Lanetli çocuklar

944 Kelimeler
Kiera “Zuko yakala.” “Tuttum. Bende.” Dediği gibi havaya zıplayıp attığım balyaları Zuko yakaladı. Güneş tepemizde kızgın bir alev topu gibi parlıyor, tarlanın tozu havada asılı kalıyordu. Zuko’nun alnından boncuk boncuk ter süzülüyor, güneş ışığında parlayan kasları hareket ettikçe belirginleşiyordu. Burası Eldora'nın kuzeyinde, Velarion adında küçük bir kasaba. Çiftçilikle geçinir, hayvanlarla uğraşırız. Rüzgâr taze saman kokusunu taşıyordu. Zuko ne zaman hayatımıza dahil oldu, tam kestiremiyorum. Kendimizi bildik bileli arkadaşım. Niera teyzenin yanında kalırdı. O öleli iki yıl oldu, Zuko artık tek başına yaşıyor. Niera teyze onun annesi değildi, hatta hiçbir şeyi değildi. Bir gece ormandan kucağında Zuko ile çıkıp gelmiş. Kasaba halkı öyle anlatırdı. Zuko kimin çocuğu, nasıl bu dağların ardına geldi, kimse bilmiyor. Benim de tek bildiğim, onun yanında mutlu olduğum. Annesi babası olmadığı için ucube diye aşağılanan Zuko'nun o güzel kalbini kimse görmüyor. Yoksa yüzümde kocaman bir leke olan benimle arkadaşlık etmezdi diğerleri gibi. Kimse beni kabul etmez yanına. Tanrılar yüzüme leke vurarak beni lanetlemiş onlara göre. Ama Zuko farklı; o hiç yüzümdeki lekeyi görmez, lafını dahi etmez, normalmişim gibi davranır. “Bitti ha.” “Sonunda bitti ama bende bittim. Sağ ol yardımın için.” Zuko nefesini göğsünden derin bir şekilde verirken gülümsedi. O gülüş… Hep içimi ısıtan, ama nedenini bilmediğim bir gülüş. “Ne zaman istersen Kiera.” “Bak yine oldu.” Kaşlarımı çatıp yaklaştım. “Ne oldu?” “Gözlerin… gözlerinin rengi ve şekli değişti.” “Saçmalama Kiera yine mi? Güneş gözlerini bozmuş olmalı. Mik teyze seni bir gece karanlıkta bekletsin.” Kahkaha atmaya çalıştı ama sesinde bir gerginlik vardı. Gözlerinin içinde bir anlığına ateş gibi bir parıltı çaktı. “Hayır ya, son zamanlarda sende bir değişiklik var işte.” dedim. Yüzünü avuçlarım arasına aldım. Teni o kadar sıcaktı ki elimi yaktı neredeyse. Kalbim göğsümden çıkacak gibi atmaya başladı. “Oww, çok sıcaksın. Nehre atlasan iyi olur.” Ellerimi sinirlenmiş gibi kendinden çektiği gibi, dağların arasından akıp giden nehire attı kendini. Suyun üzerine sıçrayan damlalar yüzüme kadar geldi. Gözlerimi kırpıştırarak baktım. Hiç düşünmeden atlamıştı. Her seferinde o soğuk, gürül gürül akan suyun içine korkmadan dalıyor ve birkaç saat ortadan kayboluyordu. --- “Kiera, Zuko nerde? O da seninle çalıştı.” “Bilmiyorum anne, nehre atladı yine.” Annem ellerini önlüğüne sildi, yüzündeki endişe çizgileri derinleşti. Zuko hakkında diğerleri gibi düşünmüyor. Beni kabul edip arkadaş olduğu için mi yoksa bütün çiftlik işlerine yardım ettiği için mi bilinmez. Ama yemeğe çağırıp iyi olup olmadığını soruyor sürekli. “Bu çocuk nasıl hayatta kalıyor bazen gerçekten şaşırıyorum.” “Neden anne?” “Sürekli o nehre atlıyor, ben daha ondan başkasının girip de canlı çıktığını görmedim. Hatırlasana, iki yıl önce Patrek amcanın oğlu atladı ve ölüsü bulundu günler sonra.” “Hatırlıyorum anne, nasıl unuturum ki… Patrek amca her gördüğünde ‘bu çocuk lanetli’ diye kızıyor. Ben de lanetliymişim ya.” Yutkunurken boğazımda bir düğüm oluştu. Babam yanıma yaklaştı. Benim başka kardeşim yoktu, tek çocukları bendim. Kızıl saçlarımı arkaya doğru çekip yüzümdeki kocaman lekeyi okşadı ve öptü. Ellerinin sıcaklığı kalbime kadar indi. “Sen tanrıların en gözde meleğisin. Sendeki bu özellik onlarda olmadığı için kıskanıyorlar.” “Yüzünde lekesi olmak nasıl bir özellik olabilir ki baba?” Eli kalbimin üzerine geldi. “Sen… yumuşak kalbin sahibisin. Sana o kadar kötü söz söylendi, hiç karşılık vermedin. Senin yumuşak ve temiz kalbin senin en büyük özelliğin.” “Yüzümdeki leke yüzünden temiz kalbimi kimse görmüyor ama.” Annem de yanıma gelip sarıldı. Elleri titriyordu ama sesi yumuşaktı. “Tanrılar bir gün kalbinin temizliğini yüzüne yansıtan bir aşk yaşatacak sana, korkma.” dedi. Sarıldık. Üçlü aile kucaklaşması her zaman iyi gelir. “Bana da yemek var mı?” diyen sesle ayrıldık. Zuko gelmişti. En son kızgın bakışlarla ayrılmıştı ama şu an gayet mutlu görünüyordu. Üzerinden su damlıyordu, saçları alnına yapışmıştı. Yemeği yedikten sonra bahçeye çıktık. Hava serin, gökyüzü yıldızlarla doluydu. O gitmeden önce karanlıkta çimenlere uzanıp yıldızları izlerdik. Çocukluğumuzdan bu yana değişmeyen yegâne işimiz budur. Çok keyifli oluyordu. Tabi şimdilerde farklı da hissettiriyor. İkimiz de artık çocuk değiliz ve Zuko her geçen gün daha ilgi çekici oluyor. Eminim kasabadaki diğer kızlar onu lanetli ucube olarak görmeseydi çoktan… aklım karışıyordu. Ona karşı hislerim her geçen gün farklı bir hâl alsa da onun bu değişimine ben hâlâ aynıydım. Hâlâ yüzünde lekesi olan, tanrılar tarafından lanetlenmiş görünen Kiera… “Zuko..?” “Çatladın değil mi?” Yanağındaki gamze belirginleşti, sesi alaycı ama sevecendi. “Off ya, evet. Sen yine suya atladın, ödüm koptu.” “Bu kaç oldu alışamadın. Benim özel yeteneklerim var diyorum.” Kahkaha attı ama sesi yankılanırken gözlerinde yanan o kıvılcımı fark ettim. Yattığım yerde doğruldum. Yüzümü Zuko’ya döndüm. Gece karanlıkta ona yüzümü dönmekte daha rahattım. Gerçi onun gözleri bir elmas gibi her daim parlıyordu. O karanlıkta bile, sanki kendi ışığını taşıyordu. “Bana da öğretsene, ben de suya girmek istiyorum.” “Saçmalama Kiera, ve sakın denemeye kalkma.” Derken gözleri, içinde ateş yakılmış gibi parladı. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Elim yeniden yüzüne gitti. Her geçen gün daha fazla dokunmak istiyordum ona ve buna asla engel olamıyordum. “Neden ama?” Bileğimi sıkıca kavradı. Avuç içleri sıcaktı, parmaklarının basıncı tenime iz bırakacak kadar güçlüydü. Onun da yattığı yerden sırtı kalktı. Yan yana, yüz yüze bakıyorduk. Göz bebekleri küçülmüş, soluk alışı hızlanmıştı. “Yapamazsın Kiera. Sakın deneme ve sana asla gösteremem. İyi geceler.” deyip kalktı, karanlığın içine karıştı. Arkasından baktım. Adımlarının sesi bile yankılanmadan kayboldu. Daha on yedi yaşındaydı, benden iki yaş büyüktü ama sanki her ay daha fazla gelişiyordu vücudu. Eskiden bol gelen kıyafetleri sık sık değişen, dar kıyafetlere dönüştü. Tenimde dokunduğu yer yanıyor, adeta içime daha fazla işliyordu… Ben Zuko'ya âşık olmuştum. Tıpkı diğer kasaba kızları gibi her seferinde hayranlıkla bakıyordum. En büyük avantajım, onun benimle arkadaş olması.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE