Mirza, kendisi gibi çıplak olan Güneş’i masanın üzerinden nazikçe kucağına aldı. Her ikisi de hala derin ve düzensiz nefesler alıyorlardı. Göz göze geldikleri an Mirza, yaramaz bir tebessümle “Hadi odamıza çıkalım. Orada devam ederiz,” dedi. Güneş, bu beklenmedik teklife şaşkınlıkla bakakaldı. “Odamız mı?” diye sordu kaşlarını hafifçe kaldırarak. Mirza, onun şaşkınlığına anlam verememiş gibi başını yana eğdi. Merdivenlere doğru yönelirken genç kadının burnuna sevimli bir öpücük kondurdu. “Boşanmaktan vazgeçtiğimize göre artık benimle birlikte çatı katında kalman gerekmiyor mu?” diye ekledi. Bu sözler Güneş’in kalbine sıcacık bir dokunuş gibi gelmişti. Genç adamın kollarında olmak zaten başlı başına bir rüya gibiyken, şimdi bu rüya çok daha derin bir anlam kazanmıştı. Güneş’in dudaklarını

