Yemekten sonra dağıldık ben sınıfa gidip eşyalarımı toparladım öğleden sorna hep olduğu gibi arena ya gidicektik fiziksel antrenmanlarımız başlıyıcaktı.
Sonuçta mana çekirdeği onu sürekli kullanmaya bağlı olarak güçlenicekti
Ama vücudunuz çekirdeğinize uygun olmazsa bu büyücüye zarar verirdi
Kırmızı çekirdeğimi hala aktif kullanamamam bu zayıf vücudun suçuydu
Yanımda getirdiğim antrenman Kıyafetlerimi alıp arenaya gittim.
Binanın alt katına inip sayunma kabinlerini buldum kıyafetlerimi giyip diğerlerinden biraz erken antenmana başlama amacındaydım.
Kıyafet üzerime tam oturuyordu
kubbe nin ana renkleri olan mavi sarı çizgiler bu kıyafette de işlenmişti.
Ondan sorna omuzluklarımı dirsekliklerimi ve dizliklerimi taktım bunlar olası bir yaralanma durumunda beni koruyucaktı
içinde az da olsa mana vardı.
Gülümsedim
"kubbe asla işini ucuza yapmıyor"
üst sınıfların kıyafetleri biraz daha faklı olsa da korumalıkların mantığı aynıydı,
olası bir darbe durumunda karşıdan gelen saldırının manasını emiyordu.
Bu da darbe alanın en az zararla çıkmasına olanak sağlıyordu.
Giyinmemi bitirdikten sorna arena ya çıktım. Arena büyük bir futbol stadı gibiydi.
70000 kişilik stadın ortasında kare bir alan vardı.
Üzerine çıkınca anılarım aklıma geldi bu statta her 3 senede bir düzenlenen büyücüler oyuna katılmıştım.
Seyirci olarak dünyanın her tarafından gelen büyücüler ve bütün insanlık alanının en prestijli okullarından gelen yarışmacılara ev sahipliği yapıyordu.
Eski hayatımda iki kez kazanmıştım. Herkesin sana olan tezahüratı ardından gelen zaferler...
O anlar aklıma gelince yüzümde büyük bir gülümseme çıktı.
Arkamdan bir ses beni düşüncelerimden ayırdı.
-daha ne kadar yere bakıp korkutucu bir şekilde gülümsiyiceksin.
Afalladım.
Arkamı dönüp sesin sahibini bulmaya çalıştım.
Ama onları görünce yüzüm dondu.
"sett, eleine ve eleine in yanındaki gözlüklü kız"
içimden
Burda ne işleri vardı.
Gözlüklü Kız :
-her neyse, ne yapıyorsan eeee..... ona devam et.
Bunu söyledikten sonra arenanın etrafında koşmaya başladı.
Sett'de bana selam verip koşmaya başladı.
Onlar dedim.
"ayrılma sebebimiz hepimizin antrenmana erken gelmek istemesi mi miymiş"
diye düşündüm herneyse kafamı boşatıp bende koşmaya başladım. Geride kalamazdım. Bu yeni yetmelerin beni geçmesi için 40 fırın ekmek yemeleri lazımdı.
* * *
Arnold un gözünden
Dersin başlamasına 30 dk dan fazla vardı.
" En azından bu arada bende çalışmalıyım"
diye düşündüm.
şuanlık A+ olsamda S- sınırına çok yakındım.
Sonunda önemli bir sınırı aşıcaktım.
"Belki de biraz ısınmalıyım"
Sonuçta 30 yaşına yaklaşmıştı ama 30'u gibi görünmüyordu.
Bunun için dünyadaki manaya teşekkür edebilirdi.
Mana insanların içine girmeye başladığında onların yaşlanmalarını da yavaşlatmıştı.
Artık insanlar 100'ünü görme konusunda sorun yaşamıyorlardı.
Ayrıca çoğu hastalık ta mana ile şifa veren büyücüler tarafından tedavi edilebiliyordu.
Kıyafetlerini giyip arena ya çıktım.
O an gördüğüm manzara ile yüzümde bir gülümseme oluştu.
4 tane 1. Sınıf öğrencisi şimdiden antrenmana başlamıştı.
"yüzlerindeki terden belki de uzun süredir burdalar"
diye düşündüm.
Çocukların birbirlerini geçmek için yarışmasına
"Genç olmak böyle bir şey olsa gerek"
diye düşündüm.
onun da bir zamanlar geçmek istediği biri vardı.
Aynı yaşta olmalarına rağmen asla ulaşamadığı biri.
O kişi artık yoktu, bu yüzden eskisine kıyasla güçlenmesi yavaşlamıştı. Şuanda S- de olurdum, eğer o ölmeseydi.
Düşüncelerimden kurtuldum.
Ardından çocukların arkasından koşmaya başladım. Kuzenim olan Eleine'i geçtikten sonra ona küçümseyici bir bakış fırlattım.
Aldığım karşılık ise saf öfkeydi.
"bence onu kızdırmaya biraz ara vermem gerekiyor."
Gençlerin birbirlerini geçmek için var güçleriyle uğraşmalarına bakıp
Acaba bir zamanlar bu çocuklar gibi mi görünüyorum.
* * *
Vayne'in gözünden.
Bugünkü antrenmanımız sadece fiziksel güçlendirme ağırlıktaydı.
" 10 km koşu ki biz 4 ümüz bunun çok daha üstünde kosmuştuk."
Koşunun bitişinin ardından ağırlık çalışmaları için içeride kapalı spor salonunu kullandık.
Eğitmen arnold'da bize katılmıştı.
onu bizle antrenman yaparken küçük bir çocuk gibi görüyordum.
ama bunu söylemedim.
en azından ben söylemedim.
Bu düşüncem eleine tarafından dile getirilmişti.
Ona.
-bay Arnold sizin göreviniz öğrencilere yardım etmek gelip bizimle çalışmak değil.
Arnold bu çıkışın üzerine hayal kırıklığı içinde köşede beklemişti.
Sanki sahibi kızmış da bunun üzerine köşesine çekilmiş bir köpeğe benziyordu.
Eleine'in yüzünde ise dünün intikamını almaktan dolayı memnun bir ifade vardı.
"not Eleine'e onu kızdırıcak bir şey yapma. Bunu kesinlikle bana ödetirdi."
Antrenman seansı böyle geçti.
odama girdiğimde ise hava çoktan kararmıştı.
"kaç saat işkence çekmiştik. Belki 8 yada 9" emin değildim.
Tek bildiğim çok yorgun olduğum ve bütün eklemlerim acı çekiyor olduğuydu.
Akşam yemeğimi yerken bile elim titriyordu. Kaşığı ağzıma götürürken titremesinden ağzımı tutturamıyıcağım diye çok uğraştım.
Yedikten sorna bile onu kusmaktan endişe ediyordum. Midem onları sindirmeyi reddediyordu.
Yatağıma geçip uzandım.
Telefonum okulda sessizde olduğunda aramalar cevapsız çağrı olarak düşmüştü.
Annemden gelen birkaç arama gözüme çarptı ama geçiştirdim.
Ne de olsa daha sonra konuşurdum.
Telefonu yatağımın kenarına bırakıp , yumuşak yatağın beni derin bir uykuya çekişini kabullendim.
Gözlerimi kendiliğinden kapandı ve uykuya daldım.