Cübbeyi adliyeden çıkmadan önce çıkardı ve bekleme salonundaki askılığa asarak saatini kontrol etti. Biraz geç kalmıştı. Bugün her şey o kadar üst üste geliyordu ki adam ister istemez gerilmişti. Zaten pek gülmeyen suratı daha da sirke satıyordu. Çıkar çıkmaz akşam trafiğine de takılacağından emindi. Bıkkın ve gergince odadan çıktı ona doğru gelen stajyerini beklemeden merdivenlere doğru ilerledi.
Çocuk, zaten normalde de çekilmez olan adamın bugün ters tarafından kalktığını görebiliyordu. Tüm yaz onun yanında staj yapmıştı ve şimdi de buradan kopmak istemediği için okuldan arta kalan zamanında cep harçlığını çıkaracak kadar kazandıran bu işi yapmaya devam ediyordu.
Yarı zamanlı bir ameleydi o. Tıpkı tüm staj mağdurları gibi! Tek fark aldığı paradan memnundu.
"Hallettin mi?"
Elindeki belgeyi hızla adama uzattı ve hemen yanında tıpkı onun hızında inmeye devam etti merdivenleri.
"Evet, halletim. Ofise mi dönüyoruz?"
Adam belgeleri elinden aldı ve göz ucuyla kontrol ederek evrak çantasının içine sıkıştırmaya çalıştı. Çocuğa döndü ve bugün ilk kez insani bir tepki verdi. Elini omzuna koydu ve sıktı.
"Eve dönüyorum. Bugün paydos."
Çocuk başını salladı ve rahat bir soluk bıraktı.
Adam onu geride bırakıp adliyeden çıktığında hava kararmaya başlamıştı. Soğuk iyiden iyiye kırılmıştı ama hava da temkinli olunmazsa fena halde çarpacak bir sinsilik de vardı.
Kolundaki saati ikinci kez kontrol etti ve adliyenin otoparkına doğru dönen yolu takip etti.
Geç kalıyordu.
Arabasına binip yola çıktığı ilk an telefonuna uzandı. Bir süre ekrana baktı ama sonra bundan vazgeçerek telefonu yan koltuğuna yeniden attı. Dengesiz davranıyordu. O hiçbir konuda asla ama asla çizgisini bozmazdı ve hep ne isteğini bilirdi.
Ona ne oluyordu böyle?
Aklı almıyordu. Tüm bu olanlar tam olarak ne zaman başlamıştı? Ne zamandır onu bir kadın olarak görüyordu? Aksi, sinir ve canını sıkan bir kadındı o en başından beri. Kaba saba, bazen ağzının ayarı kaçan hırçının tekiydi. En başından beri onu görmemek için genelde geç giderdi eve bazı günler.
En başında... Ya şimdi?
Sıkışık trafik bir noktadan sonra açıldı ve evinin sapağına dönen yola kırdı direksiyonu. Kendine yediremediği bu duruma rağmen görmezden gelip hala ısrarla acele etmesi de saçmalıktan ibaret olmalıydı.
Arabayı sitenin otoparkına park edip müstakil evlerin arasında ilerlerken aceleci adımları yavaşladı. Çantasını tutan elini sıkıp gevşetti ve birkaç kez boğazını temizleyip sesini kontrol etti.
Çıldırmıştı... Çıldırıyordu!
Bahçe kapısını itip içeri girdi ve taş yolda birkaç adım ilerledi. Gözleri bir süre ışığı yanan salona takıldı. Perdeleri aralıktı ve içerideki yemek masasında ikisinin bir kitaba odaklandığını görebiliyordu.
İçeride onu izleyemeyeceğinin bilincinde olduğundan olsa gerek durdu ve bir süre kadını seyretti. Saçları hızlı uzuyordu sanki. İlk geldiğindekinden daha uzundu. Üstünde kırmızı bir kazak vardı, altında da beyaz bir pantolon. Hasan'a dönüp bir şeyler anlatırken ciddi bir surat ifadesi vardı.
Üşüyüp üşümediğini merak etti.
Gözlerini kırpıştırdı ve olduğu yerde sallandı. Cidden artık abartıyordu! Şu aptal kalbine her ne oluyorsa acilen düzelmesi gerekiyordu. Belki de tüm bunlar çalışma hayatının stresinden kaynaklı ritim bozukluklarıydı.
Ama hangi çalışma kaynaklı stresin ritim bozukluğu tam da bu kadını gördüğünde ya da düşündüğünde oluşacaktı ki?
Kapıya doğru ilerledi ve zile dokundu. İçinden bir ses kapıyı onun açacağını söylüyordu. Birkaç sefer bunu yaşamıştı ve bunu yaşamak inanılmaz hoşuna gidiyordu.
Kapı açıldı.
Tam karşısında duruyordu şimdi. Saçlarını geriye atarak onunla göz göze geldi ve "Hoş geldiniz Şahin Bey." dedi. Ardından onu kapıda bırakarak salona döndü.
Şahin sadece başını salladı.
İçeri girdi ve kapıyı kapatarak kadının arkasında bıraktığı tatlı kokuyu içine çekti. Çiçeklerle arası pek yoktu ama bu kokuyu solumak, hafta da iki gün muhtaç olduğu özlemi dindirmesine yetmiyordu artık. Her gün bu kokuyu duyumsamak istiyordu.
Her gün bu kadın, bu evde olsun istiyordu.
Gözlerini yumdu ve derin bir nefes bıraktı.
Eylül, fazlasıyla zor bir kadındı.
İtiraf ediyordu ki... Şahin, bu zor kadına deli gibi tutulmuştu.