Her zaman insanların göründüklerinden farklı olduklarına inanırım. Yaşadığımız yaşam bizleri maskeler yapmak zorunda bırakır. Bazen o maskeleri o kadar çok kullanırız ki kendi benliğimizi kaybederiz. Yine de benliğimiz o maskelerin içinde bir yerlerdedir ve ne kadar uğraşırsak uğraşalım onu saklayamayız. Olayları incelerken maskelerin arkasını görmeye çalışmak benim kendi uyguladığım bir yöntemdi. Sorguda geçirdiğim zamanlarda alakasız konular ile karşımdaki kişiye yanaşır , tepkilerini ölçer, hangi noktadan dokunursam gerçek benliğine ulaşabilirim bulmaya çalışırdım.
Tabi ki her suçlu için aynı yöntemi kullanmıyordum. Zaten bana verilen davalarda da alelade suçlular olmuyordu. Çözülmesi için ayrıntılara bakılması gereken ve kendi dehalarının farkında olarak sorgulayanı zorlayan suçlular benim alanımdı. Şu an karşımda duran panoda yer etmiş kişilerde böyle bir suçlunun kurbanlarıydı. İşin kötü tarafı bu insanların neden ve nasıl öldürüldüğünü gerçek anlamda bilmiyordum. Bir cinayetin en önemli iki sorusu ortada dururken katili bulmak cinayeti çözmekten çok uzaktı.
Mailime gelen savcının gönderdiği gizli belgelerde maktullerin daha önce haklarında açılmış ama düşmüş davaları gördüğümde bazı cevaplar yerine otursa da hala sorularım havadaydı. Kenan'ın gönderdiği dosyalar ölen maktullerin masum olmadığını düşündürüyordu ama dava sürecinde suçlu oldukları da kanıtlanmamıştı. Elime kalemi alarak panoya yaklaştım ve kapanan dosyadaki suçları maktullerin karşısına yazmaya başladım.
Koray ALTUN----- Öğrencisini tacizden berat etti
Elif GÜVENCE--- İhmal sonucu çocuk hastasının ölümüne sebebiyet verdi.
Mustafa KARLI---- Bir kavgada ölen genç aleyhinde şahitlik yaptı ve dava düştü.
Ahmet CANSAR---- Aşırı dozdan ölen bir öğrenciye uyuşturucu temininden beraat etti.
Serpil TEKİZ--- Döverek öldürülen genç bir hayran aleyhinde tanıklık etti.
Davalar suçlanan ve şu an yaşamayan kişiler için düşmüştü ama geride kalanlar için hala taze olduğu üst üste yazdıkları itiraz dilekçelerinden anlaşılıyordu. Hatta son dilekçe geçen ay ölen doktor Elif Güvence için yazılmıştı. Acılı aile yazdıkları dilekçe ile savcıdan yalvararak davanın yeniden görülmesini istiyorlardı. Eğer katil bu ailelerden birine mensup olsaydı cinayetler bir nebze de olsa anlam kazanacakken kendini katil diye servis eden adam işi karmaşık bir hale sokuyordu.
Ben önümdeki seri cinayetlere bakarken gözüm yandaki panoya ilişti. Bu cinayetlerle hiç alakası olmayan bir askeri kayıp davası gibi görünüyordu. Bedenimi panodan masama döndürüp dosyayı elime aldım ve kayıp yüzbaşının kişisel bilgilerine yeniden baktım. O sırada karşıma boşanma dava dosyası ilişti. Dosyayı açıp okuduğumda karşıma çıkan gerçeklerle duraksadım.
Yüzbaşı Murat Topçu üç defa karısına şiddet uygulamaktan karakola çağırılmış ama her birinde uzlaşma sağlanmıştı. Boşanma davasının ana başlığı ise şiddetli geçimsizlikti. Kadın yaşıyordu ama bu ayrıntı beni rahatsız etmeye yetmişti bile. O zaman fark ettiğim gerçekler ile tüm dosyalar ortak yanları ile zihnimde bir sıraya girdiler. İlk üç kurbanda bıçağın yerleştiği yerde pürüz vardı. Son iki kurban da ise bıçağın saplanış yönü yanlıştı. Ya yanılıyorsak ya bu cinayetler birden fazla kişinin örgütlü işi ise.
Düşüncelerim yavaş yavaş yerleşirken nedenler bu cinayetleri işleyen başka kişiler olduğu gerçeği ile netleşti. Panoya tekrar döndüğümde çalan kapı ile dikkatim kapıya yöneldi.
" Giriniz."
Açılan kapıdan içeri adli tıp uzmanımız Behiye hanım girdi. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade elinde ise bir dosya mevcuttu. Hızla yanıma gelip dosyayı bana ulaştırdığında sıkkın bir nefes verdi.
"Bu gün hataların ve sürprizlerin günü baş komiserim."
Tek kaşımı kaldırıp hafifçe tebessüm ettim.
" Sen ve hata aynı cümlede, buna inanmamı beklemiyorsun sanıyorum."
Omuzları düşerken yüzündeki memnuniyetsiz ifadeye çatılan kaşları eşlik etti.
" Baş komiserim lütfen benimle dalga geçmeyin. Ve evet genel olarak işime duyduğum saygı nedeniyle fazla titiz olsam da bana otopsileri yenilemem için izin hazırlamanızı rica etmem gerek."
Bu defa yüzümdeki gülüş bozulurken kaşları çatılan ben olmuştum. Behiye kolay kolay hata yapan biri olmadığı gibi manipüle edilip işini savsaklayacak biri de değildi. Eğer benden böyle bir talep ile geliyorsa haklı sebepleri olduğuna emindim. Yine de onun için savcıdan tekrar otopsi için izin istemek hem beni hem de değerli dostumu zora sokacaktı.
" Behiye umarım makul bir açıklaman vardır çünkü savcıya bir iç güdü ile gidemem biliyorsun."
" Keşke sadece bir iç güdü olsa baş komiserim. Normalde otopsinin tamamlanması için rutin zehir testlerinin bitmesini bekleriz. Ben de otopside verilen prosedüre dikkat ederek çalışırım ama bir şeyler ters gitti ve son maktulün cenazesini almak için talepte bulunan olmadığı için bedenin işleri biraz gecikti. Siz dosyaları isteyince bende hemen maktulü temizleyip defin için hazırlamak istedim."
Duraksadı ve dudaklarını dilemeye başladı. O zaman bana vereceği bilgilerin önemli olduğunu daha iyi anlayarak:
" Devam et lütfen." dedim. Derin bir nefes alıp devam ettiğinde isteğinin ne kadar haklı olduğunu daha iyi anladım.
" Bedeni soğuk bölmeden çıkardığımda garip morarmalar ve halkalı bir kızarıklık fark ettim. Morluklardan da kızarıklıktan da numune aldım ve laboratuvara gönderdim. Sonuçlar gelmedi ama şüphelendiğim bazı şeyler var. Bu yüzden otopsilerin yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum."
"Peki, bazı zehir çeşitlerinin klasik testler ile tespit edilemediğini biliyorum ama testlerde zehirle etkisiz hale getirildiklerine dair bir bulguya da rastlanmadı bildiğim kadarıyla."
" Evet baş komiserim haklısınız .Ancak, bazı zehirler uygun dozlarda ve belirli aralıklarla verildiği zamanda pek çok testi yanıltabilir. Hatta günlük yaşamda alınan bu zehirler basit sıkıntılar dışında yaşamınızı etkilemeye de bilir. Ama bu zehirlere belirli bir süre maruz kaldığınızda vücudunuz başka etkenlere açık hale gelir. Normalde sizi rahatsız etmeyecek uyuşturucular ya da uyaranlar gibi maddeler ölüm nedeni olabilir."
Geriye doğru ilerleyip masaya bedenimi yasladım. Behiye'nin anlattıkları komplike bir planı ve uzun süreli takiple teması içeriyordu. Bu ise cinayetlerin korkunç ve dahi bir beynin eseri olduğunu gösterirken işimizin yeni başladığının işaretiydi. Kısa bir sessizliğin ardından telefonuma uzanıp savcı Kemal'in numarasını tekrar çevirdim. Söyleyeceklerimi düşünürken çalan telefon birden açıldı.
" Ne var Adil yine ne var?"
" Üzgünüm Kemal ama yine senin yardımın gerekli."
" Ne oldu?"
" Elime yeni ipuçları geçti ve ne yazık ki otopsilerin yenilenmesi için onayın gerekiyor."
Kemal bir süre cevap vermedi. Düşündüğü şeyleri biliyordum açıkçası vereceği bu karar onu çok zor duruma sokacaktı. Ama onunda bildiği bir gerçek vardı ki ben gereksiz hiç bir istekte bulunmazdım.
" Adil, bana bir saat ver. Sana istediğin izni çıkaracağım ama kolay olmayacak."
" Teşekkürler Kemal sana borçlandım."
Telefonu kapatıp Behiye'ye bakışlarımı döndürüp:
" Elinizdeki maktul için otopsiyi tekrarlayın. Diğerleri içinde benden haber bekleyim Behiye hocam."
Behiye hanım bir baş selamı ile odadan çıkarken ben panoya tekrar döndüm. Fark ettiğim gerçekle ne yapacağımı düşünmeye başladım. Bu bir seri cinayetti evet ama tek bir katilin zihninden çıkmış birden fazla katilin eli ile işlenmişti.