HAYAT DEVAM EDİYOR

859 Kelimeler
Baran ağanın ölümünün üzerinde iki gün geçmişti. Diyar ağa yoğun bakıma alınınca kalbindeki damar tıkanıklığı sebebiyle kalbi durduğu için, baypas ameliyatı geçirmiş, o kendini hafiften toparlayana kadar da Baran ağanın cenazesi morgda bekletilmişti. Berivan konağında bir yandan ağıtlar yakılmaya, göz yaşları akıtılmaya devam ederken, Diyar ağanın başarılı geçen ameliyatı yüreklere az da olsa su serpmiş, dudaklarda hafif bir tebessüm belirmişti. Konak ahalisi olsun aşiret mensupları olsun bu duruma sevinmişti. Zülal iki gündür odasından çıkmıyor, yemek yemiyor, su içmiyordu. Yanına kimseyi de almıyordu. Dilan ne kadar kapısına gidip dil dökse de içeri almamış ağlamaktan boğuklaşan sesiyle gitmesi istenmişti. Yine de durmadan arada Zülalin kapısına gidiyor, yiyecek içecek götürüp, kapı önüne bırakıyordu. İçi acıyordu onun da. Zülal odasında bir sağa bir sola gidiyor, ağlamaya dövünmeye devam ederken bir yandan da bundan sonrasını düşünüp içindeki sıkıntının büyüdükçe büyütmesine sebebiyet veriyordu. Kimseyi görmek, konuşmak, yeme yemek istemiyordu. Daha taziye günü bitmeden amcası gelecekti onu almaya biliyordu. Bir şeyler yapılmalı, bir çözüm yolu bulmalıydı. Artık Baran’ın ölümü tamamen aklından çıkmış, kendi derdine odaklanmıştı. Hojan hanımağa da durmadan ağlıyor ağıt yakmaya devam ediyordu. O da yemek yemiyor, su içmiyor, kimseyle tek kelime konuşmuyordu. Dilan ne kadar yalvarsa yakarsa da bir lokma yemek yedirip, bir yudum su içirememişti. Ama Diyar ağanın ameliyatının başarılı geçtiğini öğrenince sevinmişti, bir canını daha toprağa vermeyeceği için kendisini biraz daha iyi hissediyor, hiç olmazsa ilacını suyunu içmeye çalışıyordu. Bawer ağa ise iki gündür hastanede yatıp kalkıyor babasının yanından bir dakika bile ayrılamıyordu. Bir acı yaşıyorlardı zaten, ikincisini yaşamaya Berivan konağındaki kimsenin yüreği dayanmazdı. O da üzülmüştü çok. Severdi Naran ağabeyini. Daha küçük yaşlarından itibaren Baran kardeşine ayrı bir düşkündü zaten. Bir dediğini iki etmez, istediği topu, çikolatayı alırdı. İstediği yere götürürdü. Aslında uzunca bir zamandır, pek sohbet edip konuşmamışlardı ağabeyiyle. Bawer kendi içinde bir savaş halindeydi o sıralar. Kazananı belli olan bir savaşın. Üçüncü günde Diyar ağa biraz daha kendine gelmişti. Ama hiç konuşmuyor, kimseyle göz göze gelmiyor, kimseyi duymuyor, öylece boşluğa bakıp duruyordu. Yüreği zar zor dayanmıştı bu acıya. İçinden içine acısını yaşamaya devam ediyordu. Baran’la geçirdiği güzel günler, oynadığı oyunlar, aldığı karneler, bitirdiği okullar… Sonrasında askere gitmesi. Ne çok ağlamıştı Diyar ağa asker eğlencesi yapıldığı zaman kuytu köşelerde, gizlice. Yine kimseye göstermemişti acısını. Bu vatanın uğruna askere gönderiyordu ilk göz ağrısını çok mutluydu. Ama yüreği de yanıyordu bir yandan. Evlat bu kolay mı yanından ayırmak. Geçen bir haftanın ardından doktor artık eve gidebileceğini ama fazla sinir, stres, üzüntü yaşamamasını tembihlemişti. Babasının ağzının içine bakan Bawer babasından sadece, “ oğlumu artık yerine yatıralım Bawer! “ lafını duymuş, anında gözleri dolu dolu olmuş bir şekilde başını sallayarak onaylamış peşinden yürümüştü. Diyar ağanın hastaneden çıkmasıyla birlikte, Baran ağanın cenazesini de defnetmek için aile mezarlığına geçilmişti. Dedesi de Baran’ı çok severdi. Baran da onu. Onun yanındaki yeri hazırlamışlardı Baran için. Dedesi hayattayken de onunla uyurdu arada geceleri kaçıp, şimdi ölmüştü ve yine dedesinin yanında yatacaktı. Mezarlığa gelen kadınları ağıtları ile cenaze defnedilmiş, baş sağlıkları alınmıştı. Zülal cenaze defni boyunca o kadar içli ağlamıştı ki, onu görenler, ‘ zavallı kızcağız, genç yaşında dul kaldı. Allah yardımcısı olsun! ‘ diyorlardı sürekli. Oysa Zülal, Baran’ın ölmesine de ağlıyordu ama en çok bundan sonra, amcasının yanına dönünce, yaşayacağı hayatı için ağlıyordu. Dilan, Zülal’in her daim yanında onu sıkıca tutuyor, desteğini bir an olsun çekmiyordu. Ablası yerine koyduğu kadındı Zülal. Aynı şey kendi başına gelse, Zülal’in de onun yanında her daim bulunacağını biliyordu. Fennî aşireti de cenazeye gelmiş, hele Ferman cenaze sahibi gibi her işe bakmaya çalışıyordu. Çok severdi Baran’ı küçüklükten arkadaşı, dostuydu. Bütün yaramazlıkları birlikte yaptığı çocuktu Baran. Ergenlik zamanlarında beraber kavgalar ettiği, ilk içkisini, sigarasını birlikte içtiği. Karısı Nehir’e olan sevdasını anlattığı, ondan da Zülal’i duyduğu can dostu. Cenaze defnedilip, konağa geri dönüldü. Ama kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Herkes odasına çekildi, konuşmaya bile metalleri yoktu. Berivan konağında günler artık sessizce geçiyor, kimse kimseyle konuşmuyor, anlaşmalar devam ediyordu. Geçen günlerde Bawer ağa karısıyla sarılmış onun kollarında ağlıyor, ağabeyine ağıt yakıyordu. Dilan ise hem ona hem de Zülal’e destek oluyor, kendilerini toparlamalarına yardımcı oluyordu. Hojan hanımağa ile Diyar ağa pek kimseyle konuşmuyor acılarını yaşamaya devam ediyor, güç bela Dilan’ın ısrarlarıyla bir iki lokma yiyebiliyorlardı. Baran ağanın ölümünün üzerinden geçen kırk günün sonunda Berivan konağı sakinleri artık yavaştan günlük rutinlerine dönmüş, yavaştan içleri soğumaya başlamıştı. Yine aynı sofrada toplanıp yemekler yeniyordu. Ama daha sessiz bir şekilde. Zülal pek odasından çıkmıyor, sofraya oturmuyor, arada bir çıkıp kendini gösteriyor, sonra yine odasına dönüyordu. İlerleyen zamanlarda Hojan hanımağanın Zülal ile konuşmasıyla odasından daha sık çıkmaya başlaması ile ortalık bir tık daha düzelir gibi olmuştu. Geçen birkaç günün ardından Zülalin amcası Bedirhan bir gün konağa gelmiş, Diyar ağanın çalışma odasına geçip konuşmuşlardı. Konuşulan konu belliydi aslında Zülalin akıbeti. Amcası yanına almak istediğini artık burada kalmasının doğru olmadığını belirtmişti açık açık. Diyar ağa da gelinini bu adama vermek istemediği için bir çıkar yol bulduğundan bahsetmişti, Bedirhan’a. Ardından Bedirhan mutlu bir şekilde ayrılmıştı konaktan. Onun gitmesiyle Hojan hanım hemen eşinin yanına gitmiş bir müddet çıkmamışlardı odadan. Diyar ağa ona da anlatmıştı aldığı kararı. Bir gün sonra bütün konak halkına avlu da toplanması söylenmişti. Bawer ağa da karısı Dilan’la avluya geçmiş babasının konuşmasını bekliyordu. Diyar ağa ayağa kalkarak önce Zülale, sonra Dilan’a en sonunda da oğluna baktı. “ Bawer, Zülali nikahına alman lazımdır oğlum. “…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE