Alper, gergin adımlarla Korkut ’un yanına yaklaştı.
“Bir sorunumuz var, Korkut Bey.” dedi hızlıca, sesinde gizleyemediği bir panikle.
Korkut sigarasını ağır ağır yaktı. Gözlerini Alper ’in yüzüne dikti.
“Ne gibi bir sorun?”
“Adam Hale’ yi vurmak zorunda kalmış. Öldü mü bilmiyoruz. Yerine dönemedi. Ortalık karışabilir.”
Korkut bir süre sessiz kaldı. Sonra ayağa kalktı, gözlerini kısıp pencereye doğru baktı.
“Bu iş basit olmalıydı. Ne dedim ben size? Temiz, sessiz, iz bırakmadan.”
“Ben de öyle söyledim ama panik yapmış. Kaçmaya çalışınca vurmuş.”
Korkut ’un sesi artık buz gibiydi.
...
Tüm kalabalık, üzüntü içinde olan biteni izliyordu.
“Yazık kadına... Kim yapmış acaba?” dedi kalabalıktaki kadınlardan biri.
“Bilmiyorum ki. Pek de genç. ” diye yanıtladı bir diğeri.
Atahan, konuşmaları duyar duymaz merak ve korkuyla kalabalığın arasından geçmeye başladı. Ağlayan Emine’ yi ve onu sakinleştirmeye çalışanları fark etti. Sonra birden gözleri Hale ’ye takıldı.
Gözleri büyüdü, kalbi sıkıştı.
“Hale!” diye bağırdı.
Suat, Hale ’nin hemen yanındaydı. Atahan koşarak yanlarına geldi.
“Suat, Hale ’ye ne oldu?!” diye sordu, sesi titreyerek.
Hale ’nin üzerindeki kanı görünce nefesi kesildi.
“Bilmiyorum.” dedi Suat, çaresizlik içinde. “Ben bulduğumda bu haldeydi…”
“Kim yaptı bunu?!” diye bağırdı Atahan. Kalabalığa döndü. “Ambulans! Ambulansı aradınız mı?! Bakacağınıza arasanıza!”
“Atahan…” dedi Suat, ne diyeceğini bilemeyerek.
Atahan, Hale ’nin başını göğsüne yasladı. Gözleri dolmuştu, sesi boğuk çıktı.
“Ambulansı arayın… Yanındayım ben, yanındayım. Bebeğimiz de iyi olacak. Dayan ne olur…”
Hale ’nin alnına bir öpücük kondurdu. Uzaklardan polis sirenleri duyulmaya başlandı.
“Atahan…” dedi Suat tekrar, ama Atahan artık kendini kaybetmişti.
“Gitmemeliydim… Seni yalnız bırakmamalıydım… Özür dilerim. Özür dilerim…”
Polisler olay yerine geldi.
“Dağılın! Dağılın!” diye bağırdı içlerinden biri.
Polisler kalabalığı uzaklaştırmaya çalışırken Atahan, Hale ’yi kucağına almaya çalıştı. Üzerine daha fazla kan bulaştı.
“Nerede kaldı bu ambulans?!” diye bağırdı öfkeyle.
O sırada sağlık görevlileri olay yerine ulaştı. Atahan’ ı geriye çekmeye çalıştılar.
“Çok kan kaybetti,” dedi Atahan, paniğe kapılmış halde. “Sırtından vurulmuş!”
“Beyefendi, sakin olun.” dedi bir polis. “Bırakın da işlerini yapsınlar.”
Atahan gözyaşları içinde, “Eşim beş aylık hamile. Bebeğimize bir şey olmaz değil mi? Eşim bunu kaldıramaz…” diye sordu, umutla.
Sağlık görevlileri Hale’ ye müdahale etmeye başladı. Atahan dizlerinin üstüne çöküp çaresizlik içinde bekledi.
Bir görevli nabzını kontrol etti ve başını olumsuz anlamda salladı.
Atahan bir anda ayağa fırlayıp adamın yakasına yapıştı.
“İşini yapsana! Kafanı niye sallıyorsun?!”
Suat, onu güçlükle ayırdı. Atahan tekrar Hale’ nin başına çöktü. Ağlarken saçlarını okşadı, içi parçalanıyordu.
“Hayır! Hayır!”
Suat onu kaldırmaya çalıştı, ama Atahan kurtulup yeniden Hale ’ye sarıldı.
“Aç gözlerini! Aç! Gidemezsin!” diye hıçkırıklarla bağırdı.
Polisler ve Suat, onu oradan uzaklaştırmaya çalışırken Emine, bu sahneye tanıklık ettikçe daha da perişan oldu. Bir köşede o da ağlamaya başladı.
Sağlık görevlileri Hale’ nin üzerini örttü.
Atahan tekrar yanına gelmek istedi. Yüzünü açtı. Bir polis engel olmak istedi ama Atahan yalvardı:
“Lütfen…”
Polis başıyla onay verdi. Atahan, Hale ’ye son bir kez baktı. Kalabalıkta izleyen herkesin yüreği yanıyordu.
...
Korkut, sert bir sesle “Ara.” dedi.
Alper, “Emredersiniz.” diyerek kendi telefonundan Mahir ’i aradı.
“Seninle konuşmak istiyor.” diyerek telefonu Korkut’ a uzattı.
Korkut, telefonu alıp doğrudan sordu: “Nasıl oldu bu? Anlat!”
Mahir ’in sesi telefondan geldi: “Korkut Bey, kadın beni kandırdı. Hamileymiş. Ben de o yüzden inandım. Kaçacağı hiç aklıma gelmedi.”
Korkut’ un sesi buz gibiydi. “Dua et ölmüş olsun Mahir. Dua et.”
O sırada Tanem, sessiz adımlarla onlara doğru yaklaşmıştı ama kimse fark etmemişti. Hepsinin arkası dönüktü.
Alper, kısa bir süre sonra konuştu: “Ben öğrendim Korkut Bey. Kadın ölmüş. Polis olay yerindeymiş. O avukat... bu acıyla bizimle uğraşacak halde olmaz, uzun bir süre. Bir yönden iyi oldu sayılır.”
Korkut, telefonu Alper ’e uzattı.
“Umarım öyle olur Alper. Yoksa sonuçları senin için de iyi olmaz. O avukat bir kez daha ayağımın altında dolaşırsa, önce seni yakarım. Sonra da onu karısının yanına gönderirim. Haberin olsun.”
Alper, başını eğerek konuştu: “Bizimle uğraşmamayı öğrenmiştir. Zaten ilk fırsatta bir adamımızı gönderip babasından sizinle ilgili aldığı dosyaları da aldıracağım.”
“Şimdi değil.” dedi Korkut, net bir ifadeyle. “Yaralı insanın üstüne gidilmez. Bırakın acısını yaşasın.”
Korkut arkasını döndüğü anda, birdenbire karşısında öfkeyle kendisine bakan Tanem’ i buldu.
...
Atakan kafeden çıktı. O sırada telefonu çaldı. Bilmediği bir numaraydı. Açtı.
“Atakan Ertem mi?” dedi karşıdaki ses.
“Benim.” dedi Atakan.
“Ben polis memuru Seyfettin. Önemli bir mevzu var. Ağabeyinizle ilgili.”
Atakan şaşırdı. “Ağabeyimle mi?.. Bence siz karıştırdınız. Hep babam yüzünden… İsimleri bu kadar yakın koymuş. Arada karıştıranlar oluyor. Ağabeyimin polisle işi olmaz ki zaten. Kesin ben bir şey yapmışımdır. Yine ne yapmışım?”
“Atahan Bey’l e birazdan Emniyet Genel Müdürlüğü’ ne geçeceğiz. Oraya gelseniz iyi olur.” dedi polis.
“Bir dakika. Ne oluyor? Atahan ’ın Emniyet Müdürlüğü’ nde ne işi var? Müvekkiliyle mi ilgili?” diye sordu Atakan.
“Hale Ertem bir kaza geçirdi. Atahan Bey ’in yanında olsanız iyi olur.” dedi memur.
Atakan telaşlandı. “Yengem iyi mi?! Ne kazası?!”
Polis, perişan haldeki Atahan ’a baktı.
“Benim bilgim yok. Geldiğiniz zaman öğrenirsiniz.” dedi. Telefonu kapattı.
Polis, Atahan ’ın yanına geldi. Atahan perişan haldeydi.
“Kardeşinize haber verdik.” dedi polis.
“Teşekkür ederim.” dedi Atahan, yorgun bir sesle.
“Biliyorum zamanı değil ama birkaç soru sorabilir miyim?” diye sordu polis. “Eşinizin buradan zorla götürüldüğüne dair bir şahit yok.”
....
Tanem öfkeliydi.
“O değil mi? Hakan’ ın davasına bakan avukat.” dedi sert bir ses tonuyla.
“Tanem…” dedi Korkut, uyarı verir gibi.
“Hakan’ ın işlediği cinayeti cinayetle mi örteceksin?!” diye bağırdı Tanem.
“Hakan senin kuzenin Tanem! Üstelik kimseyi isteyerek öldürmedik!” dedi Korkut, öfkesini zor bastırarak.
“Kulaklarımla duydum baba! Gayet memnundunuz!” dedi Tanem, sesi titreyerek ama kararlı bir şekilde.
....
Polis, “Kim yapmış olabilir? Bir fikriniz var mı?” diye sordu Atahan' a.
Atahan boğuk bir sesle. “O çok masumdur. Hayatında kimseye zarar vermiş olamaz. ” dedi.
Aynı anda Korkut' un evinde Tanem;
“Kime ne zarar vermiş olabilir ki?” dedi.
Korkut; “Sen her işe karışma Tanem. Böyle olmak zorundaydı. İnsanlar bazen ailelerinin bedelini ödemek zorunda kalır.” diye cevap verdi.
Atahan polise baktı.
"Ben bir avukatım. Düşmanlarım vardır ama...” dedi.
Tanem babasına; “Kim eşi işini yaptı diye ölümü hak eder ki? Üstelik gencecik bir kadın.” diye karşılık verdi.
Atahan ağlamaya başladı.
Polis, “Katili bulacağız. Burası kalabalık bir yer. Mutlaka bir gören olmuştur.” dedi.
Atahan, “Size güveniyorum. Güvenmek istiyorum.” diye yanıt verdi.
Aynı anda Tanem ağlamaya başladı.
“Ben polise güveniyorum. Bulacaklar seni. Bu kez kurtulamayacaksın. Ve ben senin için hiç üzülmeyeceğim. En...” diye devam etti.
Atahan sanki kilometrece uzaktan Tanem' in cümlesini tamamladı. “Ağır cezayı hak ediyor. Ve ben bunun için elimden geleni yapacağım.” dedi.
Korkut, “Ben mi hak ediyorum? Her şey senin yüzünden oldu Tanem. Ölen herkes senin yüzünden öldü.” diye karşılık verir.
Tanem donup kaldı.
Polis, “Olay anında siz neredeydiniz?” diye sordu.
Atahan donuklaştı, cinayeti hatırladı. Kendini toparlayarak, “Ben... Ben burada değildim. Bir müvekkilimle görüşüyordum. Her şey benim yüzümden oldu. Benim yüzümden. Yanında olsaydım, belki de...” dedi.
İki farklı yerde henüz birbirinden tam anlamıyla haberi olmayan iki kişi aynı anda hem kendilerini hemde Korkut Hanzade' yi suçluyordu. İkisi de hayatın onlara getireceklerinden henüz habersizlerdi..