1.2 Sinir Krizi

1290 Kelimeler
Peñçe'nin içerisine adım attıktan hemen sonra Yağız'ın kendi odasına dalıp gürültüyle etrafa bir şeyler fırlatıp küfür etmesi, herkes için fazlasıyla tanıdık bir olaydı. Yağız Soydaş sinirli bir adamdı, herkesin istediğinin dışında bir hareket etmesi onun gözünü döndürürdü, şimdi yıllardır yalanla yaşadığını öğrendi. Benim kadar acıtmamıştır yine de. Sadece bir dostun ihaneti. Zor ama alışılabilir. Hayatın aslında olmaması daha berbat bir durumdu. Kapısının önünde oluşan saniyeler içerisindeki kalabalık, Afra'nın telaşlı ifadesi ile gözlerime iki kere kalabalık geldi. "İyi mi Yağız?" Endişeli bir hali vardı, neredeyse onun bu haline ben bile üzülecekken Esra Afra'nın yanına doğru ilerleyip önüne geçerek bize baktı. Gözleri Buğra'nınkilere kilitti. "Neler oluyor?" "Sinirlendi," dedi Buğra. Sinirlenince böyle olduğunu biliyorduk. Neden, ilk defa gibi herkes şaşırıyordu, bunu pek anlamasamda, Edremit, "Yanlız kalsın bir süre," diyerek gitmeyi teklif etti. "Ben burda kalacağım," diye atılınca Afra gözlerimi devirerek ona baktım. Esra bile teklif etmemişken kendini nerede görüyorsa burada durmayı teklif ediyordu. Dişlerimi sıktığımı fark ederken Buğra nefesini üfleyerek, "Yanlız kalması lazım," dedi, "Sende dahil Afra," diye ekleyince keyfim yerine gelmişti. İçerideki ses azalırken Yağız'ın uysal haline geri döndüğünü fark ederek rahatladım. Birazdan kendine gelip yanımıza gelecekti. Öyle oluyordu en azından eskiden. "Yağız'ı görmek istiyorum Buğra," dedi umursamazca Afra. "Bana engel mi olacaksın?" "Olmayacağım," dedi Buğra. "Yağız seni görmek istiyorsa açacaktır, eğer istemediği halde hala burda kalırsan o senin ayıbın. Hadi, gidelim." Buğra tavrını takınırken Esra'nın gözleri sulanmıştı. Bir insanın son değer verdiğin şeyin olması çok zordu. Birbirlerinden başka gidecek bir kapının olmayışı.. vahşet. İçten içe Esra'ya üzülürken nefesimi üfleyerek baktım her birine. Yağız'ı tanımadıkları o kadar belliydi ki. Onu benim her şeyini bilmeme sebep olan kişiyi merak ediyordum. Yağız Soydaş'ı tanıyan birinden başka biri olamazdı zihnimdeki. Zihnimin derinliklerindeki o kişi.. her kimse adı kadar iyi biliyordu onu. Herkes gibi uzaklaşırken Afra'nın kapı dışarısında bekleyişine anlamsızca bakarak acıdım ona, sinirli olan birine bu kadar yaklaşmak akıl kârı değildi hiçbir zaman. Odama doğru ilerlerken Esra'da peşime takıldı, ikimiz birlikte odama girdiğimizde ona baktım. İyi görünmüyordu. "Yağız'a gerçekten aşık değilsin sanırım," dedi bana dik dik bakarken. Gözlerimi kırpmadan ona bakınca devam etti endişeli tavrı hala kasıntı suratını kaplarken. "Mimik bile oynatmadan o kapının ardına baktın, hiç mi korkmuyorsun!? Ya, kendine zarar verse? Ya bir şey olsa?" Bana sinirle bağırırken nefesimi üfledim. "Sevgini belli etmek için bağıra bağıra ağlamam mı lazım?" Omuz silkerek Esra'ya tepeden baktım. Bana sinirli bakışları odaklanmış, kaşları ahenkle kalkmıştı. "Sadece hepinizden çok daha iyi tanıyorum onu. Sakinleşmesi an meselesi. Yağız Soydaş'a sahipsen onunla yaşamayı da öğrenebilirsin. Umarım beni anlıyorsundur Esra." Esra, benim dediklerimi anlamaya çalıştığı sırada geriye yaslanarak kendimi yatağın üzerine bıraktım. Gözlerimi kapadığımda Esra konuştu. "Sevdiğin birine bir şey olmasından korkmak diye bir şey var.. bilsemde sakin kalamıyorum." Gözlerimi aralayıp ona baktım yattığım yerden. Gözlerinden akmaya başlayan yaşları, yeni düşürdüğü çocuktan kalan hormonlara bağlarken nefesimi üfleyerek gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Ardından nefesimi verip yerimde doğrulup Esra'ya baktım tekrardan. "Ağlama Esra, senin için gidip tekrar bakıp geleceğim. Ağlama, ağlayan insanlardan pek haz etmem. Duydun mu beni?" Esra, tepkisizce iç çekerken yataktan kalkıp geldiğimiz koridorda yürüdüm. Odasının kapısında hala bekleyen Afra elinde telefon ile uğraşırken Yağız'ı bekliyordu. Gözlerimi devirip kaşlarımı çatarken beni fark ederek hızla telefonu cebine soktu. "Lavabo şu tarafta Akkız." Burda olma sebebi olarak onu görürken omuz silktim alayla. "Biliyorum zaten. Onun için ben gelmedim." Kaşları çatılırken, "Niye geldin o zaman," diye sorduğunda dik tuttuğum bedenimi dahada kasılarak büyüklük tasladım. Buranın çoban ağası benim der gibi. Kendini üstün görmesi yanında küçüleceğim anlamına gelmezken rahat bir tavırla omuz silkerek, "Yağız'a bakmaya," dedim. Kaşlarının anında daha da çatılmasını izlerken dünyayı kendi yönetiyormuş gibi sergilediği hareketlerden hiç ama hiç memnun değildim. "Yağız iyi ya da kötü, seni ilgilendirmez ufaklık." Afra yine yanlış kişiye oynarken ona acıyarak baktım. "İstenmediğin yerde yarım saatten fazla durabildiğini bize kanıtladın Afra, şimdi biraz olsun gururlu davranıp terk et burayıda gözlerimiz yaşarsın." "Bak ufaklık," dedi sinirle bana. Siniri gözünden belli olurken benimle laf yarışına girmek hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu. "Yağız Soydaş benim. Benim olandan uzak dur." Cümlesini bitirir bitirmez histerik bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Hiç böyle gülesim gelmemişti. Yağız'ın umrunda bile olmadığını ona keyifle söyleyebilirdim. "Peki," dedim alayla. "Onun bundan haberi var mı?" Afra, dişlerini sıkarken üzerime doğru bir adım attı. "Yağız benim eski sevgilim, yaşına verip susuyorsam sinirlerimi daha fazla yorma diye. Bir daha, sevgilimin yanında dolaştığını görürsem Buğra falan demeyip fena halde hırpalarım seni." Gözümü korkutmadı bile bu hali. Aksine keyif alarak, "Eski sevgilin," diye bastırdım. "O zaman ben yoktum. Şimdi, benim olanı geri almaya geldim. İnan ya da inanma ama içerideki adam bana ait. Sana yalan borcum yok. Benim kim olduğum konusunda hiçbir fikrin de yok." Güldüm haline. "Sana kapıyı bile açmayan adam için daha fazla küçülme gözümde Afra." Gitmek için yeltendiğimde Afra kolumdan tutup durdurdu beni. "Benim düşmanım olmak istemezsin ufak kız.. neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin yok." Dişlerinin arasından söylenirken tek kaşımı kaldırıp onu alayla süzdüm. Beni tanımıyordu. Benim kim olduğumu bilmiyordu bile ama bana meydan okuyordu. Tanımadığın hiç kimseye daha tanımadan posta koymak bana fazlasıyla aptalca geliyordu. "Beklerim tatlım. Kimin kimin üzerinde üstünlük sağlayacağını diğerleri karar versin. Ben eminim kendimden." Kolumdaki elini ittirip onu baştan aşağı süzdüm. Güzel kızdı doğrusu. Kıskanmamak elde değildi. Gözlerimizle birbirimize meydan okuduktan sonra geriye dönüp odaya kadar yavaşça yürüdüm, Yağız'ı görmeye gidip onu görmeden geri geldiğimde Esra bana beklentili bir şekilde bakıyordu. Omuz silkerek beklentili yüzüne baktım. "Yağız'ı görmedim. Afra oradaydı." Esra, "Gerizekalı," diye mırıldandı. "Hayatımızı mahfetmek üzere geldi sanki." Kaşlarımı çatarken, "Eski sevgilisi olduğunu söyledi," dedim merakla. Yağız'ın bu karakteri ile birine aşık olma ihtimali yoktu sanki, sadece intikam vardı gözlerinde. Herkese bakıyor ama bitiremediği nefretini görüyordum gözlerinde. Eskiden öyle değildi. Gözleri nefretle bakmazdı. Saf nefret vardı şimdi gözlerinde. Birine aşık olmuş düşüncesi fazla tuhaftı. O kişinin bir başkası olması ise canımı yakıyordu doğrusunu söylemek gerekirse. Afra, sade ve güzel bir kadındı. Biri bakıyorsa döner bir daha bakardı. Kumral güzeli diyebilirdim. Ona göre sarışın olarak fazla bir şansım yoktu. Sarışın olsam da bana görede her zaman kraliçeler esmer olanlardı. Doğuştan fondötenli bir kıza karşı şansım çokta olamazdı zaten. Esra da güzeldi. Buğra ile iyi bir çift bile sayılırlardı ancak Buğra'nın aklı hâlâ başka şeylerdeydi. Zor ve üzücü bir aşka yelken açarak Esra kendini üzmüştü. Bizimle ilgili bir sorun değildi. "Eski sevgilisi sayılmaz aslında," dedi Esra. "Sadece üç hafta birliktelerdi. Sonra Afra terk etti Yağız'ı." Yağız Soydaş'ı terk eden bir kadın. Nasılda hayal ürünü geliyordu kulağa. Ona aşıktım, onunla ilgili her şeye vardım. Ölebilirdim gözümü kırpmadan ve biri onu terk ediyordu! Afra Arslan, düşündüğümden daha da tehlikeliydi. Yağız Soydaş'ı terk edip geri döndüğünde siktiri yemeyen tuhaf bir kız. Tehlikeli düşman. "Neden?" Esra omuz silkerken, "Hiçbirimiz bilmiyor," dedi. "Aralarında olan bir şey yüzünden muhtemelen." Bedenimi duvara yaslarken Esra'ya iç çekerek baktım. "Yağız, Afra'yı görünce eskisi gibi baktı mı ona?" Sorduğum soru üzerine Esra bana baktı dik dik. Merak ediyordum. Doğal olarak soracaktımda. Herkes merak ettiklerini öğrenmek isterdi. "Yağız mı?" Esra soruma alayla cevap verdi. "Hepimizden daha iyi sen tanıyordun onu. Göremedin mi?!" Gördüklerim ve çıkardığım sonuçlar bir olmayınca teyit etmek istemiştim. Beni terk eden biri yıllar sonra gelip tekrardan hayatıma dahil oluyorsa ve bende onu kovmuyorsam bal gibi hala seviyorumdur ancak Yağız öyle değildi. Afra ile muhattap olmuyordu sıkça. Evet, gece beni bırakıp ona gidiyordu ama gözlerinde bana baktığı gibi bir ışıltı yoktu. Sevmiyor gibiydi. Ya da ne görmek istiyorsam onu anlamak istiyordum. "Cevap vermeyebilirsin," diyerek omuz silktim. Yatağın üzerinden kalkmasını beklerken üzerime çöken ağırlık yüzünden uyumak istedim. Uyuyup bir an önce sabah olmasını. Sabah kalktığımda Yağız'ı görmek. Yağız.. iyi miydi şuanda? Esra, hala yatağımın üzerindeyken, "Uyuyacağım," diye söylendim ima ile. Kendini toparlamıştı, Yağız için endişelenmiş olsada abartıyordu kesinlikle. Her zamanki haliydi ve böyle durumlarda kendine zarar vermek gibi bir şey asla yapmazdı. İntikamı vardı. İntikamı olanın canı kıymetliydi. Kendisi söylemişti bana. Kaybetmekten korkan bir adamdı. Ölmektende korkuyordu. İntikamını almadan ölmekten korkuyordu. Esra kalktığında yatağın içerisine girip gözlerimi kapadım. Herkesten daha çok yorulmuştum sanki. Başımı yastığa koyduğum gibi uyumuştum.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE