Sabah kahvaltısından önce yürüyüşe çıkan Batur yürek yangını ile ne yapacağını düşünüyordu. Onun olmalıydı Açelya. Başka çıkar yolu yoktu. Ya onundu ya onundu.
Kardeşleri doğruyu söylüyordu. Ne zamana kadar uzaktan izleyecekti. Ya başka bir adamın sevdası düşerse gönlüne kadınının o zaman ne bok yiyecekti. Düşüncesi bile ölüm sebebiydi.
Bir yandan Deniz vardı. Verdiği söz herşeyi boka sarıyordu. Deniz'e soyadını vermeliydi. Evinin gelini çocuklarının annesi olmalıydı. Gittiği davetlerde koluna Deniz'i takmalıydı. Sözü vardı ve sözünden dönmeyi gururuna yediremiyordu.
Koşmayı bıraktı Batur ve düşündü bunları Açelya ile de yapabilirdi. Ona imam nikahı kıyar ondan da çocukları olur onunla da istediğini yapabilirdi. Açelya bunu kabul etse dünyaları önüne sererdi.
Sonra kendi acınası haline güldü içten içe . Daha karşısına çıkamamıştı birde ikinci karısımı yapacaktı kızı. Üstelik Açelya eğitimciydi. Böyle birşeye evet demezdi. En azından kendi rızası ile demezdi.
Başına yine ağrılar saplandı Batur'un. Ama en çok kalbi ağrıdı. Sevdiği kadına ulaşmak neden bu kadar zordu? Yürek yangını neden ulaşılmazdı?
Batur eve geldiğinde kahvaltı çoktan hazırdı. Annesi her zamanki gibi mutfakta kalan eksikleri tamamlıyordu.
" Hadi oğlum banyonu yap kahvaltı edelim. " dedi koşudan dönen oğlunu gören Nazife.
" Tamam gönlümün sultanı on dakkaya gelirim. Sen şımarık oğullarını kaldır asıl. " dedi gülerek. Canıydı annesi Batur'un. Babası öldükten sonra çok çile çekmiş ömrünü çocuklarına harcamıştı. Sonsuz kredisi vardı annesinin gözünde. Allah biliyor annesi olmasa zor ayakta kalırlardı.
Masaya oturduklarında koyu bir sohbet başladı kardeşler arasında. Nazife hanım tebessüm içinde izledi evlatlarını. Keşke babalarıda başlarında olsaydı. Ama kader onları erken ayırdı. Bugüne de şükürdü. Çok şükürdü. Birde evlatlarının kendi yuvalarını kurduğunu görse daha ne isterdi ki Allah'tan.
" Oğlum Deniz ile düğünü haftaya yapalım. Çok uzadı bu nişanlılık artık. Laf söz eden çok. Yazık değil mi kıza?" haklıydı anası daha fazla uzatamazdı. El mecbur kabul edecekti. Ama yüreğinin ortasına bir ateş attılar. Yandı yandı ama kimseye birşey diyemedi. Bir erkek kardeşleri anladı onu. Ama ellerinden birşey gelmezdi.
" Haklısın anacım. Senin hazırlığın vardır. Haftaya yapalım düğünü ben konuşurum Selim abi ile sende Deniz'le ne gerekiyorsa halledersin. "
" Sonunda oğlum bugün gelin çarşısına çıkıp eksiklerini halledelim. Yarın kuyumcuya uğrarız. Sizde biran önce nikah tarihi alın. Salonu da ona göre ayarlayalım."
" Tamam anam sen nasıl istersen öyle olsun." iştahı kaçan Batur ayaklandı onunla beraber kardeşleri de ayaklandı. Kız kardeşleri yurtdışında olduğu için eksiklikleri hissediliyordu. Annesinin alnına naif bir öpücük kondurup ceketini giyip arabaya bindi.
Arabada kimseden çıt çıkmıyordu. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Hem konuşsalar ne diyeceklerdi ki. Abilerinin ruhu çekilmiş gibiydi. Yinede yüreği el vermeyen Barlas lafa girdi.
" Abi madem kara sevdaya tutuldun, sözünü de yiyemiyorsun o zaman Açelya yengeyle de evlen. Onu da getir eve. Selim abi birşeyde diyemez kendisinin 3 tane kapatması var nede olsa. " dedi.
Batur kardeşinin söylediği ile acı acı güldü. çünkü sabah düşündüğü ile kardeşinin şuan söylediklerinin aynı olmasıydı. Tek fark o aşık olduğu kadına ayrı ev açmayı düşünmüştü.
" Sence ben bunu düşünmedim mi zeka küpü kardeşim. Hadi Deniz kabul etti Açelya kabul eder mi ikinci kadın olmayı. Ben daha karşısına çıkamadım. Kızın benden haberi yokken nasıl diyeyim karıma kuma ol diye. " sövmemek için zor tutuyordu kendini.
" Abi kızı aşık etsen kendine. Sana aşık olursa bir umut kabul eder. Ama senin asıl korkman gereken abisi. Polis ya hani üstelik hiç açığı yok. Tertemiz adam babası gibi. O bırakmaz kardeşini sana sen asıl bunu düşün bence. " sanki bilmiyordu bunları Batur. Sevdasına kavuşsa ordu gelse alamazdı ondan. Ama nasıl olacaktı. Açelya'yı sevdiği kadar sevilmekte istiyordu. Kadın ona aşkla baksın istiyordu nefretle tiksintiyle değil.
**** ******* ******
Ertesi gün kuyumcudan sonra Deniz ile nikah işlemlerini halletiler. Cumartesi günü düğünlerinde kıyılacaktı nikahları. İşin en zor kısmı ise hala çok fazla iletişimleri olmamasıydı. Yanındaki kadın karısı olacaktı koynuna girecekti ama birbirleri hakkında bildikleri kısıtlıydı.
Bilmezdi Deniz ne renk sever, en çok hangi yemeği sever, sevdigi mevsim nedir. Ama yine de evleniyorlardı işte.
Arabayı bir restoranın önüne çekti Batur. Hem yemek yiyip hemde Deniz ile konuşmalıydı. Ona gerçekleri olduğu gibi anlatacaktı. Eğer kabul etmezse babası ile konuşacaktı. Siparişleri verdikten sonra hiç bir detayı atlamadan anlattı Batur. Şu son cümleler ile bitirdi konuşmasını.
" Benden sadakat bekleme. Aşkta bekleme. Şuan nasıl yaparım henüz bilmiyorum ama aşık oldugum kadını almanın bir yolunu bulacağım. Ve onunla aynı evde yaşama ihtimaliniz de var ona hakettiği değeri vermeliyim. Sanma ki seni ezdiririm. Sende hakettiğin saygıyı göreceksin. Ve evlat sahibi olacaksın. Durum bundan ibaret Deniz şimdi seni dinliyorum." dedi ve bekledi Batur.
Başta midesi bulandı Deniz'in. Zaten Batur'u hiç bir zaman bir kocası olabilecek kadar yakın görmemişti. Severdi sayardı. Düzgün bir adam bilirdi. Aşık olduğu bir kadın olmasına kızmadı ama teklif ettiği şey bir kadının kabullenebileceği bir durum değildi.
Oda aşık değildi Batur'a oda evlenmek istemiyordu. Gel gör ki babasına da gücü yetmiyordu. Zaten yıllarca bir evin içinde hapiste gibi büyümüştü. Birde üzerine babasının istediği adamla evlenmek zorundaydı. Karşı çıkamazdı. Kendi kararını verme iradesine sahip değildi.
" Ne söylememi bekliyorsun ki ne diyebilirim karşı çıkma gibi bir şansım var mı. Sen karşıma geçmiş evleneceğim adamı başka bir kadınla belki de kadınlarla paylaşmam gerektiğini söylüyorsun. Elimde olsa bunu kabul etmez parmağımda ki yüzüğünü çıkarırdım. "
" Haklısın inan karşında boynum bükük ama ben yıllardır vazgeçemedim aşkımdan. Şimdi de vazgeçemem. Uzun zamandır nişanlıyız ve seninle yemek yemekten öteye bile gidemedik. Seni bir kadın olarak göremiyorum ama kendimi buna zorluyorum."
Sustu Deniz. O kadın değil miydi yani. Çirkin bir kızmıydı. Sevilmeyi geçti de başka kadınlardan etkilendiği gibi etkilenmez miydi yani ondan. Bu adamla nasıl bir ömür geçirecekti ki? Aklına gelenle bir umut doğdu içine Deniz'in. Umrunda değildi aslında belki de bu durumu lehine çevirebilirdi. Babası yüzünden okuyamadığı okula bu sayede başlayabilirdi. Batur kız kardeşlerini okutuyordu eğer bu ayrıcalığı Denize'de sağlarsa bu durumu kabullenebilirdi.
" Madem ikinci bir kadının olacak benim de bir şartım olacak." ne isterse yapabilirdi Batur. Deniz'e karşı mahcuptu. Onun bir çok isteğini yerine getirebilirdi sınırlarını zorlamadığı sürece.
" İste ne istersen yaparım. "
" Üniversiteye gitmek istiyorum. Bu sene sınavlara girmiştim. Yakında sonuçlar açıklanacak."
Doğru ya Selim kadınların okumasına da çalışmasına da karşıydı. Bu yüzden Deniz liseyi bile açıktan bitirmişti.
" Tamam gidebilirsin. Ama evdeki görevlerini ihmal edemezsin. Ve korumalar da hep atrafında olacak."
" Tamam yeter ki üniversiteye gidebileyim. Ayrıca bitireceğim bölüme göre çalışmakta istiyorum."
" Hangi bölüm?"
" Mimarlık istiyorum."
" Sorun değil. Ama başkasının yanında çalışamazsın Deniz. Sana kendi şirketini açarız." başını aşağı yukarı salladı Deniz birdaha da konuşmadı.
Yemekler yendikten sonra çıktılar restorandan. Batur'un üzerinden bir yük kalkmış gibi rahatlamıştı. Deniz okumayı istemişti bu isteğini rahatlıkla yerine getirebilirdi Batur. Çalışmak istemesi de sorun değildi. Doğacak çocuklarını ihmal etmediği sürece çalışabilirdi. Araba da Deniz'i evine bırakmak için giderlerken ikisi de suskundu. Fakat Deniz'in endişelendiği bir konu vardı ki uykularını kaçırıyordu. Bakireydi Deniz. Daha önce erkek arkadaşıda olmamıştı. Düğüne az kalmıştı fakat o Batur ile bir birliktelik için hazır değildi. Hem daha önce hiç yakınlaşmaları dahi olmamıştı. Bu konu ile alakalı konuşmak istiyordu yakında kocası olacak adamla. Konuşmalı ve hazır olmadığını dile getirmeliydi. Fakat bir yandan da çekiniyordu. Tüm cesaretini toplayarak lafa girişti Deniz.
" Batur ben senden birşey rica edicem." nişanlısının çekingen sesi kulaklarına ulaşınca merakla başını çevirdi Batur. Daha ne isteyecekti acaba. İnşallah ayrı bir ev falan istemezdi. Zira kardeşleri dahi evlenince aynı evde beraber kalacaklardı. Aileyi evlilik bahanesi ile bölmeye hiç niyetli değildi. " söyle dinliyorum."
" Biliyorsun bir anda evlenelim dedin ben düğünü daha da ertelersin sanıyordum. Yani bu fikre kendimi alıştırma fırsatım olmadı pek. O yüzden evlensekte bana biraz zaman vermeni rica ediyorum senden. En azaından ben biraz kendimi toparlayıp sana alışana kadar. " en çok kibar oluşunu seviyordu Deniz'in. Konuşurken kızdığında bile çok sakin konuşurdu. Kimseyi kırmak istemeyen güzel bir kalbe sahipti.
Hak veriyordu bir yandan endişesinde. Her ne kadar karı koca olacaklarsada Deniz' de kendi gibi istemiyordu bu evliliği. Kendi için biraz daha kolaydı onu bir kadın olarak görüp tenine sokulmak. Ama karşısında ki ürkek kadın için zor olacaktı. Ayrıca daha önce hiç dokunmamıştı nişanlısına. Öncelikle ufak ufak yakınlaşmalar ile kendine alıştırması gerekti. Zamanla oda teslim olacaktı kocasına.
" Merak etme sen istemeden birşey yapmam. Ama hiç dokunmayacağım diyemem. Herkes bizden çocuk isteyecek Deniz. Özellikle de baban bunu sende biliyorsun. O yüzden bana alışman lazım."
" Biliyorum. Teşekkür ederim." daha fazla konuyu uzatmamak için söylediklerine yorum yapmamıştı. Önemli olan kabul etmiş olmasıydı. Ona az çok dokunması öpüp koklamasına birşey diyemizdi. Eninde sonunda istemese de bu adamın koynuna girecekti. Bu işi kendine eziyete dönüştürmek yerine kabullenmeliydi.
Deniz'i evine bırakan Batur eve geçmiş duşunu alarak yatağına uzanmıştı. Çok değil on gün sonra evleniyordu. Deniz artık karısı olacaktı. Ahlakını ve kişiliğini beğeniyordu. Güzel kızdı da uzun boyluydu. En az 1,70 boyu vardı. Esmer teni ve yeşile çalan gözleri ile dikkatleri üzerine çekerdi. Onu artık karısı gibi benimsemeli ve alıcı gözle bakmaya başlamalıydı. Bir yandan da aklında Açelya vardı. Onu nasıl yanına alacağı hala bir muammaydı. İki arada bir dere de kalmıştı.
Ertesi gün gelen telefon ile iş yerine erken gelmişti Batur. Cemşit acil gelmesi gerektiğini konunun özel olduğunu söylemişti. Merakla ofise giren Batur'un gözleri Cemşit'in gözlerini buldu. Cemşit endişeli gözler ile bakıyordu Batur'a. Duyacaklarından sonra kıyamet kopacağını kendisi de çok iyi biliyordu. Bu yüzden Barlas'ı da arayıp çağırmıştı. Hiç uzatmadan sormasını beklemeden bir ya Allah diyip söyleyiverdi
" Açelya evleniyormuş."