4

1846 Kelimeler
"Okula girişinizden başlayalım. " Bıkkın bir nefes verip kafamı ellerimin arasına aldım. Aynı şeyleri anlatmaktan bıkmıştım ama onlar dinlemekten bıkmamıştı. "Bakın ne yapmaya çalıştığınızı anlamıyorum ama beş kez anlattım. " İstemsizce geriliyordum. Zor bir gece yaşamıştım, gözümün önüne gelen görüntüler beni delirmeye zorluyordu. "Sinirlenmeyin küçük hanım sadece sohbet ediyoruz." Muhtemelen amirleri olan adam samimiyetten çok uzak bir şekilde gülümseyerek konuştuğunda göz devirdim. Sabır denen şey kesinlikle artık bende kalmamıştı. "Sohbet etmiyoruz, beni sorguluyorsunuz. Bakın gördüğüm her şeyi anlattım." Cesedi biz bulduğumuz için bize soru sormaları gerektiğini söylemişlerdir ve bizi karakola getirmişlerdi. Taehyung'la ikimizi ayrı ayrı sorguluyorlardı. Anladığım kadarıyla çapraz sorgudaydık. Karakola gelirken bile aynı arabaya binmemize izin vermemişlerdi. Şakaklarımı ovuşturarak derin bir nefes aldım ve gözlerimi yumdum. Başımda tarif edemeyeceğim muazzam bir ağrı vardı ve bedenim birazdan olduğum yere yığılacak gibiydi. "Siz okula giriyorsunuz ve on dakika içinde biri ölüyor. Bu da yetmezmiş gibi kapıya asılıyor. Hiçbir şey duymamanız cidden mümkün mü?" Adam tam karşımdaki sandalyeye oturduğunda kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Yalan söylemiyordum ve gerçekten iyi bir polis ise bunu anlaması gerekiyordu. "Onu bizim öldürdüğümüzü mü iddia ediyorsunuz şu an?" Bir ceset görmüştüm, bir katil ile aynı ortamda bulunmuştum ve tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de katil olmakla mı suçlanıyordum? "Sence de hiçbir şey duymamanız tuhaf değil mi?" Onu onaylar şekilde kafamı sallayıp arkama yaslandım ve ellerimi göğsümde birleştirdim. "Bence de tuhaf. Belki de okulda öldürmedi, cesedi oraya sürükledi ve astı. Ayrıca eminim olay yeri inceleme işini yapmıştır ve buna dair deliller toplamıştır." Şu an saçma bir olayın içine düşmüştüm. Gerçek katili aramaz yerine burada beni sorgulamaları oldukça saçmaydı. "Cesedin kişisel eşyalarında eksikler var. Çantasını gördün mü?" Şok içinde hızla kafamı iki yana salladım. Memur çanta deyince aklıma bu sabah olan kavga gelmişti ve suratımı buruşturdum. Açık açık öldürmek istiyorum demiştim ama bu sadece boş bir tehditti. Bir kere ben kan görmeye bile dayanamazdım, birini öldürmek mümkün bile değildi. Gerçi kansız işlenebilecek cinayetler de vardı ama şu an bunun konumuz ile bir alakası yoktu. "Şu an ceset üzerinde inceleme yapılıyor ve cesedi bulan siz olduğunuz için bir süre burada kalmanız gerekiyor." Memur ayağa kalktığında kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım. "Pardon da biz deli miyiz? Önce öldürüp sonra kendimizi mi ihbar edeceğiz? Bırakın gidelim işte." Polis memuru hiç bir cevap vermeden odadan çıktığında kafamı umutsuzca masaya dayadım ve gözlerimi yumdum. Şu an uyumak istiyordum ve uyandığımda tüm bunların bir rüya olmasını umuyordum. Rüya değil pardon kabus. Hayatım kabus gibiydi ve her geçen gün üzerine bir şeyler ekleniyordu. Yaşadığım en kötü kabus bu olabilir diye düşünüyordum. Taehyung'un ne yaptığını oldukça merak ediyordum. Acaba o da benim gibi bir sorgu odasında mıydı yoksa ailesinden ötürü kendisine çay kahve ikramı mı yapılıyordu? Tek yaptığım aptallık o diski okulda unutmaktı ve şu an bir cinayet ile suçlanıyordum. Sorgu odasının kapısı açıldığında içeriye takım elbiseli genç  bir adam girdi. Yüzünde samimi bir tebessüm vardı ve ben şu an onun kim olduğunu sorguluyordum. "Min Hei." Kafamla onu onaylayarak devam etmesini bekledim. Tam karşıma geldiğinde uzattığı elini sıktım. "Kim Seok Jin. Kim Taehyung'un ve aynı zamanda senin avukatınım." Gözlerimi kocaman açarak kafamı hızla iki yana salladım. "Ben avukat falan istemedim." Bir avukata verecek param yoktu, hele Kim Taehyung'un avukata verecek param asla yoktu. Böbreklerimden birini satsam bile karşılayamayacağıma emindim. "Biliyorum, beni Taehyung gönderdi. Bir avukata ihtiyacın var Hei." Ay bir de Taehyung'un gönderdiği avukat ile asla olmazdı. Ona borçlu kalacağıma böbreğimi feda edebilirdim. Yani karşılaşsa. "Bakın ben bir avukat istemedim. Avukat tutacak gücüm yok ve suçsuzken kendimi aklamak için kimseye borçlanmak istemiyorum. Anlıyorsunuz değil mi?" Hızlıca konuştuğumda karşımdaki bedenin güldüğünü duydum ve kaşlarımı kaldırarak yüzünü inceledim. Elini masaya koyarak bana doğru uzattığında ne yaptığını anlamadığım için şaşkınca yüzüne ve eline baktım. Elini hafifçe kaldırdığında içinde bir not olduğunu gördüm ve dikkatli bir şekilde okumaya çalıştım. 'Buradan ancak beraber çıkabiliriz. O yüzden abimin avukatın olmasına izin ver. Söz veriyorum bir karşılığı olmayacak. Şu an ikimizin de birbirimize ihtiyacı var. Kim Taehyung.' Notu okuduktan sonra karşımdaki bedene tekrar baktım. Şu an karşımda olan avukat onun abisi miydi? Yakışıklılık sanırım onlarda genetikti. İkisinin de olağan üstü şekilde yakışıklı olmasının başka bir açıklaması olamazdı. Düşüncelerim yüzünden suratımı buruşturdum. Ne zamandan beri Kim aptal Taehyung'un yakışıklı olduğunu düşünüyordum ki? Ayrıca şu an bunları düşünmenin zamanı mıydı? Ben işte hep bu yüzden kaybediyordum, olmadık yerlerde olmadık şeyler düşünüyordum. Mesela geçen gün mikro iktisat iki dersinde balinaları düşünüyordum. Neden düşündüğüm ya da aklıma nereden geldiği hakkında bir fikrim yoktu. Üremelerinden tutun insanlara olan yakınlığına kadar düşünüyordum. Nasıl olurda denizde yaşayan bir canlı insan canlısı olabilirdi? Üstelik insanlar onların yaşam alanını mahvederken. Hele akvaryumda tutulan balinaların yaşam alanlarından soyutlandığı için kin dolu olmaları gerekiyordu. Sırf insanlar eğlensin diye doğal yaşam alanlarından koparılıyorlardı. Hayır yani bir insanı deniz altında yapılmış bir evde yaşamaya mahkum etseler hoşlarına gider miydi? "Ne düşünüyorsun?" Seok Jin, meraklı bir şekilde bana baktığında zoraki bir gülümseme sundum ve kafamı iki yana salladım. "Bilmek istemezsin." İstememesinden ziyade bilmesine gerek yoktu. Şu durumda balinaları düşündüğüm için aptal damgası yemek istemiyordum. "Aklına bir şey falan mı geldi? Bir detay falan. Bak her şeyin bize yardımı olur çekinme söyle." Dudaklarımı birbirine bastırarak derin bir nefes aldım ve bakışlarımı kaçırdım. "Sadece balinaları düşünüyordum." "Ne?" Seok Jin'in dudaklarından hayret nidası yükselirken bakışlarımı ona çevirdim ve mahçup bir ifadeyle omuz silktim. "Öyle birden aklıma geldi işte." Seok Jin, şaşkın bir şekilde kafasıyla beni onayladı. "Anlıyorum ." Anladığını sanmıyordum. Şu an bana sen aptal mısın dememek için kendini zor tutuyor olabilirdi. Hatta Taehyung olsa çoktan söylenmeye başlamıştı. "Balinalarla ilgili düşüncelerin sona erdiyse esas konumuza dönelim mi?" Kafamla onu onaylayıp arkama yaslandım. Muhtemelen bana sormak istediği şeyler vardı ve o yüzden buradaydı. "Taehyung'dan önce odadan çıkmışsın ve görünce ona seslenmişsin." Kafamla onu onaylayıp devam etmesini bekledim. "O arada gözüne takılan herhangi bir şey oldu mu?" Kafamı hızla iki yana salladım ve aklıma gelen şey ile kaşlarımı çattım. "Bak sadece bir dakika belki o kadar bile değil. Bir dakika içinde kimseyi öldürmüş olamam biliyorsun değil mi?" Hafifçe tebessüm ederek beni onayladı. İçim rahatlamıştı çünkü kardeşini aklamak için suçu bana yıkmak istemesi muhtemeldi. "Zaten bu senin yapabileceğin bir şey değil." Anlamadığımı belirten şekilde kaşlarımı çattım. Evet ben yapmamıştım ama beni tanımıyordu. Neden benim yapmadığımı düşünüyordu? Yani nasıl bu kadar emin oluyordu? "Neden böyle düşünüyorsun?" Gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Minsoo 52 kilo bir kız sen ise 49 kilo. Onu bir şekilde öldürsen bile o kapıya asla asamazsın. Yani bir halter değilsen?" Anladığımı belirten şekilde kafamı salladım. "O zaman katil erkek?" Seok Jin omuz silkerek arkasına yaslandı. "Bunu şimdilik bilemiyoruz. İki kişide olabilir. Şimdilik sizi buradan çıkarmamız lazım ama büyük bir sorunumuz var." Şaşırmış mıydım? Asla. Sorun demek ben demekti. Evrendeki tüm sorunlar üzerime üzerime gelmeyi kendilerine görev edinmişti. "Minsoo'yu tehdit etmişsin ve bu anı çekenler olmuş." Bıkkın bir nefes vererek kafamla onu onayladım. "Polislerin eline mi geçmiş?" Kafasını iki yana sallayarak beni red etti. "Henüz değil ama yakında geçer. Bana Taehyung söyledi. Seni görmüş." Şaşkınlıkla ona baktım. Taehyung'u kavga sırasında orada görmediğimi sanıyordum. Belki de sadece sinirden fark etmemiştim. "Bak bilirsin insan sinirliyken saçma şeyler söyleyebilir. Bunu söylemem onu öldüreceğim anlamına gelmiyor. Arkadaşlarıma da şakasına ölmek mi istiyorsun diyorum ama asla öldürmüyorum. Hayır bir kere beni kan tutuyor yani." Savunmama karşılık sadece gülümsedi ve kafasıyla beni onayladı. Bu durumda nasıl gülebiliyordu acaba ? "Hei?" Birden yüzü ciddi bir ifade aldığında sorunların henüz bitmediğini anladım ve beklemeye başladım. "Baban hırsızlıktan dolayı şu an içeride. Ondan öncede kasten adam yaralamadan girmiş. " Bıkkın bir nefes verip kafamla onu onayladım. Bunları bilmesine şaşırmıyordum. Kim Seok Jin dersine iyi çalışmış olmalıydı. "Babam birini yaraladı diye ben birini öldürecek miyim?" Kafasını hızla iki yana salladı. "Bak şu an beni yanlış anlıyorsun. Sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Senin burada durman kardeşimin de burada durması demek. Çünkü bu cinayeti bir kız tek başına işleyemez, polis bunu biliyor ve ikinizi suç ortağı olarak görüyor." Saçmaydı, oldukça saçma. Bizi suçlamaları için ellerinde hiç bir delil yoktu. "Sadece basit bir kavga için beni burada tutamazlar." Söylediğim şey ile yutkunup bakışlarını kaçırdı. Anladığım şey sorun sadece bu değildi. "Kamera kayıtları silinmiş." Bunu zaten tahmin ediyordum. Hiç bir aptal kameralarla dolu bir okulun koridoruna bir ceset asmazdı. "Taehyung da güvenlik odasının anahtarı vardı ve kayıtlar oradan silinmiş." Şimdi anlıyordum. Gerçekten cinayet işlemek için muhteşem bir ikiliydik. Ben Minsoo'yu öldürmek istiyordum Taehyung ise bana yardım edecek bir numaralı ortak konumundaydı. "Yine de saçma. Neden kendimizi ihbar edelim. Bak şu an gerçek katil dışarıda belki de okulda ama biz burada saçma bir sorguya tâbi tutuluyoruz." Masanın üzerindeki ellerim titremeye başladığında Seok Jin'in ellerini ellerimin üzerinde hissettim. Samimiyetine başka bir zaman şaşırmak istiyordum. "Sakin ol. İkinizi de buradan çıkaracağım. En azından suçunuz ispatlanana kadar şartlı tahliye isteyeceğim." Alaycı bir ifadeyle gülüp kafamı iki yana salladım. Biz suçlu değildik zaten ama bunu ispatlayamıyorduk. "Sizin suçlu olduğunuzu ispatlayamazlar çünkü öyle bir şey yok. Sadece zaman kazanacağız, anladın mı?" Kafamla onu onaylayıp kafamı masaya dayadım ve gözlerimi yumdum. Elleri hala ellerimin üzerindeyken destek olmak amacıyla hafifçe sıktı. "Aramamı istediğin biri var mı? Abin ya da annen?" Kafamı kaldırıp hızla iki yana salladım. Onların burada olması benim için daha kötüydü. Annemin suçu benim işlediğime inanacağına emindim. Neticede benden kurtulmak istiyordu. Abim buna inanmazdı ama kendisine faydası olmayan bir serseriydi. Şu an kim bilir hangi barda bir köşede içiyordu. Onların burada olmaması kesinlikle daha iyiydi. "Bu gece buradasınız. Tekrar tekrar sorgulanacaksın, söylediklerini aynen tekrarla başka bir şey ekleme. Savunmanı ben yapacağım. Yarın savcı karşısına çıkacaksınız ve şartlı tahliye isteyeceğim." Anladığımı belirten şekilde kafamı salladım. "Direkt tahliye isteyemiyor muyuz?" Seok Jin kafasını iki yana salladı. "Gerçek katili bulmadan ellerindeki iki şüpheliyi asla serbest bırakmazlar. Yani nasıl desem bu dosyayı kapatmaları için kendilerine katil bulmaları gerekiyor ve şu an ellerinde iki güzel aday var. Şartlı tahliye istersek gerçek katili bulmak için vaktimiz olacak." Tekrar ve tekrar kafamla onu onayladım. Tek istediğim buradan çıkmaktı ve ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Seok Jin ayağa kalktığında samimi bir şekilde gülümsedi. Taehyung'dan çok farklıydı. Bir kere samimi görünüyordu ve içten gülüyordu. Taehyung tam bir uyuzdu ve tek bakışta anlaşılıyordu. Seok Jin'den öyle bir enerji almamıştım. "Taehyung seni iyi tanıyor olmalı." Gülümseyerek söylediği şey karşısında kaşlarım çatıldı. Taehyung ve beni tanımak? Bir sene boyunca adımı bile hatırlamıyor sürekli başka isimlerle sesleniyordu. "Bunu nereden çıkardın bilmiyorum ama öyle bir şey olduğunu sanmıyorum. Biz yakın falan değiliz." Sürekli aynı ortamlarda bulunsak bile kulüp işleri dışında hiç bir iletişimimiz olmamıştı. Asla kulüp harici bir konu üzerinde tek kelime konuşmamıştık. Selamlaşma bile yoktu aramızda. "Beni istemeyeceğini söyleyerek o notu yazdı. Vereceğin tepkileri bile aynen anlattı. Ya seni iyi tanıyor ya da iyi bir gözlemci. Kardeşimi tanırım dikkatini çekmeyen bir şeyi asla izlemez." Seok Jin'in söylediği şey ile kahkaha atmaya başladım. Gerçekten komikti. "Kusura bakma ama tutamadım." Gülmemi bastırmaya çalışarak elimi ağzıma götürdüm. Seok Jin omuz silkerek odadan çıktığında gülmem nihayet durmuştu. Kim Taehyung ve beni izlemek? Tamamen saçmalıktı. Yani beni izlemesinin tek bir nedeni olabilirdi o da düşmanını daha iyi tanıma isteği. Beni daha iyi tanıyıp daha çok uyuz etmek istiyor olabilirdi. Derin bir nefes alıp arkama yaslandım. Biraz önce olayın stresinden dikkatimi verememiştim ama Kim Taehyung'un abisi tam bir Yunan tanrısı gibiydi. Heykellere taş çıkarabilir bir yakışıklıydı. Kim Taehyung'dan nefret ediyordum ama abisi dikkatimi çekmişti. Tamam olmadık zamanlarda olmadık şeyler düşünüyor olabilirdim ama adam düşünülmeyecek gibi değildi. Hatta düşmeyecek gibi. Vote 
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE