BÖLÜM 4

1697 Kelimeler
Eve geldiğimde saat gecenin tam yarısıydı. Zaten üç göz odamız vardı onlardan da sadece babaannem ile dedemin kaldığı odanın lambası yanıyordu. Onlara telefonda haber etmiştim durumumu. Hatta çok yaşlı oldukları için Orhan doktor ev telefonuyla dedem ile görüşmüş iyi olduğumu sadece başımı çarptığım için biraz beklememiz gerektiğini söylemişti. Dedem ısrarla gelmek istediğini söylese de seksen  yaşındaki adamın oraya kadar özenmesine kimse razı gelmemişti. Uzaktan bir akrabamızı yollamış iyi olduğumu ondan duyunca içi rahatlamış olacak ki bir daha ısrar etmemişti.   "Hadi geçmiş olsun. Dediklerimi unutma tamam mı küçük kız. Dilini tut. Birde sağına soluna iyi bak. Olmadık yerde tepene bir şey düşer fark etmezsin  " diyerek kendi evlerinin önünde durup benim oturduğum koltuğun kapısını açtı. Duvar duvara komşuyduk. İkimiz de aynı yolu kullanıyorduk. Tabi onlar gelmeden önce bizim yolumuzdu.   "Sağolasın ağabey. Arabanı da kirlettim kusura kalmayasın. Olmadı yarın silerim ben" dedim. Eğer imalarımdan az bir şey anlayabildiyse. Kafamı yaran adamın birde arabasını temizleyecek değildim.   "Hadi kardeşim iyi geceler. Sen yaranı temizle mikrop kapmasın. Ben arabayı hallederim "   Ben inince eve teslim bile etmeden arabasına binip açık bahçe kapılarından içeri girdi.   Utana sıkıla evimizin ahşap dış  kapısını hafifçe tıklattım. Uyudukları sessizlikten belli olan kardeşlerimi uyandırmak istemedim. Babaannemin uyuyamayacağına adım gibi emindim. Lambada yanıyordu ama kapıyı açmıyordu. Bir kez daha vurup bekledim yine açmadı. Tam yattıkları odanın penceresinden bakmaya yeltenince alelacele yazmasını düzelterek açtı kapıyı.   "Dedenle arkalı önlü namaza durduyduk. Geç içeri geç. Ne yaptın ne ettin. " diyerek kolumdan tutup içeri çekti. Yüzü bembeyaz olmuş telaşlı haline içim sızladı. Zordu bu yaşta dört yetimin sorumluluğu.   Ayakkabılarımı kapının ağzında dedemin çaktığı tahta ayakkabılığın üzerine bıraktım. Elimle üstümü başımı düzeltsem de her yerim kandı. Çamurdu.   "Eh yavrum bize iyi dediler. Bunca kan nerenden aktı böyle. Şuna bak her yerin al olmuş."   "Yok be nenem o kadar değil. Bunlar her sabah zorla içirdiğin pekmezlerin velinimeti " diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Kendi halimden kendim korktum da belli etmedim. Kafamın etrafını deli sarar gibi sarmıştı beyaz bezle Orhan ağabey. Yüzümü gözümü gelişi-güzel silmişlerdi ama bazı yerleri hâlâ kanlıydı. Dedeme de gözüktükten sonra üzerimi değiştirip yatmayı planladım. Beli bükük canım dedem, oturduğu seccadesinin üzerinde selâm verdikten sonra zorlanarak  ayağa kalkmaya çalıştı. Hemen yanına koştum. Kolunun altında destek verip tahta sedirin üstüne oturmasına yardımcı oldum. O güzel gözleriyle tıpkı babaannem gibi baştan aşağı süzüp "şükür yaradana " derken döktüğü göz yaşlarını ellerimle tutup sakınmak istedim. Ölsem hakkını ödeyemezdim..   "Çok korktum guzum. Baban ile anan gibi sende hemen gidiverecen diye. Ahmet emmin 'korkma Kenan amca. Senin deli kız oradakilere kök söktürüyor' demeseydi düşecektim yola.  "Dedi ağlayarak.   Biz kadınlar vara yoka ağlardık da erkeğin ağlamasına hiç tahammül edemezdim. Hele birde yaşlıların ağlaması çok dokunurdu bana. Dedem bundan yedi yıl önce kaybettiğimiz annem ile babamın acısına sanki on yıl fazla yaşlanmıştı. Evlat yaktın beni derdi hep. En büyükleri ben on yaşında en küçüğümüz Kenan o zaman daha iki yaşındaydı. Suyu kuruyasıca göl anamın mezarı babamın katili olmuştu. Bir avuç KAMIŞ dı sebepleri yüzme bilmeyen iki kişinin. Kaderdi onları birbirinden ayırmayan. Bizi boynu bükük yetim edene boynumuz kıldan ince gelmiştik bu yaşa. Biz doymadığımızdan ana baba sevgisine alışmıştık bu yaşımıza kadar lakin dedem ile ninemin kurumamıştı gözlerinde ki yaşları.   "İyiyim dedem ben. Niye korkutursun kendini. Küçükken kaç kez tepe üstü damdan düşüp de bir şey olmamış lığı var bilmez misin. Hadi tasa etme yat artık. Bizi bizden ne zaman ayıracağını tek o bilir. Senin duan yeter. Bizleri de dualarından  eksik etme olur biter " dedim ellerinden öperek. İkisine de sarılıp "Allah rahatlık versin "Diyerek kardeşlerimle yattığımız odaya girdim...   Üçü de yer döşeğinde mışıl mışıl uyuyordu. Benden iki yaş küçük olan kardeşim Aydan bir tarafına Abdullah'ı almış diğer tarafına da Kenan'ı yatırmıştı. Küçük yaşımda anneliğin yükü omzuma binse de en büyük destekçimin de benden farkı yoktu. Benim aksime daha açık sözlü ağzına ilk geleni söyler kimseye de yaranmaya çalışmazdı.  Benim yetişemediğim bütün işleri yaparken hızlıydı. Sadece ahıra pek girmezdi. Küçükken onu ahırda unutup kaydolduğunu düşündüğümüzde  köyü adım adım gezmiş, o ise korkudan bayılmıştı. O yüzden inek dedin mi sanki Allah canını alırdı.   Olsun girmesindi zaten ahıra. Onun narin elleri benim aksime kalem tutsun yeterdi. Tutacaktı da. Şartlarımız gereği  okumak benim için bundan sonra yoktu. Ortaokulu zar zor bitirmiştim. Aksine  kafamın çalışmadığından değil ninemin bütün işlere tek başına yetişemediğindendi. Dedem ilçeye yatılı liseye gidebileceğimi söylese de onları böyle bırakmak içimden gelmedi. Gitsem nereye kadar. Dedim ben okumayayım varsın. Yalnız kardeşlerimin okuması için elimden geleni yaparım. Yapıyorum da. Aydan'ı ilimizde ki en iyi fen lisesine yazdırdık bu sene. Tabi kendi kazandı o ayrı. Sağdan soldan topladığım ders kitaplarıyla çalışarak bu güne geldi.  Kalacak kimsemiz olmadığı için dedemin aldığı emekli maaşının yarısını özel yurda vererek yerini belli ettik. Kışın örgü örüp sattım.  Yazın tarla işine gittiğim için sırtlarını yere değdirmedim şükür.   RABBİM yetimin hakkını öyle bir koruyor ki üç beş tavuğumuzun bile  bize sunduğu yumurtaları emeğinizin karşılığını veriyordu. Hafta sonu köye gelen Aydan'ın eline doldurup sepeti gönderiyorduk. Marketleri olan bir arkadaşının babasına. Onu da kendi harçlık ediyordu. Hatta bir yıl içinde kendine telefon bile almıştı. Fotoğraf falan çeken yenilerden. Benimde vardı telefonum ama tuşluydu. Ninem ev telefonu kullandığı için tarlada takımda lazım oluyor diye almıştı dedem maaşını çekmeye gittiğinde.    Belki anamız babamız yoktu ama şükür iyiydik. Kendi yağımızda kavruluyor el bize acısında ekmek versin demiyorduk. Belki üzerimizde giydiklerimiz eskiydi. Belki ayakkabılarımız her sene yeni olmuyordu ama çok şükür kimseye muhtaç değildik..   Bizi bizi bırakmayan yaradanıma hamd olsun..   ...............   Küçükken bedenime açtığım kocaman yaralar acaba dikiş olmadığı için mi çabuk iyileşir acı vermezdi. Vallahi şu başımdan büyük yarıklarım vardı da böyle sızladığını bilmem. Zonkladı durdu sabaha kadar. Güya birde özel arabalarda doktora kadar gittik. Eskiden dedem üstüne kantoran yağı döküverir sabaha bir şeyim kalmazdı. İki arabaya bindim yada iki çift nasihat dinledim diye hemen hanım evladımı oluverdim ne. Olacak iş değil şu yaptığım benim.   Aydan sabah yemeğini hazırlamış bahçeye kilimin üzerine dizmişti. Babaannem ineklerle ilgilenmiş   mandıraya sütü teslim etmiş ben daha yeni kalkıyordum. O da Abdullah uyandırmaya gelmese daha yatardım herhâlde.   Elim başımda bahçeye çıktığım da herkes hazır beni bekliyordu. Kardeşlerim gece uyudukları için görmediklerinden şaşkın ifadelerine gülümseyerek cevap verdim. Nasıl olduğumu sordular iyiyim dedim her zaman ki gibi. İyi olduğuma inansalar uyandırırlardı zaar.   Babaannemin elleriyle bastığı çömlek peynirinden yedim. Dedemin ekip biçtiği domates ve salatalıkla beraber. Kenan'ın dokuz yaşında olduğunu hatırlatmasına izin vermeden sardığım yufkayı ağzına tıktım.   Babaannemin dedemle yine inekler yüzünden tatlı atışmalarını dinlerken bahçemizin tahta kapısı açıldı. Gelen kişileri görünce hepimizde değişik bir heyecan oldu. Çocukların döküp saçtığı sofrayı Aydan ile düzenlerken babaannem çocukların ağzını yüzünü temizledi. Dedem se bağdaş kurup oturduğu sofradan çoktan kalkıp misafirleri karşılamaya kalktı.   "Hosgelmişeniz Adil bey oğlum. Geçin şöyle " diyerek üst üste sıralı tahta tabureleri birbirinden ayırmaya uğraştı.   "Aman Kenan amcam, bırak şunları. Müsaadeniz varsa çökeriz çocukların yanına "diyen adam dün taşınan Almancılardan orta yaşlı olandı.   "Müsaade de neymiş. O nasıl laf. Sen tereddüt etmezsen bizim çoluk çocuğun sofrasına oturmaya. Buyur sabah ekmeği yiyelim " dedi dedem.   Adının Adil olduğunu öğrendiğim amca  yine tekerlekli sandalye de olan hanımını sürerek bizim olduğumuz yer sofrasına doğru ilerletti. Hepimiz ayakta karşıladık misafirlerimizi. Anlamadığım ninemin de güzel gözlü teyzenin de gözleri dolu doluydu.   "Hoş gelmişen Nazan kızım "   "Hoş buldum teyzem. Yıllar sonra ne güzel buldum. Bölmeyelim kahvaltınızı oturun lütfen " dedi. Bunlarda bizim köylüydü. Zamanında aynı sokaklarda bizler gibi gezmiş bizler gibi hayat sürmüşlerdi. Fakat gittikleri neresi ise bizden çok farklı olmuşlardı. Tıpkı şu ağzımızı açıp izlediğimiz televizyondakiler gibi.   "Olur mu gelin kızım. Ortada ne varsa birlikte edelim. Eğer beğenirseniz buyurun sofraya " diyerek ön ayak olan dedeme kızmadım değil. Üzerine toz serpmedik ya neyini beğenmeyeceklerdi. Eğer burun kıvırıp oturmayacaklarsa o zaman ne diye gelmişlerdi.   "Yahu Kenan amca o nasıl söz. Bak böyle düşünürsen üzersin beni. Zamanında çok oturduk sofrana. Gülderen teyzemin yaptığı o bakır tencerede pişen bulgur pilavının tadı hâlâ damağımda. Aynı tencereden çok kaşıkladık Tahsin'le. Ne diye beğenmeyin " diyerek kardeşlerimi tek tek öpüp oturduğumuz sofraya diz çöktü Adil amca.   Nazan teyze ise hâlâ nenemle bakışmakla meşguldü. Sanki gözleriyle birbirleriyle konuşuyorlardı. Babaannemin çoktan inini cinini sorması gerekirken sus pus hali hiç hayra alamet değildi..   "Kızım seni sormaya geldik aslen. Gece geç olunca Ali MERT iyi olduğunu söylediyse de meraktan uyuyamadık. Erkenden gelip görmek istedik. Nasılsın var mı ağrın sızın "   "Sağolasın bey amca. Biraz dikiş yerim ağrıyor o da normal herhal. Onun dışında iyiyim " dedim   O sıra güzel gözlü teyze ben konuşunca yüzüme baktı. Ağzı maskeliydi. Dün düşerken birden ayağa kalktığını görmesem sakat derdim ama derdinden halsiz olduğu için o aracı kullandığı belliydi.   "Geçmiş olsun evlâdım. Allah esirgedi o güzel gözlerini " dedi tıpkı Orhan doktor gibi.   "Sağol teyze " diyerek çekindiğimi resmen ortaya döktüm. Adamın sıcaklığından ziyade teyzenin üzerimde ki etkisi garip gelmişti.   Aydan'ın içeriden getirdiği misafirler için kullandığımız çay bardaklarını doldurup ikram ettim her ikisine de. Babaannem elleriyle bakır sahanda yaptığı tereyağlı yumurtayı yufkanın arasına dürüm ederek uzattı. Dedem sebzelerinden tattırdı.   Küçükken Adil amcanın babam ile birlikte yaptıkları haylazlıklardan bahsederlerken kardeşlerimde bende gülmekten kırıldık.   Meğer Adil amcanın babası Almancıymış. Zamanında yalnız başına gitmiş orada iş güç sahibi olunca askerden sonra onları da götürmüştü.   Bir-kaç yıl kalsa da alışamamış. Halasının bulduğu Nazan teyzeyi de bizim köyden gelin alınca büyük şehire yerleşmişler. Köyde fazla akrabaları kalmadığı ve annesini babasını kaybettiği  için de anca yolu bu sene düşmüş buralara.   Bunları dedemle ninem biliyordu bilmesine de biz yeni öğreniyorduk. Yedik içtik güldük ağladık.   Adil amca bi ara dedemin koluna girip ekip diktiğimiz bahçenin içine dolaşmaya çıkardı epey bir şeyler anlattı.   Onlar gittikten sonra Nenem ile ikimiz merakla ne konuştuklarını sorduk. Dedem öyle hüzünlü anlattı ki bu gecede uykusuz kalacağım belli OLAN tüm kapıları araladı..   "Yaa avrat. Sen dünyayı gez dolaş . Altında çamur bulaşmayan parlak tekeri olan araban olsun. İtibarın paran olsun. Tası tarağı çocuğunu çoluğunu iki kuruş para için topla git elin memleketlerine zengin ol. Ama sağlığın olmasın neye yarar .   - Nazan kızımız  amansız derde düşmüş. Kaç doktor kaç şehirler gezmişler bulamamışlar çare. Elimizden geleni yaptık demişler. Güzel günler gösterin bundan sonra yapacağımız bir şey yok demişler. Ne yapalım ne edelim diye acı içinde kavradıkları zaman Nazan ille de köyümüze gidelim. Yarım kalan işlerim var demiş. Adil de ne yapsın oğluyla yaz boyunca onun istediğini yerine getirmek için işlerine güçlerine kilit vurup gelmişler.   -yazık adamın yangını büyükte dumanı görülmez. Epey dert yandı. Birde Aze mi  sordu. Tarlaya bağa gittiğinden bahsettim. Çalışmasın elin işinde. Aylık maaşa bağlarım ben onu. Biz  gidene kadar evin işlerine yardım etsin " dedi...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE