📖 10. BÖLÜM – “KAPADOKYA’YA GİDİYORUZ!”
Okulun bahçesi o sabah normalden daha kalabalıktı.
Kızlar bir köşede kahkahalarla yüzüklerini birbirine gösteriyor,
erkekler anlam veremeyen bakışlarla onları izliyordu.
Derya yüzüğünü Derin’e doğru salladı:
“Bak bak! Pırıl pırıl!
Daha okula gelirken üç kişi sordu, ‘Niye yüzük taktınız?’ diye!
Diyorum ki ‘Bizim çeteye üye olmak kolay mı?’”
Derin gülerek içini çekti:
“Derya, çete kurmadık, arkadaş grubuyuz.”
Derya anında toparladı:
“Ay neyse işte, aynı şey!
Ben üç gündür parmağımdaki yüzüğü öperek uyanıyorum, çok mutluyum!”
Kübra arkadan bağırdı:
“Derya! Abartmaaaa! Altın değil o!”
Derya kaşını kaldırdı:
“Kalbi altın olanın yüzüğü de altın sayılır canım!”
Kızlar bir anda kahkaha patlattı.
Bahçedeki herkes onlara baktı.
İki Çılgın ekibi yine ortalığı şenlendirmişti.
Tam o sırada okulun müdürü okulun kapısından elindeki megafonla çıktı:
“Öğrenciler, toplanın! ÖNEMLİ DUYURU!”
Bahçede bir anda sessizlik oldu.
Müdür gözlüklerini düzeltti,
megafonu ağzına götürdü ve büyük haberi patlattı:
“YILSONU GEZİSİNE GİDİYORUZ!”
Bahçe bir saniyelik sessizlikten sonra
patlama etkisiyle çığlık attı.
NEEEE?”
“GEZİ Mİ?!”
“NEREYE GİDİYORUZ?!”
Müdür devam etti:
“1 HAFTALIK…
K A P A D O K Y A
GEZİSİ!”
Bahçedeki herkes aynı anda bağırdı:
“WOOOOOOOWWWWWWW!!!!”
Derya anında Derin’in koluna yapıştı:
“BEN SANA DEDİM! BU YIL BİZİM YILIMIZ!”
Kübra çığlık attı:
“KAPADOKYAAA?! BALONLAR, PERİ BACALARI, FOTOĞRAFLAAAAR!”
Derin yüzünü elleriyle kapattı:
“Of of of! Daha okulun kapısında heyecan oldum…”
Derya bir anda döndü,
erkeklere doğru bakıp seslendi:
“Sakın ama SAKIN otobüste yanımıza oturmayı düşünmeyin!
Bizim yüzüklerimiz var artık!”
Erkeklerden biri bağırdı:
“Derya! O yüzük nişan yüzüğü değil ki!”
Derya karşılık verdi:
“Yani seni seçtiğimiz anlamına gelmiyor demek istiyorum!”
Bahçe yine kahkaha koptu.
Derin, Deniz’in bakışlarını hissetti.
Çocuk uzaktan ona hafif bir gülüş attı.
Alp de o gülüşü görünce gözlerini kıstı.
“Yine başlıyoruz…” diye mırıldandı.
Kızlar ise bir anda halka olup yüzüklerini havaya kaldırdı.
Derya bağırdı:
“KAPADOKYA’YAAA, İKİ ÇILGINNN STİLİYLE GELİYORUUUZ!!!”
Kübra alkışladı:
“Aynen! Peri bacaları bile bizi görünce ‘Bunlar kim?’ diyecek!”
Derin gülmekten nefes alamadı:
“Siz var ya… tam delisiniz.”
Derya parmağındaki yüzüğü öptü:
“Yüzüğü olan kız her şeyi yapar bebişim!”
Kızlar kahkaha atarken
müdür megafonla tekrar bağırdı:
“ÖĞRENCİLER!
Pazartesi sabahı saat 06:30’da okul önünde toplanıyorsunuz!”
Derya döndü:
“Of! 06:30 da ne? Ama gideriz… yüzüğümle giderim.”
Derin koluna vurdu:
“Derya! Her cümlene yüzüğü sokma!”
Derya dramatik şekilde:
“Bu yüzük beni temsil ediyor!
Bu yüzük bizim dostluğumuz!
Bu yüzük…”
Kübra araya girdi:
“Derya yüzüğü bir daha öpersen kıracağım!”
Kızlar yine güldü.
Okulun bahçesi, Kapadokya’nın adını duyan yüzlerce gençle doluydu.
Herkes çığlık atıyor, plan yapıyor, birbirine sarılıyor,
mutlulukla etrafa koşuyordu.
Derin içinden şunu düşünüyordu:
“Belki de… bu gezi her şeyi değiştirecek.”
Deniz uzaktan ona bakarken,
Alp derin bir nefes aldı.
Ve o hafta,
İki Çılgın’ın kaderi Kapadokya’nın rüzgârında yeniden yazılacaktı.
Müdür kağıdını açtı, gözlüklerini yeniden düzeltti
ve megafonla konuşmaya devam etti:
“Gezi 7 gün sürecek!
Kalacağınız oteli seçtik.
Yemekler, ulaşım ve tüm girişler okul tarafından karşılanacak!”
Bahçede bir anda alkış tufanı koptu.
“BRAVOOO!”
“YAŞASINNNN!”
“HELAL OLSUN BU OKULA!”
Derya iki eliyle havaya kalp yaptı:
“Ben böyle okula canımı veririm!
Kapadokya’ya giden okul mu olur ya?!
LÜKS HAYAT LÜKS!”
Kübra güldü:
“Daha valiz hazırlamadık, dur bir!”
Derya hemen panikledi:
“Aaaa!
Benim yeni tulumum vardı, onu giyeceğim!
Bir de selfie çubuğum var, onu kesin getirmeliyim!
Peri bacalarıyla fotoğraf çekineceğim bebişim, poz vereceğim!”
Derin kahkaha attı:
“Derya… daha yola çıkmadık.”
Derya sert bir tonla:
“Benim hazırlıklarım 7 gün sürer, sen karışma!”
Arka taraftan bir erkek bağırdı:
“Derya! Senin valiz 50 kilo olur, otobüs taşımaz!”
Deryaanında geri döndü:
“Canım benim, beni sen taşıyacak değilsin!
Otobüs beni görmüş geçirmiş.
Sen merak etme!”
Kızlar yine çığlık atarak güldü.
Bu sırada Deniz ve Alp yavaş adımlarla kızlara doğru yaklaştı.
Deniz gülerek:
“Well…
Anlaşılan Kapadokya’da hepimiz çile çekeceğiz.”
Alp kaşlarını kaldırdı:
“Derya yüzünden değil de…
bazılarının yüzünden çile var bence.”
Göz ucu Derin’e kaydı.
Derin bunu fark etti, gözlerini kaçırdı.
Derya lafa daldı:
“Erkekler siz balonlara binebilecek misiniz bilmiyorum.
Korkarsınız diye düşündüm.”
Deniz güldü:
“Derin isterse binerim.”
Alp hemen kesti:
“Ben zaten binecektim.”
Derya kıs kıs güldü:
“Yaaa kıskançlıklar başladı bile!”
Kübra ekledi:
“Daha Kapadokya’ya gitmeden gerginlik çıktı arkadaşlar…
Orada neler olur kim bilir.”
Derin içinden:
“Ben neyin içine düşüyorum ya…”
diye düşündü ama
bir yandan gülümsemeden edemedi.
Bu sırada müdür megafonla tekrar bağırdı:
“Sınıf öğretmenleriniz pazartesi sabahı listeleri verecek!
Herkes kendi grubuyla otobüse binecek!
Oturma düzeni öğretmen tarafından yapılacak!”
Kızlar dondu.
Derya çığlık attı:
“NEEEEEEE!!!!
Oturmayı biz seçemiyoruz mu?!”
Kübra kafasını tuttu:
“Yandık!
Hocam beni kimle oturtacak???
Yanımda horlayan biri olursa kapıyı açar atlarım vallahi!”
Derin şaşkın:
“Derya… sen plan yapmıştın di mi?”
Derya elini alnına vurdu:
“Ben Derin’le oturacaktım, selfie çekecektik, dedikodu yapacaktık!
Ne bu oturma planı ya?! Bu neyin faşizmi?!”
Erkeklerden biri seslendi:
“Ben Derin’in yanına otururum!”
Derya hemen bağırdı:
“HÖÖÖYT!
Derin’in yüzüğü var!
Öyle herkes yanına oturamaz!”
Derin ellerini havaya kaldırdı:
“Yüzük yüzünden başım derde girecek yemin ederim…”
Deniz, Alp’e bakarak hafifçe güldü:
“Hocanın koyacağı yer belli zaten.”
Alp kaşını kaldırdı:
“Ne demek o?”
Deniz rahatça:
“Sen nereye otursan fark etmez.
Biz Derin’in yanında oluruz.”
Alp’in suratı bir anda gerildi.
Kübra söylendi:
“Of of offf… kıskançlık kokusu burnuma geldi.”
Derya hemen destekledi:
“Ben de kokladım.
Kızlar, Kapadokya’da romantik, dram, komedi VAR!
Hazırlanın!”
Bahçede herkes bağıra çağıra gezinin planını konuşuyordu.
Otobüsler, valizler, kıyafetler, fotoğraflar, grup düzeni…
Derin ise herkesin bu kaosunun ortasında durdu
ve içinden şu cümleyi kurdu:
“Bu gezi…
sanırım hayatımızı değiştirir.”
Derin bir kez daha etrafına baktı.
Bahçede herkes çığlık çığlığa konuşuyor,
valiz planı yapıyor,
balon hayalleri kuruyor,
kiminle oturacağını tartışıyordu.
Kızların yüzükleri güneşte parlıyor,
çılgın kahkahaları bahçenin her köşesine yayılıyordu.
Deniz hâlâ ona bakıyordu.
Alp hâlâ kıskançtı.
Derya hâlâ çığlık çığlığa plan yapıyordu.
Kübra kapanın elinde kalmamak için oturma listesi hayalleri kuruyordu.
Ve Derin…
Onların arasında dururken
kalbi hızlandı.
Bu gezi…
sadece bir eğlence olmayacaktı.
Bir şeyler değişecekti.
Bir şeyler başlayacaktı.
Bir şeyler büyüyecekti.
Derya koluna takıldı:
“Hadi kızlar!
Valiz planına başlıyoruz!
Kapadokya bizi bekliyorrr!!”
Kızlar çığlık atarak yürürken
Derin gülümsedi.
Evet…
Bu gezi kesinlikle bir şeyleri değiştirecek.
Ve İki Çılgın’ın macerası,
Kapadokya rüzgârının kanatlarında
şimdiden başlamıştı bile.