Engin, Elif'i bıraktıktan sonra Ali'yle birlikte evine geldi. Selin, banyoda makineye kafasını dayamış bitmesini bekliyordu...
~~~~~~•~~~~~~•
... Makine on saniye sağa dönüp iki saniye bekledikten sonra on saniye de sola dönüyordu.
Elbisem, aynı benim gibi bir o tarafa bir bu tarafa yılgın bir halde savruluyordu. Sonuç, yıkanıp temizleniyor gibi gözüksede elbisem yıpranıyordu.
Kapı çaldığında, Engin olabileceğini tahmin ettiğim için kapıdan girmesini bekledim. Beni görüp hemen yanıma oturdu. Başımı makineden alarak göğsüne yatırıp saçlarımı okşamaya başladı.
"Engin, çok yakışıklı olmuşsun." dedim, yıllardır onların bu hallerini merakla beklerken; yanında olamadığım için üzülmüş gibi.
"Selin, canım iyi misin?" derken yardım çığlıklarımı yanıtsız bırakmak istemiyor gibiydi
"Nişan nasıldı?" deyip, kahrımı kederimi belli etmemeye çalışarak mutluluğunu paylaşmak istedim
"Sensiz yarımdık, herkes bu hâlini duyup üzüldü." dediğinde en çokta Selim'imin üzülmüş olabileceği için üzülmüştüm.
"Elif nasıldı?" dedim, kuğu gibi olduğunu bilmiyormuş gibi.
"Prenses gibiydi, çok güzeldi." derken ki sesinden gülümsemesini hissede biliyordum.
"Beni biliyor mu acaba?" derken Selin'in kardeşleri olduğunu bilip bilmediklerini kasdetmiştim ama Engin bana, "Elif'te hepsi de seni biliyor, Elif, 'Süt kardeşime selam söyle onu çok merak ediyorum' dedi." demişti.
Bu demek oluyordu kii onlar beni sadece Elif'in süt kardeşi olarak biliyordu.
"Bak bi gidelim, bi tanış hepsini çok seveceksin emin ol." deyince kendime acıyarak, "Onlarda beni sever mi peki?" dedikten sonra dudaklarımı ısırıp kafamı göğsüne gömdüm.
"Severler tâbii hemde çookk!"
"En çok hangisi mesela?.. Kaan, Elif," sıra Selim'ime gelince onun ismini ağlayarak söylemiştim.
"Hepsi hepsi çok sever."
"Hakan, Hakan abi'de sever mi?"
"O'da sever!"
"Selin'i mi Nurseli'yi mi?" derken cevabı dört gözle bekledim.
"İkisini de!" dediğinde ağlamam arttığı için anlaşılmasa da başımı sallayarak, "Sevmedi ama!" dedim. Nurseli'yi kasdederek...
"Özellikle Hakan abi! Seni hiç unutmamış, o kadar çok seviyormuş ki, Elif, 'bazen Selin'i kıskandığım bile oldu dedi?" deyince içim bi tuhaf oldu.
İlk defa biri tarafından sevilmek hoşuma gitmemişti. Hemde, beni sevmesini çok istediğim kişinin sevmesi.
"Sürekli seninle ilgili bilgi almaya çalıştığını gördüm. O doktor biliyor musun? Elif'e 'Nerede olduğunu söylesinler gidip bakayım' demiş!" Bunu duymak bana iyi geleceği yerde şok olmuş gibi Engin'den uzaklaştım.
"Biliyorlar mı?" dedim panikle yerimi kasdederek.
"Evet biliyorlar."
"Selim, Selim de biliyor mudur?"
"Evet oda biliyor." dediğinde bu evde kalamayacağımı anlamıştım. Onlara iyi olduğumu söyleyip bir an önce gitmeliydim yoksa Selim beni öğrenecekti.
Önce, "köylümüz" diye tanıtıp sonra, "kız kardeşiniz" diyeceklerdi. Selim dayanamazdı biliyordum. O benim kadar sabırlı değildi.
Makine, "ben bittim" diye sinyal verdiğinde hemen kapağı açtım, yıllardır görmemişim gibi elbisemi kucakladım. Öptüm... öptüm... öptüm... Yüzüme sürdüm. Soğukluğu yüzümle birlikte içimi de ferahlatırıyordu.
Yıkanma amacına ulaşmış mı diye baktığımda kan lekelerinin çıktığını gördüm. Onların elbisemden çıktığı gibi Selim'im de kalbimden çıkabilecek miydi...
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
...Selim, odasına geçip balkonuna çıkmıştı. Sandalyeye oturup kollarıyla masadan destek almış kara kara düşünürken Filiz aradı...
Hemen kısa bir öksürükle toparlanmaya çalıştı. Filiz'e belli etmemeliydi yoksa Nurseli öğrenebilirdi.
Dört beş saattir aramama sebebi de sesinden bir şeyler olduğunu anlamaması içindi.
"Efendim little sister-in-law!"
"Selim, kusura bakma, rahatsız ediyorum ama benim Nurseli'ye acil ulaşmam lazım yanındaysa verebilir misin?"
"Nurseli benimle değil Filiz."
"Bana oraya geleceğini söylemişti ama!"
"Evet öyleydi de, son dakika annesi hastalanmış 'eve gidiyorum' dedi."
"Aaaa! Haberim yok. Neyse ben annesini arayıp ona sorarım, bu arada hayırlı olsun, rahatsızdım gelemedim, Allah tamamına erdirsin."
"Amin... Sağolasın... Darısı sana da baldız."
"Nasip Selim. Sen beni yenge istemedin bak bende bu şehirden gidiyorum."
"a-ahahahahahhaahah... Filiz bilsem ciddilik payı var, direk Kaan'ın numarayı vercem haa, ayrıca sen de bi karar ver Furkan mı Kaan mı?"
"Hiiii'iii!.. Hain tescilli keçi anlattı mı sana? Ben onu ciddi söylemedim yaa, Kaan'a olduğu gibi."
"Anladım sağlık olsun. Senin gibi yengem olsun isterdim, ama baldızlıkta fena değil yaa!"
"Teşekkür ederim enişteciğim... Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz..."
~~~~~~•~~~~~~•
Filiz telefonu kapatıp Nurseli'nin annesini aradı.
"Alooo!"
Karşıdan heyecanla telefonu açan kişiye, "Aloo, Seçkin canım nasılsın ben Filiz, ablanın arkadaşı!" deyip kendini tanıtınca, "İyiyim Filiz abla, tanıdım numaran kayıtlı." diye karşılık aldı
"Seçkin'ciğim sana zahmet ablanı verebilir misin bir şey söyleyecektim."
"Ablam yanımda yok ki?"
"Öyle mi? Nerede peki?"
"Köyden arkadaşlarının yanında abla!"
"Allah Allah!.. Ben, annen hasta diye eve geliyordur diye düşündüm."
"Yok Filiz abla, annem değil ablam hastaymış, Atakan abimler hastaneye götürmüş şimdi de onların yanında."
"Öyle mi? Annen nerede peki?"
"Yan odadalar, biz bi tanıdığın nişanına geldik oradayız. Annem ablamla konuşacak, yanına gideceğiz. Telefonu anneme götüreyim mi?"
"Yok canım yook, gerek yok. Ben ablanı yanlış anlamışım demek ki. Hadi görüşürüz..."
~~~~~~•~~~~~~•
Filiz, bir süre ortada ne olduğunu anlamaya çalıştı. Nurseli, Selim'e mi yalan söylüyordu, Selim kendisine mi?
Alparslan'ı aradı. "Alo Alp."
Alp, meraklı bir sesle, "Efendim Filiz?" deyince "Merak etme Hilde ile alâkalı değil!" dedi
Alp'te, aynı tonu sürdürerek, "Biliyorum biraz önce Doğan'la konuştum, hayırdır." dedi.
Filiz, derin bir nefes alarak, "Nereden başlasam bilmiyorum, biraz önce Selim'i aradım morali bozuk gibiydi, Nurseli'yi sordum 'annesi hastalandı eve gidiyor' dedi."
"Aaaa?"
"Ama Nurseli'nin kardeşi de annem değil ablam hasta dedi. Şimdi de köyden arkadaşlarının yanında kalıyormuş. Bildiğim kadarıyla ikisi de erkek, acaba kavga mı ettiler, ne oluyor anlamadım bende sana sormak istedim haberin var mı?"
"Allah Allah, ben bilmiyorum, haberim yok. Dur bi arayıp ağzını arayayım." diyerek telefonu kapattıktan sonra Selim'i aradı.
Selim, Alp'in telefonunu morali bozuk bir şekilde açmıştı.
"Efendim Alp."
"Selam kardeşim nasılsın?"
"İyiyim." derken ağlayacak çocuk gibiydi.
"Selim, iyi misin? Ne oluyor?"
"Alp, kötüyüm ben laaann!"
"Ne oldu, Nurseli ile mi tartıştınız yoksa?"
"Yok oğlum yaa, kızı gördüğüm mü var, annesi hastalanmış yanına gitti."
"Senin neyin var o zaman?"
"Bugün buraya O' gelmiş abi, anneme babama saymış saydırmış."
"Kiiimm, köydeki kız mı?"
"Evet O!"
"İyi de, o iş bitmemiş miydi, başkasıyla evleniyor demiştin."
"Öyleydi ama beni öğrenene kadarmış Alp, şimdi gelmiş intikam alacağım oğlunuzu mahvedeceğim demiş!"
"Hadi oradan! deselermiş."
"O kadar kolay değil işte. Babam, annem üçü de fenalaşmış, sinirden burnu kanamış, bayılmış!.. Kanlarını gördüm içim gitti lan... O gün benim akıttığım kanlardan daha fazla akmıştı."
"Oğlum yeter ama yaaa, geçmiş geçmişte kaldı, bu kadar kolay pes etme... Sende çocuktun çocuk! Yıpratma kendini bu kadar. Bak kendine gel. Nurseli seni böyle görmesin?"
"Ona çok ihtiyacım var ama sesimden anlar diye arayamıyorum. Ararsa nasıl açacağım onu düşünüyorum."
"Aynen aynen, O aramadan sen arama. Sesinden çok belli oluyor üzme kızı, zaten derdi başından aşmış."
"Tamam aramam, ama sen bi ara sorsana annesi nasılmış. Varmış mı?"
"Tamam, arıyorum. Hadi görüşürüz..."
~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
... Alp, kapatıp Nurseli'yi aradı ama telefonuna ulaşılamıyordu. O'da tekrar Filiz'e döndü. ben.
Filiz'in, "Allpp?! diyerek açması merakla beklediğini gösteriyordu. İçini ferahlatmak için, "Zannettiğin gibi değil ama Nurseli yalan söylemiş." dedi. "Hastalandığından Selim'in haberi yok. Sen nerede olduğunu bi öğrenebilir misin yanına gideyim. Selim haber bekliyor "
"Kendi neden gitmiyor." diye sorunca Alp kıvırarak, "Malum nişan var ya müsait değilmiş, misafirler falan."
Filiz, kızarak, "Sevgilisinden daha önemli hangi misafirmiş bu acaba?" dedi imalı bir sesle
A: "Hadi hadi sen ara bi sor merak ettim. Bekliyorum..."
... Filiz, Seçkin'i arayıp Nurseli'nin bulunduğu yerin adresini istedi. Seçkin de sormak için Atakan'ı aradı...
"Alo Atakan abi, ablam nasıl?"
"Daha iyi merak etme, Engin abinle oturuyorlar."
"Abi, Filiz abla ablamın yanına gelmek istiyor, konum atar mısın?"
"Tamam atıyorum." deyip konumla birlikte binanın ve dairenin numarasını da yolladı...
~~~~~~•~~~~~~•
... Engin'in yardımıyla odaya geçip koltuğa oturdum. Kızlar asmak için ısrar etsede ben elbiseme sarılıp oturdum. Onu sıcağımda kurutmak istedim.
Engin, ceketini çıkartınca cebinde bir kabarıklık hissettim. "Bu ne, sen sigaraya mı başladın!" dedim. Olsaydı içmek isterdim.
O da benim söylememle hatırlayıp, "Hayda! Ben bunu Elif'e verecektim unutmuşum." deyince "Bakayım Elif'e ne aldın." dedim ona layık ne almış olduğunu merak ederek.
Elif'in, doğum günü için hazırladığı tablonun aynısını, yuvarlak altın kolyenin ortasına çizdirmişti. Canım kardeşimin boynuna çok yakışacaktı şimdiden emindim.
"Kalk git hadi, ver!" dedim
Şaşırmış gibi bakarak, "Anlamadım!" dediğinde kolundan itekledim, sesim titrerken, "Kalk Engin lütfen git ver, hayat çok acımasız, bir saat sonrasında yapmadığına pişman ettirebiliyor." dedikten sonra elimi ağzıma kapatıp ağlamamı sakinleştirmeye çalıştım.
Atakan, Hilde'nin başına gelenleri bildiği için, "Engin, arkadaşı yoğun bakımda, biraz da onun etkisinden dolayı böyle, sen git hadi biz buradayız." deyince, "Tamam giderim ama sen de Melek teyze ile konuşursan." diyerek benimle pazarlık yapmıştı.
Memnuniyetsiz bir şekilde, "Tamam ver!" dedim cebindeki telefonu işaret ederek.
Engin, telefon edip Seçkin'den annemi isterken bende oradakilerin çıkmasını istedim. Benim ayağa kalkıp adım atacak halim yoktu.
"Kızıııımm?" derken Hilde'nin annesine yakın bir sesi vardı, Hilde'nin annesi öleceğini düşündüğü içindi, benim annemin ki de gideceğim içindi herhalde.
"Efendim." dedim tüm soğuk ve nefret sesimle.
"Nasılsın?"
"Sanane" demeyi çok istesem de, "İyiyim!" demeyi tercih etmiştim.
"Kızım, yanına geleyim ne olursun, azıcık göreyim seni?" Bu sesi de Nur teyzenin yalvarmalarına benziyordu.
Hilde'yi bilmiyordum ama ben bu yalvarmaya olumlu cevap vermek istemiyordum...
"Hayır!" Dedim, sert bir dille ve volüm düşürmeden devam ettim...
"Ben aramadan ararsanız yada ben gelmeden sizi karşımda görürsem, emanetinizin sahipleri de siz de yüzümü bir daha asla göremezsiniz!"
Bir süre sadece hıçkırık sesi duyduktan sonra yanından Asya teyzenin sesi geldi, oğulları beni teselli ederken oda annemi sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Şşşiişşşş, Melek tamam. Sakin ol!" Ne hikmetse umurumda olmaması gerekirken içim sızlamıştı.
Üzerimde emeği ve sütü vardı onun etkisi olmalıydı. Aynı his, bana sadece yapımımda katkısı olanlara bile olmuşken bu çok normaldi.
Telefonu kapatıp Engin'e bağırdım, bir an önce gitmesi için telefonu kapıya doğru sallayıp gitmesini işaret ettim.
O da alnımdan öpüp, "Ben geç gelirim, bekleme yatın!" dedi. Evlerinin mesafesini bildiğim için kafamı sallayarak geçiştirdim...
~~~~~~•~~~~~~•
Engin'in telefonundan kızıyla konuşan Melek hanım çaresizce ağlarken Selma hanım yanına oturup bileğini ovuşturarak sakinleştirmeye çalıştı.
Melek hanım mahçup bir şekilde, "Karşıma çıkarsanız yüzümü göremezsiniz diyor!" deyip medet ister gibi baktı.
"Melek, bizi anladım da size neden böyle olmuş."
"Selma ben ona çok yalan söyledim. Selim'i sürekli rüyasında görüyordu. Kim, ne zaman gelecek diye soruyordu. Bende ona, Selim senin abindi, hastalandınız o öldü sen iyileştin dedim."
"Bence Kezban daha farklı şeyler anlattı kızlar, bu kız bu hâle kolay kolay gelmezdi." diyen Cemile hanıma hepsi üzgün üzgün baktı.
"Yılan bakışlı kim bilir ne fiştekledi de kız bu hâle geldi." diyen Türkân hanıma, Asya hanım kuzeni olan Selma hanımı işaret ederek, gıcık olmuş gibi, "öhö öhöö!" yapınca söylediğine pişman olmamış gibi, ağlayarak devam etti.
"Ne Asya ne? Onun yüzünden kaç ay neler çektik sen biliyor musun?.. Oğlum hapislerde yattı boşu boşuna, Tecavüzcü damgası yiyip dayak yedi." deyince Cemile hanım ikisine de hak vererek, "Evet hepimize cehennemi yaşattı, ama şuan bizim konumuz o olmamalı, bu kıza bir çare düşünelim mi?" diyerek konuyu başa dönderdi.
Selma hanım akrabasıda olsa doğru söze alınmamış gibi bakarak, "Akraba akrepmiş sözü ne kadar doğruymuş. Hem bana hem benim yüzümden size zararı dokundu." diyerek arkadaşına hâk verdi.
Asya hanım, içlerinde herkesin onaylayacağı fikri söyledi.
"Öncelikle Selma, siz hiç bir şey yapmayın, böyle bir gün yaşanmamış gibi önünüze bakın. Cahildir tehdit etse de ne yapabilir ki?.. Haksız mıyım?.. Silah alıp karşınıza çıkacak değil yaa!.. İkincisi Melek, sende kızın üzerine çok gitme, ölecekte ölecek deyip durdun yıllardır. Can bu, kimin elinde?.. Sen ona takarken Allah korusun diğerlerinden birine bir şey olursa ne yapacaksın?.. Doğduğunda ölü deyip hepimiz kenara attık ne oldu?.. Öldürmeyen Allah öldürmez unutma bunuu!.. Engin bu yaz köye gelmez, kızlarda biraz kalsınlar, duruma göre Atakan gelip üçünü de alır köye getirir. Selin de bizde kalır. Köye gelmek istemezse Savaş'ta burada kalıp Selin'e göz kulak olur. Sizde oraları halledin bir an önce buraya taşının. Selim'in başkasıyla evleneceğini duyunca intikamından da vazgeçer merak etmeyin..."
Asya hanım sustu ve kendisine itiraz eden olmadı...
~~~~~~•~~~~~~•
Engin, kapıda Ayakkabılarını giyerken Atakan'la konuşmaya dalmıştı.
"Bir şey olursa hemen arayın, bir de Hakan abinin çalıştığı hastaneye götürün, nasılsa Hakan abiyi tanımıyor ben ona söylerim gizlice ilgilenir."
"Tamam anladım. Bana bak! diyorum ki ben Ali abiyle Savaş'ı alıp teyzemlere gideyim üç kız kafa dinlesinler. Daha rahat olurlar. Belki bu derece ne olmuş anlatır. Sende oraya gel."
"Tamam olabilir. Mantıklı. Hadi görüşürüz."
Engin alelacele çıkıp arabaya doğru yürüdü..
~~~~~~•~~~~~~•
Alp, Filiz'i alıp adrese gelmiş, apartmanların numaralarına bakınarak yürüyorlardı.
İleride arabaya binen Engin'i görüp, "Bu kimdi yaa?" diye düşünürken Filiz binayı göstererek, "Alp burası herhalde?!" dedi.
Alp, hâlâ Engin'in arkasından bakıyordu. Arkadan tanıdık gelen bu kişiyi çıkartmaya çalıştı ama Filiz'in, "Hadi ne bekliyorsun?" demesiyle içeri doğru yürüdü...
~~~~~~•~~~~~~•
Ben Engin'i çıktı diye beklerken zil çalmıştı, hâlâ ne bekliyorsun diye kızacakken kapıdan Filiz'le Alp abi girdi.
Onları görünce daha çok ağlamaya başladım. Özellikle Alp abinin yüzüne bakamıyordum.
Ben onun arkadaşı olmadan ne yapacaktımm...
Filiz, beni o hâlde görüp "Nurseli!" diye çığlık atarak yanıma oturdu.
Yüzümü boynuna gömerek ağlamaya başladım. Verdiğim sıcak nefesler beni bunaltıyor başımı dönderiyordu.
Nefes alamadığımı hisseden Filiz kendini geri çekip, "Camı açın çabuk!" diye bağırdı. Yüzümü avuçları içine alıp göz yaşlarımı silerken, canım arkadaşımın tekrar sevgisini hissetmiştim.
Panikle, "Ne oldu Nurseli ne bu hâl?" dedi sırtımı sıvazlarken.
Hıçkırıklarım müsade etse bile ona gerçeği söylemeyecektim. Beni kolumdan tutarak banyoya götürdü.
Suyu açıp elimi yüzümü yıkarken, peşimizden gelmediklerini bildiği hâlde banyonun kapısını kapatıp, "Ne oldu Nurseli!" deyince, içeridekilerin bilmesini istemediğim için söylememiş gibi yapıp, "Selim'le ayrıldım!" derken tekrar boynuna sarıldım. Bir süre sessiz bekledi, içinden neler geçiyordu kim bilir.
"Neden ne oldu?"
"Sorma lütfen."
"Yine neye esip gürledin acaba?" diyerek beni suçladı ama ben ortada bir suçlu göremiyordum. Kim bilebilirdi ki biyolojik ailemden biriyle tevafuken karşılaşıp, ona aşık olacağımı.
Daha iki hafta önce Selim'le Hakan'ın beni kime benzettiğini merak edip, "Kıskanacağım kimse yok!" derken o kişinin kendim olacağını nereden bilebilirdim ki?..
Ben susunca Filiz'de üstelemedi. Normal bir tartışma yada yine eserekliliğimin tuttuğunu düşünmüş olacak ki, "Tamam gel hadi, barışınca unutursun!" diyerek beni odaya götürdü. Oradakilere de, "Önemli bir şey yok merak etmeyin." diyerek yüreklerine soğuk su serpiştirdi.
Ben ne yapsamda bu evden bir an önce çıksam diye düşünürken Filiz o görevi de yerine getirmişti.
"Hilde'nin yanına gidince düzelir." deyip Alp abiye göz kırpınca, bir derdimi daha hatırladım, ben bu hâlde oraya nasıl gidecektim...
Ben bunu düşünürken ağlamaya mola vermiş hangi derdime yanayım diye düşünmeye başlamıştım. Biraz daha oturduktan sonra Alp, Filiz'e "Kalkalım mı?" dedi. Filiz'in yanıma gelme sebebini öğrenme sırası gelmişti.
"Nurseli cüzdanımı evde bulamadım nerede biliyor musun?"
Cüzdan ne yaa, hangi ev diye biraz düşündükten sonra, "O gün Hilde'lere giderken telefonunla cüzdanını benim çantaya koymuştun yaa!" dedim kendi zor hatırladığımı ona hatırlatarak.
"Tabi yaa, hangi çantana?"
"Bilmiyorum buradaki de olabilir hatırlamıyorum!" deyince Nazlı hemen koşup çantamı getirdi. İçine bakınca cüzdanı göremedi. "Demek ki diğer çantasında ona bakarım. Tamam." diyerek çantayı tekrar uzattı, Hâle alıp masanın üzerine bırakırken aklım telefonuma gitti. Acaba Selim aramış mesaj atmış mıydı?
Filiz, "Yarın gelir misin yoksa eşyalarını toplayıp pazartesi seni buradan mı alalım?" deyince önümdeki sehpanın bacağına bakarak, "Ben kendim gelirim siz gidin!" diyerek Hilde'ye de eve de gidemeyeceğimi söyledim.
Filiz kızarak, "Nurseli lütfen, eminim uzatılacak bir şey yoktur abartma lütfen." deyince karnımı şişirip burnumdan gülerek karşılık verdim...
~~~~~~•~~~~~~•
Alp, Filiz'e uzatmamasını işaret ederek vedalaşıp dışarı çıktı.
Arabaya yürürken, "Ne olmuş?" diye sordu merakla.
Filiz, Selim'in de yalan söylediğini düşünerek, "Ne olacak, yine ayrılmışlar." deyince Alp şaşırmıştı.
Selim'in haberi olmadan nereden çıkmıştı bu ayrılık...
~~~~~~•~~~~~~•
Filiz'i eve bırakıp hemen Selim'i aradı, Selim yine moralsiz bir şekilde açarak, ne oldu Alp, haber var mı?" deyince Alp ne söyleyeceğini bilemedi ve "İyiler, eve varmış." diyerek ağzını aradı.
Selim yine habersiz gibi, "Annesi evde miymiş hastanede mi?" diye sordu.
Alp yine, "Evdeymiş" dedikten sonra, içinden "Ulan bunların hangisi yalancı" diye düşündü.
Selim biraz daha rahatlamış gibi telefonu kapatsa da Alp ne olduğunu anlamadığı için morali bozulmuştu...
~~~~~~•~~~~~~•
Selim, alt katta duş almış yukarı çıkarken kapıda Engin'le karşılaştı. Engin, başıyla selâm verip yüzüne bakamayınca içinden, "Sanki bizi tehdit eden kendisi." deyip dışından bilmiyor gibi,
"Ne o lan iki saat geçmeden kaynını mı özledin yoksa?" deyince Engin tebessüm ederek, "On yıldır anlatılandan daha çok güzellikler gördüğüm için, doyamıyorum abi!" dedi.
Selim anahtarıyla kapıyı açınca karşısında Selin'in annesi Melek hanımı gördü.
Melek hanımın yıllar sonra ilk defa kendisine sevgi ile baktığını görünce içinden, "Yıllar önce de böyle baksaydın, ben senin kızından başkasını severmiydim hiç?" diye düşünerek içeri girdi...
*(Şimdiii, burada çok önemli bir şeyi tekrar vurgulamak istiyorum. bu hikayenin adı maziden gelen sır, yani geçmişte yaşanan bir takım olayların dönüp dolaşıp başrol karakterlerimden ikisini etkilediğini görüyoruz.
Bu olayların başı otuz yıl önceye dayanıyor yani, babalarının o köye öğretmen olarak atanması ile.
67. bölümde Hakan yine beyinleri yakacak bir şekilde özet geçecek ama bu sır'dan ufak bir sır olacak. yani asıl konuyu, yine ileride ve sizin de sabırsızlıkla bekleyeceğiniz kişinin akıbetini öğrenerek anlayacağız.
Ben istiyorum ki, siz Selim'in nasıl karakterde biri olduğunu bilin, çünkü onun bu hali bile geçmişte yaptığı şeylerin yansıması.
Burada son olaraktan kaderde ne ise o olur diyorum. Yani hiç bir şey tesadüf olmuyor. kuzenim bana hayatını yazsan roman olur demişti. "Bu kadar da olmaz be" denecek şeyler ile karşılaşınca, "ya aslında paralel bir evrende yaşıyorsak ve bilmediğimiz şeyler yaşıyorsak," diye düşündüm.
mesela evlenen bir çift yıllar önce aynı yerde resim çekiniyorlar, altı yedi yaşındalar, birinin fotoğrafında diğeri de var.
mesela bugün karşılaşacağınız bir kişiyle ortak bir bağınız olup olmadığını bilebiliyor musunuz?
geçen sene telegramdan ders yaparken, farklı iki şehirde oturan arkadaşlarımın aynı ailede, birinin damat birinin gelin akrabası çıktı. Daha da açacak olursam. Abi ile kız kardeşin eşlerinin akrabaları ile arkadaş olmuşum.
Yok ebesi demiştim ve ben onların bunu öğrenmesinde aracıydım, ben olmasam yine öğrenemeyeceklerdi. 🤭🤭🤭
geçenlerde yine haberlere çıkmıştı, aynı ebenin doğum yaptırdığı gençler nişanlanıyor yüzükleri de ebeleri takıyor. İşte bu gerçekten yok ebesi...ydi. 🤭🤭🤭🤭
yani kısacası yanımızdan alelade geçip giden biri ile geçmiş yada gelecekte bir kere daha karşılaşma ihtimalimizin olduğunu biliyoruz muyuz, yada o kişiler başka bir tanıdığımızın bir şeyiyse... bunu bilebilir miyiz. 🤷🏻♀️🤷🏻♀️🤷🏻♀️
bu hikâyede aslında bunların paranormal olaylar olmadığını da göreceğiz. kendimiz olarak bakacağız ve "ya bana da böyle oluyorsa" diyeceğiz. Yaşadığımız olaylara tesadüf olarak değil kader olarak bakalım...
(sizinde böyle bir hikayeniz varsa benimle paylaşın, bende kaleme alıp hikayemin arasında yazayım 😉😉)