BÖLÜM 3 - BİR TAKIM SEZGİSEL ŞEYLER

1055 Kelimeler
Orkun ise keyifle time msj attı, “eğlence var, bizi bekleyin 7 dakika içerisinde oradayız” Mesajı alan Tim goygoyu bırakıp Orkun ve komutanlarını dört gözle beklemeye başladılar, genellikle bu gibi durumlarda ya aradıkları çete liderlerini getirirlerdi ya yolsuzluk yapanları ya da tecavüzcüleri getirirlerdi. Tim için hazırlık vakti geldi o zaman, Mert hariç hepsi depo gibi olan alana gittiler ve görevleri sürecinde onlara eşlik eden aletlere bakım yapmaya başladılar, ee 7 dakika uzun bir süre, ve özlemişlerdi şerefsizleri dövmeyi.. Kendi aralarında konuşmayı da ihmal etmediler tabii ki, "Bu sefer hangi şerefsiz benim bebeğimin tadına bakacak bakalım" dedi Yiğit. Onun göz bebeği KNT-308'i nadir zamanlarda ortaya çıkar şovunu yapar ve köşesine çekilirdi. Uzun zamandır peşinde oldukları Topal için zamanını bekliyordu, eğer Şifacı eğlence var diyorsa KNT-308'in gün yüzü görme varkti geldi demektir. Ne vardı ki Orkun'un bahsettiği eğlence timin beklediği eğlence anlayışıyla yakından uzaktan alakası yoktu. Komutanlarının aracını gören tim, gözlerini kısmış arabanın içini görmeye çalışıyorlardı. İçinde kim vardı öyle? Komutanları neredeydi, "İki kişi gönderdik üç kişi döndüler, bak sen" Çınar'ın değindiği nokta tüm timi güldürmüştü, "O durum sana has Çapkın, aracın içinde Yüzbaşı da var bak bak," dedi ve devam etti Mert, "Adam bizi elinden gelse sıçmaya göndermeyecek, ayrıca dikkatli bak, Yüzbaşı arka koltukta oturuyor, ve üzerine bir şey mi örtmüş o?" soru aslında time yönelmişti Mert’ten ama tabii ki Çınar bu fırsatı kaçırır mı, "O bize has durum abi, kendi için geçerli değil, baksana şuna" kahkaha sesleri uzaktan duyuluyordu hepsinin. Orkun aracı park eder etmez hemen Yüzbaşının kapısını açtı ve ona yol verdi, arkadan da time uyarısını yapmayı da ihmal etmedi. Bir şey mi unuttu o? Tabi ya, Sanem, Doktor Sanem.. Söylene söylene arabadan inip Yüzbaşının arkasında koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Tim ise komutanlarının kucağında kızıl saçlı bir kadını gördüğüne mi şaşırsın, timin yanından rüzgar gibi geçip gitmesine mi yoksa arkalarında koşarak giden Sanem'i ve Orkun'a mı bilemediler. "Revire gelin." Orkun'un söylediği ile harekete geçen tim koşar adım ilerlemeye başladı. Sanem gördüklerine şaşırmıştı, arkasından gelen gıcık ama yakışıklı askeri ve onun arkasından gelen 3 kişiyi de düşünmemeye çalışarak, ilk defa askeriyenin içine girmişti ve Minel uyandığında buna nasıl tepki verecekti onu da pek kestiremiyordu ama önceliğini arkadaşına verecekti. Bir odanın önüne geldiler ve Yüzbaşı "Boşalt burayı" diyerek direktif vererek 2 saniye içerisinde revir doktoru haricinde bulunan herkesi odadan nazikçe göndermişti! Yüzbaşı nazikçe Minel’i sedyeye yatırdı ve kenara çekildi. "Orkun başla" dedi ve Orkun doktor eldivenlerini takarak hala yarı baygın olan Minel'e fiziksel muayene yapmaya başladı, kafasını çevirip "Sanem hanım yardımcı olabilir misiniz?" diyerek komutanının keskin bakışlarının altında nazikçe yardım istedi. Anladığı kadarıyla bu kadın Yüzbaşı için önemli biri olabilirdi, ama neydi bilemiyordu. “Tamam, Orkun Bey,” izin ister gibi Orkun’a baktı Sanem, ismiyle hitap etmesinde sorun yaşayıp yaşamayacağını anlamak ister gibi, kafasıyla onay verip devam etti Sanem, “Şimdi fiziksel muayene kısmını bana bırakın, tahlile ihtiyacım var, prosedür olarak..” kafasını hafifçe gerek görmeyeceği bir durum olarak kinayeyle sallayarak. Çünkü zaten her altı ayda bir tahlile zorluyordu arkadaşını. Orkun Sanem’e eğilerek sessizce “durumu çok mu ciddi? Neden bu kadar endişelisiniz?” Diye sordu Sanem cevap verip vermeme konusunda daha doğrusu dürüst bir şekilde cevap verip vermeme konusunda tereddütle Orkun’a baktı. Ne kadar güvenebilirdi ki? Bir an da fazla mı samimi oldular? Ya da bir an da fazla mı yakın oldular? Biri burada neler olduğunu açıklayabilir mi.. Kafasını hafifçe yana eğerek konuyu değiştirdi ve kısa bir şekilde etrafa göz gezdirdi. Burada ki imkanları ne kadar iyi ve Yüzbaşı’nın apar topar onları buraya getirmesinde ki ısrarın sebebine baktı. Acaba burada yerleşik hayattalar mı? Ama öyle olsaydı bu çevrede görebilirlerdi onları, ya da görmezlerdi.. Allah aşkına Sanem sanane, sa- na- ne.. Sanem kendi içinde ki hayal dünyasında dolaşırken Minel yavaş yavaş kendine geliyordu. Gözlerini araladığında önce nerede olduğunu anlamaya çalıştı sonra ellerini kaldırıp baktı, bağlı mıydı, toz ya da toprak içinde miydi ya da kan.. Gözlerini etrafta gezdirmeye başlamadan önceliği Sanem oldu. En son onu dizginlemeye çalışmaktan bıkmış biran önce açık alanı olan insanların az olduğu restorana gitmek için arabaya doğru gidiyordu. Ormana göz gezdirirken karşıda bir karanlık farketti, ardından bir anda tiz bir ses duydu sonra gözünün önüne annesinin yangınların içinde onu çağırdığını gördü. Arada rüyasına da geliyordu annesi ama böyle değildi. Çok özlediğinde yalvararak uyurdu Minel. Annesi onun için çok farklı bir anlam taşırdı. Zaten ne olduysa o anda oldu, titremeleri arttı, gözleri karardı ve kendini tamamen dış dünyaya kapattı. O da son zamanlarda kendisine neler olduğunu anlamıyordu.. “Sanem?” Güçlükle yutkundu da öyle sesini çıkarabildi. Sanki kızgın bir demir boğazını yakıyordu. Bir şey boğazını sıkıyorda, konuşmasını engelliyormuş gibi hissediyordu. Zaten kendine gelip normale dönene kadar da yaşadığı şeyi unutuyordu Minel. “Canım, Minel’im.” “Bir an da oldu, Sanem.” Kısık sesle kesik kesik konuşmaya çalıştı Minel. “Şşş, zorlama kendini canım benim, sonra konuşuruz. Ben sana bir tane serum takacam şimdi, o seni idare edecek. Uyuyacaksın, sonra yemek yiyeceğiz. Tamam mı?” Onaylar şekilde kafasını salladı Minel sadece. Sonra nerede olduğunu anlamak ister gibi etrafına bakındı. Sanem ise açıklamaya başladı “revirdeyiz, ormanda karşılaştığımız arabada ki kişiler onlar” sessizce devam etti “askerlermiş” yüksek sesle devam etti Sanem, “sen bayılınca sağolsunlar bize yardımcı oldular.” Kinayeli bir şekilde Orkun ve Yüzbaşına baktı Sanem. Vardı burada bir işler ama neyse.. Daha fazla düşünmek istemiyordu, çok yorgun ve açtı. Ve uykusu vardı. Evet evet Sanem normal bir doktora göre tam ters yapıda bir insan. Zaten doktor olmayı istememişti Minel’in aksine. O kaçık ruhlunun gözü mimarlıktaydı. Öyle ev bina apartman vesaire gibi yerleri düzenleyen ya da restore edenlerden değil, peyzaj mimarlığıydı onun hayali. Ne vardı ki yanlışlıkla tıp fakültesine girdi. Minel ise annesi için rastgele tercih yapmıştı ve tıp gelmişti. Hayal kuracak kadar zamanı yoktu. Çok hırslı bir doktor oldu evet, bugünlere de zaten hırsı ve azmi sayesinde gelmişti. Sanem kısaca özet geçerken Minel ise gözlerini tek bir noktaya dikmişti. Kimdi bu adam? Yüzbaşı bir an bile gözlerini Minel’den ayırmıyor, kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Minel ise anlamayarak kendisine bakan askeri çözmeye çalışıyordu, yavaş yavaş gözleri kapanınca aralarında ki sessizlik son buldu. “Buyurun Sanem hanım, size yemek ayarlayalım, hem de dinlenmiş olursunuz, arkadaşınız bir kaç saat uyanmaz” “Teşekkürler Orkun bey, inanın çok iyi olur çok açım..” Onlar konuşarak revirden çıkarken Yüzbaşı olduğu yerden kımıldamadan bekledi. Minel’in uyanmasını.. Soru soracak, öğrenecek ve yarım bıraktığı işini bitirecek ardından da timini alıp gidecekti. Burası onu boğmaya başlamıştı çünkü..
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE