17

728 Kelimeler
Alexander'ın gözünden Soğuk çok soğuk! Bir evin yan tarafındaki sokakta çöplerin yanında bekliyordum. Çöpleri saatler öncesinde karıştırmıştım, yenicek birşey yoktu. "En azından biraz artık olucağını ummuştum" diye iç geçirdim bir taraftan morarmaya başlayan parmaklarımı birbirine sürterken. Kafamı kaldırıp simsiyah olan gökyüzüne baktım. Düşen kar parçaları yüzümü okşuyordu. Ne kadar yüzüm hissizleşmiş te olsa gözümden bir yaş damlasının aktığını iliklerime kadar hissedebilmiştim. Belki dedim, belki, şu evdeki bayan tekrar sorarsam beni içeri alır. Son bir ümit ile bacaklarımı kaldırmaya çalıştım. Ayakkabım yoktu ,çıplak ayaklarım artık sözümü dinlemez olmuş gecenin soğuğuna kendilerini bırakmışlardı. Belki bende bırakmalıydım. yeterince uğraştım. Kendimi bildim bileli sokaklardaydım. Ailem yoktu ki bu yarıkların olduğu bi dünyada normal karşılanırdı. Bana bakansa yaşlı bir amcaydı. Yüz hatları nasıldı diye hafızamı yoklamaya çalıştım ama tek hatırladığım saçlarının bembeyaz olduğuydu. şimdiki yağan kar gibi bembeyaz. Benimle acıdığı için mi yoksa kendi acısını bu şekilde mi dindirmek istediği için mi ilgilendiğini hiçbir zaman bilemedim. onunla çok zaman geçirmiştim. Ama bana kendi hikayesini hiç anlamamıştı. İç çektim. Benim Babam gibiydi. Baba! ne anlama geldiğini bir türlü bilmiyordum ama ona bunu söylediğimde yüzündeki gülümseme için hep söyledim. O buruk gülümsemesi ve ardından yukarılara bakan siyah gözleri çok boş bakardı. Ardındansa beni hiçbir zaman bırakmıyıcağını söylerdi ne olursa olsun! neye mal olursa olsun! Hep yanında kalıcağım alexander. Sokaklarda kalan insanların hiçbirşeyleri olmazdı. çünkü sokağa düştükten sorna geçmişte ne olduğunun bir önemi yoktu. hiçbir şeyin olmazdı adından başka tabi. Alexander dedim! alexander benim adımdı. Benim gerçek adımın mı yoksa ihtiyarın geçmişinden birinin adı mı olduğunu hiç sorgulamadım. Bir adım vardı artık. Dünya herşeyimi alsa dahi benden alamıyıcağı tek şeye sahiptim. 7 yaşıma kadar onunla beraber sokaklarda çok şey gördüm ; acı, umutsuzluk, açlık, sefalet, gözyaşı ve çok az da mutluluk. O da genelde bana adımla seslendiği vakit yüzünde oluşan buruk gülümsemeydi. Sorun değildi ne kadar aç olsamda üşüsemde sorun değildi çünkü yanımda o vardı. Anılarım yavaş yavaş soğukta kaybolurken düşündüm. Onu kaybettiğim günü son hatıramı. şehrin ortasında devasa bir şimşeğin gökyüzüne doğru çıkmasıyla başlayan kıyamet sahnesini. Babamın beni ani bir haraketle kucağına alıp yaşlı akciğerlerinin kendisine verebildiği kuvvetle kaçmaya çalışmasını hatırladım. Nefes nefese bir daha olmaz seni bir daha kaybedemem şeklinde çıkan yakarışlarını. Etraftakilerin "yarık oluştu" diye bağırıp başkalarını düşürmek pahasına kaçmaya çalıştıkları sahneyi hatırladım. Babamın sırtından geri bakarken uzun boylu canavarların sınıf fark etmeden insanları parçaladıklarını hatırladım. Babamın artık dayanıcak enerjisinin kalmayıp bana arkama bile bakmadan kaçmamı söylediğini hatırladım. En son yaşamalısın alex asla pes etme diye yalvarışlarını hatırladım. Gözlerimden süzülen ikinci gözyaşını soğuyan elimle silmeye çalıştım. Deli gibi koşmuştum. Ta ki yeşil kıyafetli adamların bizi başka bir şehre bırakana kadar. Artık tek başımaydım, Yine sokaklardaydım. Babamın son söyledikleri aklıma geldi yaşamalıydım. Elimden geleni yapmalıydım..... Gökyüzüne bakan yüzüm artık yaşla dolmuştu. Soğuk yüzümden düşenler yüzünden daha da soğumuştu. -Başaramadım baba. Gerçekten denedim. Ama yaşayamadım. Söyledikten sorna kurumuş boğazım başka söz söylememe izin vermemişti. Soğuk iliklerime kadar işlerken son bir kez soğuk havayı içime çektim. Ağzımdan çıkan az miktarda buhar çok fazla vaktim kalmadığını bana söylüyordu. Artık direnmeyi bıkarmalıydım bu beyaz kar ortüsü üzerine kendimi bırak..... -HEYYY! -HEYYYYYYY! Ani bir dürtme ile beni sarsan kıza bakarken -HEY! UYAN KAPATMA GÖZLERİNİ. gözlerimi bir kez daha açıp karşımdaki kıza baktım. Simsiyah havaya, alandaki az miktardaki ışığa rağmen ışıl ışıl parlayan kırmızı saçlarını gördüm. Gözlerimi açıp ona baktığımı görünce yüzünden yaşlar dökülmeye başladı. Soğuktan nerdeyse donmuş elimi tuttu. Sıcak dedim. Bu soğuk havaya tezat oluşturacak kadar sıcak bir eldi. Sonra kafası yanındaki kişiye döndü. -abi lütfen onu kurtaralım. Duyduğum son söz buydu. Gözlerim bir daha açılmamak için kapanırken. Sokakta kimsenin kimseye yardım etmiyiceğini biliyordum. Beni bırakıcaklarını biliyordum Ama mutluydum. Sımsıcak eli elimi değil de sanki kalbimi tutmuştu. En azından bu terk edilmiş sokakta tek başıma ölmüyücektim. Bu yüzden ona minnettardım. * ** Uyanıp aniden yatağımdan doğruldum. Nefes nefeseydim. Sırtım terden sırılsıklam nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum. Eski hayatımı bu şekilde yeniden hatırlamak benim için acı vericiydi. Yanımdaki telefonu alıp saate baktım. "5:17 ha! Etrafın hala zifiri karanlık olmasına şaşmamalı." Yatağımdan kalkıp üstümü değiştirmeye başladım. Evden sessizce çıkıcaktım. Eğer ailem beni bulursa bitmek bilmeyen sorularını cevaplamak uzun sürerdi ve buna vaktim yoktu. Hazırlıklarım bittikten sonra silahımı ve kılıcımı da çantama atıp evden dışarı çıktım. Telefonumda yazan adreslerin üzerinden birkez daha geçtim. Hepsini denemem lazımdı şuan hangisinin kullanıldığını bilmiyordum özellikle de konsey bu işe sonuna kadar karşıyken bulmak daha zor olucaktı. Umarım ben karaborsadayken bir baskın olmaz diye dua ettim. Bu benim kubbe kartımı yakabilirdi. En yakın adresi işaretleyip yola çıktım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE