Otele vardıklarında sabaha karşı saat üçü gösteriyordu. Otel çalışanlarından, gece vardiyasında olanlar, otellerine gelecek balayı çifti için daha gündüzden hazırlık yapmışlardı. Bu görev aslında onlar için rutin bir hale gelmişti. Otelleri yeni evlenen çiftlerin ilk gecelerini geçirmek veya balayı da dahil kalmak için tercih ettikleri bir yerdi.
Aykut'un gözlerinden uyku akıyordu. Yanında gelinliğiyle oturan Nursel çoktan uykuya yenik düşmüştü. İkide bir yeni karısının makyajdan ışıldayan cildine bakıyor, yana düşen başının cama vurmasından endişe edip kolundan tutup kendine doğru çekiyordu. Hayalindeki balayı yolculuğu kesinlikle bu değildi.
Ama hayalini Nursel'le nasıl gerçekleştirebilirdi ki? O ilk gecesini başka türlü hayal etmişti. Yol boyunca cilve yapacak, onun horozunu okşayacak tabiri caizse kendini taciz edecek bir gelin hayal etmişti yanında. Oysa Nursel, bunların hiçbirini yapmadığı gibi çoktan uykuya geçmişti. Onu yalnız başına bırakmıştı.
"Umm, gelmedik mi daha?" diye uykudan yarı uyanan Nursel sordu.
"Geldik canım, park yerindeyim. Artık sen de kendine gelsen iyi olur. Çalışanlar karşılarında dünyanın en güzel gelinini görecekler birazdan," diye iltifatta bulundu eşine. Nursel, her kadın gibi erkeğin yaptığı bu iltifata inandı. İncecik dudakları gururlu bir gülümseyişle daha da inceldi. Çizgi halini aldı. Aykut, gecenin nihayet bundan sonrasında öpeceği dudaklar ve hayalini kurduğu gerdeği yaşayacağı için heyecanlı ve mutluydu. Hareketlerine de yansımıştı bu hali. Hemen bagajdan bavullarını indirdi. Gelininin elini tutup inmesine yardım etti. Üşümesin diye omuzlarına beyaz bir şal koydu.
Kapıdaki nöbetçi güvenlik, resepsiyona balayı çiftinin geldiğini söylemişti çoktan. Onlar merdivenlere doğru ilerlemeye başladıkları esnada merdivenlerin geniş sahanlığında patlayan ışık şelaleleriyle Nursel korkudan çığlık attı. Aykut daha ihtiyatlı davranmış, yerinden zıplamakla yetinmişti.
"Korkma hayatım, sürprizleri buymuş demek ki," diyerek elini daha sıkı kavradı. İki personel koşarak gelip bavulları aldı. Gece müdürü bir şişe şampanyayı onlar otele adım atar atmaz 'paattt' diye patlatıp açınca köpüren şampanyalar elinden aşağı, mermer zemin üzerine sarımsı beyaz lekeler halinde akıp iz bıraktı. Nursel zıplayarak adamdan uzaklaşıp gelinliğini korumaya aldı. Kadehler ve şampanya şişesi ve çerez tabakları, çikolata, çeşitli mevsim meyveleri dolu bir servis arabası onlar odalarına çıkmadan hemen önce odaya getirilip masa hazırlandı. Yatağın üzerine dökülen gül yaprakları, kırmızı ışıklarla yapılmış aydınlatma, yatak takımlarına sıkılan özel parfüm onları bekliyordu.
*****
İkisinin hep beklediği o özel an gelip çatmıştı işte. Beyaz gelinliği ile Aykut'un kucağında, balayı odasına giren Nursel, ilk kez gördüğü yabancı odaya kendi evi gibi alıcı gözle baktı. Hayalindeki kadar güzel geldi ona. Kocasının kolları arasında kalbi heyecanla çarpıyordu. Az sonra soyunacağını ve onun da aynısını yapacağını düşündükçe heyecanı ikiye katlanıyordu.
"Gelin Hanım, ilk gecemize hoş geldin! Prensiniz sizi şöyle alsın," dedi ve yatağın ayak ucuna özenle oturttu Nursel'i.
"Hoş bulduk hayatım. Sen de benim hayatıma hoş geldin. Canım, aşkım! Varlığım, canımsın canım..." Aykut karısının sözleriyle gururlanıp kabarmaya başladı.
"Kocan şimdi seni yiyecek, ham yapacak. Ama önce bir duş mu alsak tatlım? Kendimize gelirdik. Sonra işe koyulurduk," diye göz kırptı. Nursel kızardı. Başını önüne eğdi hemen. Gelinliğinin kopçasını açmaya çalışıyormuş gibi bir şeyler yaptı.
"Yardım edeyim mi?" dedikten hemen sonra karısının ensesindeki kopçaya ellerini uzatan Aykut, bir kadın kadar becerikli bir şekilde kopçaları açtı. Saçlarındaki tel tokaları özenle çıkardı. Tacını aldı. Duvağı bir kenara koydu. Karısının taze tenine şehvetli bir öpücük bıraktı. Kendisini duşa kadar tutamayacaktı sanki... Fermuarı boydan boya indirdi.
Nursel, ayaklarının dibine yığılan gelinlikten dışarıya, ince bacaklarını uzatıp adım atarak çıktı. Üzerinde beyaz dantelli ve işli iç çamaşırları vardı. Seksi bir havası vardı. Aykut, karısını ilk defa çıplak görmüyordu elbette. Ama ilk kez böyle çamaşırlar görüyordu üzerinde. İlk kez her yerine temas edecekti. Biraz sonra. Az sonra... Düşündükçe terlemeye başladı.
"Ben duşa girip çıkacağım. Sen de gel. Birlikte duş alırız," dedi ve üzerindekilerden kurtulup banyoya koştu. Koca küveti zaten suyla, kokulu çiçeklerle dolduran otel, onlara asıl sürprizi böyle mi yapmıştı acaba?
"Çabuk Nursel! Kocaman bir küvet var. İkimizi alacak kadar büyük. Üstelik sıcak suyla dolu."
Kocasının çağrısına hemen gelen Nursel, banyodaki makyaj temizleme ürünlerini kullanarak yüzündeki fondöteni, pudrayı, allığı ve gözlerindeki rimeli, farı silip atarken Aykut mani oldu bunu yapmasına.
"Ben karımı süslü severim. Rujunu çıkar kafi. Geri kalan makyajına dokunma. Ayrıca yatağa iç çamaşırlarıyla girmeni istiyorum. Hayalimdeki ilk gecemiz öyle," dedi mütevazı bir istekte bulunduğunu belli eden gülümsemeyle.
"Peki tatlım. Sen nasıl istiyorsan..."
Küvete karşılıklı uzanmışlardı. Ayakları da elleri de hiç uslu değildi. Aykut ayak uçlarıyla Nursel'in bacak arasına girmeye çalışıyor, Nursel de bacaklarını kapatıp mani oluyordu. Arada köpüklü suları kocasının yüzüne doğru atıyordu.
"Gel yanıma, kucağıma otur, ben seni yıkarım," dedi Aykut.
"Yüzüme su kaçırırsan makyajım akar. Duş alıp çıkalım. Başka zaman yıkarsın."
"O zaman sen beni yıka. Bacaklarımı, apış aralarımı unutma. Bütün gece araba kullandım. Çok yorgunum." Yorgun olduğu doğruydu.
*****
Bornozlarını giyip rahat koltuklarına oturmuşlardı. Duş gerçekten çok iyi gelmişti. Küvette epeyce cilveleşip ön sevişme yapmışlardı. Gerdeğe hazırdı ikisi de. Birer kadeh şampanya içip sonra yatağa gireceklerdi. Planları öyleydi. Ama kanları o kadar kaynıyordu ki. Bir yudum şampanya içip bir öpüşüyorlardı. Bir fındık fıstık yiyor, bir koklaşıyorlardı. Nursel'in eli Aykut'un bacak arasındaki baş kaldırmış horozu okşuyor, Aykut'un eli de sırılsıklam sulanmış Nursel'in bacak arasını okşuyordu. Şampanya bitince dudaklarını birbirlerine sunmaktan, birbirlerinin tadını ağızlarında hissetmekten daha zevkli bir şey yoktu onlar için. Anı yaşıyordu ikisi de. Birbirlerinin vücutlarından alacakları hazlar vardı. Nursel'in kırmızı tangası, büstiyeri şimdilik bir bariyer görevi görüyordu. Aykut'un giydiği iç çamaşırı o kadar seksi göstermişti ki genç adamı. Nursel'in yüreğini hoplatmıştı. Sadece horozu kapatıyor ve makatına bir ip şeklinde giriyor, belinden ince bir lastikle dolaşıp sonlanıyordu. Sanki bir bekaret kemeriydi. Sevişmeyi daha güç hale getireceği muhakkaktı.
İkisi de dudakları birbirlerinden ayrılmadan arzu ve istekle bedenleri yanıp tutuşarak oturdukları koltuktan kalkıp yatağa doğru öpüşerek gittiler ve sırtüstü Aykut kendini yatağa attı. Nursel de üzerine düştü. Genç adam, karısının küçük bir elmayı andıran sert göğüslerine ulaşmak isteğiyle yanarken ellerini büstiyerin altından sokup avuçladı memeleri. Sıktı. Arzu ve istekle fazlaca sıkmış olacak ki Nursel'ın ağzından küçük bir çığlık çıktı.
"Özür dilerim hayatım, özür dilerim. Canın çok mu acıdı?" diye sıktığı memeyi okşadı. Yataktan doğruldu. Kendinden boşalan yere karısının ince vücudunu yatırdı. Uzun siyah kirpiklerinin gölgesi ince cildinin yüzeyine düşüyor, kırmızı loş gece ışıkları yüzüne pembelik veriyordu. Büstiyeri yukarı doğru sıyırıp omuzlarından ve başından geçirdi. Çıkarıp rast gele attı. İki diri göğüs davetkarca Aykut'a bakıyordu şimdi. Hemen birini haşin bir arzuyla, hoyratça öpmek için eğildi. Karısının sırtına dolanmış ellerinden birini alıp erkekliğinin üzerine koydu. Tutmasını sağladı.
Nursel'in ilk sevişmesiydi. Aykut'un sayısını bilemediği kadar çok deneyimi olmuştu. O nedenle karısını yönlendiriyor, yapmasını istediği şeyleri kibarca hatırlatıyordu.
"Beni okşamanı istiyorum, tutup sıkmanı..."
"Ama iç çamaşırını çıkarmadan mı?"
"Hadi sen çıkar." Nursel'in üzerinden doğruldu. Karısı da doğruldu ve kocasının giydiği külotu çıkarmak için uğraşmaya başladı. Her değdiği yere bir kor ateş düşüyordu sanki. Aykut, karısının heyecanlı ve titreyen elleriyle organından çamaşırını çıkarmak için çabalaması esnasında zevkten zevke geçiyordu. Özellikle düşünüp almıştı bu iç çamaşırını...
Nihayet Nursel, uzun uğraşlar sonunda Aykut'un çamaşırını çıkarıp yere bıraktı. Şimdi kocası onun külotunu çıkarmak için eğilmiş dişleriyle ısırdığı minik kumaş parçasını çekip aşağıya doğru indirirken karısının küçük çıplak poposunu da elleriyle sevmeye başlamıştı. Cildindeki pürüzsüzlük hissi, dokunduğunda eli kayıyormuş gibi bir hisse neden oluyordu. İncecik bacaklarının arasında sakladığı zayıflığıyla zıt orantılı etli dudakları fark edince şehvetle ürperdi. Derhal yatağa yatırıp altına aldı.