GEÇMİŞTEN GELEN SANCILAR
Keyiflenmiş bir şekilde yoluma devam ettim. Neydi birden modumu yükselten. Doktoru yanlış anladığım için miydi bu sevincim. Açtığım şarkılara eşlik ederek dükkâna geldiğimde kapı aralıktı.
Kilitleyip çıktığıma emindim. İçeriye baktığımda şok oldum. Kasa yerinden sökülüp buzdolabına doğru fırlatılmış, masa sandalyeler devrilmiş, pastalar kurabiyeler yerlere saçılmıştı. Kafamı nereye çevirsem ayrı bir şok yaşıyordum. Birden arkamdan gelen ses ile irkildim.
“ Günaydın Aslıh.. Ne olmuş burada böyle! Geç şöyle arkama” deyip bileğimden tutup beni arkasına aldı Çeto. Şu an tuttuğu bileğim alev almış gibi yanıyordu. Silahını ileriye doğru tutup gözleriyle etrafı tarıyordu. Beni dışarıya çıkardı. Karakolun önüne baktığında dişlerini sıkıyordu.
Şok olmuştum. Daha 1 dakika önce doktoru düşünüp salak saçma konuşmamıza iç çekip gülümsüyordum. Sonra dükkânın hali beni benden aldı. Daha onu hazmedemezken Çeto’nun sesini duymamla bileğimi tutması bir olmuştu. Art niyet içermeyen bu tutuşu beni rahatsız etmişti. Sonuçta bir zamanlar ona duyguları olan bir kızdım. Müstakbel nişanlısının yerinde olsam ben rahatsız olurdum. O yüzden usulca elimi çektim avuçlarının içinden.
“Yavuz! Timuçin! Bakın çabuk buraya!” Onları beklerken içeriye bakıp duruyordu.
“ Buyurun Komiserim. Aslıhan günaydın hayrola erkencisin bugün?” deyip saçlarımı karıştırdı Timuçin.
“Yavuz sen Aslıhan’ı al karakola geç, bizde geliyoruz birazdan. Timuçin takip et beni. Depoya ve mutfağa da bir bakalım.”
“ Hadi Aslıhan gel bakalım” diyerek beni karakola soktu Yavuz.
Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ancak ellerimin titremesi durmuyordu. Hem korkudan hem de sinirden kaynaklıyordu bu titremeler. Elimde sıktığım notu masanın üzerine vurup elimi çektim. Gözler birden önce bana sonra vurduğum elime daha sonra da masa da kalan nota değdi.
Sibel kolumu sıvazlıyorken notu görünce “ yine mi ya Allah kahretsin bu herifi ne yazmış bu sefer!” diye sinirlendi.
“Ne demek yine mi ne demek bu Aslıhan, kim bu herif?”
Timuçin notu eline aldı ve sesli bir şekilde okumaya başladı.
“ SENİ ÖZLEDİM SEVGİLİM! ZİYARETİNE GELMEK İSTEDİM. BİLİYORUM SENDE BENİ ÖZLEDİN! SENSİZ DAHA FAZLA YAŞANMIYOR GÜZELİM. ÖNÜMÜZDEKİ BÜTÜN ENGELLER KALKTI ARTIK. SENİ BEKLİYORUM FAZLA BEKLETME BENİ…”
Okurken sinirden alnındaki damar şişmiş, sol eli yumruk halini almıştı. Çeto kaşlarını yukarı kaldırmış ‘Allah Allah’ nidasını resmen yüzüne yansıtmıştı. Yavuz bir bardak suyu önüme bırakıp nota uzandı ve sessiz bir şekilde içinden okudu. Onun da yüz ifadesi diğerlerinden eksik değildi.
“Bildiğimiz bir sevgilin yoktu Aslıhan hayırdır sapık falan mı yoksa?” Timuçin’in sorusunu duymamak için neler vermezdim ki? Keşke gizli sevgilim olsaydı da bu sapık hastayla uğraşmak zorunda kalmasaydım. Benim yüzümden Sibel bile maddi manevi zarar görüyordu. ‘Sorun değil, saçmalama’ dese dahi onu bu olaylara çeken sebep bendim bir nevi.
“Anlatacağım ama tekrar tekrar aynı şeyleri anlatıp o anları bir daha yaşayamam. Zaten şu an şikâyetçi olmak için bu notu koydum ortaya. İfademi de alın yani. Her şeyi baştan sona anlatacağım.”
Masada ki tüm gözler üzerimdeydi. Bu anlatacaklarımı Çeto’nun duymasını istemezdim, ancak bunu daha fazla saklayamıyorum. Ben utanacak bir şey yapmadım sonuçta. Zihni bozuk, hastalıklı düşüncelerin sahibi ben değildim. Bunlarla itham edilmek zaten fazlasıyla ağırken şimdi dükkânın hali gözümün önünden gitmiyordu.
“ Ayşe ifadeyi sen al. Ali sende Baş komiserime özet geç, ifadeyi aldıktan sonra çıkacağız hazır olun! Yavuz, Timuçin sizde Sibel’in ifadesini alın yan tarafta! ”
Karşıma oturdu. “ Şimdi bana en başından ne olup bittiğini, bu notun kime ait olduğunu her şeyi anlat Aslıhan! Bizleri biliyor, tanıyorsun. Çekinip utanacağın, saklamak isteyeceğin herhangi bir şey olmasın lütfen! Hazır hissettiğinde başlayabilirsin. Biz buradayız, senin yanındayız anlaştık mı?” deyip gözlerini kırpmıştı rahatlamam için.
Derin bir nefes aldım. Önümdeki sudan bir yudum su içtim. Sakinleşmem gerekiyordu. Tekrar derin bir nefes alıp başımı kaldırdım.
“İsmi Sinan. Sinan Demir. Kendisi abim Doğan Ateşoğlu’nun 10 yıldan fazladır arkadaşıydı.” Detaylı bilgi veriyordum ki ifade de yer alan bilgiler net olsun. “ Aynı mahallede oturduğumuz için ve abimle yakın arkadaş oldukları için sık sık bizim eve girer çıkardı. Annem onu da abimden ayırmaz, ona nasıl davranıyorsa Sinan’a da öyle davranırdı. Benim iki tane abim vardı yani” dedim.
Çeto’yla göz göze gelince dolu gözlerime bakarken içi kıyıldı sanki. Demin ki nottan anladığı gibi konunun hiç iyi yerlere gitmeyeceğini anlamıştı. Boğazımdaki yumruyu geçirmek için yutkunmaya çalıştım.
“ Zamanla abimden farklı davranmaya başlamıştı. Bakışları, El kol hareketleri değişmişti. Ben başta anlayamadım. 13-14 yaşlarındaydım. Bu tarz şeyler aklıma gelmiyordu açıkçası çünkü o da benim abimdi. Aramızda 10 yaş var resmen. Ama zaman geçtikçe ve içime doğan o kötü hislerle anladım ki bana hissettirmeden, beni taciz ediyordu. Ben kendimi geri çekmeye çalıştıkça, aramıza mesafe koymaya çalıştıkça baskıları artıyordu. Daha fazla dayanamadım ve ona ‘benden uzak dur, yaptıklarını anlamıyorum sanma. Bunları abimin öğrenmesini istemiyorsan defol git! Hayatımda bir yerin yok’ dedim. Çünkü ne yaparsam uzaklaşmıyordu. Ama bu işleri daha kötü hale getirdi. Artık benim anladığımı da öğrendiği için kendini iyice bırakmıştı.”
Gözlerimdeki yaşlar durmaksızın akıyor, O günleri tekrar yaşıyormuş gibi ateşler içinde kalıyordum. Midem bulanıyordu! İğrenç eller üzerimde gezinmeye başlamıştı bile. Derin bir nefes daha aldım ve devam ettim. Ne kadar kısa sürede biterse o kadar iyiydi.
“Bu tacizler bazen şiddet içeriyordu. Bazen ise diğer türlü. Sonra sinirlenip beni darp etmeye başlıyordu. Bu tacizler bir süre devam etti. Kendimi hep bir şekilde kurtarıyordum. Daha fazla dayanmaya takatim kalmamıştı. “
“ Abim yapısı gereği çok sinirliydi. Ve Sinan onun kardeşi gibiydi, yani benden bile çok seviyordu bence onu. Anlatsam inanmaz diye düşünüyordum. Ki zaten Sinan da bunu bana iyice inandırmıştı. ‘Hadi git söyle abine bakalım ne diyecek? Dur ben sana olacak olanları hemen anlatayım aşkım sen yorulma. Sen ona anlatınca o da sana Sinan abine böyle bir iftira atmaya nasıl kalkarsın? O senin abin! Deyip seni evire çevire dövecek sonra da bana gelip kardeşim kusura bakma çocukluk yapıyor sen alttan al diyecek. Çünkü neden biliyor musun? Onun en zor anlarında hep ben vardım yanında. Ben onun için adeta bir kahraman gibiyim. Sen iki sözünle onu kandırabileceğini ya da beni hayatınızdan söküp atabileceğinizi mi sanıyorsun? Ne dersin söylemek ister misin?’ gibi sürekli beni manipüle ediyordu. Söyleme cesaretim giderek kırılıyordu. Olduğunca yalnız kalmamaya çalışıyordum. Kâh annemin dizinin dibinden ayrılmıyordum, kâh Sibel’i yanımdan ayırmıyordum. O da giderek agresifleşiyordu. ‘Sen benimsin, Bana aitsin! Benden başkasına nasıl bakarsın! Sen yoksa beni aldatıyor musun? Ne sen bensiz, ne de ben sensiz yaşayamayız anlamıyor musun?’ Şeklinde beni tartaklıyordu. Önceden öpmeye, taciz etmeye çalışan adam artık cevap vermemi istiyordu. Olmayınca da ‘hayatında biri mi var, seni öldürürüm, seni de kendimi de yok ederim’ şeklinde tehditler başlamıştı. Dayanamayıp ne olursa olsun diyerek abime anlattım. O da beni bir güzel dövdü. Hatta inanmazsınız noktası virgülüne kadar Sinan’ın dediklerini bana tekrar etti.”
.
.
Devam edecek!