2. Pofuduk Pijama

1003 Kelimeler
Adam eşinin haline bakıp şaşkınlıkla inledi. Lena'nın çılgın bir kadın olduğunu biliyordu ama bu kadar ileri gitmek... Bu hiç aklına gelmezdi. Neredeyse karısını gözleri önünde büyük bir soğuk kanlılıkla doğramıştı! ''Lena, aman Tanrım sen delirmişsin! Bırak onu artık.'' Diyerek dehşet içinde karşısındaki kadınlara bakıyordu. Karısı yüzüne elini yerleştirmiş ve kanı görünce ağlamaya başlamıştı.   ''Pekala onunla işim bitti.'' diyen Lena kadını caddenin diğer tarafına fırlattı. Restorandakiler bu olanları dehşet içinde izliyor ama kimse ayırmaya cesaret edemiyordu. Lena elindeki çakıyla adama fırladığında ise Finn onu güçlü kollarıyla tuttu.   ''Hey bana zarar verecek değilsin.''   Lena elindeki çakıya bakıp yaş dolu gözlerle adamın gözlerine baktı. Dudağını büküp ''Haklısın, sana bu şekilde zarar veremem.'' Dedi ve adamın kendisini tutan kollarını yumuşatmasıyla hayalarına bir tekme geçirdi.   ''Fakat bu çok daha mantıklı bir zarar. Şimdi karının o çirkin yüzünü görmezden gelip yatamayacaksın. O ağrı uzun süre kalır sanırım.'' Diyerek bir tane daha geçirdi ve onları ardında bırakarak eve doğru yürümeye başladı. Bu yaşadıkları artık dayanılmaz dereceye gelmişti. Kalbi sıkışıyor, boğazına biriken hıçkırıklar yutkunmasına engel olan düğümlere dönüşüyordu.   Eve nasıl geldiğinin farkına varmamıştı, ayaklarına hükmedemiyordu ve onlar evin yolunu bildiğinden buraya kadar gelebilmişti. İçeri girerek kapıyı çarptı ve evde ne bulduysa devirmeye başladı. Küfürler ediyor, ağlıyor ve her yeri yıkıyordu. Yatak odasına gitti ve  hemen kapının yanında bulunan beyzbol sopasıyla yatağına vurmaya başladı. Gücü tükenene kadar, nefreti azalana kadar yatağa darbeler attı. Sonunda güçsüz düşmüş ve yatağın ucuna kıvrılmıştı. Dizlerini karnına çekerek biriken hıçkırıklarını bırakıverdi. Sarsılarak ağlıyordu, artık güçlü değildi. Güçlü hissetmiyordu, küçük bir kız çocuğu gibi ağladı, sadece ağladı...   Aradan geçen zamanın farkında değildi, artık zaman kavramını yitirmişti ve aklını yitirmesi de an meselesiydi. Yaşadıklarını düşündükçe ağlıyor, ağladıkça kendinden nefret ediyordu. Toparlandı ve ayağa kalktı.   Gözleri şişmiş olmalıydı, açmakta zorluk çekmesi bunu anlamasında yardımcı olmuştu. Havanın kararmaya başladığını bile fark etmeden gizlediği viski şişesini aldı ve odasına döndü.   Kendini yere bırakıp şişeyi kafaya dikti. Acı sıcaklık boğazını yakarak midesine indiğinde gülümsemişti. Yine başa dönüyordu. O geceye. Gelen maille hayatını mahvettiği o güne. Bir dost imzasıyla gelen uyarı içerici, bilgi verici mail. Finn'i arayıp gerçekleri bir de ondan duymak o lanet kararı almasına sebep olmuştu. Ölüm isteğine.   Şimdi yine aynı istekle karşı karşıyaydı. Bileklerini dikine kesmek, akan kanı gülümseyerek izlemek istiyordu. Ya da kendisini boğmalıydı. Belki de doğal gazla öldürürdü. Asmanın güvenli olduğuna inanmıyordu, ölmeyebilirdi de sonuçta ve boynu kırık bir yaşam sürmek istemiyordu. En mantıklı intihar yolunu düşünürken bir çığlıkla yerinden sıçradı.   Grace olmalıydı, bu aptal kız kendisinin hayatını kurtarmaya yemin falan etmiş olmalı diye düşündü. Grace söylene söylene odasının kapısına dayanmış ve pat diye içeri girmişti. Lena'yı o halde görünce hemen çantasını fırlattı ve yanına koştu.   ''Lena, ne oldu sana?''   ''Biraz kafayı dağıtmış olabilirim, kafamla beraber evi de dağıttım gerçi ama sen toplarsın.''   ''Neler oldu?''   ''O pisliği gördüm, karısıyla romantik bir yemek yiyordu.''   ''Kahretsin! Hani karısı onu kovmuştu?''   ''Hiç de kovulmuşa benzemiyordu Grace. Onları öyle görünce delirdim ve hak ettiklerini verdim. O karısının yüzüne her baktığında beni hatırlayacak bir iz bıraktım mesela.'' diyerek sinsice gülümsedi.   ''İnanmıyorum, kadının yüzüne ne yaptın? Aptalca bir şey yapmadığını söyle Lena.''   ''Ufak bir sıyrık, abartılacak bir şey değil. Şu an da sorunumuz kadının yüzü değil Grace! Benim, görmüyor musun?'' dedi Lena kızarmış gözlerle kıza bakarak. Grace dayanamadı ve Lena'yı kucakladı. Her ne kadar onun bu gibi şeyleri sevmediğini bilse de ihtiyacı olduğunu düşünmüştü.   ''Onlara dersini vermişsin Lena, üzülmene değmez. Bırak onlar üzülsün.''   ''Evet beni hiç unutmayacaklar. Bir psikopat olarak hep aralarında olacağım.''   ''Güzel bir psikopat.'' Diyerek gülümsedi Grace.   ''Yaa ne demezsin çok güzel, en güzelinden.''   ''Saçmalama, çirkin olduğunu mu düşünüyorsun? Taş gibisin Lena. Şuraya bak bacakların benimkinin yarısı kadar ve çok iyi bir vücudun, seksi bir yüzün var. Bense balık etliyim, yani hafif şişman!''   ''Abartma şişman falan değilsin. Sadece kemiklerin iri.'' Diyerek güldü Lena. Espri yapmıştı ama Grace'in alındığını fark edince hemen sustu. Oysa Grace gerçekten kilolu bile değildi, sadece şu sıralar görünüşüne çok takıntılıydı. Bu takıntısında ajansa gelen sıfır beden, ufacık rüzgarda uçacak gibi kızların da etkisi vardı tabi.   ''Şu aptal göbeğe bak!'' diyerek küçük göbeğini sıktı.   ''Sevimli bir göbeğin var, hem ayaktayken belli bile olmuyor.'' Diyerek kızın göbeğini mıncırdı Lena.   Grace gözlerini devirerek ''Oturunca karşında gülüyor ama, bir de sana bak. Oturduğunda bile göbek denilen şey yok. Gram yok!''   ''Heyy, bana mı özeniyorsun sen? Gerçekten benim yerimde olmak istemezsin Grace. Derdine bak, birkaç fazla kilo! Benim yaşadıklarımın yanında o kadar basit ki.''   ''O açıdan düşünmemiştim ama sen güçlüsün Lena. Hala ayaktasın.''   ''Ayakta olan halim bu mu? Resmen dibe battım kızım, güçlü olan intihara kalkışır mı? Güldürme beni.''   Diyerek şişeden bir yudum daha aldı.   ''Üstelik ne var biliyor musun. Tuhaf ama ben senin yaşamına imreniyorum. Sahip olduğun onca lükse, paraya, ayrıcalığa. O aptal peluş odana bile imrendiğime inanamıyorum!'' ''Bunu duyduğuma şaşırdım işte Lena, sanırım sen alkolü fazla kaçırdın ve ne dediğini bilmiyorsun.'' Lena da kendi söylediği şeye iğrenerek baktı ve kafasıyla Grace'i onayladı. ''Pekala şimdi ne yapacağız bil bakalım. Madem benim hayatıma imreniyorsun, ben aşk acısı çeksem ne yapıyorsam sen de onu yapacaksın. Kalk ayağa, pofuduk pijamalarını giy ve oturma odasına gel.''   ''Pofuduk pijama ne be!''   ''Bendekini getireyim.'' Diyerek gözlerini devirdi Grace ve elinde yünlü, aptal ayıcıklarla bezeli pembe pijamayla döndü.   ''Beni öldürsen bunu giymem!'' diye bağıran Lena'ya zorla onları giydirdi ve kanepeye yerleştirdi. Dolapta kalan çikolatalı dondurma kutusunu alarak televizyonu açtı.   ''İşte bu. Dondurma eşliğinde romantik film.''   Lena dehşetle Grace'e baktı ve ciddi olduğunu görünce bağırdı. ''Lanet olsun! Viskimi getirin bana!''   İki kadının da hayatlarındaki en saçma ama mutlu geceydi. Birlikte dondurma yemiş, aptal aşk filmini izleyip hıçkırıklarla ağlamışlardı. Lena neden olduğunu bilmese de mutluydu. Hayatında aşktan daha önemli şeyler vardı. Dostluk gibi, Grace gibi. Bunu geç de olsa görmüştü.  Aşk aptal bir uydurmadan ibaretti ve acı vermekten başka bir işe yaramıyordu. Lena bunun doğru olduğuna emindi ve o gece işine gitmemişti. Grace ile hayatlarını düzene koymaktan bahsetmiş ve ne kadar gerçekçi gelmese de buna inanmışlardı.   Lena doğru düzgün bir iş arayacaktı, bedenini kullanmasını gerektirmeyen bir iş. Grace de spora yazılıp istediği daha zayıf vücuda kavuşacaktı. Her ikisi de gerçekten çok uzak ihtimaller gibi dursa da onlar inanıyordu. Filmlerde böyle saçmalıklar gerçekleşirken gerçek hayatta niye gerçekleşmesindi ki? İkisi de bu umutlarla uyudu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE