Heyecan.

1102 Kelimeler
Keyifli Okumalar... Evde ortam güllük gülüstanlık olmasa da en azından artık babaannem sürekli bize nefretini kusmuyordu. Bir köşeye çekilip sinirle bakmakla yetiniyordu. Onun için Rezan Çelik iyi bir kısmetti. Bir ay önce bu fikre kati olarak karşı çıkmış olsamda şimdi sıcak bakıyordum. Çünkü Rezan benden dolaylı olarak hayır cevabını alınca kendisi bana yaklaşmış niyetinin ciddi olduğunu belli etmek istemişti. Evet doğru tahmin. O gün yeşil elbiseyi al diyen de oydu. Zamanla karşıma çıkmaya başlayınca ilgimi çekmişti. Arada annemle tarlaya giderken peşimden gölge gibi geliyor beni izliyordu. Daha önce böyle bir şey yaşamayan ben de çok heyecanlanıyordum. Rezan'ın hayatıma girmesi, adeta bir fırtına gibi her şeyi altüst etti. İlk karşılaştığımızda, onun sıcak gülümsemesi ve içten bakışları beni derinden etkilemişti. Günler geçtikçe, Rezan'ın bana olan ilgisi hiç durmadı; sanki her an yanımda olmak istiyor, her fırsatta beni görmek için çabalıyordu. Başlangıçta bu yoğun ilgi beni mutlu etti, kendimi değerli ve özel hissettirdi. Sabahları, telefonumun ekranında Rezan'dan gelen tatlı mesajlar görmek günümün en güzel anlarından biri haline geldi. "Gözlerim seni arıyor her an, kalbim senin için atıyor, Asude," diye başlayan cümleler, içimde kelebeklerin uçuşmasına neden oluyordu. Her mesajında, beni ne kadar düşündüğünü ve sevdiğini anlatan sözler, kalbimi ısıtıyor, yüzümde istemsiz bir gülümseme bırakıyordu. Geceleri, evin arka tarafındaki gizli yerimizde buluşuyorduk. Gözlerden uzak, sadece ikimizin bildiği bu küçük köşe, bana hem heyecan hem de güven veriyordu. Rezan, oraya her geldiğinde sessizce adımlarını atar, gözleriyle beni arardı. Birbirimize yakınlaştığımızda, gecenin serinliği içinde onun sıcaklığına sığınırdım. Rezan’ın bakışları karanlıkta bile parlıyor, beni kendine çekiyordu. Sessizce yan yana oturur, konuşmadan birbirimizi dinlerdik. Zaman zaman Rezan’ın eli benim elime değerdi ve o an kalbim hızla atmaya başlardı. Onun varlığı, karanlığın içindeki ışığım gibiydi. Rezan, fısıldayarak bana sevgi dolu sözler söylerdi. Her kelimesi, yüreğime dokunur, beni daha da ona bağlardı. "Seni her şeyden çok seviyorum," dediğinde, gözlerimi kapatır ve onun sesinin beni sarıp sarmalamasına izin verirdim. O anlarda dünya sadece ikimizden ibaretti. Bu gizli buluşmalar, benim için bir kaçış noktasıydı. Rezan’ın yanında, tüm endişelerimden, korkularımdan uzaklaşıyor, sadece onunla olmanın tadını çıkarıyordum. Karanlıkta birbirimize olan bağlılığımız, her geçen gece daha da güçleniyordu. Rezan’ın varlığı, benim için artık vazgeçilmez bir hale gelmişti. Rezan, küçük sürprizlerle de ilgimi çekmeyi ihmal etmiyordu. Bir gün eve döndüğümde gizli yerimizde rengarenk çiçeklerle dolu bir demet buldum. Çiçeklerin arasına sıkıştırılmış küçük bir notta, "Bu çiçekler senin güzelliğini yansıtamaz ama kalbimde açan sevdanın bir ifadesi," yazıyordu. O an gözlerim doldu, kalbim hızlıca çarpmaya başladı. Rezan'ın bu nazik jesti, ona olan hislerimi daha da güçlendirdi. Her ne kadar istemesem de notu kendime saklayıp buketi çöpe attım. Çünkü evdekiler görürse kimseye hesap veremezdim. Güzel çiçeklerle atmadan önce koklayarak vedalaşmıştım. Rezan'ın bana olan ilgisi ve sevgisi o kadar yoğundu ki, her gün onunla vakit geçirmek için sabırsızlanıyordum. Onun yanında kendimi huzurlu ve mutlu hissediyordum. Rezan, bana sürekli olarak ne kadar özel ve güzel olduğumu söylüyor, her sözünde bana olan sevgisini bir kez daha ifade ediyordu. "Seninle olmak, hayatımın en büyük mutluluğu," diyordu ve bu sözler, içimde tarifsiz bir mutluluk yaratıyordu. Geceleri, yatmadan önce telefonuma bakıp Rezan'dan gelen tatlı mesajları okumak, günümün en güzel anlarından biri haline gelmişti. Onun kelimeleri, sanki bana olan sevgisinin bir yansıması gibiydi. "Seninle geçirdiğim her an, kalbimde bir iz bırakıyor," diyordu. Bu sözler, kalbimde derin bir sıcaklık ve huzur hissi uyandırıyordu. Telefonum eski tuşlu telefonlardandı ama işimi görüyordu. Onun o siyah beyaz ekranında Rezan`ın ismini görmek beni inanılmaz mutlu ediyordu. İçten içe aramızdaki şeylerin bir sonuca varmasını istiyordum. Onun ikinci kere görücü göndermesini istiyordum ama konusunu hiç açmıyordum. Ama iki gün önce Rezan, bu sefer ailesiyle birlikte beni istemek için geleceğinin haberini gönderdiğinde, benim cevabımı zaten biliyordu. Kalbimde bir ürperti hissettim ama aynı zamanda bir huzur da vardı. Bu anın, hayatımın dönüm noktası olacağını biliyordum. Rezan’ın ailesi, Şanlıurfa’nın en saygın ailelerinden biriydi ve bu geceyi en küçük ayrıntısına kadar planlamışlardı. Elbette istemeye gelmeden önce Rezan`ın annesi ve teyzeleri birkaç kere gelmiş ön tanışma gibi bir şey yapmışlardı. Her geldiklerinde de hediyelerle gelerek ailemin gönlünü de hoş etmişlerdi. Günler sonra evde bir telaş vardı; annem hazırlıklar yapıyor, babam ve babaannem sessizce salonda oturuyordu. Babaannem neyin değiştiğini merak etse de sormuyordu. Çünkü onu sonuç ilgilendiriyordu. Bunu da Zübeyde neneyle konuşurken duymuştum. Babaannem Zinar ağa ile akraba olacağı için hoşnuttu. Annem de bana kaç kere sormuştu "Kızım emin misin?" diye. Ben de en içten şekilde "Eminim ana." cevabını vermiştim. Misafirler geldiğinde babam kapıyı açtı ve onları içeri buyur etti. Rezan’ın ailesi, oldukça saygılı ve mütevazı bir tavırla salona girdiler. Annem, hemen ikramlar hazırlarken ben de odadan çıkarak misafirlerin önüne geçtim. Rezan’ın gözleri bana kayınca, kalbim bir an duracak gibi oldu. Babam ve Zinar Ağa arasında kısa bir hal hatır sorma faslı başladı. Sanki herkes konuşmayı bekliyor, ama kimse ilk sözü almak istemiyordu. Odada huzurlu bir sessizlik hâkimdi; annem çay tepsisini hazırlarken, ben de derin bir nefes aldım. Bu anın önemini biliyordum; hem benim hem de ailem için dönüm noktasıydı. Zinar Ağa ağır başlı ve saygılı bir tavırla söze girdi. "Sebebi ziyaretimiz belli Ali efendi. Senden Allah’ın emri, peygamberin kavliyle kızın Asude’yi oğlum Rezan’a istiyoruz," dediğinde, odaya adeta bir sessizlik hâkim oldu. Herkesin gözü babama çevrildi. Babam, bu durumu önceden beklediği için bir süre sessiz kaldı. Sonra gözlerini önce Rezan’ın babasına, sonra da bana çevirdi. Bu anlık bakışta, babamın gözlerindeki sevgiyi gördüm. Kalbim bir an duracak gibi oldu, ama babamın güven veren bakışları beni rahatlattı. Babam, sakin bir ses tonuyla, "Biz de Asude kızımızı Rezan oğlumuza layık gördük, hayırlı olsun," dediğinde, odadaki gerginlik bir anda dağıldı. Herkesin yüzünde bir tebessüm belirdi. Annem, gözleri dolu dolu bana bakarken, Rezan’ın annesi Sürme Hanım yanımda belirdi ve yüzüklerin kutusunu çıkardı. Rezan’ın amcası Adil, yüzükleri çıkararak önce Rezan’a sonra bana yüzükleri taktı. Bu sırada ellerim titriyordu, ama Rezan’ın sakin ve kendinden emin bakışları beni bir nebze olsun rahatlattı. Yüzüklerimizi takarken aramızdaki bağın daha da güçlendiğini hissettim. O an, bu yüzüğün sadece bir mücevher olmadığını, hayatımızın geri kalanını birbirimize bağlayacak bir sembol olduğunu anladım. Yüzükler takıldıktan sonra, herkes tebrik etmek için sıraya girdi. Çevremizdeki insanların mutluluğunu görmek, içimdeki heyecanı daha da arttırdı. Annem, ikramları hazırlarken gözleri dolmuştu. İkramlar yapılmaya başlandığında, çay faslına geçildi. Ben annemin özenle hazırladığı çayları, herkesin önüne birer birer koyarken, odada keyifli bir sohbet başladı. Sürme Hanım, anneme "Çok güzel bir kızınız var, Emine Hanım, Pek de hamarat maşallah." dediğinde, kalbim sevinçle doldu. "Çok şükür hayırlı bir evladımız var Sürme Hanım." dedi annem bana gururla bakarak. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı ve çaylar yudumlanırken, artık resmen nişanlanmış olduğumuz gerçeği, içimde tarifi imkânsız bir mutluluk yarattı. Bu gece, hem ailelerimiz hem de bizim için unutulmaz bir anı oldu. Rezan, gözleriyle bana "Artık resmen biriz," der gibiydi. Sizce de Rezan Asude`ye aşk bombardımanı (günümüz sözü ile love bombing) yapmıyor mu? Neyse diğer bölüm fena. Görüşürüz. Seviliyorsunuz.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE