"Sansar'dan Kurt'a sesim geliyor mu komutanım"
"Komutanım çok kalabalıklar. Duyuyor musunuz komutanım"
"Komuta..."
"Sansaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaar"
Patlayan bombayla kan ter içinde uyandı Sarp yine uykusundan, yıllardır bitmeyen kabuslar birkaç saatlik uykuların kabusu olan o anlar.. Her sefer aynı etkiyi bırakır mı insanda bırakır, çelik gibi bir asker demir gibi bir iradeniz olsa da bırakır. Çünkü ne kadar soğukkanlı olursanız olun. Yüreğinizi titreten şeyler vardır, sevdiklerinizi kaybetmek gibi onların bir mezarının dahi olmayışı gibi...
Bundan tam 4 yıl öncesi değil miydi Sarp'a emanet bırakılan bu kabusların ilki... 2021 Temmuz.. Sarp temmuz ayını sevmez ayın 11 ni hiç sevmez.. Sarp günlerden pazarı da hiç sevmez... Yarası vardır çünkü büyüktür acısı... Dönülmezlere ağıt o gün yakılmıştır, kıyametin habercisi güneş batıdan o gün doğmuştur!
"Bana bakın ben dönene kadar akıllı akıllı oturun, kimseye bulaşmayın."
Komutanlarının söylediğine gür bir kahkaha attı tim.
"Komutanım bilmiyorum söylemek ne kadar doğru şayet bilmiyorsanız büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz ama dağın eteğinde bir karakoldayız biz"
Yaşar'ın söylediği şeye göz devirdi Sarp, bunlara eğlence olsun zaten dakikasında kaynatıyorlardı ortamı.
"İyi oldu söylediğin tilki, ben de tatil beldesindeyiz sanmıştım güneşlenmeye gidiyordum."
"Ah be komutanım bir anda söylememeliydim."
Yaşar'ın dediğiyle hepsi birden gülmeye başladı..
"Bırakın boş muhabbeti, acil bir durumda destek isteyin. Mümkün olduğunca karakol çevresine çıkmayın."
"Tamam komutanım gece de sütümüzü içer yatarız."
"Siktir git lan, sen altını da bezle. Yatağa işiyormuşsun hakkında şikayet var."
Osman abartılı bir hiii dedi elini de ağzına kapatarak.
"Vallah billah yalandır, aha da şu Mahmut asker kişisinin ölüsünü öpeyim ki iftira."
Diğerleri yine kahkaha atarken Mahmut bir tekme savurdu ama çevik bir hareketle kurtuldu Osman.
"Tamam lan bırakın goygoyu sadece muhtar önemli demiş köye inip ortama bakacağım, zaten jandarma da destek verecek. Yarın operasyona çıkıyoruz. İyi dinlenin."
"Komutanım sizi böyle yalnız yollamak da hiç içime sinmiyor hiç değilse bizden birini al"
"Takılma sen, çakalların hükmü kurt görünene kadardır."
"Auuuuuuuuu"
Tim hep birden uluyunca Sarp'ta gülmeye başladı. Lakabı kurttu ve timlerinin adı da kurt olmuştu hal böyle olunca auuuulamakta onların simgesi haline gelmişti elbette. Düşmanlar için hatrı sayılır bir korku salıyordu..
"Başçavuşum yetki sende, herhangi bir durumda direkt ulaşıyorsunuz bana"
"Merak etmeyin komutanım sağ salim gidin dönün inşallah"
"İnşaallah aslanlar Allah'a emanetsiniz."
Sansar lakaplı başçavuş yani kimlik adıyla İlyas yaşça hepsinden büyük ve daha ağırdı ve verdiği doğru kararlar kurduğu stratejilerle üsteğmen Sarp'ın da saygısını kazanan bir adamdı. Acil koduyla yakınlarındaki bir köy muhtarı köye çağırmıştı ve zaman kaybetmemek için sabah erkenden çıktı Sarp, köyde jandarma da kendisine eşlik edecekti ama bu işte bir gariplik vardı.
Köy boş gibiydi fazla sakindi yaz olmasına rağmen sokakta çocuk bile yoktu. Silahını kavradı 2 jandarma erini dikkatli olmaları konusunda uyardı ve muhtarın evine ulaştı ama tam da düşündüğü gibi muhtar da yoktu evde ve kapıda bir not..
"Sürüyü kurtsuz bırakmışsın asker, sonra ben bilmiyordum deme"
O an anladı Sarp muhtar askeri satmıştı ve hemen ekibiyle iletişim kurmaya çalıştı. Bir üç beş deneme derken her cevap alamadığında biraz daha panikledi biraz daha koştu ama herşeyi düşünen bunu unutur muydu? Gidebileceği tüm yollar kapatılmış adeta köye hapsedilmişti ve kasıtlı olarak öldürmüyorlardı sanki... Deli gibi bağırıp ordan oraya koşturmaya başladı Sarp ama nafile, bir dron vasıtasıyla yeni bir not düştü önüne.
"Korkma canlarını çok yakmadım.. Sana dedim en büyük acıyı yaşatacağım evladımı aldın ama seni öldürmem en değer verdiklerini öldürürüm dedim. Sözümü tuttum asker. Şimdi sen ağla!"
Okuduğu notla bir an sendeledi bu herif geçen sene kuyruğuna bastığı Kirpi lakaplı teröristti ve çatışmada oğlu ölmüştü o zaman kendisine acıların en büyüklerini sana yaşatacağım diye not bıraktı. Şimdi bu olan aklını kaybettirecek gibi hissettiriyordu..
Saatler geceye yaklaşana kadar bir dakika durmadı Sarp, dağı taşı deldi de yine de çıkamadı o köyden sonra her ne olduysa önündeki engeller bir bir kaldırıldı takati kalmamıştı ama koşmaya başladı bir an önce timine ulaşmalı sağ olduklarından emin olmalıydı. Bu arada da telsizle sürekli iletişim kurmaya çalışıyordu ki nihayet sonuncu denemede bir ses geldi..
"Sansardan kurta sesim geliyor mu komutanım"
"Sansar geliyorum aslanım dayanın geliyorum."
"Komutanım çok kalabalıklar duyuyor musunuz komutanım"
"Sansar duyuyorum aslanım geliyor mu sesim. Sansar bak direnebildiginiz kadar direnin ben yoldayım, oyuna getirdiler beni"
Ses yok
"Sansar hatta kal, sansar"
"Komuta..."
"Sansaaaaaaaaaaaar"
O gün Sarp'ın kıyameti koptu işte. Orda bir bomba patladı Sarp'ın hayatı yıkıldı da Sarp altında kaldı. Timin kaldığı sınır karakoluna ulaştığında nerdeyse gece yarısıydı bu saatte buralardan geçmek yürek isterdi ne Ayetel Kürsi kalırdı okunmadık ne Fatiha ne İhlas. Gözü hiçbir şey görmedi Sarp'ın. Tek derdi vardı şimdi askerlerine ulaşmak.
Ulaştı da...
Gel gelelim küçük sınır karakoluna vardığında gördüğü şeyle kanı çekildi adeta. 6 tane birbirinden pırlanta askeri ki bir gün bile gözünü budaktan esirgememisti yiğitleri, tek parça bile değillerdi.. Çirkin, Pislik hain bir bomba parça parça etmişti bedenlerini... Zaten ortada bir yapıda kalmamıştı..
Kirpi yapmıştı yapacağını Sarp'ı en çok yaralayacak şeyi yapmıştı işte..
O şehitlerin arasında oturdu genç üsteğmen sabaha kadar, muhtemelen hain bir pusuydu yoksa askerleri öyle kolay yem olacak adamlar değildi.. Kurt timi bir kanı bozuğun elinde dağılmıştı öyle mi...
Sabahın ilk ışıklarıyla yardım kuvvetler ulaşabildi karakola ama her gelenin gördüğü manzara karşısında yaşadığı şok durumun ciddiyetini anlatıyordu zaten..
"Sarp duy beni, Sarp!"
Bu sesi biliyordu Sarp devresi Ertan'a aitti. Tanıdık bir sesti bu.. Usulca kaldırdı kafasını.
"Hadi kardeşim gitmeniz lazım."
"Askerlerim öldü Ertan.. Şerefli bir komutan askeri öldüğü halde yaşar mı?"
Derince soludu Ertan üsteğmen ta askerî okuldan arkadaşlardı ve Sarp tanıdığı bildiği en gözü kara askerlerden biriydi..
"Yaşamalı Sarp, yaşamak zorunda. Türk askeriyiz biz. Bitti dedikleri yerden ordu ordu çıkarız karşılarına. Topla kendini."
Birşey diyemedi Sarp, bu ne biçim bir acıydı bu nasıl bir çaresizlik.. Tarifi yok, tanımı yok.. İlacı hiç yok...
Fırladı bir anda yerinden Sarp devrem dediği kardeşim dediği adamın yakasına yapıştı. Bağırmadı ama öfkesi çığ olup düştü herkesin üstüne.
"Askerlerim öldü lan benim. Ben hangi yüzle yaşayacağım. Biri daha yeni evli öbürü daha yeni baba oldu evladını bir kez bile göremedi. Ertan, lan askerlerimi parça parça etmişler!"
Kırılma noktası oldu gözlerinden yaşlar izinsiz aktı Sarp'ın. Askerler de ağlardı be.. Ertan üsteğmen elbette farkındaydı kardeşim dediği adamın omuzlarındaki yükün ama seve seve kabul ettikleri bu meslek en başında bunu vadediyordu zaten..
"Sevin kardeşim sevin.. Şehit oldu onlar.. Biz bu yola bir gün şehit olacağız umuduyla çıkmadık mı.. Binlerce Mehmetçik var. Başımız sağ olsun."
Kederle baktı Sarp devresine, silkelendi ağlamak da onun gibi basiretsiz pislik bir adama yakışırdı zaten madem ölmemişti o hâlde alınacak bir intikam vardı...
Bundan sonra Sarp Sancaktar adını duymayan ne bir karınca kalacaktı ne bir ağaç dalı. Kimse benim haberim yoktu demesindi.. Ne diyordu şarkıda.
Bu şehirde olmaz dağlara gitmeli yalnız Kurt yenilmemeli.. Madem kurdu yalnız bıraktılar o da kendine dağları mesken eder yenilmemek nasıl olur gösterirdi..
Sildi gözyaşlarını, gözlerini sıkıca kapatıp açtı, arkasını döndü enkaza dönen binaya ve ona kardeş olmuş insanların kanlarına baktı bir selam verdi can bildiklerine usulca döndü tekrar devresine, en kararlı hâliyle baktı arkadaşına.. Bir cümle yetti derdini anlatmaya...
"Vatan sağ olsun!"