Ayaz'ın Anlatımı
Kafayı yedim ama öpücüğü de aldım bu onun da bana karşı bir şeyler hissettiğini gösterirdi.
Burnumda kanlı pamuk yüzümde aptal bir gülümseme herkesin gözü üzerimde
Albayın odasına geldim.
"Komutanım !?" dememle..
"Hee yüzbaşı Turan gel" deyip önündeki koltuğu gösterdi. İlerleyip koltuğa oturdum.
"Yüzünün hâli ne yüzbaşım."
"Arkadaşlarla antrenman yaparken oldu komutanım önemli bir şey değil." dedim.
Yemedi ama üstelemedi.
"Yüzbaşım timine katılmasını istediğim iki kişi var." dedi
şaşırmıştım timime alımları kendim yapıyordum.
"Komutanım nereden çıktı bu kendi seçtiğim kişileri alacaktım timime öyle konuşmuştuk."
"Öyle yüzbaşım öyle ama sence de timin eksik değil mi?"
"Birkaç gün içinde bir kişi daha eklenecek komutanım."
"Eklensin yüzbaşım o da eklensin.
Benim dediklerim de eklenecek eksiğin çok."
"Albayım !?"
"Yüzbaşım eklenecek dedim."
"Emredersiniz komutanım !"
Daha fazla bir şey diyememiştim.
Kim olduklarını sordum.
"Özüm Selvi ve Gizem Su yeni gelen teğmenler" dedi.
"Nee?" diye söylendim birden albay garip bir şekilde bakınca kendime gelip;
"Komutanım daha neler yapabildiklerini bilmiyoruz nasıl direkt time alırız?" dedim.
Aklımda ise bambaşka şeyler vardı.
Hayalimiz demişti.
Hayali için her şeyi yapar bazı insanlar o da sürekli Mert Ateş Bayram Ateş deyip durmuştu. Çok çabuk samimi olmuşlardı. Yoksa bu time girebilmek için Mertle mi yakınlaşmıştı? Mert de babası albay Bayram Ateşten onun için time alınmalarını mı istemişti ?
Başından beri planı bu muydu?
O yüzden mi sayıklayıp duruyordu isimlerini.
Peki bana niye karşılık verdi o zaman
Ne olur ne olmaz ikinci planda durmamı mı istedi ?
Yoo yooo bu olamaz...
Ama başka türlü oluru da yok...
AAAAHHHH BEYNİME SOKAYIM.!
"Biz neler yapabildiklerini biliyoruz yüzbaşım."
"Özüm Selvi... Milli koşucumuz olmasada birçok koşu yarışmasına katılmış onlarca ödülü var. Hızlı koşması operasyonlarda çok işimize yarar.
Yakın dövüşte uzman, çok iyi silah kullanır. Gözlerinin de keskin olduğu söylenir. Bir keskin nişancıya daha ihtiyaç yok mu sence timinde?.
Gizem Su... Giremeyeceği delik yoktur. İngilizce Fransızca Arapça Kürtçe biliyor.
Bir mit ajanı ya da istihbaratçı değil ama bu donanımı sayesinde en az onlar kadar işine yarayacaktır ayrıca tıpkı Öz'üm gibi yakın dövüş uzmanı bir tokatla bile adam bayılttığı söyleniyor.
Daha ne olmasını bekliyorsun yüzbaşım.."
"Emredersiniz komutanım." deyip selam verdikten sonra çıktım.
Ben seçecek olsam ancak böyle birilerini seçerdim timim için uygunlar peki ama kafamda susmayan sesleri ne yapacağım?
Başka türlüsü imkânsız hem benim düşündüğüm hangi şeyler çıkmadı bugüne kadar..
Öfkeyle kendimi dışarı attım.
Bir elim kapıda bir elim göğsümde nefes alamıyorum. "Onu sevmiştim ben.. sevmiştim .." diye söylendim kendi kendime
Demir kapıya bir tane geçerdim. Askerlerin baktığını anlayınca kendime geldim.
Hızla timin yanına gittim o da oradaydı time girdiği haberini vermişmiydi sevgilisi o yüzden mi onların yanındaydı?
Kan beynime sıçradı. "Panter" dediğimde herkes anlamıştı bir şeyler olduğunu.
"Hiçbir yere gitmiyoruz dağılın, herkes serbest" dedim.
"Kimsenin şahsi meselesini çözecek değilim." diyerek ekledim ve ona baktım ardından büyük ve sert adımlarla uzaklaştım.
Tim de herkes birbirini iyi tanırdı.
Ben hislerimi söylemesem de onu sevdiğimi başta Selim olmak üzere herkes anlamıştı.
Selim'in gözleri mobese kamerası gibidir her şeyi anında yakalayıp kaydeder. Elinden kimse kurtulamaz.
Şimdi de anlamışlardı bir şeylerin ters gittiğini.
Kapalı spor salonuna gittim bu saatte boş olurdu sinirimi atmanın en iyi yolu şu anlık ter atmaktı.
Kapı açıldı içeri Yiğit girdi ardından tekrar açıldı timin geri kalanı da içeri girdi yeni üyeleri hariç.
Bir şey demeden barfiks barına ilerledim.
Peşimden gelip "anlatmanı bekliyoruz." dediler.
Kızların time albayın emri ile girdiklerini ve albayın anlattıklarını bire bir ben de onlara anlattım.
Ve ne düşündüğümü zor da olsa söylemiştim. Herkes sinirlenmişti ama Özüme değil, böyle bir şey düşündüğüm için bana.
"Komutanım rütbedemiyiz?" dedi Selim.
"Ne alâka oğlum şimdi zaten sinirliyim."
"Sen söyle komutanım rütbedemiyiz değilmiyiz?"
"Değiliz amına koyayım değiliz." dememle
suratıma yumruğu geçirdi.
Herkes keyiflenmiş bakıyor kimse sen ne yapıyorsun demiyor.
Gömleğinin yakasından tutup "ne yapıyorsun lan sen?" dedim.
"Asıl sen ne yapıyorsun daha hiçbir şey bilmiyorsun sırf böyle düşünüyorsun diye kızı üzmeye değer mi?" Bekleyip göremedin mi gerçek neymiş? ha bekleyemedin diyelim sorsaydın lan.. sorsaydıınnn.."
"Sen onu ne kadar tanıyorsun da onu savunup onun için bana vuruyorsun lan."
İçten içe hoşuma da gitmişti onu korumaları
en son yerde yuvarlanıp birbirimize girmişken
defalarca kez alkışlayarak içeri Gizem girdi.
Biz ayaklanırken o konuştu.
"Kardeşim hakkında konuşmayı kesin artık.
Kendi pis düşüncenize benim kardeşimi alet edemezsiniz." dedi.
Çoğul konuşuyordu ama aslında bu laf banaydı.
"Gizem!?" diye uyardı Yiğit.
"Üsteğmenim lütfen rütbede olduğumuzu sanmıyorum. Öyle değil mi YÜZBAŞIM ?"
son kelimesini daha yüksek sesle ve bastırarak söylemişti.
"Yiğit bırak, evet öyle rütbede değiliz.
Söyle ne söyleyeceksen."
"Başından beri konuştuklarınızı duydum.
Time alınmışız. Ona bile sevinemedim, koşup sevinçle Özüm 'e haber vermem lazımdı. Evet duydunuz.. HABERİ YOKK Çünkü YÜZBAŞI düşündüğün gibi bir şey YOK çok aptalsın yüzbaşıı.. çok aptalsınnn... Bizim çığlık çığlığa sevinmemiz lazımdı ama o ne yapıyor biliyor MUSUNUZ ? HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLIYORR.
Üstelik beni yanında istemiyor. Bana bak yüzbaşım eğer kardeşim ortaokul yıllarına DÖnERsEEee ilk rütbede değiliz dediğin an o DAĞILMIŞ SURATINI daha fazla dağıtırım!."
Fırtına gibi esti, bazı yerleri bağırarak bazı yerleri fısıltı ile söylemişti.
Sonra "Komutanım!" diyerek baş selamı verip herkese baktıktan sonra gitti.
Selim sol elini yumruk yapmış diğer elini de düz bir şekilde getirip yumruk yaptığı eline vurmuştu çıkan ses ile birlikte aynı zamanda "işte böyle sikerrleerrr" demişti.
Yiğitle aynı anda geçirdik ensesine.
"Yiğit üsteğmenim senin de çekeceğin var."
deyip Gizemin peşinden bağırarak çıktı.
"Gizem beni de bekle burada kalırsam bunun yüzünde senin dağıtacağın bir surat kalmayacak."
Aklım Gizemin söylediklerindeydi tüm gün,
Ortaokul yıllarına dönerse dedi ne olmuş o yıllarda niçin böyle bir şey söyledi. Yemekhanede oturmuş onun gelmesini bekliyorum gelir mi acaba ? Ya gelmezse ya görmezsem onu, çok mu üzdümki de hüngür hüngür ağlıyordu. Düşündüğün gibi bir şey yok dedi ama ya o bilmiyorsa ya saklıyorsa
Çok aptalsın derken de başka bir şey söyler gibiydi.
"Hee geldiler." dedim kendi kendime.
Bizim tim de onları görünce bir mutlu oldular.
Bunlara ne oluyor amına koyayım.
Yemeklerini alıp geçip oturdular.
Gizem sinirli bakışları ile tam karşımıza oturdu Özüm sırtı dönük oturdu.
Yüzünü göremedim çok mu üzmüştüm onu çok mu ağlamıştı görememiştim.
Selim tabildotunu alıp "sizin gibi duygusuz hanzolarla yiyeceğime kalbi kırık hanfendilerle yemeyi tercih ederim." deyip kalktı.
Duygusuz hanzo burada ben oluyordum ama direkt bana söylemeye yumruktan sonra götü yemedi herhalde.
Onların masasına doğru ilerledi. Gizemin yanına Özümü görecek şekilde oturdu arada bize de bakış atıyor şerefsiz ama iyi ki de gitti yüzünü göremesem de güldüğü anlaşılıyordu bu da Selim sayesinde olmuştu.
Ardından telefonuma bildirim geldi.
•Mobese bir yeni mesaj
Selimden..
açıp okudum.
-Gözlerinde hüzün var ama gülmeye çalışıyor.
İçime oturdu. Bir şey yazamadım.
O hüznü oraya ben koydum büyük bir yanlış yaptım herkes haklıydı.
O öyle biri değil.
Herkes gördü ama bir ben kördüm.
.