Bir Mersedes Meselesi

1844 Kelimeler
Özüm'ün Anlatımı Yine ağlamıştım ama bu sefer mutluluktan içim içime sığmıyor ağzım kulaklarımda gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı hayır bir şey değil gören deli sanacak. Tim beni çok duygulandırdı aile sıcaklığını sonuna kadar onların yanında hissettim kimi varlığı, kimi bir bakışı, kimi espirisi, kimi davranışı ile net belli ediyordu aslında hepsine sarılmak istedim goril kişisi hariç tabii en çokta Barın üsteğmenime ama gözyaşlarıma hakim olamayınca kalkmak zorunda kaldım. Barın... Biraz sert sinirli biri gibi duruyor anladığım kadarı ile de kıskanç ve utangaç kaşları da benimki gibi çatık ama çokta yakışıklı üstelik yeşil gözlü.. Biz Selimle o duygusal anı yaşamadan önce Barın da zaten bizi kardeşi olarak benimsemiş uzaktan korumaya bile almış. Selim "askeriyede kim napacaksa size?.. ama kıskanç abiyi oynayacak ya aklınca yan gözle bakanlardan koruyacak sizi" diye kendi sorup kendisi cevaplamıştı. O sıra yüzbaşı ile bakışlarımız buluştu aniden bundan sonra bir şey olacağından değil de yaşamış olduğumuz anlar gelince aklıma gayriihiyari bakmıştım işte sonra bakışlarımı hemen çekip yanında ki Gizeme baktım hedefim canım arkadaşım değildi maksat gözlerimi kaçırmaktı yanında kim olsa ona bakacaktım ama Yiğit üsteğmenime kaçak bakışını gördüm tabii onun da Gizeme. Hakan, Selim ve Barın arasında geçen tartışmayı da anlattı çok komikti hayvan mı sahipleniyosun falan demiş gülümsememe engel olamadım. Lavabodan çıkmış aklımda bunlar varken yavaş yavaş ilerliyordum. Karşıdan gelen albayı görünce ciddileşip selam vermiştim. "Evlat!" diyerek önümde durdu. "Buyurun komutanım!" "Rahat asker rahat" dedi babacan bir tavırla. "Sen iyi misin ?" "İyiyim komutanım sağ olun" dedim. "Bacağın nasıl oldu ?" "İyi komutanım" "Olmaz öyle Mertte yok başçavuş Alaz da şimdi çıktı." Alaz ne alâka diye düşünürken yüzümde nasıl bir ifade oluştuysa adam Albay olmasına rağmen açıklama gereği duydu. "Alaz... sıhhiye eğitimi alan personelimiz kaç gündür kim ilgileniyor seninle?" Ne cevap vereceğim şimdi daha neyin ne olduğunu ben bile bilmiyorum yüzbaşı ilgileniyordu desem ceza alırlar mıydı ? Goril kılıklıya iyi olurdu da Alaza acırım işte.. "Neyse teğmenim sen bir hastaneye git orada baksınlar. Bu gece sorun çıkarmasın sana." "Emredersiniz komutanım!" dedim. Albay gittikten sonra derin bir nefes verdim. Bacağım iyileşmişti artık, gözümü görüp ağrıdan ağladığımı falan mı düşündü acaba Ayrıca niye bu gece sorun çıkarsın ki çıkarsa ilk gece çıkarırdı. Alaz'ın sıhhiye eğitimi aldığını niye kimse söylemedi bana başta da Mert... Kime soracağım şimdi Yüzbaşıyla gerekmedikçe konuşmak istemiyorum ast üst ilişkisinden öteye gitmem, Mert burada değil, geriye bir tek Alaz kalıyor. Bir de kızları anlamak zor derler erkekleri anlamak çok kolaydı çünkü... . Bir pansuman için hastaneye geldiğime inanamıyorum ama ne yapsaydım albaylada mı inatlaşsaydım gerçiii bir iki şey söyleyebilirdim de aklımı karıştırdılar ceza alırlar mı diye panikle düşününce itiraz etmeden kabul etmek zorunda kalmıştım. Çıkışta biraz yürümek iyi geldi iyi ki askeriye aracı ile gelmeyip taksi çağırmalarını istemiştim. Ben dalmış yürürken "aaa asker" diye bağıran çocuk sesleri geldi. Bakışımı onlara yönelttim. 9-10 yaşlarında oldukları belliydi ben bakınca elleriyle selam vermeye çalışıyorlardı. Yanlarına yaklaşıp başlarını okşadım. "Rahat asker deyip" gülümsedim. İkisinde de kocaman gülümseme oluştu. "Abla sen dövüşebiliyon mu?" dedi erkek olan "Abla değil şaşkın komutanım diyeceksin" dedi kız. "Kızım bir sus sen çok biliyon" diye yanıtladı. Kız sinirle bakıp "bana bir daha kızım dersen komutanın olduğumda seni döverim" dedi. Benim konuşmama hiç izin vermiyorlar. "Abla biliyon mu bu da asker olmak istiyor ben de yalnız bırakmamak için ben de asker olucamm." "Siz kardeş misiniz?" dedim. "Yoo abla ne yaptın" deyip elini suratına yapıştırdı "ben onu seviyom" diye de ekledi. Kız duymamış gibi yaparak yere sürttüğü ayakkabısına bakıyordu. Dişlerimi dudağıma geçirip "pardon pardon" dedim. Bu yaşta sevmek falan oluyor muydu ya? ben tabii ailemle uğraşırken başka bir şey görmemişti gözüm yaşıtlarımın ne yaptığıyla hiç ilgilenmemiştim bir gün okul çıkışı sınıftan bir çocuk yanıma gelip yanağımdan öpüp "ben seni seviyorum büyüyünce seninle evlencem" demişti diğer kızlarda olan işve cilve bende o zamanlarda da yoktu ama asi ve asker ruhum hep benimleydi. Çocuğu birazcık hırpalamıştım neyse ki olayı büyütmemişti de bizimkiler okula çağrılmamıştı. "Oğlum madem seviyorsun ne diye kıza o bu diye sesleniyorsun ?" "İsmini sevmiyom abla değişik bir ismi var." Kız bozuldu biraz ellerini de göğsünde birleştirmiş hafiften çocuğa sırtını dönmüş bir şekilde "sevme ismimi de sevme beni de sevme sanki ben seni çok seviyom" dedi. Çocuk bir şey diyecekken işaret parmağımı dudaklarıma götürüp susturdum. "hiiiişştt susun bakayım komutanınız konuşacak" dedim. Kıza ismini sordum "Özüm ismim komutanım" dedi. Daha önce ismime hiç denk gelmediğim için şaşırmıştım, kız tekrar konuştu. "Ne oldu komutanım yoksa doğru mu söylüyor Ayaz, ismim güzel değil mi?" Kızı üzgün görünce hemen konuştum. "Hayır çok güzel bir ismin var biliyor musun benim ismim de Özüm o yüzden biraz şaşırdım sadece" dedim. Kız hemen gülümsedi. Şimdi daha büyük olan şaşkınlığımı yaşayabilirim. "Senin adın Ayaz mı?" dedim şaşkınlıkla "Evet abla çok güzel isim değil mi?" "Yaa çok güzel sorma Özümün nesi varmış da beğenmiyorsun?" dedim kızarak ikisi de şaşkınlıktan kocaman yaptıkları gözleri ile bana bakınca ellerimi teslim oluyorum der gibi omuz hizama kadar kaldırdım sonra "çok mu bağırdım?" dedim. İkisi aynı anda "biraz" dediler. "Kusura bakmayın ben Ayazları karıştırdım bir tane aksi kötü kalpli bir komutanım var da onunda ismi Ayaz" dedim. "Canavar gibi mi kötü abla" dedi küçük Ayaz. "Yaa canavar gibi kötü biliyor musunuz birazda gorile benziyor." dediğimde hep birlikte uzun bir kahkaha atmıştık. "Evet söyle bakayım asker evin yakın mı buraya ?" diye küçük Özüme sordum. "Hemen şurası komutanım şu sarı olan" diyerek işaret ettiği binayı gösterdi. "Senin evin nerde küçük Ayaz efendi" dedim. "Abla benim evim de orada onlar bizim iki kat üstümüzde oturuyor" dedi. İkisininde yanaklarını öperken Ayaz'ın kulağına eğildim. "Kızı üzmek istemiyorsan ona ismi ile seslen adını senin ağzından duymak onu mutlu edecektir." Gülümseyip yapabildiği kadar göz kırpmıştı. "Hadi bakalım birbirinizi üzmeyin" deyip el salladım ama onlar asker selamı vermeyi tercih edince ben de asker selamı verip ilerledim. "Vayy bee bırak Özüme denk gelmeyi Özüm ile Ayaza aynı anda denk geldim." "Bir de seven Özümle Ayaz.." sesli düşünüp ilerlerken öküzün soğuk bakışı gözlerimin önünde belirdi ve kulaklarımda o buz gibi sesi... göz yaşlarıma engel olamadım yine yanaklarımdan süzüldü. Çıkaramıyorum bir türlü aklımdan lanet olsun çıkaramıyorum içimde bir yerler çok acıyor en derinimde bir yerler... çok sevince böyle mi oluyormuş ben hangi ara bu kadar bağlandım ona Özgürün beni aldatmış olması bile canımı bu kadar yakmamıştı. Benim bu yıkılmışlığıma mersedes iyi giderdi aslında yok mu buralarda diye biraz ilerledim. Karşıdan gelen çifte baktım nasıl da mutlular Onlarda bana bakıyor ağladığım belli oluyor mu? nefret ediyorum gözümün şişip kızarmasından burnumun hiç durmadan akmasına millet üç günlük ağlar hiç belli olmaz ben iki damla akıtayım göz balon burun şelale cebimdeki kağıt mendili alıp burnumu sildim. "Hee işte" deyip dükkandan içeri girdim yaşlı bir amca vardı ben girdiğimde arkası dönük raflarla ilgileniyordu. "Merhaba mersedes var mı?" "Üzdüler mi seni" derken yüzünü dönüyordu. "Müneccim misin be amca üzdüler" dedim başımı sallarken. "Mersedes istediğine göre müneccim olmaya gerek yok geç otur kızım sen ben hazırlayana kadar deyip cam masanın arkasına geçti. Gözlüğünün üstünden bana bakarken gözlerinin dolduğunu fark ettim. "Benim oğlumda asker" dedi üniformamı incelerken "Nerede asker amca ismi ne tanıyorumdur belki." "Kahraman Yılmaz, burada şu an bizimle" deyip yanına bakarak gülümsedi. Jeton geç düşüyor tabii biraz öyle kaldıktan sonra ayaklanıp selam verdim ben görmüyordum ama amca görüyordu sonuçta buradaydı.. bizimleydi.. Sonra arka tarafa geçip amcaya sarıldım onun baktığı yöne doğru bakarak gözyaşlarımla gülümsemeye çalıştım. Amca önce kendi gözyaşlarını sonra benim gözyaşlarımı silerek "ağlamamızı istemiyor" dedi sonra ekledi. "Ben şehidimin arkasından hiç ağlamadım zaten beni sen ağlattın geç otur bakayım yerine." diyerek yalandan kızmaya çalıştı. . "İşte oldu mersedes gülün hazır buyur kızım" dedi. Ücreti için ne kadar ısrar ettiysem de almadı. "Mutlaka tekrar geleceğim senin gibi tonton bir amca bulmuşum bir daha hayatta bırakmam" deyip gülümsedim. Amcada "Kapım sizin gibi vatan evlatlarına hep açık ne zaman istersen" dedi. Elini öpmek istedim ama izin vermedi beni kendisine çekip sımsıkı sarıldı. "Seni üzen hergeleye söyle bir daha üzerse ben de onu üzerim" dedi. Ahh be amcam daha o seviyeye gelmedik ki bu olanları anlatacağım bir Gizem var ya da artık bir ailem var ama o yok. Gider ayak bir şikayet edeyim bari "Yüzbaşı biliyor musun amca komutanım olur kendisi ben bir şey yapamıyorum ama sen bastonunla kafasını kırsan iyi olurdu aslında" diye gülerek konuştum maksadım onun da keyfini yerine getirmekti. Gülümseyip kolumu sıvazladı "Allah'a emanet ol deli kız" dedi. Yanaklarından öpüp çıkacaktım ki "ayağına ne oldu senin" dedi. "Önemli bir şey değil amcam küçük bir sıyrık" "Dikkat et kendine güzel kızım bak bir daha geldiğinde ne yaralı ne de kalbi kırık görmek istemiyorum seni." "Emredersiniz komutanım!" dedim muzipçe. "Hadi git kerata" dedi içtenlikle gülerek tam kapıyı kapatacakken sesi yine duyuldu. "Deli kızz... " İlk defa mersedes gülünü aldığımda gülümsüyorum bu şehir beni değiştiriyor mu? Yoksa değiştiren içindekiler mi? Şehit Kahraman için bir Fatiha okudum "baban artık bana emanet gözün arkada kalmasın şehidim" dedim. Kışlaya yaklaşırken "Komutanımm?" diye biri seslenince arkama baktım. "Alaz.?" Mersedesleri görünce yüzü düştü sanki sonra tekrar toparladı. "Nereden geliyorsunuz komutanım?" "Hastaneden" dedim kızgın bir şekilde "Çiçekler.. özel birinden mi ?" "Evet çok özel birinden" dedim. "Sen nereden?" diye de ekledim. "Albay bir mekan ayar- cümlesini bitirmeden lafını kestim. "Beni de albay hastaneye yolladı biliyor musun?" diye imalı bir şekilde konuştum. "Sıhhiye eğitimi aldığını niye söylemedin bu senin görevin değil mi?" Kışlaya girmiştik. Yutkundu "komutanım.." "ben...." "Hee bizimkilerde orada" deyip zaten yaklaştığımız yere koşar adımlarla ilerledi. Yüzbaşı gözlerinde değişik bir ifade ile önce bize sonra kucağımdaki çiçeklere baktı. Herkes bakınca Alaz açıklama gereği hissetti herhalde "biz de kapıda karşılaştık sayılır komutanımla" "Çiçekler..? çiçekler kimden?" dedi biraz kıskanç bir tavırla Barın. Herkes sanki bu sorunun cevabını bekliyormuş gibiydi. Ağabeyi sinir etmek nasıl bir şey hep merak etmişimdir. Önce Gizeme baktım durumu bir tek o biliyor ama o da eksik biliyor. Beni hayatta ele vermez yani en azından şimdilik... "Çok özel birisinden" dedim. Barın yumruğunu sıkarken Selim yanağımdan makas alıp "kim bu özel birisi anlatsana ama yok burada anlatma" deyip Barına baktı sonra yüzbaşıya da bir bakış attı. "Asıl siz Alaz'ın sıhhiye eğitimi aldığını niye söylemediniz?" dedim. Yüzbaşı yokmuş gibi davranıyordum ama bu cevabı ondan da bekliyordum. "E aynı mesele." dedi Selim "Nee...?" "Kıskançlık güzelim kıskançlık" Barın mı kıskanmış anlamadım. Selim niye Ayaz goriline bakıyor sırıtarak o zaman o mu kıskanmış kıskanıyorsa seviyor mu yani e seviyorsa niye öyle davrandı. Aaahhh Elimi başıma koymuş "kulaklarım iç kanama geçiriyor." diye bağırdım bir anlık boşluğuma geldi herkes tuhaf bir bakış atarken bir tek Gizem gülüyordu. Şimdi kim kıskanmışsa biraz daha kudursun bakalım. "Pansumanı yapan hemşire de erkekti" dedim gayet sakin bir tonda. Selim elini yumruk yapıp ağzına götürdü. "AahAHha" diye anırıyor mu gülüyor mu anlamadığım bir ses çıkardı. Barın sinirlendi ama goril kılıklı ondan daha sinirli görünüyor yüzü de kıpkırmızı oldu nefes mi alamıyor... Hepsini arkamda bırakıp ilerledim. Yüzbaşı sinirle bağırdı "herkes hazırlansın bir saat sonra araçlar kalkacak." Ne aracı ya göreve mi gidiyoruz arkama baktım. Gorilden bir farkın olsun ya şuna bak bakışlara bak Gizem koşup yanıma geldi koluma girmiş ilerlerken "görev mi var?" dedim. "Görev varmış birkaç güne çıkacakmışız henüz gizli tutuluyor ama öncesinde bir kaynaşma gecesi düzenlenmiş albayın emriyle Alaz yer ayarlamış işte söylemedi mi ?" "Söyleyecekti de lafı ağzına tıktım çocuğun." "Timin en yeni üyesi de direkt yemeğe gelecekmiş." deyip kolumu dürterek tekrar konuştu. "Ne oldu kuşum sen mersedes aldığında böyle olmazdın" dedi. "Hazırlanırken anlatırım" "Ayyy ne giyeceğiz kuşum çok heyecanlıyım." .
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE