Selim ve Doğan kriminalden Necati ve göreve yeni başlayan bir arkadaşıyla birlikte olay yerine gitti.
Doğan, "Eee ne yapıyoruz şimdi?"deyince Selim, Necati'ye yeni başlayan arkadaşını göstererek, "Elimizde ne var en ince ayrıntısına kadar anlattın değil mi?" dedi
N:"Anlattım komiserim merak etmeyin."
S:"Şu olay bitene kadar kalsaydın ne olurdu kii?"
N:"komiserim merak etmeyin, yerime gelen kişinin benden daha iyi olduğuna emin olabilirsiniz."
D:"Seninle yarıştırdığımız yok Necati. İyidir muhakkak ama bizim deliliklerimize, ani çıkışlarımıza alışmıştın. Bu olaydan sonra başlasaydık O'da, 'Ne oluyor laann!' demezdi."
Okan, araya girip, "Tek endişeniz bu olsun komiserim, yıllarım abi ve kardeşimin delilikleri ile geçti. Ben alışkınım yani." dedi
Selim, "Normalde evin büyüğü daha aklı başında olur derler. Sizde durum öyle değildi herhalde?" diye sorunca Okan dudaklarını gerdi, "Maalesef amirim öyle değil, ömrüm iki deli arasında geçti."
S:"Bizim fevri çıkışlarımız olur, sakın kendi üzerine alınma."
O:"Estağfurullah komiserim. İş ile dostluğu ayırt edebilirim merak etmeyin."
S:"İyi hadi bakalım göster kendini. Necati desem de sen cevap ver! Bakalım dersine iyi çalışmış mısın?"
O:"Emredersiniz komiserim!"
S: "Arabanın yönü ne tarafa doğruydu?"
O: "Baraja doğruydu komiserim."
D:"Arabadaki kan sıçramalarından ne çıktı pekii?"
O: "Komiserim kanın akışı ve maktulün bulunma şekline bakacak olursak olay yeri burası değil! kurşun girerken tavana, yan koltuğa yada arka koltuğa kan sıçraması lazımdı. Ama araba temiz, sadece şoför koltuğunda kan var. Koltuk, baldırından akan kanın çoğunu emmiş. Buda demek oluyor kii kolundan pek bi kan akmamış."
"Pekii hangi kurşunun daha önce atıldığını anlayabilir miyiz?"
Okan, Doğan'dan resimleri istedi. Komiserim, "Yaralarda karşılaştırma yaparsak siz bile anlarsınız! Bakın bu yaranın morartısı ile bunun farkını görüyor musunuz?"
S:"Eveeettt! Bu daha fazla morarmış!"
O:"Bu demek oluyor ki ilk sıkılan kurşun bu. Yaranın iyileşme süreci dediğimiz bir zaman vardır. İnsan vücudu o kadar muhteşem bir şekilde yaratılmış kii, yara açılır açılmaz vücut bir sinyal ile orayı iyi etmek için hücre gönderir. Yara iyileşmesi son derece karmaşık bir süreçtir ve birkaç aşamadan oluşan kompleks bir dinamik olaylar dizisidir.
Yara iyileşmesi; inflamasyon, granülasyon dokusu oluşumu, reepitelizasyon, matriks oluşumu ve yeniden modelleme gibi birbirini kapsayan aşamaları içeren karmaşık bir süreçtir.
Bu faktörler, fizyolojik veya akut yara iyileşmesinin meydana gelip gelmediğini veya anormal iyileşme sürecinin olup olmadığını gösterir. Derideki bu değişimler ise bu yara ile bu yara arasında zaman farkı olduğunu gösterir.
Necati, Okan'a dönerek, "Ama neden? Neden iki kere vurulmasına rağmen buraya gelsin?" dedi
Okan: "Ya daa, neden ilk kurşunla hastaneye gitmedi diye de sorabiliriz?"
S:"İlk kurşunla ikincisi arasında kaç saat var anlayabiliyor muyuz?"
O: "Amirim! Yetişkin insanlarda ortalama 5000ml ile 6000ml arası kan bulunur.
Elbiselerde ki kana bakacak olursak, kıyafetine akan kan bu oranın üçte biri denecek kadar az! İkinci yara aşırı kan kaybından sonra olmuşa benziyor, bu da net bir zaman vermemizi zorlaştırıyor. Benim tahminime göre en az bir, bir buçuk saat komiserim!"
D: "Süpersin Okan! Sayende yanımızda adli tıpı da gezdiriyor gibi olacağız!"
O: "Estağfurullah komiserim!"
Doğan, "Burası teyzesinin evine yakınmış!" dedi dosyaya bakarken
S: "Aileden hâlâ konuşan yok mu?"
D: "Yookk ağız birliği etmişler gibi biz yemeğe bekliyoduk onun haberi geldi diyorlar!"
S: "O yüzden mi beş dakika da bir aramışlar, belli ki bir şey olduğunu biliyorlar!"
D: "Vurulduğunu biliyor olabilirler yani?"
S: "Aynen öyle! O gün en son teyzesiyle konuşmuştu değil mi? Hadi şu teyzeye bi başsağlığına gidelim!"
Aynı araba ile geldikleri için Selim Necatiye, "İşiniz var mı, ev yakın çok oyalanmayız!" dedi
Necati, "Sıkıntı değil amirim!" deyince dörtlü maktulün teyzesinin evine doğru gitti...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Okuldan çıktık. Selim kapıda bizi beklerken yine olay yeri resimlerine bakıyordu.
Dosyaya o kadar dalmıştı ki bölmemek için geldiğimi belli etmeden arabaya bindim.
Selim, anlayıp tebessüm etti ve öptü. Hilde, "Ne o Selim artık peşin mi çalışıyorsun? Kemeri takmadan öptün!" deyince,
S)"Hayır great sister-in-law ödemenin yarısı başında yarısı iş bitince diye ikiye böldüm!" deyip gülmüştü ama yüzünden moralsiz olduğu belli oluyordu, "Ne oldu neyin var?" dedim
S: "Önemli değil yaa, bir olay var. O kafamı kurcalıyor."
"Barajdaki ceset mi?"
"Eveett."
"Ne oldu söyle! Belki yine haklı çıkarım?"
"Ben hallederim boş ver! Sende canını sıkma." deyince ısrar ettim.
Hilde de ne hikmetse bana hak vererek, *(Doğan'ın kendisine söylediği olay olup olmadığını anlamak için)* "Sen de amma naz yaptın haa! Ne var söylesen, kız merak etti işte." deyince Selim, "Baraj yolunda bir erkek cesedi bulduk, baldırından ve omzundan vurulmuş!" dedi.
Merakla, "Aa, hani omzundandı?" diye sordum
S: "Otopside bir kurşun daha çıktı."
H: "Eee sonra?" diyerek benden çok merak ettiğini gösterdi.
S: "Sonrası great sister-in-law , elimizde hiç bir şey yok. Koskoca adam iki kurşunla ölmüş! İlk kurşunu baldırdan sıkmışlar. İşin enteresan tarafı vurulunca hastaneye gitmek yerine teyzesinin evine gitmiş."
Bu sefer Filiz de merak ederek, "AAA! Nedeen?!" diye sordu
S: "Teyzesi "gel" demiş!"
"Teyzesini o kadar çok mu seviyormuş!" dediğimde Selim, cevap vermeden telefonu çaldı, "Efendim Doğan!"
-
"Bilmiyorum kii, ne yapalım? Nurseli'ye bi sormam lazım."
Gülerek telefonu istedim,
"Alo aabi!"
"Naber çakma kardeş, nasılsın."
"İyiyim seenn?"
"Aynı bildiğin gibi, sevgilinin peşinde dolanıp duruyorum işte. Bi salsan da gelse artık işimiz var."
"Kusura bakma abiciğim ama bu barajdaki olayı öğrenmeden gelmesine izin veremem."
"Al bi saf daha, kızım git dersini çalışsana
ne işin olur cesetlerle katillerle."
"Bir yerde buluşalım, hem siz konuşun işinizi halledin hemde biz öğrenelim olmaz mı?"
"Oldu canım başka, saçma sapan konuşma kız!"
"Tamam abi bir dakika soruyorum." dedikten Sonra Selim'e dönerek, "Abim Belgrata gidelim mi diyor?" dediğimde Doğan abi, "Kız ben öyle mi dedim, seni döverim bak." deyip güldü.
Selim, "Oluurr muu?!" diyerek dikiz aynasından Hilde'ye bakınca Hilde de gözlerini kapatarak olur işareti vermişti
Selim, göz kırparak, "Tamam olur!" deyince "Doğan abi bir şeyler al, üç kız siz konuşurken biz yeriz." diyerekte Hilde'nin geleceğini söylemek istemiştim...
~~~~~~•~~~~~~
... Belgrad ormanına geldik, arabadan inip yürümeye başladık. Köy havası alıyordum, özlediğim çam kokusunu içime çekip,
"Oooohhh mis, aynı bizim oralar gibi kokuyor." dediğimde Selim şok olmuştu. Bir yandan Doğan abiye mesaj yazarken, bana da "Kız sizin orada çam nerede var?" demişti.
Bu sefer ben şok olmuştum ama şaşırmadan dolayı değil paniktendi. "Pikniğe ormana giderdik orayı söylüyorum yaa!" deyip lafı geçiştirdim.
Bir yandan yürüyor bir yandan Selim anlatıyordu. "Adam 1.90 boyunda, sağ omuzdan bir kurşun girmiş ama sol baldırdan aldığı kurşun yüzünden ölmüş! İki kurşun da farklı silahtan atılmış ve ikisi de ruhsatsız. Silahlar kayıp, işin garibi ise annesinde, kardeşinde, teyzesinde ve kuzeninde barut izine rastladık!
Piknik masasının yanına geldiğimizde Hilde ve Filiz masanın üzerine oturdu.
Selim, benim elimden tutup "Canlandırma yapalım mı?" diye sordu.
Doğan abi, bize yetişmişti.
"Bensiz mi başladınız yoksa!" deyince Selim, "Yok bee yeni geldik, olayı anlatıyorum." dedi
Doğan abi yolda yer fıstığı ve içecek almıştı. Hilde'nin yanına oturup, "Başlayalım o zaman, hadi." derken fıstıktan Hilde'yle Filiz'e uzattı.
Filiz, Doğan'a, "Aaa, biliyor musun? Hilde yer fıstığını çok sever!" deyince Doğan, "Öyle mii? Ben de severim. Tesadüf." diyerek gözlerini devirip ağzını yamulttu.
Selim, "Ne zamandır seviyorsun lan? Ben hiç yediğini görmedim!" dedi, şaşırmış bir ifadeyle.
Doğan, biraz düşünüp en son yediği yeri hatırlayarak, "Okulda yiyorduk yaa!" dedi
S: "Hangi okulda? Benim olmadığım zamanlardaydı herhalde!"
"E yuhhh abart abart! Alp'e soralım. O beni senden daha iyi tanıyor!" deyince Selim uzatmak istemediği için, "Öyle olsun bakalım. Başlayalım mı?" dedikten sonra kaldığı yerden devam etti,
"Şimdi ilk kurşunla ikincisi arasında en az bir saat var biliyoruz. Teyzesinin aradığı dakikalarda vurulmuş ve ne kadar önemli bir şey kii, o halde teyzesinin yanına gitmiş!"
D:"Teyzesi, Demir geldiğinde iyiydi, kan falan yoktu diyor ama görgü tanığı, teyzenin misafirlikte olduğunu Demir'in geldiğini gördükten sonra eve girdiğini söyledi!" deyince Hilde, "Ne yaanii, teyzesi hem telefonla yeğenini yanına çağırmış hem de komşuya oturmaya mı gitmiş!" diye sorunca Filiz, Hilde gibi düşünmediği için, "O gelene kadar gideyim demiş olabilir." dedi
Hilde, Doğan'a; Evlerinin arası ne kadarmış?" diye sordu.
Doğan, "Yarım saat, kırk beş dakika arası." deyince Hilde, Filiz'e dönüp, "Yani çay demleyip aparatif birşeyler hazırlayana kadar ki süre de komşuya mı gitmiş?" dedi
Filiz, "Bir şeyler almaya markete gittiyse, sonra da oturmuştur. Laf lafı açmışsa unutmuştur." deyince Doğan, sevgilisinin mantığının daha doğru olduğunu savunur gibi, "Örgüsünü alarak mı?" diye sordu
Filiz, ağzına fermuar çekme işareti yaparak sustu. *(Doğan'ın bu tavrı Hilde'nin hoşuna gitmişti. Gülmemek için ağzına fıstık aldı.)* Doğan, devam etti, "Aslında ilk sorguda teyzesi, 'Ben çağırdım' demedi. kayıtlarda en son onun numarasıyla konuşulduğu ortaya çıkınca, 'Öylesine çağırdım geleceğini bile düşünmüyordum.' dedi!"
Selim, anlatmaya devam etti, "Kardeşi Ahmet 25 yaşında, kuzeni Ayşe 16 yaşında. Reşit olunca evlenme şartıyla sözleniyolar, bir hafta geçmeden de abi vuruluyor. En son nerede görülüyor peki, teyzenin evinde. Teyzeninse geleceğinden haberi yok."
*(...Hilde, Doğan'ın söylediklerini hatırladı. Maktulün katilini bulmak istemiyorum" demişti. Yutkundu... Son çerezi poşete geri bıraktı. Tırnaklarıyla oturduğu masaya bastırıyor, dişlerini sıkıyordu. Doğan, Hilde'nin neden şüphelendiğini anladı.
Konuşmasını öksürük ile apsorbe ederek, "Yapmaa!" dedi.
Doğan'ı Filiz'de duymuş ve Hilde'nin yüzüne bakınca irkilerek, "Hiiii'iii!" demişti...)*
...Filiz birden, "hiiii'iii" deyince Selim'le ona baktık. Hilde de, "Ufak bir karınca Filiz, korkma yemez!" diyerek koluna vurdu
Selim, baş hareketiyle de göstererek; Doğan'dan silahını bana vermesini istedi.
Doğan, silahını çıkartıp bana uzattı, "Al!" deyince korkup irkildim, "Ben tutamam!" dedim
S: "Neden?"
"Başka bir şey tutayım yaa, silah olmasın?" dediğim de Doğan abi, "Su tabancası ister misin?" diye sordu, soruyu ciddiye alıp, "O olur!" dedim
"Tamam bir dahakine onunla geliriz." diye dalga geçince Selim, Doğan abiye kızarak, "Dalga geçme lan gülümle." deyip silahı ondan alıp benim elime tutturdu. Zoraki aldım ve "Pişman oldum Selim! Keşke gelmek için ısrar etmeseydim." dedim.
Doğan, Hilde'ye dönüp, "Biz yapalım mı?" diye sordu. Doğan, 1.84 ile Selim'den üç dört cm uzundu ve maktulün boyuna yakındı.
H: "Onlar bir denesin beceremezse yaparız."
Selim, sağ eliyle boynumu tutup baş parmağıyla dudaklarımı okşarken, sol eliyle de belime sarıldı. Gözlerime bakıp, "Korkma bir şey olmayacak, Demiri vuran kişinin erkek olmadığını düşünüyoruz. Buna canlandırma diyoruz, bunu senden başkasıyla yapmamı istemezsin herhalde diye düşünüyorum." dedi
Başımı sağa sola sallayarak benimle yapmasını istedim. Bu şekilde başka bi kızda deneyeceğine ben olacaklara razıydım.
S: "Bana güveniyorsun değil mi?" derken, İşaret ve orta parmağıyla da nabız damarımı tutuyordu. Belimden de kalbimin atışını hissediyor olmalıydı.
"E.Eveeettt güveniyorum." dedim sesim titreyerek ama ben kendime bile güvenmiyordum
S: "O zaman söylediklerimizi yap tamam mı? Söz veriyorum bir şey olmayacak. Söz veriyorum!" deyip beni kendine çekerek dudaklarımdan öpmeye başladı.
Kendimi çekmeye çalıştım ama Selim bırakmıyordu. Kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Selim, bayılacağımı bile bile yapıyor gibiydi.
Hiç bu kadar uzun ve zorla öpmemişti...
O an Hilde'nin ne hissettiğini anlamıştım, bayılmazsam bende Selim'e patlatacaktım yemin ederim...
Neredeyse bayılacak gibi olana kadar devam etti ve birden bırakıp beş altı adım geriye çekildi.
Derin derin nefes alıyor, başımın dönmesini engellemeye çalışıyordum. Korktuğum silahı sıkıp elimin sırtıyla alnıma bastırmıştım. Doğan abi arkamdan kulağıma, "Bu şekilde tutup tetiğe basacaksın! Hadi bakalım!" deyip elimi Selim'e uzatıp bir adım geri gitti.
Elim titriyordu ama Selim'e çok kızmıştım tokat atmak yerine "sık bacağına" diyordum içimden.
Selim, namlusu nereye bakıyor bilmediğim silahtan korkmuyor gibi yüksek sesle,
"BANA BAAAKKK!.. NURSELİ BANA BAAAKKK!.. GÖZLERİME BAK!.. ŞAKA YAPMIYORUM!.. Ya tetiği çekersin yada ben geleceğim ve seni bayılana kadar öpeceğim. DUYDUN MU?.."
Bir adım geri attım. Sırtım Doğan'ın göğsüne değdi. Doğan abi kolumu tuttu, sıkarak kısık bir sesle; "Yapar demedi deme!" deyip bir adım geri gitti...
~~~~~~•~~~~~~ Filiz, Hilde'ye bakıp Kulağına eğildi, "Ne oluyor, ne yapmaya çalışıyorlar?"
H:"Canlandırma yapmaya çalışıyorlar anlamıyor musun? İçimizde ruhsal olarak en zayıf Nurseli olduğu için Selim bunu kullanıyor, kontrolüm altında merak etme. İleri giderlerse durdururum." Dedi... ~~~~~~•~~~~~~
... Selim, bana doğru bir adım attı. Öpmek için fırsat kolluyor gibi bakıyordu. Tekrar bir adım geri gittim. Sırtım yine Doğan'a çarptı...
Selim, gülerek bir adım daha attı. Bende geri adım atacakken, Doğan abi eliyle omuzlarıma bastırdı. Kulağıma, "Buraya kadar!" dedi.
Selim, bir adım daha attı. Ağlamaya başladım. "Bunu bana neden yapıyorsun Selim? Durumumu biliyorsun!" deyince "Biz seninle neyiz, ne var ki bunda! İki sevgili busesi, seninle evlenince daha fazlasını yapacağım değil mi? Şimdiden alıştırma yapıyorum ne var kii?" dedi
"Alıştırma karşılıklı ve... yalnızken yapılır... ben istemiyorum ama!" dedim isyan edercesine
S: "Beni seviyorsan buna alışacaksın Nurseli. Kaçarın yookk!.. Evlenince çelik çomak oynamayacağız biliyorsun değil mi?.. Eğer istememen gerçekten hastalığından dolayı ise tetiğe basarsın bende durup geri çekilirim... Bu kadar basit. Yoksa beni kandırdığını düşüneceğim!" deyip bir adım daha attı.
Doğan abi de (şeytan gibi kulağıma vesvese vererek), "Ne bekliyorsun Nurseli istiyor musun yoksa, tut bas şu tetiğe de işimize bakalım artık!.. Selim seni bırakmayacak anlamıyor musun? YAP ŞUNU! HADİİİİ!" deyip, arkadan baskı yapıyordu.
Ağlayarak yere diz çöktüm. Birden o gece gözümün önüne geldi...
Selim bir adım daha yaklaştı...
Yere diz çöküp hıçkırıklarla ağlamaya başladım...
Bayılacağımı hissedince, bunu yaparak geciktiriyordum...
~~~~~~•~~~~~~ Filiz, Hilde'nin kolunu sıktı. "Bu mu kontrolünde." dedikten sonra bağırarak, BİR ŞEY YAAAPP!" deyince Hilde de aynı ses tonuyla, Filiz'e kızarak, "NE YAPABİLİRİM FİLİZ? SAÇMALAMA! BEN Mİ DEDİM GELELİM DİYE! SİZ İSTEDİNİZ!.." ~~~~~~•~~~~~~
...Selim, bir adım daha atınca Filiz'in bağırmasını duydum, "Selim, YAPMAAA, bayılacak!"
Selim, duymamış gibi yarım adım daha attı, "Sende özlemişsin baak! Sende istiyorsun!" deyip saçlarıma dokunurken irkildim, ilk defa Selim'in bana dokunmasından midem bulanmıştı. Elimin tersiyle yüzüne bakmadan elini ittim. Bu işe bi son vermek istedim, *(kendine zarar verecek seviyeyi aşan kimse hiçbir şeyden çekinmezdi)* bende bunda level atlamış bir kişi olarak silahı kaldırıp rastgele bir tarafa tetiğe bastım.
"Tıııııkkkk!.."
Silah boştu, Filiz koşup bana sarıldı.
Doğan abi, silahını alıp cebinden kurşunları çıkartırken, "Seni, kardeşim gibi görsemde dolu bir silahla en yakın arkadaşımın karşısına dikmem!.. Kusura bakma ama Selim'in sana güvendiği kadar ben güvenmiyorum. Çünkü baskı halinde karşıda ki kim olursa olsun ne tepki vereceğini kimse bilemez! Ayrıca beni haklı çıkardığın için de teşekkür ederim." dedi
Filiz'in sinirden titrediğini hissediyordum.
Ben istediğini yaptığım için daha sakindim ama o bağırarak, "Nasıl yaa! Siz ne saçmalıyorsun?" dedi
Ben ağlarken Doğan abi, Selim'e döndü, "Eee beyefendi sorunuzun cevabını aldınız mı?" dedi
Selim, donmuş gibiydi. Doğan abi kolundan tutup ileri geri sarstı.
"Heeyy! Madem yaptın bi piyes sonucunu da söyle! Demir bey ateş edeceğini düşünmediği için kaçmamış ve silahın üzerine yürümüş değil mi?"
Selim, onunla ne üzerine iddialaşmıştı bilmiyordum ama ben sevgilimi haksız çıkartıp abimi sevindirmiştim.
"Eveet! Sen haklı çıktın! Başkomiserliği benden daha çok hak ediyorsun oldu muu?"
Doğan abi övülmeyi bu şekilde beklemiyor gibi, "Kes laann! Dramatize etme şimdi. Asıl soru ikinci kurşunu Ayşe mi annesi mi sıktı?" dediğinde ben de neden şüphelendiklerini anlamıştım.
Selim, benim duygusallığımdan istifade etmeye çalışmıştı ama bilmediği bir şey vardı. Ben korkusunu yaşadığım şeyi yaşamamıştım.
Bu dava her neyse, bu yaptığı ile bir şey elde edemezdi. Ben Selim'den korktuğum için değil bayılmaktan korktuğum için tetiğe basmıştım.
Ellerimi ağzıma kapatıp Selim'e baktım. Selim ise anlamsız bir şekilde boşluğa bakıyordu.
Ayağa kalktım, "Seliiimm! Sen sık dedin diye yaptım, yemin ediyorum. Doğan abiye güvendim. Bilerek nişan da almadım." dedim
Selim, Doğan'a baktı, elini başında ki yara izine bastırıp ovaladı. Ben, bu yaranın da geçmişini iyice merak etmeye başlamıştım.
İlk fırsatta bileklerimde ki izin sebebini anlatmalı ve Selim'in içini rahatlatmalıydım. Belki bu sayede abimi de bulabilirdim.
Filiz'le Doğan abi beni kaldırıp su içirdikten sonra masaya oturttular. Selim, bir şey alma bahanesiyle arabaya gitti...
Filiz, Doğan'a sert sert bakınca, Doğan abi bana açıklama yapma gereğinde bulundu.
"Nurseli, tetiğe basmandan dolayı böyle değil, sakın farklı bir şey düşünme!"
Filiz avukatımmış gibi...
"Öyle mii? Ne pekiii?"
D:"Ne olduğunu söyleyemem ama onu tanımaya çalışıyor!"
Hilde, o an içimden geçeni söylemişti.
"Komiseerr! Böyle saçma sapan şeyler yaparak mı tanıyacak, gerçekten bu sebepten dolayı mı yaptınız?"
Doğan abi, *(normalde de hitap şeklini ele vererek)*, "Eczacı hanım, Nurseli'ye gelene kadar asıl konu, şuan yapmayı istemediği şey, oda Demir'in katilini hapse atmak. Ayşe 16 yaşında küçücük bir kız. Polis olmak isteyen bir kız, şimdi başka bir polisin sevdiklerine yapacaklarından korkuyor. Bu bizim için ne demek biliyor musun? Ya Ayşe hapse girecek yada kendisi yüzünden annesiyle, sözlüsü girecek. Bana deseler kii ver rozetini bırak bu işi, karşılığında bu dava delil yetersizliğinden dolayı düşecek hiç gözümü kırpmazdım. Selim de aynı şekilde."
Hilde, "Ayşe olduğuna neden bu kadar eminsiniz pekii?" deyince, Doğan abi acı içinde nefes alıp verdikten sonra, "Acemi katillerin yaptığını yapmışlar. Halı yeni yıkanmış duvar boyanmış, yani bir taziye evinde olmaması gereken her şey o evde vardı."
"Ne yapacaksınız pekii?" dedim kendi derdimi unutup.
D: "Şuan hiiç biir şeyy yapamıyoruz!"
F: "Nedeenn?!"
D: "Normalde kriminalde bizim güvendiğimiz biri vardı. Yaşı gençti ama biraz bunaktı... Bulduğumuz delillerden bir kaçını kaybedecek kadar, çok değil... O başka bir yere gitti. Bu yeni gelenin nasıl biri olduğunu bilmiyoruz. Savcı da sıkıştırıyor, "Rapor da rapoorr" Yanii, Selim'in başında milyon tane dert var..."
... Selim, biraz toparlandıktan sonra tekrar yanımıza geldi.
Daha iyiydi.
Hiç bir şey olmamış gibi birlikte çay ve fıstıkları yiyip dağıldık...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Selim, kızları yurda bırakıp Doğan'ın yanına geldi. Doğan, arabaya bindiğinde Selim'i hâlâ dalgın görünce, "Fazla tepki vermedin mi? bazı şeyleri çok uzatıyorsun?" dedi
Selim, "Ne yapayım abi?! Kendisi anlatmıyor! bulmaca çözer gibi sevdiğim ve evleneceğim kızı çözmeye çalışıyorum." dedi acınacak bir hâldeymiş gibi
D: "Neden intihar ettiğini öğrenince eline ne geçecek?"
S: "Bayılma hastalığı da intihar zamanında olmuş kesin? Bana yalan söylüyor!.."
D: "Seliim, sen neyden şüpheleniyorsun?"
S: "Kendime bile sesli söyleyememişken sana hiç söyleyemem!"
Doğan, bir yandan kafasını sallarken bir yandanda Selim'e kızıyordu.
"Yooo haayıırrr! Saçmalık! Şuan bi saçmalığa beni de alet ediyorsun! Burada bir dakika daha kalmak istemiyorum. Görüşürüz." deyip kapıyı açtı inerken Selim kolundan tutup geri çekti.
"Yardım et! Onu incitmek istemiyorum!"
D: "Bugün ki yaptığınla yeteri kadar incittin zaten! Bak kardeşim asıl derdini söylim mi?.. Nurseli'den ayrılmak, diğer kızla evlenmek istiyorsun!.. Bunun içinde, geçmişte ne olduğunu bilmediğin, tamamen kafanda kurduğun saçma bir teoriyi bahane etmeye çalışıyorsun. Beni buna alet edemezsin."
S: "Doğaaann, ben senin gibi çakma abi kardeş olmayacağımm! Bu bayılma hastalığı en basit öpüşmede bile ortaya çıkıyor. Damarlarındaki kanın akışını hissettim, kalbi yerinden çıkacaktı. Atakan ne söylemişti hatırlamıyor musun? 'Ben boşuna 4 ay hapis yattım!' dedi, yanii o boşuna yattıysa o çıkınca yerine kim girdi?.."
Doğan, daha fazla dayanamadı, "YETER SELİİİİMM! KEEESSS! BU KONUŞMA BURADA BİTTİİ! UZATMA!.. NE SEN SÖYLEDİN NE BEN DUYDUM! ATAKAN'A GELİNCE, EVET HAPİS YATTIM DEDİ. NURSELİ'NİN ARKASI DÖNÜK OLMASA ONU DA ÖĞRENECEKTİK AMAA BEN, BU DÜŞÜNDÜĞÜN GİBİ BİR ŞEY OLDUĞUNU ZANNETMİYORUM!.. SELİİİMM!.. EN BASİTİNDEN Bİ AYŞE'YE BAK BİR DE NURSELİ'YE BAAKK LAANN!.. FARKI ANLAMIYOR MUSUN?"
S: "DOĞAN!.. BANA BUNU SÖYLEMEK KOLAY MI GELİYOR ZANNEDİYORSUN?..
EVET, AYŞE DAHA FARKLI AMA ARADAN ZAMAN GEÇMİŞ!
NURSELİ TEDAVİ GÖRMÜŞ!"
D: "LAANN SEENN MAL MISIINN?
KONUŞTUKÇA BATIYORSUN,
NE DEMEK ZAMAN GEÇMİŞ TEDAVİ GÖRMÜŞ!..
SEN ŞİMDİ, AYŞE'NİN İKİ YIL SONRA NURSELİ GİBİ OLACAĞINI MI ZANNEDİYORSUN!..
HANGİ DOKTORMUŞ LAN O ŞEYİ UNUTTURACAK!..
GÖSTERSENE ELİNİ AYAĞINI ÖPEYİM!..
BANA BAK DİNGİL, BU KONU BURADA BİR DAHA AÇILMAMAK ÜZERE KAPANACAK VE SENDE AKLINDAN ÇIKARTACAKSIN!..
GİT KİMİNLE NE HALT YEMEK İSTİYOSAN YEE!.. BENİM KARDEŞİMİ BIRAK!"
Selim, yalvarır gibi, "Bana yardım et Doğan, araştır o zaman! Ben yapmak istemiyorum!" dedi
D: "Yapma zateenn! Bulamazsın?"
S: "Nedeeenn?"
D: "Çünkü Nurseli'ye ait bir dosya yok!"
S: "Sen baktın mı?"
D: "Sana o kızı takip edeceğim dediğimde bakmıştım! Sonuçta bi operasyon mahvetti değil mi? Hemen güvenemezdim ama yook! Nurseli'ye ait hiç bir şey yok! Hastane kaydı yok, tutanak yok! Atakan'la ilgili bir şey yok!
İşin garibi kendisi de dosyanın olmamasına şaşırdı. ilk defa duyuyordu. Atakan'ın eniştesi ilçe belediye başkanıymış o yaptırmış olabilir mi dedi!"
S:"Bu, bir ilçe başkanının yaptırabileceği bir şey değil?"
D: "Biliyorum! Daha üst düzeyde biri olmalı ama kız bilmiyor! Bende kurcalamak istemedim, belki de bu dosyayı ortadan kaldıran kişi Nurseli'yi büyük bir tehlikeden koruyordur. Araştırıp Nurseli'yi tehlikeye atmak istemedim! Benden sana tavsiye,
sende yapma!.. Bi konu da sana hâk veriyorum, gerçek kimliğini saklamak zorunda kaldığı bi durum var kesin. Belki mafya babasının kızıdır, yada istihbarat... Bence sen yanında çok açılmamaya çalış. Kendini de kolla..."
Selim tebessüm edip, "Saçmalama lan, silah tutuşunu görmedin mi? ikisi de olamaz. Senin teori benimkinden bile saçma." deyince Doğan, "İkisi olmasa bile büyük bir sır sakladığı kesin. Ameliyatları bile gizledi. Ailesinden de kaçıyor olabilir. Senin gibi..."
"Bir zamanlar bana, 'evlenmek isteyeceğin kızda senin gibi sırları olan biri olacak' deselerdi gülerdim herhalde!" dedikten sonra tekrar devam etti.
"Doğan, onu incitmek istemiyorum. Sen inanmıyor olabilirsin ama ben bütün dertlerimi Nurseli'nin yanında unutuyorum... Bana derdimi unutturuyor diye kızın başına dert mi olayım. Ömrümü, ona her yaklaştığımda ne hissettirdiğimi düşünerek mi geçireyim?"
D: "Biraz sabredebilirsin Selim! Senin ihtiyaç listende en son cinsellik vardı diye hatırlıyorum! Önceliklerin arasında bile değildi yanılıyor muyum?.. Evlenmeden yada evlendikten sonra doktora gidebilirsiniz mesela!.. HANİ, ŞU NURSELİ'YE EN BÜYÜK DERDİNİ UNUTTURACAK KADAR MUHTEŞEM ÖTESİ DOKTORA!.. Ayrıca sen diğer kızla evlenirsen de aranızda bir şey yaşanmayacağını söylemiştin! Farkları ne?.."
S: "Çünkü Nurseli'yi her şeyiyle istiyorum. Anlatabiliyorumdur inşaallah!"
D: "Bak dostum, böyle yapmaya devam edersen saçının teline bile sahip olamayacaksın. Aranızdaki ilişkiyi zedelemeden devam edeceksen et, yoksa yol yakınken bırak peşini!"
S:"Pekii son bir şey! Abim öldü adı Selim'di dedi, kaç kardeşler onu söyle?"
D: "Acele eettmee! Bak abisinden anlatmaya başlamış işte! Her yıl bir kardeşini söylerse düğüne kadar biter!"
Selim, "Demek iki kardeşi var! İyii! Teşekkür ederim! İyiki varsın!" dedi tebessüm ederek.
D:"Ayşe konusunda ne düşünüyorsun?"
S: "Ona sapık bir kuzenle aramdaki farkı
göstereceğim, bir yolunu bulacağım, ne pahasına olursa olsun! O kızın, Selim abisinden daha iyi bir polis olması için elimden ne geliyorsa yapacağım!"
D: "Her zaman yanındayım, kendini tehlikeye atma! Bir şey olursa bırak ben üstleneyim! Bu gidişle ne Demir'lerin sonu gelecek ne de Ayşe gibilerin derdi bitecek! O kızların bize ihtiyacı var, anladın mı beni! Kendini tehlikeye atacak bir şey olursa topu bana atacaksın söz mü?"
S: "Off! Necati olsaydı bu iş bizdeydi ama şansımı siii......!"
D: "İnanmayacaksın ama ben Okan'a güvenebileceğimizi düşünüyorum! Ayşe'nin durumunu görünce yüzündeki ifadeyi görseydin sende güvenirdin?"
S: "Şuan ona güvenemem."
D: "Savcı rapor istiyor biliyorsun."
S: "Onunla ilgili bir planım var."
D: "Umarım sakalının telinden daha yakındırım!"
S: "Bi söylenti duydum! Bizim savcı Alp'ten hoşlanıyormuş!"
D: "Bende duydum daa, ne var bunda?! Alp kabul etmez biliyorsun değil mi?"
S: "Soyun, koynuna gir" demiyorum Doğan abartma! Sadece biraz aklını dosyadan uzak tutacak kadar ilgi gösterecek!"
D: "Oğlum, onu ben bu halde yaparım o yine de yapmaazz! Adamını iyi tanı!"
S: "Öyle mi diyorsun?! Yerinde olsam emin olmadan konuşmazdım!"
D: "Nasıl?! Olamaaz hayatta inanmam!"
S: "Unuttun mu bana bir kardeş borçluydu, o gece bende soğuktan ölebilirdim. Ufak bir rica da bulundum, oda sağolsun kabul etti!"
D: "Senden korkulur haaa! Senin düşmanın olmak istemezdim. Kimi ne zaman neresinden vuracağını çok iyi biliyorsun."
S: "Şuan Ayşe için her şeyi yaparım, başka bir derdim yok!"
D: "İyii öyle olsun bakalım! Gelmiyosan hadi ben kaçtım, görüşürüz!"
Selim eve gideceğini söyledi. Vedalaştıktan sonra Doğan indi, Selim'in arkasından el sallayıp evine doğru yürüdü...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
O hafta Hilde, Doğan operasyonunun ikinci kısmı iptal olmuştu.
Hilde ve Doğan buluştu, birlikte adalara gittiler. İki bisiklet alıp tepeye doğru sürdüler. Doğan, yine bir poşet taze kavrulmuş fıstık getirmişti.
Hilde, bir fıstığı ısırıp kırdıktan sonra, "Komiser bu fıstık olayını abartmadın mı? Beş yıl sonra yağ tulumu olmak istemiyorum. Kolesterol, tansiyon vs de cabası, amacın ne senin?" diye sorunca Doğan da elindeki fıstığı göstererek,
"Yani ne bileyim ben hiç yemezdim. Pek güzel gelmezdi ama şimdi çok seviyorum!" dedi
H:"Senin tuzun kuru tabii, seninki kas olarak geri döner ama ben yüz kilo olurum!"
D: "Abartma bee spor yap sende, bir şey olmaz! Hem sen yüz kilo da olsan ben beğenirim merak etme!"
H:"Sağol yaa, beni evde kalmaktan kurtaracaksın, Sana nasıl teşekkür edebilirim acaba?"
D: "Ne demek canım o kadar abartılacak bir şey değil! Her Türk gencinde olması gereken medeni cesaret ben de biraz daha ağır basmış!"
H: "Ya bak, yine kaşınıyorsun farkında mısın? Kahvaltıda yürek mi yedin sen?!"
D: "Elindeki tek şansını da geri tepmezsin diye düşündüğüm için, biraz tadını çıkartıyorum desek daha doğru olur."
H: "Sen yine de şansını fazla zorlama derim ben!.."
... Tepeye çıkıp manzarayı izlemeye başladılar. Doğan, Hilde'yi önüne almış, omuzuna çenesini koyup manzarayı bakıyordu.
H: "Geçen ki ceset ne oldu? O kız, Anne?"
D: "Onlar cepte, biz ölüm sebebi olan ilk kurşunu sıkanın peşindeyiz! Kızı sorguya alırsak ailede farklı şeyler ortaya çıkacak."
H: "Ailesi biliyordur bence!"
D: "İllaki biliyordur. Birbiriyle sözlü nişanlı diyorlar ama ortada ne yüzük var ne resim ne şahit. Kendi aramızda söz yaptık, kızın yaşı küçük diye kimseye söylemedik diyorlar! Anne bir yandan ağlıyor oğlum oğlum diye ama bir defa bile katilini bulun demiyor, teyze şüphelendiğin biri var mı diyoruz. "yok" diyor ama sicile de bir bakıyoruz mahallenin çöp kovasına varana kadar her şeye zararı dokunmuş."
H: "Kör ölünce badem gözlü olurmuş!"
D: "Aynen!"
H: "Şu ETS falan diyorsunuz yaa ondan bir şey çıkmıyor mu?"
D: "Aile içi aramalardan başka bir şeyi yok. Belli ki pis işlerini başka hatla yapıyordu. Ona rağmen arama motorunda sapıkça şeyler vardı, pedofili pislik!.. Babası eşyaları verilince beyaz telefonu vardı o yok demiş. O kayıp telefonu bulabilirsek işimiz biraz daha kolaylaşacak gibi. Resimleri videoları varsa onlara ulaşabilirdik!..
Bazen zorumuza gidiyor. Selim'le birbirimize bakıyoruz, o benden ben ondan bir şey bekliyoruz. Pislik ölümü hak etmiş diyorsun ama katilini de bulana kadar ter döküyorsun sonra da bulup kelepçeleyip kodese. Yapan yapıyor ölmeyi de hak ediyor ama cezayı yine masum kişi çekiyor. İşimizin en zor yanı bu işte, bu kıza bir şey yaptıysa kii yapma olasılığı çok fazla. Kız da vurdu diyelim, ne olacak? Her türlü mağdur! ooofff zor gerçekten!"
Hilde, başını Doğan'a yaslayıp, "Vicdanın ne diyorsa öyle davran! Unutma, gecenin sonunda seninle başbaşa vicdanın kalacak!" deyince Doğan acı içinde inler gibi nefes verdikten sonra, "Hadi yaa ama ben onunla şiddetli geçimsizlik halindeyim!.." deyip dudaklarını Hilde'nin boynuna götürüp, "Onun yerine diyorum hani, seninle mi?!-"
Hilde omuzunu kaldırıp boynunu kurtarırken, "Komiser kaşınma!" dedi
D: "Çok zor durumdayım! Öyle böyle değil!"
H: "Benden önce ne yapıyordun yine onu yap!"
D: "Hadi yaaa, hiç mi şansım yok!"
H: "Yok maalesef okulum bitmek zorunda!"
"Oldu başkaa? Senin okulunu yakarım kızım, ben Selim agaya benzemem! Gelirim! Tutarım! Alırım! Okul falan da anlamam!" derken belinden sıkıp daha çok kendine yapıştırdı...
Hilde'nin Doğan'dan kaçma şansı yoktu, oda vicdanını gıdıklayıp Doğan'ın kendiliğinden bırakmasını sağladı.
"Ayşe'yi bu beladan kurtardığın an seninim Doğan! Söz veriyorum! Okulu da stajı da hiç bir şeyi bahane etmicem"
Doğan, Hilde'yi serbest bırakırken, "Söz mü?" dedi.
Hilde, artık Doğan'ı çözmeye başladığını düşünüp "Söz! Eczacı sözü!.." dedi gülümseyerek...