Arabayı karakolun önüne çektiğimizde, telaşla arabadan fırladım. Yiğit 'i arkamda bırakmıştım, ama şimdi bunu düşünecek halde değildim. Aklım babamdaydı. Haberi aldığımdan beri; buraya nasıl geldim, sormayın. Bir, ben bilirdim, bir de Allah! Yolda gidene kadar, iki de, bir Yiğit'e, panikle ''Yiğit, biraz daha hızlı?'' diye cevap vermiş, Yiğit'i de, panik ettirmiştim. O da, beni sakinleştirmek için ''Az kaldı, sen, sakin olur musun ?'' diye cevap verdi. Demesi kolaydı, öyle olmuyordu işte! İnsan başına gelmeden bilemezdi. Karakolda güvenlik alanından geçerken, Yiğit de, peşimden '' Rüya!'' diye seslenerek geldi. Çantamı alarak, apar topar merdivenlerden çıkmaya başladım. Elim ayağım buz kesmişti. İçimden sürekli '' Allah'ım ne olur, babama bir şey olmasın. '' Diye dua ettim. Yiğit

