Serap Gece yarısı, telefonumun tiz sesiyle sıçrayarak uyandım. Ekranda tanımadığım bir numara vardı. Kalbim huzursuzca çarparken, “Eski bir hasta olabilir,” diye düşündüm ve telefonu açtım. Martien “Alo Serap, nasılsın güzelim? Ben Martien… Sana bir resim atıyorum. Önce o resme bak, sonra konuşuruz.” Serap Sesi buz gibi bir iğne gibi saplandı içime. Daha adını duyar duymaz tüm vücudum gerildi. Tam o anda w******p’tan bir bildirim geldi. Parmağım titreyerek ekrana dokundu. Fotoğrafta Faruk vardı. Bir restoranın çıkışında ayakta durmuş, telefonla konuşuyordu. Çok yakınına kadar sokulmuş bir adam, tam kalbine doğrulttuğu silahla onu hedef almıştı. Boğazıma bir yumru oturdu. Nefesim kesildi. Elimle ağzımı kapatarak çığlığımı bastırmaya çalıştım. O sırada Martien’in sesi tekrar kulağımda

