1. Bölüm: Kucağında Zıplayacağım

1281 Kelimeler
Dudaklarımı birbirine bastırmışken onun bu akşam için seçtiği barda bir köşeye, birkaç arkadaşımla kurulmuş gözlerimi de sadece ona dikmiştim. Elimde belirli zamanlarla dudaklarıma götürüp içime akıttığım alkollü bir kokteyl vardı. Yanında getirdiği kadınla dans ederken öylece duruyor olmak ve onu sadece uzaktan izlemek canımı çok sıkıyordu artık. “Kalkıp biraz dans edeceğim.” Sarah’a bakıp konuştuğumda beni başıyla onayladı. Yanında kim olduğunu bilmediğim bir çocukla flörtleşirken dediklerimi çok umursuyor gibi gözükmüyordu. Hızlı bir şekilde yerimden kalktığım gibi soluğu onların yanında bulmuştum. Elimde Kokteylim varken bedenimi sallıyor, gözlerimle onu takip ediyordum. Çok değil, sadece birkaç dakika sonra yanıma yaklaşan bir bedenle odağım dağılmıştı. “Merhaba, harika gözüküyorsun.” Dudaklarında samimi bir gülüş varken bakışları direkt olarak suratımdaydı. İyi durduğumun farkındaydım, güzeldim ve bunu biliyordum. Dudaklarımda kendinden emin bir gülümseme meydana gelirken kokteylimi dikledim sonrasındaysa tekrardan bakışlarımı suratına çevirdim. “Merhaba, sen de hiç fena durmuyorsun.” Sözlerimden, aynı zamanda da bakışlarımdan cesaret almış olacak ki elimdeki boş bardağı alarak yanımızdaki masaya bıraktı. Sol kolu belimi kavrayıp beni kendisine doğru çekti ve bedenlerimizi hareket ettirmeye başladı. Bir elim kaslı kolunun üzerindeyken diğerini omzuna bırakmıştım, ona tamamen ayak uyduruyordum. Bedenlerimiz birbirine değiyordu, bazen sırtımı ona dönüp kalçalarımı kasıkları üzerinde haraket ettiriyor bazen de dizleriminin üzerinde çöküp kalkıyordum. Bedenim dans etmek için yaratılmış gibi kıvrımlı ve esnekti. Hareketlerim onu erekte hale getirmiş gibi duruyorken üzerimde hissettiğim ağırlık sebebiyle ana odaklanmıyordum. Anlık duraksadım, bakışlarım etrafımı kolaçan ederken onun bal rengi gözleriyle karşılaştım. Bar taburesine oturmuştu, yanındaki kadın ona sokulmuş boynuna birkaç öpücük kondururken odağında yalnızca ben vardım. Yüzü ayırt edebildiğim kadarıyla kasılmıştı. Gözlerindeki siniri görebiliyordum ya da alkolü çok fazla kaçırmıştım, neden bilmiyorum ama hayal görmediğimi hissediyordum. Gözlerini gözlerimden çekmezken arkamdaki adam boynuma nefesini bıraktı, dilinin ıslak ucu boynumda ıslak bir iz bırakırken onun daha fazla çatılan kaşlarına tanık olmuştum. Karşımdaki adama o kadar odaklanmıştım ki normalde beni tahrik edecek bu teması bile görmezden geliyordu vücudum. Arkamdaki adam boynumun bir parçasını dudakları arasına aldı, hafifçe emdi. Gözlerim hafifçe kapanırken başımı onun omzuna doğru yaslamıştım ama alttan hâlâ karşımda kasıklarımı asıl sızlatan adama bakıyordum. Hışımla olduğu yerden kalktı, yanındaki kadının koluna hafifçe dokundu ve başıyla lavaboların olduğu tarafı işaret etti. Kadının dudakları yukarıya doğru kıvrıldığında çok beklemeden olduğumuz alanı terk etmişlerdi. Birkaç dakika gidişlerini izlerken orada neler olduğunu bildiğim halde devam etmek istedim. Orada olmalıydım. Arkamdaki adamdan ayrılıp ilerlemeye başlayacakken beni kolumdan sakince tuttu ve kendine çevirdi. “Hey, bir sorun mu var?” Olumsuz anlamda başımı salladım, aceleci bir tavırla kolumu ellerinden kurtararak konuşmaya başladım. “Hayır, sadece lavaboya gideceğim.” Başka bir şey demesine izin vermeden yanından ayrılıp lavaboların önüne geldiğimde içimden kadınlar tuvaletinle olmaları için dua ediyordum. Çok fazla ses çıkarmadan tuvalete girdim, kulaklarım bir tilki edasıyla sese odaklanırken erkeksi iniltisini işittim. Buradaydı. Hangi tuvalet kabininde olduklarını kestirdiğim vakit kendimi yanlarındaki kabine attım. “Ah, sikeyim. Sikimin hepsini al şu ağzına!” Aslında fısıldıyordu ama o kadar bariton bir ses tonu vardı ki insanın içini ürpertiyordu. Yan tuvaletimde, bir kadının ağzını doldururken çıkardığı sesleri duymaksa beni hem çok sinirlendirmiş hem de fazlasıyla tahrik etmişti. Girdiğim tuvaletin klozet kapağını indirdim ve üzeri görünmeyene kadar peçete dizdim. Peçeteleri dizdikten hemen sonra da üzerine oturarak eteğimi yukarıya doğru sıyırıp elimi iç çamaşırımın içerisine attım. Islanmıştım. “Evet, devam et. Sikimin üzerinde o ıslak dilini gezdir. Birazdan sikimi içine aldığında tekrar ıslatmak için zamanın olmayacak.” Sikeyim, onu bu tuvalette becerecekti. Elimi klitorisimin üzerine yerleştirip hafifçe okşamaya başladım. Bir yandan onları dinliyor, bir yandan da içine gireceği kişinin kendim olduğunu hayal ederek kendimi okşuyordum. Kadının ağzına aldığını fark ettiren o boğulma sesleri arttığında hafifçe okşadığım kadınlığımın üzerindeki baskıyı arttırmıştım. Vücudum sıcaklamaya başladığında bu durumdan utanmam gerektiğini düşündüm ama bir parça bile utanma kırıntısı hissetmiyordu. “Ah, şu deliğine bak. Onu sikeceğim.” Sesi kulaklarıma dolduğunda dudağımı ısırmadan edemedim. Ardından kulaklarıma gelen ses, kadının tutamadığı yüksek inlemesiydi. “Tanrım, Alanzo! Devam et.” Sonrasında gelen seslerse Alanzo’nun o kadının içini dolduruşuydu, sağ elimle kadınlığımı okşarken sağ orta ve işaret parmağımı deliğimden içeriye ittirdim. Parmaklarım onun aletini hayal ederek içimi doldururken şu an beni orada becermesini ne kadar istediğimi de hatırlatıyordu bana. Kendimi okşayan ve içime girip çıkan elim aynı tempodaydı. “Alanzo, daha sert sik beni! Bu senin son gücün mü?” Kadının arsız kelimelerinden hemen sonra gelen şaplak sesini bastıran tek şey Alanzo’nun kadının kalçalarına daha hızlı çarpan hayalarırdı. Tenlerinin her birbirine çarptığında çıkardıkları o sesler benim de sona gelmemi sağlıyordu. İkisi de bir barda sikiştiklerini hiç umursamadan yüksek sesle inlerken benim miyavlamayı andıran cılız iniltilerimi duyamayacak kadar kendilerinden geçmişlerdi. İçime sokup çıkarttığım parmaklarım hızlanırken sona geldiğimin bilincinde olarak daha da hızlandım, o an Alanzo’nun sesi tekrar kulaklarıma doldu. “Sikeyim, evet Scarlett. Oh.” Kulaklarım o kadar onun sesinden kendimi duymak istiyor olmalı ki boşalırken benim adımı haykırdığını düşündüm. Kasıklarım onun sesiyle o istediğim patlamayı yaşadığındaysa tamamen boşalana kadar parmaklarımı içimde tutmuş, tüm kasılmalarımı kendime hissettirmiştim. Yan tarafta Alanzo’nun aletini sıvazlama sesini işitiyordum. O tam olarak işini bitirmeden buradan çıkmalıydım. Hızlıca klozeti kaldırdım ve kadınlığımı yıkadım. Peçeteyle kendimi kurularken sesi, aynı zamanda da kadının ağzını tekrar doldurduğunu düşündürten o boğuk boğulma seslerini kulaklarıma doldu. “Evet, tüm menilerimi em. Sikimi temizle.” Kadının ağzına boşalmaya başladığını hissettiren iniltilerini duyduğum gibi tuvaletten kendimi attım, ellerimi yıkadım. Orada sikilen ben değildim ama yine de dağılmış gözüküyordum. Hızlıca yüzümü toparladıktan sonra onlara yakalanmadan lavaboyu terk ettim ve dans pistine geri döndüm. O yakışıklı adam hala bıraktığım yerdeydi. “Fazla uzun sürdü.” Yandan bir gülümsemeyle söylediklerine ben de gülümserken ellerimi masummuşum gibi havaya kaldırdım. Dudaklarımı hafifçe büzdüğümde konuşmaya da başlamıştım. “Sanırım yedikten sonra çok fazla içtim, midemle uğraştım.” Başıyla beni onayladı ve tekrar kollarının arasına çekti bedenimi. “İstersen buradan bana geçebiliriz, önce mideni daha sonra da bedenini iyi edebilirim.” Kulağıma doğru tek tek söylediği her bir kelime içimi ürpertti. Normalde bu teklifini geri çevirmezdim fakat yeni boşalmıştım ve şu an için arzuladığım tek adam Alanzo’dan başkası değildi. “Belki bir dahaki karşılaşmamızda, şimdi gitmeliyim.” Kollarının arasından çıktığım gibi ondan uzaklaşmaya başladığımda içeriye doğru dönen ve gözleri direkt beni bulan adamı fark ettim. Bakışları üzerimde devleşiyordu. “Hey, adını söylemedin! Ben Ricardo!” Dudaklarımda bir gülümseme oluşurken bakışlarımı ona çevirerek uzaktan bağırdım. “Ben de Scarlett, Ricardo. Umarım görüşürüz!” Arkamı döndüğüm gibi Sarah’ın yanına gittim. Bıraktığım yerde, o çocuklaydı hâlâ. “Ben eve geçiyorum, seni bırakmamı ister misin?” Başını hayır dercesine sağladı. “Buradayım biraz daha, dikkat et.” Omuzlarımı silkip ceketimi ve çantamı alarak bardan dışarı çıktım. Arabam buradaydı ama kaza yapmaktan korktuğum için taksi seçeneği daha mantıklı gelmişti. Hemen kapının yanındaki valeye yaklaştım ve bana bir taksi çağırmasını rica ettim. Hemen ardından çantamdan bir dal sigara alarak yakıp dudaklarıma götürdüm. Sigaramı içip taksimi beklerken aklımda dolaşan şey, Alanzo’nun adımı inleyişinin hayal olup olmadığıydı. Sigaramın sonuna gelmişken yanımdaki çöp kutusunun üzerindeki tabak kısmına sigaramı bastırdım ve çöpünü poşetin içine fırlattım. Çantamdan çıkardığım ıslak mendille ellerimi silerken hemen arkamdan gelen bariton sesle irkildim. “Yarın dersiniz yok mu Bayan Branell?” Alanzo arkamdaydı, başı hemen yanımda anlamlandıramadığım bakışlarıyla öylece duruyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak öylecene ona baktım. Çok lezzetli, aynı zamanda da nefes kesici gözüküyordu. Dalgalı saçları muhtemelen az önceki hızlı seksinden kaynaklı dağılmıştı. “Şimdi eve geçiyorum, Bay Behemoth. Derse geç kalmayacağım, merak etmeyin.” Bana başka bir şey demesine fırsat vermeden yanımıza gelen güvenlik taksimin geldiğini haber verirken direkt olarak içine bindim. Ardındansa parmaklarım gelen bir cesaretle numarasını tuşladı ve kelimeler dökülmeye çoktan başlamıştı. Bilinmeyen Numara: İçimde gidip geldiğini hayal edip kendimi okşamak bana ne kadar iyi geliyor tahmin bile edemezsin. Bilinmeyen Numara: Dolgun dudaklarından çıkan her kelimeyi büyük bir dikkatle dinliyorum. Bilinmeyen Numara: O ıslak dudaklarının bedenimde gezinmesi için her şeyimi feda edebilirdim, profesör. Bilinmeyen Numara: Bil diye söylüyorum, yatağımda olacaksın ve bunun her anından zevk aldığından emin olacağım. Kucağında zıplayacağım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE