BÖLÜM 5 – BELİRSİZ BİR GELECEK

258 Kelimeler
Deniz günlerini artık tek bir düşünceyle geçiriyordu: “Ben kimim ve kim olacağım?” Cezaevinin soğuk düzeni içinde bir rutini vardı artık. Atölyede çalışıyor, koğuşuna dönüyor, geceleri düşünüyordu. Dışarıdan hiçbir haber gelmiyordu. Ablası evlenmiş ve taşınmıştı. Annesi onun yanında ya da yakınındaydı. Babası ise ortadan kaybolmuştu. Deniz şunu fark etti: “Ben dışarı çıkınca gidecek bir adresim yok.” Ama adresi olmayanlar bazen kendi yolunu çizer. Belki de Deniz’in kaderi böyle olmalıydı. Atölyede yaptığı küçük bir masa, cezaevi müdürünün dikkatini çekti. Müdür onu yanına çağırıp şöyle dedi: “Sen bu işi gerçekten yapıyorsun. İstersen tahliye olunca sana bir yer ayarlayabiliriz. Ahşap ustalarına ihtiyaç çok.” Deniz o an umutlandı ama sonra kendi kendine şu cümleyi fısıldadı: “Ben çıkabilecek miyim ki?” Bu cümle romanın kaderini belirleyen cümleydi. Cezaevi hayatı bazen hızlı, bazen çok yavaş geçer. Deniz için günler birbiri ardına akarken beklenmedik bir çağrı yapıldı: “Deniz Altun! Müdürlük!” Deniz yürüdü… Her adımı ağırdı… Kalbi hızlı atıyordu… Kapının önünde durdu. Nefes aldı. Kapıyı çaldı. Müdür başını kaldırdı. “Deniz,” dedi. “Hakkında karar çıktı…” Bu cümlenin devamını biz duymayacağız. Çünkü o an — kapı aralıkken — Deniz’in kaderi ikiye ayrıldı: Bir yol dışarıya çıkar, bir yol içeride bırakır. Okuyucu hangi yolu seçerse Deniz için gerçek odur. --- SON Hayatın en sert duvarları bazen cezaevi duvarları değildir. İnsanın kendi içinde ördüğü duvarlardır. Ve Deniz, o duvarların arasından geçip geçemeyeceğini belki de ömrü boyunca bilemeyecektir. Ama bir şey kesin: O artık kırılgan bir çocuk değil, ahşabı olduğu gibi kendini de yeniden inşa etmeye çalışan bir gençtir.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE