5 bölüm

1205 Kelimeler
Hicran sandalyesini düzeltti. Pek kalabalık olmayan mekâna şöyle bir bakındı. Titreyen telefonunu masanın üstüne bıraktı. Soluk görüntüsünü tamamlayan uzun sarı bir elbise giymişti. Kıvırcık saçları vuran rüzgârla uçuşuyordu. Yaz olmasından dolayı mekanın camları tamamen açıktı. Hicran saçlarını düzeltip önündeki menüye baktı. "Hicran?" dedi Levent dalmış gitmiş halime bakarak. "İyi misin?" "İyiyim, sadece biraz yoruldum. Burayı bulmak pek kolay olmadı" dedi Hicran gözlerine bakmamaya çalışarak. Şimdi bu masadan kalkmalıydı ama nasıl? Ne yapıyordu burada? Ne yaptığını bile farkında değildi. Titreyen telefonuna gözü kaydı. Nisan mesaj atıyor olmalıydı. Ona haber vermeden çıkmıştı. "Açıkçası düşüncesizlik ettim, nerede oturduğunu sormadan direk burayı söyledim" dedi Levent etrafına bakarak. "Bina ve mekan tasarımı bana ait, burada bir görüşmem vardı. Seninle de burada konuşuruz diye düşündüm" "Sorun değil" dedi Hicran. Heyecandan yutkunuyordu. Nasılsa bu konuşmanın kolaylaşacağı yoktu. Oda direk konuya girmenin mantıklı olacağını düşündü. Bire an önce şartlarını söyleyecek ve ya olacak ya da olmayacaktı. İçten içe hem olmasını hem de olmamasını diliyordu. Olursa ne yapacağını bilmiyordu, olmazsa da parayı nereden bulacağını bilmiyordu. "Nasıl konuya gireceğimi bilmiyorum. O yüzden direk söyleyeyim. Benim 120.000 TL'ye ihtiyacım var ama acil bir durum. O yüzden şartlar neyse konuşalım" Levent yan masada oturan adama seslendi. Uzun boylu, genç bir adam gelip masaya oturdu. Evrak çantasından bir sözleşme çıkarıp önüne bıraktı. Neredeyse elli sayfalık uzun bir sözleşmeydi. "Sen aradığında avukatım Hüseyin Bey'e bir sözleşme hazırlamasını söyledim. İçinde tüm şartlar var. Hepsini sakince uzun uzun okuyabilirsin, vaktimiz var" dedi Levent garsona elini sallayarak. "Ne içersin? Hava da çok sıcak, limonata?" Hızlıca başını salladı. Elimdeki sözleşmenin sayfalarını karıştırdı. Çok uzun bir sözleşmeydi bu. Okuması günlerini alabilirdi. Ama acil halletmesi gereken şeyler vardı. "Bu oldukça uzun ve zaman alacak bir şey" dedi kekeleyerek. "Özet geçme şansınız var mı?" "Bu sözleşme yüksek değerde gizlilik içermektedir. Hicran Hanım bu sözleşmeyi imzaladığınızı ve bu ilişki ile alakalı olarak ailenizde dâhil üçüncü kişilere kesinlikle bilgi veremezsiniz" dedi avukat kesin bir dille. "Hem sizin hem de Levent Bey'in haklarının korunması için maddeler var. Sözleşme süresi bir yıl olarak belirlendi. Yani seneye bugüne kadar sözleşme gereksinimi gereği Levent Bey ile olan ilişkinizi bitiremezsiniz. İstemiş olduğunuz ödeme sözleşmeyi imzaladığınız an hesabınıza gönderilecektir. Bunun dışındaki tüm masraflarınız bizzat adınıza çıkarılacak bir ek kart ile karşılanacaktır." Hicran hızlı hızlı sözleşme maddelerine göz attı, tekrar telefonunun titremesiyle kafasını kaldırdı. Meşgule alıp masadakilerden özür dileyip bir mesaj yazdı. Bir süre sonra tekrar telefonu titrediğinde mesajda bir iban numarası yazıyordu. "Kesinlikle cinsel temas olmayacak, kişilik haklarım çiğnenmeyecek, yapamayacağım şeyler için zorlanmayacağım" dedi Hicran. Levent elbette der gibi kafasını salladı. "Hicran Hanım sahte de olsa bir ilişki yaşıyormuş gibi gözüktüğümüz için aşk hayatınızı ya da cinsel hayatınızı ortalıkta yaşayamayacaksınız" dedi avukat. "Bu çok önemli bir şey ve aynı şekilde Levent Bey'de buna uygun olarak yaşayacak. Bir senelik zaman dilimi boyunca erkek arkadaşınızın olmaması gerekmektedir" Hicran'ın kesinlikle en son düşüneceği şey aşk hayatıydı. Avukatın uzattığı kalemi aldı. Hemen paranın hesaba geçeceğinden bahsediyorlardı. Onlara güvenmekten başka çaresi yoktu. İmzaladı. Hayatında yaptığı en büyük anlaşmayı okumadan imzalamıştı. "Size vereceğim hesaba istediğim tutarın şimdi yatırılmasını istiyorum" Hicran hesap numarasını bir kâğıda yazıp Levent'in önüne koydu. Ama Levent kâğıda bile bakmadan avukata uzattı. "Hemen ödemeyi yapalım" "Sözleşmenin bir örneğini de size ileteceğim Hicran Hanım" dedi avukat masadan kalkarak. Neye imza attığımı bile bilmiyordu. Ne yapmıştı bunu da bilmiyordu. Derin bir nefes aldı. Kendisini kötü hissediyordu. Midesi bulanmaya başlamıştı. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Nasıl bir çaresizlikti böyle? Üstün körü bakmış olsa da satır aralarında hoşuna gitmeyecek bir şeyler yazıyor olabilirdi. "Neden 120 bin?" dedi Levent kahvesinden bir yudum alarak. Hicran bakışlarını yerden hiç kaldırmıyordu. Daha imzayı atarken bile pişman olmuştu. Bu işin içinden nasıl çıkacaktı? Levent'in cevap bekleyen sesini duyunca kafasını kaldırdı. "Sadece gerekli olan oydu, o kadara ihtiyacım var" dedi Hicran limonata bardağını tutarak. "Benim kalkmam lazım ama sizinle bu durumu ayrıntıları ile konuşuruz. Siz müsait olduğunuzda beni ararsınız." "Siz?" dedi Levent, Hicran gibi oda ayaklanmıştı. "Neden sizli bizli konuşmaya başladın?" "Sanırım artık sizinle ticari bir ilişki içindeyiz o sebeple" dedi Hicran gözlerini kaçırarak "Hoşça kalın Levent Bey" Kafeden çıkıp İETT duraklarının olduğu yere uzun bir yürüyüş yaptı. Neye imza atmıştı öyle? Ne yapmıştı? Aklına hemen doktoru aramak geldi. Ona paranın hesaba gönderildiğini söyledi. Çoktan ameliyat için işlemler başlamıştı bile. Hastaneye giderken yolda Nisan'ı da arayıp nerede olduğunu sordu. Yol bitmek bilmeyen bir işkence gibi geliyordu. İçinde bir his vardı. Bu his onu ağlamaya itiyordu. Ama kendisine söz vermişti ağlamayacaktı. En azından bugün her şey güzel olabilirdi. Parayı bulmuştu. Evet, parayı bulmuştu. Çığlık çığlığa otobüsün içinde bağırmak, yan tarafındaki yaşlı teyzeye sarılmak istiyordu. Ama ya babası iyi olduğunda? Ona bu durumu nasıl açıklayacaktı? Birinden 120 bin TL borç aldığını söyleyemezdi. Piyango vurdu diyemezdi ki Hicran hiç şanslı biri olmamıştı. Eğer şanslı olsaydı çıktığı ağaçlardan tek başına inebilir, kafasını merdiven demirlerine sıkıştırdığında itfaiyesiz oradan kurtulabilir, İETT'lerin peşinden koşmak zorunda kalmayabilirdi. Bu da ayrı bir tezattı. Hicran için İETT kadar güzel bir araç yoktu. Elbette tramvayları da çok severdi ama İETT'nin yeri onda ayrıydı. Hastanenin önüne gelene kadar bir sürü manası, mantıksız, alakasız şey düşündü. Asıl korktuğu para mevzusunu Nisan'a nasıl açıklayacaktı? Sözleşmede kimseye anlatmayacağına dair ibareler vardı. Peki ya Hicran bu durumu Nisan'a anlatmadan ne kadar süre dayanacaktı? Hastaneden içeri girerken kalbi pır pır ediyordu. Aklı durmuştu neredeyse. Onun gibi mantıklı, akıllı bir kız okumadığı bir sözleşmeyi nasıl imzalamıştı? Sonra telefonun titremesiyle boş boş baktığı yoğun bakım penceresinin önünde buldu kendisini. Mesaj Levent'in avukatından geliyordu. Sözleşmenin sayfalarını göndermişti. "Yarım saat sonra ameliyata alacağım canım" dedi Mehmet amcası yanına gelerek. Hicran'ın bu adamı bu denli seviyor olmasının birçok sebebi vardı. Ama Mehmet amcası ona bu şehri öğreten adamdı. Üniversiteyi kazandığında babası bu koca şehre tek başına göndermek istememişti. Ama o dönem çalıştığı için işinden ayrılamamıştı. Sonra çocukluk arkadaşı onun değimiyle 'Memo' ile iletişime geçti. Mehmet amcası onca işinin gücünün arasında onunla ilgilendi, yurda yerleştirdi, cebime harçlık bile koydu. Babasının hastalığı ortaya çıkınca da her yanlarında olmuştu. "Ameliyat uzun sürecek, gerçekten uzun ve ameliyattan çıktıktan sonra babanı en az 48 saat uyutacağız. O yüzden burada beklemen bir fayda sağlamaz. Eve git dinlen istersen" "Burada kalacağım Mehmet amca" dedi sarılarak. "Size güveniyorum, babam sağ salim çıkacak o ameliyattan" Geçmek bilmeyen uzun saatler herkes için başlamıştı. Hicran ameliyathane kapısının önünde gönderilen sözleşme yapraklarını okuyordu. Artık istese de itiraz edemeyeceği için okumakta pek fayda sağlamıyordu. Ama zamanı bir şekilde öldürmeliydi. İçten içe vicdan azabı duysa da ameliyattaki babası kadar sözleşmeyi de düşünüyordu. İmzaladıktan sonra itiraz edemezdi. Yasal bağlayıcılıkları vardı. Keşke bir avukatla görüşseydim diye de düşündü ama bunu yapamazdı. Bu durumu birine açıklamak utanç vericiydi. 'Sözleşme süresi ve sözleşme bitiminden sonra Hicran Beydağ sözleşmenin içeriğini, ilişki durumunu ve Levent Hikmet Asrınoğlu ile ilgili özel bilgileri ailesi dâhil üçüncü kişilere aktaramaz. Aynı şekilde Levent Hikmet Asrınoğlu sözleşme süresi ve bitiminden sonra dahi Hicran Beydağ ile yaptığı sözleşmeden bahsedemez. Hicran Beydağ'ın kişilik haklarını zarara uğratan söylemler söylemez' Hicran bu satırı okurken şaşırmıştı. Levent kendisini korurken onu da korumuştu. Hakkaniyetli bir adamdı sanırım. Ama biraz düşüncesizdi. Anasının gözündeki kafeye çağırmasından anlaşılıyordu. Herhalde herkesin kendisi gibi arabası olduğunu sanıyordu. "Taraflar arasındaki ilişki gerçek bir birliktelik olarak gözükeceği için iki tarafında kamuoyu önünde üçüncü kişilerle ile ilişki kurmaları yasaktır." "Sen buna uyabilirsen ben hayli hayli uyarım" dedi Hicran mırıldanarak. Sözleşme oldukça uzundu. Avukat her duruma karşın oluşabilecek karşı durumları yazmıştı. Hicran sözleşmeyi bozması durumda ödeyeceği parayı okuyunca nutku tutulmuştu. "500,000 TL mi?" dedi hayretle. "Kafayı mı yemiş bu herif?"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE