5. Acıdan Zevk Almak

709 Kelimeler
NEVA Arabasına gelene kadar dönüp arkasına bakmamıştı bile puşt! Dişlerimi sıkarken bunun tek şansım olduğunu kendime defalarca hatırlatmak zorunda kaldım. Sonunda arabanın önüne geldiğinde durdu ve geriye doğru bana bir bakış attı. Dudakları memnun bir gülümsemeyle kıvrılırken, binmem için kapıyı açarak tuttu. Dışarıdan kibar görünüyordu değil mi? Oysa onda bir tane bile kibar bir kemiğin olmadığına yemin edebilirdim. Amacı neydi? Göz boyamak mı? Yoksa kaçışımı engellemek mi? Düşünceler içinde açtığı kapıdan arabaya bindim. Arabanın ön kısmından dolaşıp şoför koltuğuna oturdu ve “hiç pişman olmayacaksın,” diyerek göz kırptı. “Belki de sen pişman olursun.” Gerçek bir nefret hissederek söylemiştim bu sözleri. O ise sözlerimi yanlış değerlendirip “bunu görmek isterim,” diye yanıtladı beni. Görecekti. Hem de öyle bir görecekti ki… Bugüne kadar yapıp da yanına kar kalan her olayı burnundan fitil fitil getirecektim. Bunun için koynuna girmem mi gerekecekti? Varsın öyle olsundu! Sözleşme mi imzalayacaktım? Gerekirse kanımla imzalardım. Benden aldığı hayatı onun burnundan getirmeye yemin etmiştim. Hiçbir güç beni bu yoldan döndüremezdi. Otoparktan çıkarken bakışlarım yan aynadan peşimize takılan iki aracı buldu. Kartal özel hayatına ve özgürlüğüne öyle düşkün bir adamdı ki, korumaları bile onu, ondan uzak mesafeden koruyorlardı. Günlerdir takip ettiğim biri olmasaydı ben bile fark etmezdim çevresindeki koruma ağını… “Bana kendinden bahset,” dedi sonunda sessizliği bozarak. “Sen kendini tanıtmakla neden başlamıyorsun?” Güldü. Dudaklarına yerleşen yarım gülüş keyiften ziyade alaycılık barındırıyordu. “Beni tanıdığını söylemiştin.” “İsim ve görünüş olarak evet. Ama hepsi bu kadar. Sen sessizliğiyle bilinen bir adamsın. İsmin kolay kolay magazine düşmez, adın sıklıkla anılmaz. Bu kadar göz önünde olup bu kadar bilinmez biri olmak zor olmalı.” “Magazinde görünmediğimi bilecek kadar tanıyorsun ama,” derken sesindeki ince şüpheyi iliklerimde hissettim. “Ben bir gazeteciyim,” dedim doğruyu söyleyerek. Çünkü biliyordum ki bir noktada beni araştıracaktı. Gerçeğe ne kadar bağlı kalırsam, o kadar az hata yapar ve o kadar az göze batardım. Gazeteci olmamdan hoşnut olmadığını bozulan gülüşünden anladım. Gözleri ise bir gece gibi her şeyi içinde gizliyordu. “Röportaj için koynuma girmek istiyorsan, röportajlarla ilgilenmiyorum.” Kelimeleri keskin, cümlesi tehdit ediciydi. Bir başkası olsa belki bu noktada ya geri adım atar, ya da yaltaklanırdı fakat ben iki seçeneğe de bir hayli uzaktım. “Beni koynuna almak için çaba sarf eden sensin sanıyordum. Yanıldıysam, ilk taksi durağında beni indirebilirsin.” Bakışlarını kısa bir an yüzüme çevirip yeniden yola döndürdü. “Açık sözlüsün. Seninle ilgili üçüncü gözlemim bu,” diye mırıldandı. Verdiğim cevabın hoşuna gittiğini anlayarak rahat bir nefes aldım. Denge kurmak zordu. Hele de benim gibi biri için. Fakat eğer gerçekten Kartal'ın hayatına sızmak istiyorsam doğru noktayı bulmam gerekiyordu. Ne fazla hevesli, ne de fazla isteksiz olmam lazımdı. “Üçüncü gözlemin mi?” diye sordum ilgili bir sesle. “İlk ikiyi merak ettim.” Kayıtsızlığının arkasına sakladığı arzu dolu kıvılcımını görmüyorum sanıyordu ama görüyordum. Hislerimi belli etmeden göğsümdeki gerilimi gizledim. Bu oyunda en ufak, yanlış bir mimik bile beni ele verirdi. “İlk iki gözlemin neymiş?” diye üsteledim. Parmakları direksiyonda ritmik bir hareketle gezindi. Bu ufak hareket, aslında zihninin arkasında büyük bir hesaplama yaptığının işaretiydi. Sesindeki o karanlık tınıyı yeniden yakalayarak konuştu. “İlki… Acıdan zevk alman.” Söylediği şey kalbime buzdan bir iğne saplanmış gibi hissettirdi. Söyleyiş biçimi tenime dikenler batırmıştı. Bunu her önüne gelenle normal bir şey gibi konuşuyor muydu gerçekten? Konuşuyorsa neden hakkında bu kadar az şey biliniyordu. Aslında hedeflediğim şey tam olarak buydu. Benimle konuşması... O sahneyi bunun için kurgulamıştım. Ancak Kartal’ın bu tespiti bu kadar direkt söylemesi, midemin kasılmasına neden oldu. Selin'in yaşadıklarını aklıma getirdikçe, o anki sahte zevkimin ne kadar iğrenç bir role büründüğünü fark ettim. Tüm bu düşünceler saniyeler içinde zihnimden akıp geçti. Yüzüme en ufak bir duygu yansıtmamaya çabalayarak, hafifçe gülümsedim. “Öyle mi? Bu oldukça ilginç bir gözlem,” dedim, sesimin mümkün olduğunca umursamaz çıkmasını sağlayarak. “Bir insan acıdan neden zevk alır ki?” Kartal, doğrudan bana dönmemişti fakat dikkatinin bende olduğunu hissediyordum. Nasıl oluyorsa hissettiriyordu. “Bakışların, Neva. Adamın suratına fırlattığın soğuk gülümsemeye tezat, gözlerinin dibinde bir kıvılcım çaktı. O kıvılcım ne öfke, ne korkuydu. O, teslimiyetin sınırında duran bir istekti.” Yutkundum. Bu kadar iyi mi oynamıştım? Sahiden mi? Mimiklerimi sabit tutmakta zorlandım. “Yani diyorsun ki…” Durumu mizaha vurmaya çalıştım. “Ben bir psikopat gibi acıdan zevk alıyorum öyle mi?”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE