Cihangir’le konuştuğumda hem iyi hem kötü hissettim. Sesini duymak, beni ve Aynur’u almaya geldiğini öğrenmek kalbime ferahlık verirken, buradaki pisliklerin kocama ve diğerlerine pusu kurduğunu bilmek mideme yumruk yemişim gibi hissetmeme, kalbimin sıkışmasına sebep oldu. Aynur’un son bir buçuk saattir şiddetli bel ağrısı ve kasılmaları vardı. Gebeliği yedinci ayına varmıştı nerdeyse ve yaşadığı yoğun stres yüzünden fetüs da bu durumdan etkileniyordu muhtemelen. Ama ona söylemesem de ben asıl erken doğumun başlamasından korkuyordum. Burada, bu kötü şartlarda öyle bir şey olursa bebeği de Aynur’u da kaybetme ihtimalini düşünmek bile istemiyordum. Oldukça eski ve terk edilmiş bir taş evdeydik. Buraya önceden getirildiği belli olan birkaç şilte, battaniye ve yiyeceklerden başka pek bir eşy

