8.KINA GECESİ

1428 Kelimeler
Kına gecesinin sabahına uyandıklarında herkes kendi payına düşen iş için koşturuyordu. Alanur, Ali’nin yanına gitti. ‘’Ali, Erşenlere haber götür kına gecesinde damat da dahil erkek istemiyorum.’’ ‘’Tamam hanımağam.’’ diyen Ali haberi ulaştırmak için yola çıktı. Genç kız taş merdivenleri geçip babasının yanına gitti. ‘’Baba!’’ diyerek karşısına geçti. ‘’Akşam için erkek istemiyorum haberin olsun giremem öyle büyük kutlamalara.’’ ‘’Nasıl istersen öyle yap kızım.’’ dedi Halis ağa. ‘’Sevmeden biriyle evlenmene gönlüm razı değil ama kendin istedin diye sessizce sana uyuyorum.’’ Alanur sıkıntıyla iç çekmişti. ‘’Adem ile baş edebilmem için elimi güçlendirmem gerekiyor baba biliyorsun. Yerime geçecek erkek bir çocuk dünyaya getiremezsem bir yerde istediğine ulaşacak ve her şeyi eline alacak. Belki kocam olacak adam da gerçekten adamdır da karşılarında durmamda yardımcı olur, destek çıkar.’’ ‘’Umarım öyledir Azam ağayı da oğlu Behram’ı da bilirim merttirler, yüreklidirler ama küçük oğullarını bilmiyorum, tanımıyorum. Ataları gibi büyümüşse gücüne güç katar.’’ Genç kız, babasının sözlerine cevap vermeden yanından uzaklaştı. Odasına girdiğinde bir süre sonra Reyhan da saçını makyajını yapmak için gelmişti. Bindallısını üzerine giydiğinde kuzeni saçlarıyla uğraşırken kardeşleri de yanına gelmişti. ‘’Gül!’’ diyen Alanur ile kardeşi, ‘’Efendim abla!’’ dedi. ‘’Kınayı benden sonra gelen büyük kardeş olduğun için sana yak derler aklında olsun avucumun ortasına minik, küçücük yakacaksın tamam mı?’’ ‘’Tamam abla, ben hem erkek tarafını hem seni memnun edecek boyutta ayarlarım.’’ ‘’Halamlarla, kız kuzenlerimizi, amcamların eşlerini çağırdın mı?’’ diye sordu Zehra. Alanur iç çekti. ‘’Çağırdım tabi kendi içimizde savaş veriyor olabiliriz ama dışarıya karşı biliyor olsalar da açıkça gösteremeyiz. Onlarda akılsız değil istemeseler de gelecekler.’’ Maşa yapılarak kıvrılmış saçına baktı. ‘’Kızlar gözünüz onların üzerinde olsun ya kınada ya düğünde bir şey yapacaklar buna adım gibi eminim.’’ Sekiz kız kına gecesi için hazırlanırken Emir, Sencer ile buluşmuştu. ‘’Son kez soruyorum ailene ihanet edebilecek misin?’’ ‘’Ben hazırım ne yapmam gerektiğini söyle yapayım ama kan dökmemi isteme.’’ Emir sözlerle gülümsedi. ‘’Bu yaşında eline silah alma zaten.’’ Yaktığı sigarasını içti. ‘’Baban ile ağabeyine uyum sağla karşı çıkma, ne diyorlarsa boyun eğ ve Alanur ablanın arkasından planladıkları işleri öğrenip bana söyle. Adem ağabeyin yapacağı şeytanlıkları önden öğrenirse engel olur ve geçit vermez. Anlaştık mı?’’ ‘’Anladım ağabey istediğin kolay yaparım.’’ diyerek karşılık verdi Sencer. ‘’Keşke bir an önce erkek çocuk doğursa da bu savaş bitse.’’ ‘’Bitmez.’’ dedi Emir. ‘’Doğacak çocuk işlerin başına geçene kadar savaş devam edecek. Adem ağabeyin sınırı yok o bebeği eline geçirip öldürmek için her şeyi yapar. Bu savaş uzun bir savaş olacak kendini buna göre hazırla sonra yanımda psikolojik olarak tükenmiş birini görmek istemiyorum.’’ ‘’Tamam ağabey size göre yaşım küçük ama çocuk da değilim. Girdiğim yolun da farkındayım, attığım adımların da. Ne de olsa beni ağabeyim büyüttü eh onun da nasıl olduğunu bilirsin, Adem ağabeyden farkı yok.’’ Emir biten sigarasını yere atıp ayağıyla üzerine bastı. ‘’Bilmem mi İsa ağabey bir fırsatını bulsa Adem ağabeyin de ayağını kaydırır da şimdilik uyum sağlamış gibi rol yapıyor.’’ ‘’Peki ağabey sen neden başa geçmek istemiyorsun? Adem ağabeye herkesin önünde baş kaldıracak kadar gözün kara ama Alanur ablayı destekliyorsun.’’ Emir yanındakinin sırtına bir kez hafifçe vurdu. ‘’Önemli olan başa geçmek değil önemli olan atalarımızdan kalan mirası en iyi şekilde ileriye götürmek. Alanur ablayı kadın olduğu için istemiyorlar ama ondaki mangal gibi yürek var ya birçok adamım diyen erkek de yoktur. Ayrıca babası bu aşiretin ağası ve onun en büyük çocuğu da Alanur abla yani o mevki onun hakkı başkasının değil. İşleri yönetecek kişi O olsa da gidip ben de yanında işlerle ilgileneceğim desen sana engel olmaz bunu da unutma.’’ Genç adam önünde uzanmış topraklara baktı. ‘’Bu toprakların çoğu başkasına aitti ama artık bizim aşiretimizin ve bunu yapan da Alanur abla. Benim için kadın olması önemli değil her şekilde ardından takip ederim.’’ Sencer tebessüm etti. ‘’Senin kadar derin bakamıyorum. Ağabeyim varken sıra bizim aileye de gelse ağalık zaten bana kalmaz. Adem ağabey de kendi ağabeyim de kötü biri başımda bana emir verecek kişi kötü olacağına iyi olan olsun ben de rahat edeyim.’’ İki genç uzun sohbetlerinin ardından birbirinden ayrılıp kendi evlerine giden yolda ilerledi. Akşam olduğunda konaktan müzik sesleri yükselmeye başlamıştı. Erkek tarafı ve kız tarafının oluşturduğu kalabalık her yanı sarmıştı ve onların dışında diğer aşiretlerden gelen birçok konuk vardı. Kader, eltisi Asiye’yi gülerek dürttü. ‘’Abla yeni eltine takı olarak ne takacaksın?’’ Asiye omzundan kayan Karadeniz keşanını düzeltti. ‘’Siza taktuğumun aynisinu takacağum.’’ Göğsünden çıkardığı hasır burma bilezikleri gösterdi. ‘’Anacuğum sağolsun taa oradan alup gönderdu.’’ ‘’Hanımağanın eli tutulmaz.’’ diyen Yezra da gülmüştü. ‘’Kocam istar ağa olsun istar kral bugüne bugün koskoca Laz Temel’un kiziyum. Elimu tutacak, bileğumu bükecak adam daha anasunun karnindan doğmamiştur.’’ Keşanını savurup eltilerinin yanından ayrılan Asiye biraz arasa da Gül’ü bulmuş kınayı hazırlamak için bir köşeye çekmişti. Hazırlanan kına tepsinin ortasındaki tabağa güzelce yerleştirildi. Bindallısı içinde sıkıntıdan patlamak üzere olan Alanur, Asiye’nin başına örttüğü kırmızı simlerle kaplı duvak ile kardeşlerinin arasından geçip kalabalığın ortasına çıktı. Sandalyeye oturduğunda herkes susmuş Asiye’nin yaktığı ağıdın hüznü her yana yayılmıştı. Söylemeyi bitirince kırmızı duvağın kenarını kaldırıp eltisinin yüzüne baktı. ‘’Kizum ağlasana kendumi yirtayirum burada!’’ dediğinde Alanur omzu silkti. ‘’İç güveysi koca alıyorum ne diye ağlayayım?’’ Asiye parmağını Alanur’un dudaklarına yaklaştırdı. ‘’Tükur.’’ dediğinde genç kız şaşkınca bir parmağa bir uzatana baktı. ‘’Niye tüküreyim?’’ ‘’Kiz tükur yoksa ben tükuracağum.’’ Alanur anlamasa da uzanan parmağa tükürdü. Asiye parmağındaki tükürüğü genç kızın yanaklarına sürdü. ‘’İnsanlar ağlamiş desun da arkamuzdan laf etmasun.’’ Genç kız iç çekip sessiz kalmıştı. Gül, ablasının önünde diz çöktüğünde daha önce adetlerle uğraştırma diye uyarısını aldığı için tek kelime etmeden kınayı avucuna koyacakken Asiye yine araya girip avucun içine iki tane tam altın koymuştu. Gül kınayı yine az sürerken Asiye engel olup, ‘’Kiz eluni korkak alişturma.’’ diyerek sürülen kına miktarını artırmıştı. Kına yakma bittiğinde kadınlar zılgıt atarken Asiye çıkardığı silahını havaya sıkmıştı. Duygu yanındaki kardeşi Ezgi’yi gülerek dürttü. ‘’Ağa olan kocası ama kesin evde Asiye ablanın sözü geçiyordur.’’ Kardeşini duyan Zehra araya girdi. ‘’Kaynana bile sessizce oturuyor kenarda kaynanalığı yenge yapıyor. Karadeniz kadını ne de olsa.’’ Konuklar gece yarısına kadar eğlencenin keyfini sürmüştü. Herkes gittiğinde Alanur odasına girer girmez elini yıkayıp kınadan kurtuldu. Avuç içindeki kırmızılık istemediği kadar büyüktü. ‘’Elti değil yılan.’’ dedi öfkeyle. ‘’Her şeye ne diye karışıyorsun belki kına sevmiyorum.’’ Üzerindeki bindallıyı çıkarıp, yüzündeki makyajı sildi ve saçlarını yıkayıp spreyin verdiği sertlikten kurtuldu. Pijamalarını giyip yatağa yattığında yanındaki boşluğa baktı. Yarın gece hiç görmediği bir adamla odasını, yatağını ve hayatını paylaşacaktı. Acaba nasıl biriydi? Kılıbık mıydı? Kabadayı mıydı? Dediğim dedik biri miydi yoksa kendi isteklerine boyun eğecek uysallıkta mıydı? Bu yörede karısının sözünü dinleyen erkek bulmak zordu ama iç güveysi gelmeyi kabul ettiğine göre düşündüğü kadar kaba olamazdı. ‘’Düşünme Alanur yarın gece merak ettiğin her şeyi öğreneceksin zaten acelen ne?’’ diyerek gözlerini kapattı. Erkek tarafı evlerine vardığında Gürhan odasındaydı. Evlenmek zorunda bırakıldığı kadın iç güveysi alacağım diye sevincinden kına yakarken o bir başına nasıl kaçacağım diye düşünüp durmuştu. Gitmenin yolu çoktu ama cebinde beş kuruş parası yoktu ve o parayı zamanında bulabileceği imkanı da yoktu. Parasız gidip çalışmak zorunda kalmak da istemiyordu. Manikürlü ellerine baktı. ‘’Hayır sizi çalıştırıp nasır bağlatamam.’’ diyerek elinin üzerinden öptü. Odanın kapısı tıklatıldığında yengesi içeri girdi. ‘’Hamsi kuşim.’’ diyen Asiye çantasından çıkardığı peçeteyi açtı. ‘’Hadi ver yengene eluni.’’ ‘’Hayırdır yenge ne oluyoruz gece gece?’’ dedi Gürhan. ‘’Kinaya gelemedun da damat deduğunda kinasuz kalmaz ver eluni.’’ Genç adamın elini zorla tutup çekmiş serçe parmağına gelin evinden getirdiği kınayı sürmüştü. ‘’Uyy balum benum damat olmiş gideyu.’’ ‘’Halime bir sen ağlarsın zaten yenge ama o kocan olacak adam var ya evlenip evden gideyim bak nasıl arkamdan kardeşimden kurtuldum diye kına yakıyor.’’ ‘’Sen merak etma ben izin vermam, kinayu yakturmam.’’ Asiye, sitemle bakan gözlere gülerek karşılık verdi. ‘’Söyleduğumi unutma yarun karinun yanina gidinca erkekluğuni göstar ipleru eluna verma.’’ ‘’Olur yenge karşıma geçtiği gibi döveyim ben ne dersem o olacak diyeyim.’’ Sözleriyle başına şaplak yedi. ‘’Kaduna el kalkmaz. Ağurluğunu harekatlarunla, oturup kalkmanla göstar ki sana saygu duysun.’’ ‘’Tamam yenge gelme üstüme zaten bunaldım bu evlilik meselesinden.’’ ‘’Eyu eyu ama eluni hemen yikama.’’ Asiye gittiğinde Gürhan vakit kaybetmeden elini yıkamıştı ama yengesi o kadar lafa tutmuştu ki kırmızılık serçe parmağına yer edinmişti. Yatağa uzandığında odasına baktı. Kendi evinden çıkıp iç güveysi gitmek zorunda kalmayı hala kabullenememişti. Babasının soyadından da olacaktı ki bir de Alanur dedikleri mecburi sözlüsü kendisinden büyüktü. ‘’Erkek çocukmuş!’’ diyerek başını koyduğu yastığa yumruğunu indirdi. ‘’Sana elimi sürüp bir çocuk verirsem ne olayım çirkin kadın seni. Kim bilir yaşlandığın için yüzünde nasıl kırışıklar oluşmuştur? Git kendine başka koca bul.’’ Öfkeyle yatağın içini tekmeledi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE