Ne bileyim ...
Şimdi aramıza duvar örsen,
Yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
Didem Madak
***
Bahçeden içeri girdiğinde gülmemek için dudaklarını ısırarak İz'le Temmuz'a baktı Yasemin. İki adamın yan yana duran salıncaklara oturarak çekirdek çitlediklerini fark ettiğinde gülümseyerek selam verdi. Aynı anda İz dudaklarını ısırdığı sırada sert bir kavisle başını omzuna doğru eğerek ona adeta meydan okurken "Yasemin," diye cevap verdi. Annesi, kızın Nefes'in yanında olduğunu, biraz geç döneceğini söylemişti ama bu yine de İz'in, o erkek güzeline içten içe diş bilemesine engel teşkil etmiyordu. Dilini yüzündeki kibirli ifadeyi tamamlamak istercesine ön dişlerinin gerisinde gezdirirken "Nerde kaldın?" diye sordu. "Gözümüz yollarda kaldı güzelim."
Yasemin geçip Gül'ün yanına oturduğunda umursamazca omuz silkerek ağabeyine tatlı tatlı gülümsedi. Adamın sesindeki imanın ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordu ama keyfi, bunları umursamayacak kadar yerindeydi. Üstelik İz'in bu korumacı tavırlarını fazlasıyla sevimli buluyordu. "Bir arkadaşımın yanındaydım."
Dudaklarının arasındaki çekirdek kabuklarını öfkeyle dışarı doğru üflerken "Hangisi?" diye sordu ardından kaşlarını alayla havalandırarak göz ucuyla Yasemin'i izlemeye başladı. "Şu, başa bela kumral mı?"
Kız kaşlarını bilinen bir gerçeği vurguladığını anlatmak istercesine havalandırırken "Bir adı var," diyerek İz'e sataştı.
"Bana ne."
Yasemin ağabeyine laf yetiştiremeyeceğini anlayarak derin bir nefesle yanaklarını şişirirken onları eğlenerek izleyen Temmuz araya girdi. Gül şimdilik sadece olan biteni izlemekle yetiniyordu. Temmuz'un anladığı kadarıyla İz, Yasemin'in arkadaşlarından birine kafayı fena takmıştı. Nedenini merak ederek bakışlarını yanı başındaki adama çevirirken "Hayırdır, İzge?" diye sordu.
İz, Yasemin'e hızlıca bir bakış atarken onun araya girmek için atıldığını fark ederek fırsat vermeden "Serserinin biri Yasemin'in peşinde dolanıyor da," diye açıkladı.
"Perdon?" Yasemin herkes onu anlayacağı için İspanyolca konuşmakta herhangi bir sakınca görmezken alayla gülümsedi. "Kimmiş serseri? Ekin son derece düzgün bir çocuk bir kere." İz'in cevap vermek için dudaklarını araladığını fark ederek "Bana ondan neden hoşlanmadığına dair üç tane mantıklı gerekçe söyle," diye meydan okudu.
İz salıncağın üzerinde hafifçe sallanırken "Birincisi, erkek," diyerek kaşlarını iğneleyici bir tavırla kaldırdı. "İkincisi, peşinde dolanıyor. Üçüncüsü, sen de buna fırsat veriyorsun."
"Çok mantıklı gerekçelermiş gerçekten."
Gül'in söylediklerine karşılık huysuzca homurdanırken bakışlarını ona destek vermesi gerektiğini anlatmak istercesine Temmuz'a çevirdi. Dünyalar güzeli kız kardeşini, zibidinin birine yar etmeyecekti herhalde. Ne vardı yani kıskanıyorsa? Sevdiklerini paylaşmayı seven bir adam değildi ve bu durumdan da son derece memnundu. "Bir şey söylesene, Boncuk," derken adeta dişlerinin arasından tıslıyordu. "Haklı değil miyim?"
Temmuz gülerek "Sen şimdi Yasemin'i şu başa bela kumraldan kıskanmayı bırak da," diye cevap verdi. Ardından ciddileşerek derin bir nefes aldı. İz'in, birazdan söyleyeceklerinden haberdar olmadığını biliyordu ama bir an önce öğrenmesi gerekiyordu. "Sevde dönüyormuş, haberin var mı?"
Omuz silkerek umursamazca dudaklarını büktü İz. "Dönsün."
"İzge, kız eski sevgilin," diyerek dikkatle kardeşinin gözlerinin içine baktı Gül. "İlk aşkın. Ve geri dönüyormuş."
Ağabeyinin sessiz kaldığını fark ederek bakışlarını merakla Gül'e çevirdi Yasemin. "Milano'da moda okumuyor muydu o?"
"Okulu bitmiş."
"Demek artık kendisi için de bir şeyler yapmaya başlamış."
İz'in düşünceli sesi Gül'ün kaşlarını çatmasına neden olurken Temmuz'un onu uyarmak istercesine yüzüne çevirdiği bakışlara aldırış etmeden ağabeyine ters bir bakış attı. "Sen bu kızdan ne istiyorsun? Kız seni deli gibi seviyordu."
İz, Gül'e bakarken anlayışla gülümsedi. "Ben tüm hayatını bana göre yaşamaya hevesli bir kadın istemiyorum, Rosa," diye mırıldanırken bakışlarını boşluğa dikmişti. "Ben, sınırlarımı zorlayacak bir kadın istiyorum."