Bir Taşla İki Kuş

1905 Kelimeler
"Bir akşam seni yemeğe çıkaracağım, baş başa yemek yiyelim ama öncesinde..." Onu elinden tutup mutfağa doğru sürüklerken Kerim halinden oldukça hoşnuttu. "Hadi gel sana kahve yapacağım" Beraber mutfağa geçtiler. O esnada Ela da mutfakta akşam yemeği için bir şeyler hazırlıyordu. Onları el ele görünce, ikisine tuhaf bir bakış atmayı ihmal etmedi. Bunun üzerine genç adam nazikçe elini çekti. Artık çocuk değillerdi, bunu kendine bir daha hatırlatma gereği duydu. "Kahve yapacağım Ela içersin değil mi?" diye sordu neşeyle. En iyi yaptığı şeydi kahve. Yemek yapmaktan hiç anlamıyordu çünkü. "Bayılırım." Alev Türk kahvesi yapmak için malzemeleri ayarlarken telefonu çaldı arayanın Şamil olduğunu görünce anında cevapladı. "Efendim Şamil." "Seni merak ettim. Sabah konuştuğumuzda sesin üzgün geliyordu." "Merak etme iyiyim." Nasıl iyi olmasın sonunda o evden ve o insanlardan uzaklaşmıştı artık kimse üzemeyecekti onu. "Ela'nın yanındayım yaklaşık bir saat önce onun yanına taşındım." Karşı tarafta kısa bir sessizlik oldu. Belli ki söylenenleri sindirmeye çalışıyordu genç adam. "Neden bana taşınacağını haber vermedin?" "Çok ani oldu. Merak edilecek bir şey yok, işin olduğu düşüncesiyle Kerim’i aradım. Taşınmama o yardımcı oldu.” Kendisini değil de Kerim'i tercih etmesi gururuna dokunduğu gibi öfkelenmesine ve kıskanmasına neden olmuştu. Aslında kıskanç biri olmamıştı hiçbir zaman fakat bu kızı tanıdığından beri kendinde yeni huylar belirmeye başladığının farkındaydı. Telefonda sinir edici bir sessizlik olurken Alev onun küplere bindiğini anlamakta gecikmedi. "Seni ilgilendiren her şey den ama her şey den haberim olsun isterim Alev" sesi kırgın ama öfkeli geliyordu. "Üzgünüm. Ben bunu düşünemedim." Yalan... Bal gibi aklına gelmişti ama bilerek haber vermemişti. Kerim ile görüşebilmesi için taşınmayı bahane etmesi cabasıydı. Sonuç olarak da emeline ulaşmıştı Kerim onun yanındaydı. Her şeyi kontrol edebiliyorken bu kız üzerinde başarılı olamıyordu Şamil. Bu onun gibi bir yönetici için alışık olmadığı bir durumdu doğrusu. Üstelemenin bir anlamı olmadığı aşikardı ve konuyu değiştirmeye karar verdi. "Akşama hazırlanın sizi yemeğe çıkaracağım." "Anlaştık" karşılığını alınca bütün öfkesi ve kırgınlığı yok olup gitti Şamil'in. "Yedi gibi orada olurum güzelim." "Peki Şamil görüşürüz." Mutfağa geçtiğinde ikili sohbet ediyordu. "Şamil'i de çağırsaydın ya" dedi Ela. Kerim anında itiraz etti. "Sakın ha! Bu eve erkek arkadaşlarınızı aldığınızı duymayacağım. Bozuşuruz ona göre." Ondan böyle bir tepki beklemediği için gözlerini kısarak baktı Kerim'e "O halde sana da izin yok canım." Kerim sırttı. "Ben başkayım." "Nasıl başka" dedi keyifle gözlerini onun sert mizacından vücuduna indirirken konuştu. "Sonuçta sende bir erkeksin." Hem de oldukça yakışıklı diye iç geçirdi. Sanki ilk defa farkına vardığı bu gerçek kızı sarsmıştı. Bu güne kadar Kerim'i bir kardeş olarak görmüştü çünkü. "Birincisi ben senin çocukluk arkadaşınım, ikincisi de kız kardeşinin sözlüsü sayılırım. Yani o kural benim için geçerli değil." Alev tek kaşını yukarı kaldırdı. Kardeşinin sözlüsü sayılırım mı demişti o? İşte bu haber bütün neşesini bir anda alıp götürüvermişti. Genç adam ona sevimli bir gülücük gönderip göz kırptığında Alev onun ela gözlerinin içine baktı. Çocukluğundan beri onun gözlerini beğenirdi. Kirpikleri bir kadını kıskandıracak derecede kıvrık ve gürdü. Bir zamanların sıska olan çocuğu nasılda yakışıklı bir adama dönüşmüştü. Ona hiç farklı bir gözle bakmadığını düşündü. Sadece çocukluk arkadaşı olmuştu hep. Onunla oynayan, onu koruyan bir arkadaştı o kadar. Genç adamdan da değişik bir elektrik almayınca bu şekilde devam edip gitmişlerdi. Kerim'e odaklandığının farkında değildi o an için. "Hadi ama kahve yapacaktın." Ela'nın sesiyle kendini toplarken o sinir bozucu evden ve insanlardan uzaklaşmanın verdiği rahatlık çöktü üzerine. Huzur bu olsa gerekti. Kerim Alev'in kendisini süzen bakışlarını yakalamıştı fakat bu bakışlara hiçbir anlam yükleyemedi. Yüklemeyi de anlamsız buldu zaten. Saat yediye on kala Şamil kapının zilini çaldı. Alev kapıyı açtığında genç adam bütün yakışıklılığıyla karşısında duruyordu. Üzerine krem rengi gömlek ve kahverengi deri ceket altına lacivert renkli kot pantolon giymişti. "Hoş geldin" dedi heyecanını bastırarak. Şamil de onu aynı beğeniyle süzdü. Giydiği diz üstü askılı mavi elbisenin içinde göz kamaştırıyordu. Genç kıza doğru bir adım atarak yüzünü ellerinin arasına aldı ve alnından öptü. "Seni uyandırmaya geldim uyuyan güzelim. Muhteşem görünüyorsun." "Teşekkür ederim. Sende harika görünüyorsun." Ela odasından çıkıp yanlarına gelince Alev hemen geri çekti kendisini. Tüm vücudu yaprak gibi titriyordu bu adamın yanında. Şamil düşünceli davranarak Ela'ya da iltifat etti. "Hazırsanız çıkalım mı?" diye sordu genç adam. Alev onaylarcasına başını salladı. Nezih bir aile restorana gidip yemeklerini yediler. Daha sonra sahilde yürüyüşe çıktılar. Ela ve Tarık onları arkadan takip ederken iki sevgili yan yana yürüyordu. Şamil yanı başındaki Alev'in elini tuttuğunda genç kız nefesini tuttu, adeta yüreği yerinden oynamıştı. Onunla ilk defa el ele tutuşuyorlardı. Bu fazla iyi hissettirmişti ona. Bütün bedenini saran heyecan fırtınasını görmezden gelemeye çalışarak başka şeyler düşünmeye çabaladı. "Kerim yerine benden yardım istemeliydin." dedi içindeki huzursuzluğu dile getiren genç adam. "Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Kerim'den bahsediyoruz o benim çocukluk arkadaşım hatırlatırım." "Ben de senin erkek arkadaşınım." Alev birden duraksayıp gözlerini dikip ona baktı. "Ne oldu?" diye sordu Şamil. O an için cevap veremedi kız. Onun erkek arkadaşı olması iyi bir şey miydi bilmiyordu. Kafasının günden güne karıştığını hissediyordu. Çok hızlı ilerliyorlardı Şamil ile. "Bak Alev senden çok hoşlandığımı biliyorsun. Yanındayken çok mutluyum. Kız arkadaşım olmanı istiyorum." Şamil ona doğru döndü, boşta kalan elinin tersiyle yanağını nazikçe okşamaya başladı. Alev derin düşüncelere dalmıştı. Bu adamla ne yapacağını bilmiyordu. Onunla olmayı her şeyden çok istiyordu ama kendi kendine bir söz vermişti. Zehra'yı alt edecekti. Aslında Kerim'i kıskandırmak için iyi bir kozdu Şamil. Onu kullanarak Kerim'i kıskandırabilir ve bu saçma iddiayı kazanabilirdi böylece. Fakat durum sandığı kadar basit görünmüyordu. Bunu yapabilir miydi emin değildi. Hem Şamil ile beraber olacak hem de Zehra'ya ağzının payını verebilir miydi? Neden olmasın bir taşla iki kuş vururum diyerek teselli aradı. "Bende senin yanında mutluyum" diyerek itirafta bulunduğunda ağzından çıkanlara inanamıyordu. Bu yalan değil gerçek duygularıydı. Bu adamın yanında rahat ve mutlu hissediyordu. Şamil aldığı cevap karşısında gülümserken genç kızı kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Alev başını kaldırıp ona baktığında bunu söylemek için mükemmel bir zaman diye düşündü. Tam da Şamil bu kadar yumuşamışken bu kaçırılmayacak bir fırsattı. "Sana söylemem gereken bir şey var Şamil" "Seni dinliyorum" Alev nasıl dile getireceğini bilemedi. Doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyordu. Çekinerek konuştu. "Yarın, gece kıyafetlerinin tanıtılacağı bir defile var. Ve bende bu defilede yer alacağım. Senden bunun için izin istemiyorum sadece bilgin olsun diye söyleme gereği duydum." dedikten sonra Şamil'in ne tepki vereceğini beklemeye başladı. Ne zamandan beri önemsiyordu ki onun duygularını. Neyse bunu düşünmek istemiyordu. Şamil dişlerinin arasından konuşurken kaşlarının ortasında ince bir çizgi belirmişti. "Ben kıskanç bir adam değilim Alev ama bu onaylayamayacağım bir şey." Resmen sessizce kükremişti. "Hayatımı kazanmak için çalışmaya mecburum. Artık ailemle yaşamıyorum. Çalışmam gerek." "Çalışmak zorunda değilsin. İhtiyaçlarını karşılayabilirim." Genç kız gözlerini devirdi. "Ne münasebet, belli ki sen beni zengin parası yiyen eski sevgililerinle karıştırdın. Ben kendi paramı kazanmak istiyorum. Senin parana ihtiyacım yok." Şamil yumuşak ama keskin ses tonuyla söylendi. "O halde başka bir iş bul" "Bu işin parası iyi ve yanlış bir şey yaptığımı da düşünmüyorum. Bunu seninle tartışmak istemiyorum Şamil" diyerek son noktayı koydu. "Ah Alev ben seninle ne yapacağım?" Alev başını yana eğdi ve hafif kıstığı gözlerinin ardından onu süzdü. Bu bakış Şamil'in yüreğine nakış gibi işlenirken gözleri kenetlendi. Yüzleri yavaşça birbirlerine yaklaşırken genç adam burnunu genç kızın burnuna sürttü. "Bana seninle ne yapacağımı söyle?" Sesi kalınlaşmış gözleri koyulaşmıştı. Alev zoraki yutkunurken deliler gibi "Öp beni" diye bağırmak geldi içinden ama yapmadı onun yerine sadece gözlerini kapadı. Şamil düşüncelerinin karşılıklı olduğunu anlayınca hafifçe eğildi. Tam dudakları birleşecekti ki, o anda flaş patlayınca ikisi de donup kaldı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, Tarık koşarak yanlarına gelmiş ama geç kalmıştı. Ela ile muhabbet ederken gazeteciyi fark edememişti ne yazık ki. Şamil ona dondurucu bir bakış attığında Tarık suçunu kabul edip başını önüne eğdi. Kızların önünde onu azarlayamazdı. Gazeteciyi bulmak için yanlarından ayrılan korumasının ardından baktı ama biliyordu ki gazeteci çoktan kayıplara karışmıştı bile. Ertesi sabah gazetelerin magazin sayfalarında boy boy resimleri vardı. Hem de tam da öpüşmek üzereyken. Fotoğrafa bakılınca dudak dudağa gibi görünüyorlardı ama aslında dudakları birbirine değmemişti bile. "Şamil Vural'ın yeni gözdesi, bir manken. Alev Aslan yirmi iki yaşında ve hukuk fakültesi 2. sınıf öğrencisi. Dedikodulara bakılırsa Vural inşaatın reklamında oynayan genç kız ünlü iş adamının gönlünü çaldı. Her ne kadar bu ilişkinin reklam amaçlı olma ihtimali olsa da genç çiftimizin birbirlerine yakıştıklarını söylemeliyiz..." Alev daha fazlasını okuyamadı. Öfkeyle gazeteyi masanın üzerine fırlattı. Ardından çalan telefonunun sesiyle, kendine çay doldurmakta olan arkadaşına döndü. "Hissediyorum çok kötü bir gün olacak" Ela ona sevgi dolu bir bakış attı. Arayan Alev'in babasıydı ve fena derecede köpürüyordu. "Senden bir açıklama bekliyorum Alev. Bu rezillikte neyin nesi?" "Baba... Şamil benim erkek arkadaşım. Annemin bundan haberi var. Resme gelince, bunun için gerçekten çok üzgünüm." Adamın ses tonu çok sertti "Hareketlerine dikkat et Alev. Sen genç bir kızsın. Allah aşkına annen sana hiç mi bir şeyler öğretmedi. Bu kadının aklı bir karış havada" "Anneme laf söyleme baba. Onun bu konuyla alakası yok." "Nasıl yok. Kızını dizinin dibine oturtmayı beceremedi. Sonrada bana laf söylüyor hanımefendi. Suçu üzerinden atacak ya." Belli ki Alev'i aramadan önce eski karısıyla konuşmuş ve bu vesileyle siniri tavan yapmıştı. "Lütfen baba. Yine başlama aranızda kalmak istemiyorum." "Bu konuda seni ilk ve son kez uyarıyorum Alev. Attığın adımlara dikkat et. Kimin kızı olduğunu unutma. Bu olay bir daha tekrar ederse o zaman kendini Antalya da bulursun. Benim kurallarım anneninkiler gibi yumuşak değildir şimdiden söyleyeyim sana." Bezgin bir sesle konuştu genç kız. "Merak etme baba. Bu olay bir daha tekrarlanmayacak." Babasının ardından annesi aradı ve ondan da bir ton azar işitti. Telefonu kapadığında gözleri dolmuştu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ela ona sarıldığında ise her zaman yaptığı gibi gözyaşlarını içine attı. "Üzülme canım, merak etme her şey yoluna girecek." İçi tekrar öfke ve nefret ile dolmuştu. Alnını ovuşturdu yavaştan başına ağrılar giriyordu. Bir an önce Kerim'i kendine aşık etmeli ve onların canını acıtmalıydı. Zehra başta olmak üzere annesi ve üvey babası, biricik kızları üzüldüğü için kahrolacaktı. Üzmek istiyordu onları. Çünkü bunu fazlasıyla hak ediyorlardı. Bu gelgitler içinde gidip geldi. * Ertesi gün defileye çıkmadan önce Kerim'e mesaj attı. Kerim toplantıda olmasına rağmen mesajı yanıtlamıştı. "Bana şans dile Kerim. Çok heyecanlıyım az sonra podyuma çıkacağım." "Bol şanslar arkadaşım. Eminim fırtına gibi esip geçeceksin." Şamil Kerim’in telefonuyla ilgilendiğini görünce dikkat kesildi. "Sabahki haberi gördün değil mi?" diye yazdı genç kız. "Ne yazık ki gördüm. Neyse bunu daha sonra konuşalım. Şuan toplantıdayım. Şamil bana dik dik bakıyor. Sana başarılar diliyorum." "Teşekkür ederim. En kısa zamanda seni yemeğe davet edeceğim. Ona göre bana bir akşamını ayır" "Küçük kızımız büyüdü demek. Davetini memnuniyetle kabul ediyorum." "Büyüdüğümü fark etmene sevindim. Şimdilik hoşça kal." Aslında aramak istediği kişi Şamil olsa da son anda bundan vazgeçerek Kerim'i aramış ve amacından sapmamıştı. Defileye çıkmadan önce telefonunu sessize alarak çantasının içine attı ve uzunca bir süre de bakmak aklına gelmedi. Podyuma çıktığında bacakları titriyordu. Fakat kısa bir süre sonra tüm heyecanı ve korkusu uçup gitti. Herkesin ilgi ve beğenisini kazanmıştı. Ertesi gün yine gazetelerde boy boy resimleri yayınlanırken bu defa onun başarısından söz edeceklerdi. Şamil'in gölgesinde kalmak istemiyordu Alev. Kulise gittiğinde kocaman bir buket kırmızı gülle karşılaştığında oldukça şaşırmıştı. Merakla üzerindeki kartı alıp okudu. "Dünyanın en muhteşem kızına. Uyuyan Güzelin Prensi." Herkesin meraklı ve kıskanç bakışlarını üzerinde hissedince gerildiğini hissetti. Birkaç manken bir olmuş onun hakkında konuşuyorlardı. Umursamadı. Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin mutluluğunu ve keyfini bozmasına izin vermeyecekti. Şamil'i arayıp teşekkür etmek istedi. Sonra aramaktan vazgeçti. Ona karşı yumuşamamak akıllıca olacaktı. Nihayetinde onu Kerim'i kıskandırmak için kullanmayı planlıyordu. Eve gittiğinde yorgunluktan yatağına yığılıp kalmıştı. Alev için çok farklı bir gün olmuştu. Heyecanlı ve sürprizlerle dolu bir gün... Saate baktığında yediye geliyordu. Tam gözlerini kapamıştı ki kapının zil sesiyle irkildi. Ela'nın geldiğini düşünerek kalktı ve söylenerek kapıyı açtı. "Neden anahtarını kullanmıyo...." Birden karşısında Şamil'i görünce ince dudakları hayretle aralandı. "Şamil." Şamil sinirli bir ifadeyle ona bakıyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE