3. BÖLÜM

1420 Kelimeler
Keyifli okumalar NAZ ERDEM Sabaha doğru gözlerimi açarken yataktan kalktığım da derin bir nefes aldım. İçimde hem acı hem de boşluk vardı. Babamın yokluğuna nasıl dayanacağım. Ablam üzüntüden az kalsın bebeğini düşürüyordu. Eniştem haberi aldığı gibi ilk uçakla gelmişti. Yanımızda durmuş destek olmak için elinden geleni yapıyordu. Annemin bakışları bana döndü. "Naz göreve devam edecek misin?" Annemin sorduğu soruyla sessiz kalırken ona bakıp başımı salladım. Derin bir nefes aldığında onun da sesi çıkmadı. Belki de artık o da konuşacak güç bulamıyordu. Eniştem odadan çıkarken bize baktı. "Zeynep'i yanımda götüreceğim." Tek kelime etmedim. Annem de başını sallayıp onay vermişti. Sandalye de oturup ağladığında annem ona sarılmıştı. Derin bir nefes aldığında bakışları anneme dönmüştü. "Anne sende bizimle gel." "Evet anne ablamın yanında olursun." Bakışları bana korkuyla döndüğünde yanına gidip sarıldığım da gözleri dolarken gözlerindeki korkuyu hala görüyordum. "Kızım seni nasıl?" "Anne başımın çaresine bakarım." Babamın yokluğuna alışmak çok zordu. Odaya girdiğimde ablam gözlerini açmıştı. Elini korkuyla karnına koyarken gözyaşları akıyordu. "Bebeğim." Eniştem saçlarına öpücük kondurdu. Bakışları ona dönerken gözyaşlarını eliyle silmişti. Eniştem onun elini tutup sakinleştirdi. Ne güzel birbirini seviyorlardı. "Sakin ol canım bebeğimiz iyi." "Gerçekten mi? " Karnına bak hala şişkin. " Ablamın bakışları karnına kaydığında derin bir nefes almıştı. Telefonuma gelen mesaja bakarken Mehmet’in operasyona gittiğini öğrendim. İçimde başka bir sıkıntı basarken kendimi dışarı attım. Askerler her ihtimale karşı kapıda duruyordu. Ama biri özellikle bana bakıp telefonla konuşuyordu. En sonunda yanıma geldiğinde ona şaşkınca bakıyordum. "Naz Üsteğmenim." "Evet benim." Bakışları bana dönerken anlamazca baktım. Ne söyleyeceğini düşünüyordu. Bakışlarında hüzün kapladı. Kötü bir şey olduğunu anladım. Derin bir nefes alırken bana bakıyordu. "Mehmet komutanım timiyle tuzağa düştü." "Nasıl tuzağa düşmüşler?" "Komutanım acilen göreve çağırdılar." Araca atlarken anneme haber verdiğimde yine ağlamıştı. Onu sakinleşmesini söyledim. Hemen ilk uçakla Diyarbakır'a uçarken bir şey olmaması için dua ettim. Uzun uçuştan sonra uçak iniş yaparken askerler beni almak için gelmişler. Araca binerken askeri bölgeye gelmiştim. "Ana Jet Komutanlığı." Komutanım bana bilgileri verdiğinde hazırlanmak için askerin gösterdiği yere gittim. Elimi çabuk tutmak zorundayım. Heyecandan elim ayağım titriyordu. Hazırlanıp Jet alanına giderken devasa uçağa bakınca dilim tutuldu. Üstünde Şahin simgesi vardı. " Komutanım hazır." "Naz o dağları başlarına yık" "Emredersiniz komutanım." Jetin önüne koyulan merdivene çıkarak içine binerken kalbim heyecandan hızlandı. Besmele çekerek uçağı çalıştırıp piste çıkardım. "Rüzgar sakin kalkış serbest." Jetin kolunu iterken yavaşça havalanmaya başladı. Verilen koordinasyona giderken o dağları başlarına yıkmaya yemin etmiştim. Yaklaşınca ateş için emir bekledim. Kulağıma gelen sesle ateş ettim. Komutanın dediği gibi saklandıkları ne kadar yer varsa başlarına yıktım. "Kartal 9 görev tamam." "Kartal 9 yuvaya dönebilirsin." Hava üssüne dönerken gözlerim doldu. Babam yaşasaydı. Benimle gurur duyar mıydı? Keşke yanımda olsaydı. Kalbim sızım sızlarken derin bir nefes almıştım. Uçağı iniş yaptığım da komutanım bana gururlu bir bakış atmıştı. Aklım hala Mehmet’in timinden ve kendisinde kalmıştı. "Komutanım bir haber var mı?" "helikopterin yerini öğrendik tim yola çıktı." Başımı salladığımda gözleri bana dönmüştü. Babamın yakın arkadaşı olduğu için bana babacan şekilde yaklaştı. İçimde hala aynı korku vardı. "Komutanım bende gitmek isterim." "emin misin?" "Evet komutanım eminim." Başıyla onay verdiğinde Özel Kuvvetle birlikte hazırlık yaparken hepsi bana bakıyordu. Adının Tolga olduğunu öğrendiğim Astsubay bana bilgi veriyordu. Ne olursa olsun onları bulmak zorundaydık ölü veya diri hızlıca hazırlanıp helikopter alanına doğru koştum. Helikoptere bindiğimde pilot havalandırmaya başladı. "Komutanım jet hızıyla time geldiniz." "Tabii ki gelecek" "Komutanım Yüzbaşı ile aranızda ne var?" Buğra'nın sorduğu soruyla yüzüne şaşkınca bakıyordum. Tolga ters ters bakıyordu. Kendimi toparlarken onun sorduğu soruya cevap vermiştim. "Aramızda ne olabilir ki." "Siz üçünüz sesinizi kesiyor musunuz?" Tolga'nın sesiyle susmak zorunda kalmıştılar. Pilotun sesiyle halatla iniş yapmaya başladıktan sonra ilerde dumanlar yükselmişti. Sanırım helikopterin düştüğü yeri orası olmalıydı. Tolga'nın işaretiyle tekrar yürümeye başladık acele ediyorduk çünkü bizden önce birileri gelmiş olabilirdi. Helikopterin düştüğü alana geldiğimizde gözlerim doldu. Öyle bir şey düşmüştü ki paramparça olmuştu. Gözlerim yanan dosyalara kaydığında kimsenin eline geçmesin diye yakmıştılar. Üç yaralı dört yaralı vardı. Mehmet ortalarda yoktu. "Astsubayım yüzbaşı yok ama dosyalar yakılmış." Bakışları bana dönerken etrafa bakıyordu. Yere baktığımda oranın yumuşak olduğunu gördüm. Bu tuzaktı. Astsubayın kolundan tutup çektim. Önce tuttuğum koluna bakıp kaşlarını çattı. "Sakın basmayın." Adımlarını geri çekerken dikkatli şekilde bakıyordu. Sanırım o da tuzak olduğunu görmüştü. Derin bir nefes alırken geri çekilirken ona baktığımda gülümsedim. "Aklıma bir fikir geldi." "Senin zeki olduğunu biliyorum anlat." "Şimdi geri çekilelim bir kaç mayını patlatalım tuzağa düşerler." Dikkatle etrafa bakarken Gül'ü yanıma almıştım. Bir kaçını etkisiz hale getirdim. Ama bir diğerini de öyle bırakıp geriye doğru koşarak saklandıktan sonra derin bir nefes almıştım. " Şimdi ne yapacaksın? " Elimdeki taşı gösterdiğim bana anlamazca bakıyordu. Taşı mayının üstüne fırlattığım anda büyük bir patlama meydana geldi. Kulağımız sağır olurken hızlıca buraya koşarak geliyorlardı. Fazla kalabalık değildi. Bir adım daha attığında patlayıp parçalara bölünmüştü. Ortaya çıkarken silahımı çıkarıp ateş etmeye başladım. Biri yaralanmış yerde kıvranıyordu. Yaranın üstüne bastığımda bana bakıyordu. "Çek siktiğimin bacağını kahpe." Bana ettiği küfürle yüzüne tekme attım. Öfkeyle hareket etmeye çalışıyordu. Ama ben buna müsaade etmiyordum. Daha çok basarken hala küfür ediyordu. "Mehmet nerede? Bakışlarımda öfke ve kin vardı. Yaranın üstüne bastıkça bağırdığında belimdeki bıçağı diğer bacağına saplayıp çevirdim. O bağırdıkça her yerine kesikler atmıştım. " Son kez soruyorum yüzbaşı nerede? " " İt gibi geberecek. " Bıçağı aletin üzerinde gezdirdiğimde korkuyla bana bakıyordu. Tolga yanıma geldiğinde ona bir tekme attı. Elimdeki bıçağı alıp ne yapacağını merak ederken sinsice gülmeye başladım. "Astsubayım bence aletine ihtiyacı yok kes gitsin." "Çok haklısın ama zaten ölecek" "Ama ölmezse keselim ya." Tim şaşkınlık içinde kalmıştı. Ağızları açık kalırken Tolga yüzüme ciddi şekilde bakıyordu. Bıçağı elinden alıp bacak arasına köküne kadar saplarken öyle bir bağırmıştı ki dağ bayır yerinden oynadı. "Mehmet nerede?" "İlerde ki mağarada öldürecekler." Başımı salladığımda silahı alıp alnının ortasından vurmuştum. Timle beraber Mehmet’in tutulduğu yere giderken hepsi aynı anda bana bakmıştı. Hala şokun etkisinde kalmıştılar. "Biz Gül Teğmeni deli sanıyorduk siz ondan da delisiniz." "Selim dönüşte seni ceza bekliyor." Tam itiraz edecekken Tolga'nın sesiyle yerimizde durmak zorunda kalmıştık elindeki dürbünle bakarken derin bir nefes çekti. Bize baktığında konuşmaya başladı. "30 kişiden fazlalar. " Ne yapacağız?" "Geceyi beklemek zorundayız." "Astsubayım bence dalalım." Operasyon sessizce devam ediyordu. Tek bir hata tüm hayatımıza bedel olabilirdi. Hepimiz dağılırken Tolga'nın işaretiyle hızlıca içeri girdim. Elimdeki bıçakla hepsini sessiz sedasız öldürdüm. Dikkatli şekilde odaya girerken arkamda bir silah hissettim. "İndir elini." Bu bir kadın sesiydi. Bacağımla arkadan tekme atarken yere düşmüştü. Yüzüme yumruk attığında dengem şaştı. Kolundan tutup saçından çekerek duvara yapıştırdım. Ard ardına yumruğumu vurduğum da hala bana direnmeye çalıştı. "Oruspu." "Sana kimin oruspu olduğunu gösteririm şimdi fahişe." Saçından tutup yerden yere vurduğumda bağırmaya başladı. Yüzüne yumrukları atarken artık bayılma noktasına gelirken karşıda kolları bağlı Mehmet’in bakışları bana dönmüştü. Kendimi kaybetmişim onun bile farkında değildim. Mehmet’in kolunu çözerken inlemeye başladı. Çok eziyet etmişlerdi. "Yüzbaşım iyi misiniz?" Başını salladığında kolunun altına girdiğimde taşıyamadım. Bu adam neden bu kadar ağırdı ki Buğra yardıma gelirken bana bakıyordu. Mehmet sandığımdan daha ağır geliyordu. Mübarek sanki dersin bufalo gibiydi. "Yüzbaşım maşallah neyle beslendiniz bu ağırlık nedir?" Sorduğu soruyla kahkahayı atmıştım. İkisinin bakışları bana dönerken anlamazca bakıyordular. Tolga yanıma geldiğinde onlara bakmıştı. "Yüzbaşım maşallah beygir gibi." Mehmet’in bakışları ona dönerken kaşını kaldırdı. Tolga arkama geçerken ters ters bakmaya başladı. Anlaşılan tim onu delirtmek için herşeyi yapıyordu. "Sen bana beygir mi, diyorsun?" "Komutanım ben şey için." "Gel buraya göstereceğim sana şey için." Tolga hızlıca kaçarken Mehmet’in bakışları bu sefer de bana dönmüştü. Kaşını kaldırıp anlamaya çalışıyordu. Bana öyle bakma zalimin oğlu içim gidiyor. "Senin ne işin var burada?" "TSK askerim ya hani operasyon da olmam normal değil mi?" "Naz onu biliyorum da nasıl hanerin oldu?" "Yüzbaşım yaralısın farkında değilsin. Sağ salim çıkalım sonra anlatırım." Helikopterin sesi gelmeye başladı. Mehmet’in yüzü solmaya başlayınca endişeyle bakıyordum. Gördüğü işkenceler yüzünden bedeni yere yığıldığında şaşkınca bakıyordum. Ağzından beyaz köpükler gelmeye başlamıştı. Tim onu hemen helikoptere koyup bindiğinde bende bindim. Hastaneye yetişmesi lazımdı. Yüzü yavaştan morarmasıyla pilota bağırdım. "Sedat çabuk ol." "Emredersiniz komutanım." "Hastane bahçesine iniş yapın." Hastane bahçesinde iniş yaptığında korkuyla bakıyordum. Ya onu da babam gibi kaydedersem sedye geldiğinde hemen onu yatırıp hızlıca acile alınmıştı. Korku yüreğime bir defa girmişti. Gözyaşlarım akarken Tolga benim sakin olmamı söylemişti. " Babamı kaybettim onu da kaybedemem." "Merak etme iyi olacak." "Beyaz köpükler nedir?" "Vücudunda zehir enjekte etmişler." Derin bir nefes almaya çalıştığımda daha çok boğuluyordum. Doktorun çıkmasıyla ona bakarken yüzünden belliydi. İyi bir haber vermeyecekti. Tolga konuşmasını beklerken doktorun bakışları bize dönmüştü. "Çok sayıda yanıklar var. " " Durumu nasıl şimdi beyaz köpükler gelmişti." "Serumla temizlenir ama yanıklar için tedavi olması şart şimdilik uyuttuk." Derin bir nefes alırken odaya girdiğimde gözyaşlarım akıyordu. Çok garip hissediyorum neden ona bu kadar değer verdiğimi anlamıyorum. Onun için endişe ediyorum duygularım çok karışıktı. Umarım iyi olurdu. Bir acıya daha dayanacak gücüm yoktu... Bölüm sonu...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE