz koyu renk spor ayakkabılarla uygundu tek eksiği şapkası yoktu öğlen saatlerinde aşırı sıcak olur bu sıcaklık uzun süre devam ederdi. Başımda ki hasır şapkayı izin almadan başına geçirdim. “Ya sen”
“Ben alışkınım”
“Teşekkür ederim telaşla unuttum yarın daha dikkatli olurum”
“Sen biraz dolaş ben sulama kanallarına bakayım uzun zamandır sorun var çağırdığımız şirket henüz gelmedi. Bir gün daha sulanmazsa ürünler yanacak”
Güneş çekilince veya erken saatlerde sulama yapılırdı, mesleğimle alakası olmayan iş baştan zor geliyordu şimdi toprakla uğraşmak hoşuma gidiyor yeni bilgiler öğrenmek için kitaplar okuyordum. Bu işi meslek edinmiş yıllardır toprakla yoğrulmuş çiftçilerin tecrübelerini hiç göz ardı etmiyor en ufak bilgi kırıntısını bile hafızamda tutmaya çalışıyordum. Daha önce manav veya market reyonlarında görüp nasıl yetiştiğini merak etmediğim sebzelerin tohumunu veya fidesini toprağa dikip büyümesini izlemek keyif veriyordu. İdari ve dağıtım zincirine Borkan bakıyordu. Diğer işlerin tüm sorumluluğu bendeydi zaman içinde üç yakın tarlayı almış var olan topraklara katmıştım. Haklarımız eşitti üretim, dağıtım ve işletme dönüşümlü olarak yapıyor Simay’a sadece denetlemeyi bırakıyorduk. Çocuklarla, evle, gelen işçilere yemek hazırlamakla fazlasıyla yoruluyordu. Lokantalardan biriyle anlaşalım sende yorulmazsın teklifimizi “ Bunca sebzeyi yetiştirip dışarıdan yemek almak bize yakışmaz” diyerek reddetmişti…
Ürün toplama zamanları sayımız iki katına çıkıyordu. Kadın hareket etmeden dursa günaha gireceğini düşünüyordu. Kardeşim kendince haklıydı uzun seneler dış görevlerde suçlu peşinde aksiyondan aksiyona koşarken birden domateslerin kızarmasını beklemek onu deli ediyor olmalıydı.
“ Nebi, Elaşina nerede seninle birlikte olduğunu söylediler”
Sevim gelmişti, suyu çıkardığımız kuyunun yanından yavaşça doğruldum. Bir çırpıda güzelliğini gözlerime hapsettim kalçalarına yapışan daracık bir kot, tenini neredeyse bir karış gösteren kısa penye, ayağında yüksek spor desem değil, çizme desem değil saçma sapan bir ayakkabıyla tarlaya gelmesi hislerimi bir anda hayranlıktan kızgınlığa dönüştürdü.
“Sevim Hanım bu kıyafetle tarlalara girmeyeceğinizi umuyorum”
“Sana karışmak düşmez Nebi kendi işine bak”
Böyle giyinerek kendini kime kanıtlamaya çalışıyordu “Ne o Nebi yine kuyuda sorun mu var” Kime gösteri yaptığını bir anda buldum “Öyle görünüyor Borkan Bey”
Borkan şaşkınlıkla yüzüme baktı “Uzun süredir bey sözünü kaldırdığımızı sanıyordum”
“Simay Hanımla konuştuğunuzu umuyorum”
“Ha o mesele, istediğin gibi devam et”
“Borkan Bey resmiyete önem vermiyorsanız size isminizle hitap etsem”
Bakalım Borkan seviye meraklısı kadına ne cevap verecekti, tekrar kuyunun yanına çömeldim sorun borularda olmalıydı bağlantı tamam görünüyordu.
“Hiç sanmıyorum Sevim Hanım hem çalışanımsın hem de yaşın benden çok genç. Arkadaşın tarlanın diğer ucunda git bakalım ne yapıyor ikinizden de ayrıntılı rapor bekliyorum”
Borkan’ın buz gibi sözleriyle Sevim bozulmuş olarak tarlaya girdi, giydiği ayakkabılarla bileğini burkmazsa çok iyiydi.
“Nebi bu kadın çok güzel kabul ediyorum ama doğru kadın olduğunu sanmıyorum”
“Yeni tanıyoruz çoğu insan göründüğü gibi değildir, iyi deriz kötü çıkar, kötü deriz iyi çıkar zaman ne olduğunu gösterecek”
“İşte bunda haklısın, çok genç hata yapması normal. Ben gidiyorum misafir gelecek diye Simay yine kendini kaybetti”
“Kaybetmediği zaman var mı?”
“Karıma söz yok o bir tane”
Borkan giderken arkasından baktım işte hayalini kurduğum böyle bir sevgiydi. Ne yaparsa yapsın beni delirtse de vazgeçemeyeceğim kadar özel bir kadın. Tarlanın öteki ucunda duran iki kadına baktım belki birkaç günlüğüne izin alıp hovardalık yapmak hata yapmamı engelleyebilirdi.
Devamlı işçilerin başında duran görevlimiz koşarak yanıma geldi, nefes nefeseydi “Nebi Bey yeni gelen işçi kadınlardan biri doğuruyor çabuk yetişin”
“Ambulans çağırsaydınız ben ne anlarım çocuk doğurtmaktan. Hem doğurmak üzere olan birini niye çalışmak için aldınız”
“Söylemediler”
Kısa süreliğine tarım işçisi olarak gelenleri çok fazla incelemiyor oluşumuz hataydı. Hele ki yerli olmayan işçiler daha büyük tehlikeydi. Bu işe kesin çözüm bulmalıydım…
Saffet’in peşine takılıp tarlaya gittim, kadın çardağın altında yatıyordu tahmin ettiğim gibi yabancı işçiydi. Beni görünce doğrulmaya çalıştı “Yat ambulans gelecek”
“Gerek yok beyim doğum yaptı” diyen kişi kadının kocası olmalıydı kullandığı lisana hiç yabancı değildim.
Arapça konuşuyordu “Nereden geldiniz siz”
“Savaştan kaçtık”
Kadının yanına çeşitli yaşlarda dört çocuk daha geldi, “Çocuklar senin mi?”
Adamın hızla başını sallaması beni doğruladı, bunların derdi neydi. Ülkenden kaçmışsın zor bela geçiniyorsun niye devamlı çocuk yapıyorsun aklım sırrım almıyordu. Adam karım alışık iki gün sonra çalışmaya başlar desede aldırmadım. Ambulans çağırdım kadın hastanede biraz olsun dinlenirdi. Babaya da çocuklarına bakması için paralı izin vereceğimi söyleyince gözlerinde ki işsiz kalacağım korkusu gitti.
Dışarıdan gelen geçici işçiler için barakalar yaptırmıştık. Çocukların bakımı için Simay’la konuşmalıydım.
Akşam olmak üzereydi, çalışanlar birer birer evlerine dönmeye başladılar. Tarlalara sessizlik hakim oldu işte bu anları çok seviyordum.