Başım... Başım... Başım...
Zar zor gözlerimi araladım. Elimi uzatıp yandaki komidinde duran telefonumu aldım ve alarmımı kapattım. Ardından gözlerimi de hemen geri kapattım. Üzerimde öküz varmış gibi hissediyordum. Öküz demişken, gördüğüm rüyanın etkisi vardı hala üzerimde. O nasıl bir rüyaydı öyle? Uzun zamandır cinsellik içeren bir rüya görmemiştim. Ayrıca her anını hatırlıyor olmama ne demeliydi? Hatırlamak istediğim rüyaları asla hatırlayamamam ama iş bel altına girince... Hafifçe gülümsedim... Derin bir nefes aldım. Başım da tuhaf ağrılar geziniyordu. Bu halde bırak işe gitmeyi ayağa bile kalkamazdım. Gözlerimi hafifçe araladığımda birden geri kapandılar. Onlarda açılmak istemiyorlardı işte!
Telefonumun zil sesiyle kaşlarımı çattım. Kim arıyordu beni sabah sabah- bir dakika! Bu benim zil sesim değildi ki! Gözlerimi açıp doğruldum. Etrafa bakınmamla gözlerimin fal taşı gibi açılması bir oldu. Yanımda biri vardı! Ve bu oda benim odam değildi!
Rüya görmüş olmalıydım
Lütfen rüya olsun!
Yanımda yüz üstü yatan adama baktığımda bu adamın rüyamdaki adam olduğunu anladım.
Lütfen hala rüya da olayım...
Umarım rüyadaki kadar ileri gitmişizdir. Bakışlarımı kendi üzerime çevirdiğimde kilodumun durduğunu gördüm. Of lütfen şu an hatırlamadığım anlarda daha büyük boklar yemiş olmayayım. Gerçi tanımadığım bu adamın yatağında çıplak yatmak ne kadar küçük bir bok sayılıyorsa... Telefon çalmayı bıraktığında bakışlarımı tekrar adama çevirdim. Kılı kıpırdamamıştı resmen. Neyse ki uykusu derinmiş. Yavaşça yataktan kalktım. Yere fırlattığım eşyalarımı aldım ardından yavaş ve sessizce odadan çıktım. Banyoyu bulunca içeri girip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Ardından üstümü giyindim. Şu adam uyanmadan burdan siktir olup gitmeliydim. Of Rüya! Of! Üstümü giyip banyodan çıkmıştım ki miğdem birden ağzıma geldi ve tekrar geri döndüm. Hızla tuvaletin başına çöküp kustum.
Birde adamın evine kustun Rüya.
Sifonu çekip elimi yüzümü yıkadım. Ardından dış kapıya doğru ilerledim. Adamın uyumaya devam ediyor olması büyük şanstı resmen. Dış kapıyı yavaşca açıp dışarı çıktım. Ardından kapıyı kapatıp koşarak alt kata indim. Şimdi kapının sesine kalkar falan. Son dakika bir ekşın yaşamayalım dimi?
******
"Rüya Hanım!"diye seslendi yeni sekreter Cansu. Ona doğru dönüp baktım. "Sevgiliniz geldi. Odanızda sizi bekliyor."dedi. Dediği şey üzerine kaşlarım çatıldı. Sevgili mi demişti o?
"İyi misiniz siz Cansu Hanım? Benim sevgilim falan yok. Kimi aldınız odama?"diye çıkıştım. Ardından hızlı adımlarla odama doğru ilerlemeye başladım. Elin herifini odamamı sokmuştu cidden? Cidden bu bünye daha fazla sorunu kaldıramazdı! Odamın kapısını hızla açıp içeri girdiğimde benimle birlikte şirketten bir kaç kişi daha gelmişti. Bakışlarım hızla odamda gezinirken karşımdaki adama şaşkınlıkla baktım. Onun burada ne işi vardı?
"Güvenliği arıyorum!"dedi Kenan. Adamın bakışları beni süzerken kısılmış gözlerimle ona bakıyordum. Burda olmasında ki amaç neydi acaba şu anda?
"Gerek yok. Herkes dışarı."dedim. Çalışanlar dışarı çıktığında kapıyı da kapatmışlardı. "Ne işin var senin burada?"diye sordum, masamın hemen önünde duran tekli koltuğa oturmuş olan adama. Onun cevap vermesini beklerken masama doğru ilerlemeye başladım.
"Konuşmamız gereken şeyler vardı."dedi. Derin bir nefes aldım ve koltuğuma oturdum. Ardından masama doğru iyice yaklaşıp ona baktım. Bu sırada ellerimi masanın üzerinde bağlamıştım.
"Sevgilisiyim diyerek içeri girme zekası nereden geliyor?"diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Ardından onu süzdüm. Beyaz kısa kollu tişört ve siyah kot pantolon giymişti. Onun dışında gözlerinden başka bir yere bakamıyordum. Çok güzel bir yeşildi gözlerinin rengi. Dün gözleri yerine nerelerine baktıysam artık....
"Erkek düşkünü olduğundan normal karşılanacağını düşündüm."dedi alaylı bir tonlama ile.
"Benimle bu şekilde konuşamazsınız! Ağzınızdan çıkana dikkat ederseniz sevinirim. Aksi taktirde sizi dışarı attırmak zorunda kalacağım. Şimdi derdiniz ne ise benimle paylaşır mısınız lüt-"
"Derdim sensin!"diyerek lafımı kesti adam çatılmış kaşlarıyla. Ardından hafifçe bana doğru eğildi.
"Pardon anlamadım?" Neydi bu şimdi bana aşık olmuştu ve sapık gibi peşime mi takılacaktı yani?
"Dün akşam tesadüf eseri bana yürüdüğünü düşünmüyorum." Ne saçmalıyordu bu? "Kim için çalıştığını öğrenmek istiyorum. Babanın izinden gitmediğin belli-"
"Babam mı? E-eevet. Babam..."dedim şaşkın bakışlarımla. "Hatırladım konuşmayı." Şimdi dank etmişti. "Sen ve arkadaşın babamın hakkında konuştunuz. Onu nereden tanıyorsunuz?"diye sorduğumda karşımdaki adam yavaşça ayağa kalktı. Bakışlarım onu takip ederken bana arkasını dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Ay Allah'ım! Deli midir nedir nelerle uğraşıyorum yarabbim ya!
"10 dakikan var. Şirketin önünde, arabada bekliyorum seni."dedi ve kapıyı açıp odadan çıktı. Dalga geçiyor bu adam benimle. Cidden yani!Zeka yaşı kaçtı bu adamın?
Ve o adamla yatağa giriyordun...
Bir daha içmek yok! Ciddiyim! Şu başıma açılan olaya bak. Eğer işin içinde babam olmasaydı çoktan polise vermiştim bu adamı! Ama malesef şu anda merak içindeydim. Babamı bu adam nereden tanıyor ve ne anlatmaya çalışıyor. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Çantamı alıp odanın kapısına ilerledim. Açık olan kapıdan çıktığımda bir kaç çalışanın kapının önünde durduğunu gördüm.
"İyi misiniz Rüya Hanım? Bir sorun mu var?"diye sordu Kenan.
"Hayır Kenan yok. Espiri yapmayı seven bir arkadaşım sadece."dedim hafif bir tebessümle ve asansöre yöneldim. Asansöre bindiğimde 0'a bastım. Ardından bakışlarımı aynadaki kendime çevirdim. Kahve ve siyah çizgili büstiyerim ve krem rengi kumaş pantolonum vardı. Ceketimide almayı unutmuştum. Ama geri dönmek gözümde büyüyordu şu anda. Saçımı at kuyruğu yapmıştım. Şöyle üstten bir düzelttim saçımı. Çantamdan kahve tonlardaki parlatıcımı çıkardım ve sürdüm. Allah bilir nereye gidiyorduk. Biraz düzgün duralım. Asansör durduğunda ruju çantaya koyup asansörden çıktım. Bakışlarım etrafta gezinirken dış kapıya doğru ilerlemeye başladım. Ortamdaki en yüksek ses benim topuk sesimdi. Yeni aldığım bu topuklu ayakkabılar çok güzel görünüyorlardı cidden ama korkunç rahatsızlardı. Ayaklarım can çekişiyor gibiydi. Herneyse. Kapıdan çıkıp etrafa bakındığımda dün akşamki o siyah arabayı gördüm. Tam karşımda duruyordu. Adam içinde olmalıydı ama görünmüyordu. Arabanın camları haddinden fazla siyahtı. Arabaya doğru ilerlerken içeri görmemek çok kötü bir hissiyattı. Arabanın yanına geldiğimde kapıyı açtım ve içeriye baktım. Bu sırada adam da bana bakıyordu. Hadi bismillah. Arabaya binip kapıyı kapattığımda adam arabayı çalıştırdı ve hareket ettik. Umarım beni öldürmeyi ya da başka bir şey yapmayı düşünmüyordur. Aksi taktirde çüküne tekmeyi yer. Kullanmayı da bilmiyordu zaten.
"Nereye gidiyoruz?"diye sordum bakışlarım tanımadığım bu adamdayken.
"Seni sorguya çekeceğim."dedi. Kaşlarım çatıldı. Ne saçmalıyordu bu? Yoksa polis falan mıydı? Bir polisi mi taciz etmiştim? Yok artık!
"Polis misin?"
"Hayır."dedi. Bakışları sadece yolda ve oldukça sakin bir ruh halindeydi.
"O zaman sorguya çekilecek kişi sensin ben değil! Babamı nerden tanıdığınla başla bence anlatmaya."
"Babanı ve anneni çok iyi tanıyorum Rüya. Senin tanıdığından daha iyi hemde." O her ne kadar çok rahat konuşup cevap versede benim kalp atışlarım gittikçe hızlanıyordu. Ne demek benden daha iyi tanımak? Onlar benim ailemdi.
"Kardeş falan değiliz dimi?"diye sordum. Ben soruyu korkarak sormuştum ama o güldü.
"Her şeyi konuşacağız. Şimdi sus ve bekle."diyerek bana kısa bir bakış attı ve tekrar yola odaklandı. Bende sırtımı iyice koltuğa yaslayıp çantamdan telefonumu çıkardım. Melek'i aradım. Biraz çaldıktan sonra açtı.
"Efendim canım."
"Ben şirket dışına çıktım Melek. Sana zahmet bir şirkete uğrar mısın?"
"Uğrarız da ne işin var?"diye sordu.
"Eski bir arkadaşla buluşacağım."diye yanıtladım ve bakışlarımı yanımdaki yabancı adama çevirdim.
"İsim vermediğine göre tanımıyorum."dedi Melek iğneleyeci bir tonlama ile. Gülümseyerek bakışlarımı yola çevirdim. Ben bile tanımıyordum ki...
"Evet."
"Erkek mi?"
"Uzatmaaa..."
"Tamam canım anladım ben. Umarım çevresi bana göre olur. Artık yeni erkeklere ihtiyacım var."dediğinde güldüm. Grubumuzun çapkın kızı olur kendisi. Şu hikaye ve filmlerdeki kötü adamların kız versiyonu.
"Evlenince ne yapacağını merak ediyorum."
"Saçmalama. Aynı erkeğe 1 ay sabredemiyorum. Birde ölene kadar... Miğdem kalktı."
"Kapatıyorum ben..."
"Sakın korunmadan bir bok yeme. Gerçi yemezsin sen de yine de uyarayım. Teyze olmak da istemiyorum."
"Bay bay."diyip kapattım telefonu. Ruh hastası. Sanki s*x yapmaya gidiyorum. Gerçi yapacaktım da neyse. Uyandığım andan beri onunla yaşadığım o anları aklımdan çıkarmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Çok uzun zaman sonra yaşadığım bu güzel duygular... Düşünme kızım. Düşünme. Bir de bu adam yanında duruyorken böyle şeyleri hiç düşünme. Düşünülmesi gereken bir şey varsa o da bu adamın benden ne istediğiydi. Benim annemi ve babamı nereden tanıyordu. Ayrıca ben nasıl tanımıyordum bu adamı? Annem ve babamın öldüğünü biliyor muydu?
"Annem ve babam öldü."dediğimde bakışlarımı ona çevirdim. Bakışlarını yoldan ayırmıyordu.
"Biliyorum. Cenazede bende vardım."Verdiği cevapla birlikte kaşlarım hafifçe çatıldı. Cenaze de var mıydı? Onu daha önce görmediğime eminim. Gerçi cenaze de birini görebilecek bir durum da değildim. Gelmiş olabilirdi. Bakışlarımı tekrar yola çevirdim. Adamın derdi direk benimleydi. Ama hem derdi benimleydi hemde beni tanımıyordu. Aayy! Cidden düşünmekten devrelerim yanacaktı birazdan. Sadece s*x yapıp ayrılsaydık hiç böyle olmayacaktı. Bu saçmalıkların içine düşmeyecektim.
Bu arada beni çıplak gören ve göğüslerimi emen bu adamın sürekli yanı başımda olması çok utanç verici bir durumda. Ve de bu durumu benim zorlamamla yaşamış olmamız. Biri beni uyandırsada bu işkence bitse.
Araba durduğunda etrafıma bakındım. Ne yani burada mı inicektik? Arabayı park ettiğinde olduğumuz sokağa baktım. Eski püskü bir sokaktaydık. Sokağın yarısı eski binalardan oluşurken yarısı da gecekondulardan oluşuyordu. Adam arabadan indiğinde bende indim. Adam önüne park ettiğimiz binaya doğru ilerlerken bende peşine takıldım. Kılık kıyafetim asla buraya uygun değildi. Ayrıca etrafta olan insanların bakışlarını hissedebiliyordum. Karşı kaldırımdaki teyzelerden sokakta oynayan çocuklara kadar... Bina kapısını açıp içeriye girdik. Adam merdivenlere yönelirken acıyan ayaklarımı düşünerek asansör baktım. Ama tabiki yoktu.
"Kaçıncı kat?"
"5."
"5'mi?" diye sordum şaşkınlıkla. 5 kat var mıydı bu binada(!). Verdiğim tepkiyle adam bakışlarını durup bana çevirdi. "5 kat çıkmamın imkanı yok. Ama dün akşamki gibi kucağına alabilirsin beni istersen." Dalgayla karışık söylediğim şeyden sonra yalancı bir gülümseme oluştu suratımda. Adam çıktığı iki merdiveni inip yanıma geldiğinde şaşkın bakışlarımla ona baktım. Tamam kabul edeceğini hiç düşünmemiştim. Adam hafifçe üzerime doğru eğildiğinde hafifçe kaşlarım çatıldı.Suratıma doğru yaklaşırken bakışlarım dudaklarına kaydı.
"Dün akşamki gibi yatağıma girersen neden olmasın..."diye fısıldadıktan sonra dudaklarını burnuma değdirdi. Alayla gülüp geriye doğru bir adım attım. Hak ettin bunu Rüya. Eğilip topuklu ayakkabılarımı çıkardım ve elime aldım. Ardından Adamın yanından geçerek merdivenden çıkmaya başladım. Umarım ayağıma bir şey batmaz! 5. kata çıktığımda durup nefeslendim ve ayaakkabılarımı giydim. Adam da geldiğinde sağ taraftaki kapıya geçip kapıyı çaldı. Kaç kişi vardı acaba içeride? Birileri olduğu kesindi...
Kapıyı bize açan kumral bir kızdı. Bu adamın sevgilisi olamazdı değil mi? Yok canım daha neler... Yoksa karısımı? Adam içeri girdiğinde bende girdim. Ama ayakkabılarını çıkarmamıştı. O yüzden bende çıkarmmadım. Ama keşke çıkarsaydı. Onun girdiği odaya girince bir grup insanla karşılaşmam bir oldu. Kaşlarım çatılıp dudaklarım aralanırken içerideki insanlara baktım. 25-35 yaş arası insan doluydu burası.
"Bu ne şimdi? Hücre evi falan mı?"diye söylendim. Herkesin bakışları bendeyken benim bakışlarım dün akşam sevişmemizi bölen adama kaydı. O da buradaydı. Onun dışında 3 kız 5 erkek vardı.
"Geç otur." dedi benim adam tekli koltuğu göstererek.
"Hayır."dedim ve ona baktım. O da bana bakıp kaşlarını çattı. "Ne diyeceksen, ne soracaksan sor. Burda ayakta bekliyorum."dedim ve kollarımı göğsümün altında bağladım. Aşırı sinir bozulması yaşıyordum resmen.
"Otur şuraya..."dedi adam sesini biraz daha sertleştirerek.
"Hayır dediğimi duymadın mı?"dedim bende kaşlarımı kaldırarak.
"Kızım bana bak! Sabrımı zorlama ve otur şuraya!"diye sesini yükselttiğinde kaşlarım çatıldı. Bu kadar insanın ortasında birinin bana sesini yükseltmesi mi? Bu adamı çok bile alttan altmıştım.
"Öncelikle..."dedim sesimi oldukça yükselterek. ".. ben senin kızın değilim. Ve haddini bil. Bana sesini yükseltemezsin! Beni azarlaman için gelmedim buraya!"
"Sakin ol Baran."dedi dün akşam sevişmemizi bölen çocuk ve ayağa kalkıp adını yeni öğrendiğim adamın yanına ilerledi.
"Ne seni tanıyorum ne de buradaki insanları. Adını bile yeni öğrendim. Hiç bir açıklama yaptığın yok. Tek yaptığın emir vermek!"Diye çıkıştım. Sesim sinirli ve yüksekti.
"O zaman sende bundan sonra yatağına girdiğin adamların önce bir adını öğren!" Baran'ın kurduğu cümleyle bakışlarım değişmişti. Kurduğu cümle kırıcıydı. Bu iğrenç iğmanın altında bu kadar insanın gözü önünde mağruz kalmak üzmüştü. Ve doğru bile değildi. Kendimi tuhaf hissetmiştim. Bir boşlukta gibi...
"Ne var biliyor musun?"diye sordum ve yutkundum. Sesim gayet sakindi. "Senin gibi bir itle daha fazla uğraşamayacağım. Ne halin varsa gör."dedim ve arkamı dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladım. Dış kapıyı açacağım sırada dün akşam sevişmemizi bölen adam gelip kapıyı tutmuştu. Çatılmış kaşlarımla ona baktım.
"Çıkar mıısn lütfen..."
"Ailenin neden ve kim tarafından öldürüldüğünü öğrenmek istemiyor musun gerçekten Rüya?" Duyduğum şeylerin üzerine şok olmuş bir şekilde adını bilmediğim adama baktım. Ne dediğini kavramaya çalışıyordum. Ailemi kimin öldürdüğünü biliyorlar mıydı? Neden öldürüldüklerini?
"Neden bahsediyorsun?"diye sordum kaşlarımı daha da çatarak. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Annemle babamın ölüm şekli gelmişti gözüömün önüne. çektikleri acı...
Ağlama kızım ağlama, zaten doluyum
"Gel. Konuşmamız gereken önemli şeyler var."dediğinde yavaşca geriye doğru döndüm. çıktığımız odaya geri girdiğimde bakışlarımı tekrar burda olan insanlarda gezdiridm. Hepsinin odak noktası tabiki bendim. Ve hepsi ailemi kimin öldürdüğünü biliyorlardı. Öyle mi? Baran'ın ilk başta işaret ettiği tekli koltuğa ilerledim ve oturdum. Bakışlarımı sevişmemizi bölen adama çevirdim.
"Dinliyorum."dedim ve derin bir nefes aldım.
"Evet Rüya. Öncelikle adım Rüzgar."dedi sevişmemizi bölen adam. En azından ona hitap etme şeklimden kurtulmuştum. "Biz cidden bu adamların seni ele geçirmek isteyeceklerini hiç düşünmemiştik." Kaşlarımı hafifçe çattım. Hangi adamlar beni ele geçirmek istiyordu? Bunlar topluca deli miydi acaba?
"Hangi adamlar?"
"Kerim itinin."dedi ordan bir kız. Bakışlarım kısa süre ona kaysada tekrar Rüzgar'a çevirdim.
"Yani aileni öldüren adam."dedi Rüzgar. Kaşlarım iyice çatılırken bakışlarım yere kaydı. Bu adamlar bunları nereden biliyordu. Ya da doğru biliyorlar mıdı? Ya beni kandırmaya çalışan kötü adamlar bunlarsa? "Bak Rüya...."dediğinde Rüzgar bakışlarım ona kaydı. Annen ve baban bizi tanırdı. Annelerimizi babalarımızı da biz onlara çalışırdık."
"Hiç birinizi tanımıyorum. Ayrıca onlara çalışmak ne demek?" otelimizde personel gibi durmuyorlardı.
"Bizi tanımaman normal çünkü sen bu işerin içine hiç girmedin. Annen ve baban bunu hiç istemedi."
"Onlara çalışmak derken neyden bahsediyorsunuz?"diye sordum. Anlamlandıremıyordum.
"Nasıl söyleyelim yaptığımız işi bilmiyorum ama-"
"Mafya. Mafya cuk oturur."dedi dedi biraz önce konuşan kız. Mafta mı? Bir grup delinin içinde gibiydim. Televizyon dizisimi çekiyorduk şu anda biz? Oldu olacak Polat Alemdar da gelsin tam olsun!
"Hepiniz delisiniz."diye mırıldandım ama duymuşlardı.
"Mafya tabirini korkutmamak için demedim ama öyleyiz evet."dedi Rüzgar. "Baran'ın babası ve benim babam bu mafya denen topluluğun kurucusu. Senin babanda bu kuruculardan biriydi. Ama o parasal anlamda destekçimizdi. İşin dışında durur ama herşeyi planlamaya yardımcı olurdu. Baran ve ben bu işin içindeyiz ama senin baban senin bu olayı bilmene asla izin vermedi. İsmi asla tam olarak hiçbir olayda geçmedi."
"Ağzınızdan çıkanı duyuyor musunuz siz?" diye sordum. "Benim babam reklam şirketi sahibi. Ve otel. Onları yönetiyor. Başka bir şeyle alakası yok. " Kendi babamın ne iş yaptığını bilmeyecek miyim? Çocuk olsam neyse. Koca kadınım salak değilim. ya da kör. Hangi yıldayız. Mafya diye bir şey mi kaldı.
"Herneyse Rüya. Baban sayesinde batırdığımız bir çok kişi oldu. Bunlardan biri Kerim itiydi. Baban ona maddi olarak büyük bir zarar verdi ve babanı ortadan kaldırdılar."
Ortadan kaldırdılar...
"Ortadan kaldırdılar mı?"diye sordum sinirle ve ayağa kalktım. Ne basit bir tabirdi bu böyle? "Dalga mı geçiyorsunuz? Madem kocaman bir mafyaydınız neden öldü büyük patronunuz? O sırada siz diğer ortaklar ve adamlar keyif mi yapıyordunuz?"diye çıkıştım.
"Baban korunmak istemedi."dedi Rüzgar. "Sen küçük değilsin. Evin önünde adam olsa anlardın. ya da etrafınızda korumalar olsa. Ki vardı zaten ama çok az ve dikkat çekmeyecek şekilde. Baban pek ciddiye almazdı tehditleri. Bir şey olmayacağından emindi. Ayrıca onun içğin asıl önemli olan şey senin bu işi öğrenmemen ve bu gizli taraftan uzak durmandı."
"Ne bok yemeye beni buraya getirdiniz o zaman!?"
"Benimle karşılaştığın akşam..."dedi Baran. Bakışlarım ona kaydı. "Dün akşam bara eğlenmek için gitmedim ben Rüya, iş için oradaydım. O yüzden etrafta adamlarımız vardı. Sen benim peşimden gelirken senin arkandan silahlı adamların olduğunu farketmişler. Ve adamları almışlar. İlk düşün düğümüz şey o adamların senin adamların olduğuydu ama adamlardan öğrendiğimize göre seni gizlice takip ediyorlarmış."
"Yani anlayacağın Rüya, sen çoktan işin içine girmişsin. Sadece bundan haberimiz yoktu."