Narin, hastane odasının loş ışığında huzursuzca yatakta doğruldu. İçindeki sıkıntıyı bir türlü atamıyordu. Boran, başında bekliyordu ama onun da gergin olduğu belliydi. Kaşlarını sık sık çatıyor, bakışlarını kaçırıyor, eliyle ara sıra ensesini ovuşturuyordu. Bir şeyler vardı. Ama asıl garip olan Rojda’nın rahatlığıydı. Rojda, saatlerdir burada olmasına rağmen oldukça keyifli ve rahat görünüyordu. Sanki hiçbir derdi yokmuş gibi. Sanki kazanan oymuş gibi… Ama neden? Narin, göz ucuyla sık sık Boran’a baktı. Onun yüzündeki tuhaf gerginliği görmek içindeki şüpheyi körüklüyordu. Rojda, elindeki küçük çantayı omzuna asıp kafeteryaya doğru yöneldi. "Ben bir şeyler alıp geleyim," dedi neşeyle. "Bir şey ister misiniz?" Boran, “Yok, sağ ol.” diye kısa bir cevap verdi. Ama Narin, Rojda’nın çık

