7. UZAYLI SÜMÜĞÜ

1291 Kelimeler
Sabah telefonun alarmıyla uyandığımda yanımda uyuyan İrem’i dürtmeye başladım. ‘’Uyan işe geç kalacaksın.’’ Dudaklarından mırıltılar çıktıktan sonra uyumaya devam edince poposuna tekmeyi bastım. Yataktan düştükten birkaç saniye sonra yatağın kenarına önce ellerini koydu sonra gözleri göründü ve en son başını yatağa dayadı. ‘’Sen bana tekme mi attın?’’ dediğinde gözleri hâlâ içkinin etkisinden baygın bakıyordu. ‘’Attım ne olacak?’’ dediğimde düştüğü yerden tamamen kalktı. Üzerime gelirken odadan kaçtım ama salonun girişinde saçlarımdan tutup geri çekti ve yere düşürdü. ‘’Şimdi ödeştik.’’ dediğinde ellerini iş bitti der gibi birbirine vuruyordu. ‘’Sen beni düşürdün ya ben de sana dünkü çocuğun numarasını vermeyeceğim.’’ der demez kolumdan tutup ayağa kaldırmıştı. ‘’Canım kankam sende numarası mı var? Nasıl tanıştın? Ne zaman tanıştın? Bizi de tanıştırsana!’’ ‘’Hatırlamıyorsun değil mi?’’ Haline gülüyordum. ‘’Neyi?’’ diye sordu. ‘’Dün çocukla odaya gittin senden orada numaranı istemiş sen de namusuma göz dikti diye çığlık atıp yanından kaçırdın.’’ ‘’Bunu yapmış olamam.’’ ‘’Ama yaptın neyse ki ben iyi bir arkadaşım ve senin özür dilemen için numarasını aldım.’’ dedim. ‘’Canımsın.’’ Yüzündeki gülümsemeyle sarıldı. ‘’Eve nasıl geldik? Arabayı kim kullandı?’’ ‘’Ben getirdim.’’ Sarılmayı anında bırakıp geri çekildi. ‘’Arabam sağlam mı? Birine çarpıp onu öldürdün mü?’’ ‘’Hayır tabii ki birini öldürmedim çünkü çarpıp öldüreceğim bir araban yoktu.’’ diyerek bilerek yalan söyledim. ‘’Arabama ne yaptın daha son taksitini bile ödememiştim.’’ Balkon tarafına koşup dışarı baktığında aşağıdaki arabasını gördü. ‘’Oha sen onu nasıl öyle güzelce park etmeyi başardın?’’ ‘’Tamer sağ olsun.’’ ‘’Tamer mi geldi?’’ derken yüzüme baktı. ‘’Yoo telefonla görüntülü aradım kırk dakika boyunca uğraştırdım.’’ Attığı kahkaha içeride yayıldı. ‘’İyi yapmışsın neyse şu dünkü çocuğun numarasını ver.’’ Telefonumu alıp mesaj olarak attım. ‘’Gönderdim beni daha fazla oyalama işe geç kalırsam Serra cadısı kazanında iksir diye kaynatır.’’ Odaya geri döndüğümde dolabımı açıp kıyafetlerime bir göz attım ve giymeye karar verdiklerimi çıkarıp üzerimi değiştim. Banyodaki işlerimi de hallettiğimde evden çıkmak için hazırdım. İrem ile beraber çıkmıştık ve beni de iş yerime bırakmıştı. Elimdeki elbiseyle ilgileniyordum ama bakışlarım sürekli kapalı odaya kayıyordu. O odada defile için özel koleksiyon hazırlanıyordu ve elbiseler defileye çıkana kadar yapanlar dışında kimse göremeyecekti. Şu an olmak istediğim yer orasıydı ama onun yerine burada kim bilir hangi zengine gidecek elbiseyi dikiyordum. Canım istemese de öğlene kadar çalışmıştım öğlen sipariş ettiğim patates kızartmasını yerken biraz çizim yapmıştım ve öğleden sonra iş bitim saatine kadar yine aralıksız çalışmıştım. Akşam eve geldiğimde asansörden indiğim an gördüğüm iki yüzle duraksadım. İşte şimdi bitmiştim! ‘’Ben iş gezisine çıkacaktım, görüşürüz.’’ dediğimde asansöre geri binecekken babam ensemden tutup geri çekti. ‘’İş gezisi yapacağın bir işin yok aç şu evin kapısını.’’ Burun kıvırıp anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım. İçeri girdiğimiz an annemin çığlığıyla kulaklarımı kapattım. ‘’Aden, bu evin hali ne?’’ Yere saçılmış kıyafetlerimi toplamaya başladı. ‘’Ay şimdi bayılacağım.’’ diyerek kucakladıklarını banyoya bırakıp geri döndü ve koltuğun üzerine yayılmış kaseleri bardakları iç içe koymaya başladı. ‘’Bu kız ne zaman büyüyecek? Karnımda Adnan ile Adil çok mu tekmeledi seni de böyle oldun?’’ ‘’Siz niye geldiniz ki ben zaten sizin bu söylenmelerinizden kaçıp geldim buraya.’’ dediğimde babam yerden aldığı ince pikeyi kafamın üzerine bıraktı. ‘’Evin çöp ev diye haberlere çıkmasın elaleme rezil olmayalım diye geldik.’’ Oflaya oflaya odama gidip başımdaki pikeyi yere attım ve üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp rahat etmek için tayt ile tişört giydim. Yatağımın kenarına oturduğumda Tamer’in attığı mesaja baktım ve geri cevap yazdım. ‘Annem ile babam gelmiş. İmdat! Beni kaçırsana.’’ Çok geçmeden cevap yazdı. ‘Pencerenin altındayım bohçan varsa at yoksa sen atla tutmak için açtım kollarımı.’ Yüzümdeki gülümsemeyle yatağa yüz üstü uzandım. ‘Şapşalsın ama tatlısın.’ ‘Erkeklik gururum okşandı.’ Bu defa yazdığına kahkaha atmıştım. Tabi şapşal ve tatlı kelimesi bir erkek için çok gurur verici olmalıydı. ‘’Aden!’’ diye içeriden gelen bağırma sesiyle telefonu kenara bırakıp dışarı çıktım ve annemin yanına mutfağa geçtim. ‘’Ne oldu?’’ dedim. Mutfak dolabındaki abur cubur dolu yeri açmıştı. ‘’Kızım bunlar ne? Sen bana telefonda her sorduğumda yemek yiyorum abur cuburu azalttım demiştin.’’ ‘’Yiyorum Pırpır patates kızartıyorum, mısır patlatıyorum, makarna yapıyorum ama o abur cuburları da kahve, çay yanına atıştırmalık yapıyorum.’’ ‘’Ben de senin bu yalanını yedim.’’ Çekmeceleri karıştırıp çöp poşeti bulup hepsini içine doldurmaya başladı. ‘’Pırpır yapma!’’ diye elinden çekmeye çalıştım ama geri itti. ‘’Onlar benim hayat damarım ne olur atma yoksa kan kaybından ölürüm.’’ ‘’Ölürmüş asıl bunları yemeye devam edersen öleceksin.’’ Çöp poşetine doldurmaya devam ederken, ‘’Muzaffer!" diye babama bağırdı. ‘’Söyle kalbimin pırpırı.’’ Babam mutfak kapısında belirmişti. ‘’Şunları çöpe at sonra da markete git ne buluyorsan al getir doğru düzgün bir yemek yapalım.’’ Babam çöp poşetini alıp gittiğinde peşinden koştum. ‘’Babacığım, babacığım, babacığım.’’ diyerek elini tuttum. ‘’Atma ne olur ben odamda gizlice saklarım anlamaz.’’ ‘’Sus yoksa ahlaksız teklifini ifşa ederim Pırpırından yersin azarını.’’ Elini elimden çekip kapıyı kapatıp dışarı çıktı. Ahlaksız teklifmiş! Yemeklerimi çöpe atıp sonra da ahlaksız teklif diyor. Hangi anne baba çocuğunun yemeğini çöpe atar ki? Odama gidip telefonumu aldığımda Adişlerimi ortak görüntülü arama yaptım. Açtıklarında yalandan ağlamaya başladım. ‘’Adişim ne oldu?’’ dedi Adnan. ‘’Annemle babam geldi yemeklerimi çöpe attılar. Ne olur biriniz arayın evimde yangın çıktı deyin, gaz sıkıştı patladı deyin, araba çarptı hastanedeyim deyin olmadı bir kızı hamile bıraktım deyin bir şey deyin işte de beni bırakıp yanınıza gelsinler.’’ Adil gülerek konuştu. ‘’Oh olsun sana.’’ ‘’Pırpırın ellerine sağlık biraz miden yemek görsün.’’ Adnan da kardeşini desteklemişti. ‘’Hep dışlayın beni zaten. Siz aynı kesede büyüdünüz ben kesemde tektim ya bu yüzden hor görün, yok sayın, içinize kabul etmeyin. Hain üçüzlerden bozma ikizler.’’ Birbirlerine bir bakış atıp el işareti yaparak aynı anda konuşmayı sonlandırdılar. ‘’Uyuzlar.’’ dediğimde telefonu yatağın üzerine fırlattım. Mutfağa geri gittiğimde annem hâlâ mutfak dolaplarını karıştırıyordu. Fındık dolu paketi bulduğunda bana baktı. ‘’Sen vücuduna yararlı şeyler yer miydin?’’ ‘’Yiyorum tabi.’’ diyerek paketi elinden çekip aldım ve öfkeyle ağzıma birkaç tane attım. ‘’Evlat düşmanısın sen.’’ Söylene söylene salona döndüm ama O da benim arkamdan söyleniyordu. ‘’Evlat düşmanıymış! Düşman arıyorsan git aynaya bak sana senden büyük düşman mı var? Mahkumlara bile senin yediklerinden versem bizi zehirlemek mi istiyorsunuz derler!’’ Koltuğa bağdaş kurarak oturduğumda fındıklardan öfkeyle yemeye devam ettim. Babam geri geldiğinde eli poşetlerle doluydu. Mutfağa girdiğinde içeriden gelen sesleri duyuyordum. Ben evden bunların yüzünden kaçmıştım neden gelmişlerdi ki? ‘’Mutfağa gel!’’ diye seslenen babamla fındık paketini koltuğun üzerine bırakıp kalkıp mutfağa gittim. Yemek masasını donatmışlardı. ‘’Otur bizimle yemek ye.’’ Babamın keskin bakışları üzerimdeydi. Sandalyeyi çekip oturduğumda önümdeki çorba kasesiyle bakışıyorduk. ‘’Uzaylı sümüğüne bakar gibi bakacağına yemeye başla.’’ diyen annemle öğğkk diye bir ses çıkardım. ‘’Daha güzel benzetme yapamaz mıydın?’’ ‘’Benim benzetmem senin yediğin o kimyasal dolu abur cuburların yanında daha temiz kalıyor. O çorba bitecek.’’ Kaşığı alıp kaseye daldırdım. Yayla çorbası yapmıştı. Bir kaşık yedim ama istemiyordum. ‘’Aden düzgün ye.’’ diye babam biraz sert çıkmıştı. ‘’İstemiyorum işte.’’ Babam ayağını ayağımın üzerine bastı. ‘’O çorba bitecek ve sonra da yemek yenecek.’’ Annem yaratıcı çözümleriyle önüme pipet koydu. ‘’Meyve suyu niyetine iç o zaman.’’ Pipeti alıp söylediği gibi yaptım en azından böyle ekmek ye diyemezlerdi. Zor bela çorbayı bitirdiğimde bu defa da önüme kıymalı ıspanak koymuştu. ‘’Çorbayı içtim işte.’’ ‘’Bitir yemeğini.’’ Annem çatalı önümdeki ekmeğe sapladığında büyümüş gözlerle yüzüne baktım. ‘’O yemek bitene kadar sana bu masadan kalkmak yasak.’’ Kaşıkla minik bir parça aldığımda yüzüm şekilden şekile giriyordu. ‘’Bana işkence ediyorsunuz.’’ ‘’Git dava aç o zaman.’’ Babam kaşığa doldurduğu ıspanağı çocuğa yedirir gibi burnumu kapatıp ağzıma tepti. Yutmakta zorlanmıştım. ‘’Vicdansızlar.’’ dediğimde ikinci kaşığı ağzıma annem tepti. Kaçmak istediğimde babam ayağıma basan ayağına biraz daha güç vererek engel oldu. Karı koca bir tabak kıymalı ıspanağın hepsini yedirmeyi başarmıştı. ‘’Yeter artık evinize geri dönün!’’ dediğimde kendi başarılarını kutlamak için gözümün önünde karşılıklı bir beşlik çaktılar.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE