Vazgeçmelerin adamıydım. Zoru hiç sevmez, vazgeçmeye o kadar meyilli biri olmuştum ki ta ki Yağız karşıma çıkana denk. Yani, her ne olduysa ülke çapında berbat bir sisteme ayak uydurulmuştu, yaşamadığım ama yaşadığımı sandığım hatıralardan ibarettim. Dinlemek istemiyordum kimseyi. Her şey bir rüya olsaydı ve o sabah okula sinirle gitseydim keşke.
Deniz, kapının önünde sigara içerken onun bir hain olduğunu söylememek için zor tutuyordum kendimi. Bize yaşattıklarını yaşatmalıydık bu sefer en azından. "Akkız!" Arkamdan duyduğum sese dönerken tedirginlik duyarken Edremit bana bakıyordu keskin bakışlarıyla.
"Neden burdasın?" Yüzümdeki ifade onun ilgi çercevesindeyken nefesimi bırakıp omuz silktim.
"Allah'ın yolu, seni ilgilendirir mi?"
Edremit, kaşlarını çatarken kolunu kaldırıp omzuma koydu. Uzun boyu sayesinde kendimi dahada küçükmüş gibi hissederken, "Neden burdasın," diye yeniledi sorusunu. "Yağız'ın bu durumda bilmesi gerek." Doğrucu Edremit! Sanki, yalan söylerse bir yeri kırılacaktı. Önceki hayatımda olmadığı için şanslı sayılırdım.
"Ya bırakın beni!!! Yağız, Akkız!!!"
Adımı duymamla arkamı döndüğüm de şaşkınca bakıyordum. Deniz'in Alya'yı belinden yakalayıp yere fırlatmasına sinirle yumruğumu sıkarken koşar adım Peñçe'nin önüne atladım. Deniz beni görünce, "İki oldular iyi mi," diye sordu alayla. Yanındakiler sırıtmışlardı. Alya'yı kolundan tutup kaldırdığım zaman bana bakıyordu gözleri dolmuş bir şekilde.
"İyi misin Alya," diye sordum merakla. Başını sallarken poposunu sirkeledi.
"Hayvan herif!" Deniz'e kızarken Alya'yı geriye doğru çektim. Alya benim okuldan arkadaşımdı, onunla bütün zamanımı geçirirdim sanırım. Ancak onunda burda olması beni şaşkına uğratmamıştı aslında. Aynı çip ve kurgu onun beynine de nakledilmişti. Deney fareleydik bizler. Deney faresi olmamak gibi bir ihtimal bile yokken..
"Ne işin var burda?" Sorumu merakla dile getirirken Alya ters ters Deniz'e bakıyor, dişlerini sıkıyordu. Gerçek anlamıyla merak ediyordum.
"Okula gelmiyorsun kaç gün oldu," diye kızdı bana, kaşlarımı çatarken, "Harun hoca bu sefer sınıfta seni bırakacak," diye eklediğinde oyunun devam ettiğini anladım ama nasıldı? Madem kapsüller vardı, nasıl oldu? Alya, şu an nasıl karşımdaydı?
Şaşkınca bakarken, "Alya senin doğum günün ne zamandı," diye merakla sordum. Gözlerini devirip üzerini sirkeledi hırsla. Sanki pislik varmışta, sirkelermişcesine.
"Bir öğrenemedin Akkız," dedi kızgın bir tavır takınarak. "Annemler bir ay erken yazdırmışlar sene kaybım gibi sorunlar olmasın diye. Ocak ayında doğdum."
Dikkatlice baktığımda nefes alışveriş seslerini duyuyordum yanımda dikilen Edremit'in, ona çevirdiğimde yüzümü boş boş bana bakıyordu. Alya Edremit'i benim gibi hayatında ilk kez gördüğünden dikkatle ona bakınarak, "Sen yeni misin," diye sordu, ardından bana bakarak gözlerini devirdi. "Yağız yeni adam mı aldı yanına?"
Edremit gülümsedi bir anda. Gözleri kısılırken gülüşü içinize sıcaklık bırakıyordu. Ona benden daha sıcak bakan Alya, "Ben Alya," dedi elini uzatarak. "Sen kimsin?"
Edremit gözlerini devirirken, "Gerçek bir liseli," diye mırıldandıktan sonra bana baktı. "Geliyor musun benimle?" Bana sorduğunda Peñçe'nin kapısında bekleyen Deniz'i gördüm. Sinir denen duygu bedenimi avlukaya aldığında Alya, "İçeri neden girmiyoruz," dedi. Benim gibiydi. Her şeyden haberi yoktu. Gerçekleri zihnindekiler sanan bir zavallıydı. Benim gibi..
"Giriyoruz," dedim Edremit'e bakıp. "Madem birileri benimle oyun oynamak istiyor, ona istediğini vereceğim."
Alya, "Ne oyunu Akkız," diye sordu gözlerini devirerek. "Tuhaf davranıyorsun."
Tuhaf davranmışlardı çünkü. "Alya, içeri girelim. Anlatacağım sana her şeyi. En baştan." Kaşlarını çatarken Edremit önümüzden geçerek Deniz'e baktı.
"Yol verin." Herkes kenara çekildiği zaman ilerledim yanından, Deniz'e bakarken olanların gerçek olup olmadığını tartıyordum beynimde. Ya, Deniz aslında suçsuz biriyse? Ya bize onları yapanlardan değilse?
Öğrenmekten başka çarem yoktu. Üstelik tektim ben bu işte.. Alya'dan başka kimsem yoktu. İkimizde yalan hayatlar yaşıyorduk. Bana bunu kimin yaptığını bulacaktım. Kimin işi için yalanlarla yaşadıysam bundan onun hesabını soracaktım.
Alya, yanıma sinmesine rağmen hala sert bir takınmaya çalışıyordu, benim buraya gelmemden hoşlanmasada ara ara mecbur kalınca gelirdi Alya. Biraz anladıysam eğer, Alya da sönüktü her şey. Işıklarımız kapalı zifiri karanlıkta yürümeye çalışıyorduk bir nevi.
Zor bir süreçti. Edremit, "Odaya geçebilirsiniz," dedi gitmemi işaret ederek. Alya cilveli bakışlarını atarken Edremit ciddiyetle bana bakıyordu. "Birazdan gelir Buğra. Onunla konuşursun."
"Bir dakika," dedim Edremit'e bakarak hızla. "Buğra ile konuşmak istediğimi nerden çıkardın," diye sordum merak dolu. Buğra, benim yaşadığım hayatta değildi. "Ben Yağız ile konuşmak istiyorum."
"Emin misin? O senin hayatında olan kişiyle aynı kişi değil."
Yağız, evet değildi. En azından ben onu tanıyordum. Tanıyan biri bana onu yazmıştı, her şeyi beynimde girili diyebilirdim. Onu çok iyi tanıyıp ama aslında tanıyamamak? Buna en çokta katlanamıyordum ya.
"Edremit, Yağız ile konuşmak istediğimi söyledim. Buğra gelirse burdan giderim."
Ciddiyetime Alya sırıtırken, "Buğra burda mı," dediğinde gözlerimi devirerek ona baktım.
"Alya!"
Alya omuz silkti, "Buğra'ya abi falan demeyeceğim asla," dedi gülerken. "Abi mi diyeceğim?" Gözlerimi devirip nefesimi üfledim.
"Alya, odaya!" Anne edasıyla kızarken Alya tanıdığını düşündüğü odaya rahat bir tavırla girmişti, arkasından bakarken Edremit, "Ağır ergenlik," diye mırıldandığını duymuştum. Bu dediğine sessiz kalırken, "Duydun beni Edremit, Yağız ile konuşmak istiyorum," dedim tekrardan. "Yağız geldiğinde haber verirsin bize."
Alya'nın girdiği odaya yönelirken Edremit diğer taraftan yürüyerek bizden uzaklaşmıştı. Kapıyı açar açmaz Alya, koca kafasıyla her şeye burnunu sokacakken, "Lütfen Alya, beni dinle önce," dedim sabırsızca. "Şimdi anlatacaklarıma ihtimalinin olmadığını düşünebilirsin ama bende ne yazık ki doğruları konuşuyor olacağım."
"Neyden bahsediyorsun sen?"
Nefesimi verirken düşünceler zihnime oturup ayaklarını zihin boşluğuma sallandırıyorlardı. Esen rüzgarda yeniden düşüncelerim birbirine giriyor, bir türlü açılamayan kulaklık muamelesi görüyordu.
"Alya 3050 yılındayız," dedim ilk ne diyeceğimi bilemeyerek. "Ne zaman doğdun sen?"
"Doğum günümü sürekli unutsan bile bunu dile getirmemelisin Akkız, yavaştan bozuluyorum."
Gözlerimi devirirken oturdum koltuğa. Karşıma oturmasını beklerken adım başına düşen insan sayısını ölçüyordum. Herkesin elli yıldır başkalarının dizayn ettiği bir hayattı bu. Bizim kararlarımızın tiye alındığı, yalandan bir hayat.
3000 yılında olan her neyse, bize pahalıya patlamıştı. "Biz daha yokken çok kötü bir şey olmuş dünyada, her bebek anne karnına düştükten sonra doğduğu zaman devlet tarafından el konulmuş, bizi kapsüllere koymuşlar. Biz.. aslında bunların hiç birini yaşamadık. Senle benim bile en yakın arkadaş olmam bir başkasının istediği bir şey. Ve-"
Kahkaha attığında Alya, inanmadığı aşikardı. "Şaka mı bu," diye sordu bana alayla. "Hiç hoşlanmadım yalnız. Akkız iyi görünmüyorsun?"
"Bende inanamadım ama doğru. Ben Yağız ile hiç sevgili olmadım, öyleymiş sandım sadece. Her kimse bu geçmişi yazan kişi bizi kullanıyor. Seni, beni.. biz bir oyunun parçasıyız. Çok üzücü ama Yağız zihnindeki yabancıdan ibaret."
Kaşları çatılırken dediklerimin deli saçması olduğunu düşündüğünü bana olan bakışlarından gayet rahat anlarken gözlerinin içine bakıyordum inanması için. Gerçeklik payı yok gibi görünsede aslında çok acı bir gerçekti. Bizler başkalarının ürünüydük. Zihnimdekiler bana ait değildi.
Ben birinin yazdıklarını zihnimde taşırken bunlar hiç olmamıştı. Oyun içinde oyunlardı. Kumar gibiydi bu. Kazananı belli olmuyordu. Hiç ümit yokken kazanıyordun. "Üzgünüm ama Akkız," dedi bana bakarken Alya. "Sen iyi değilsin. Hastaneye gidelim."
"Nerde görüştük en son?"
Bana bakarken Alya, "Evime geldin, annemle birlikte yemek yedik," dedi imalı imalı.
Gözlerimi devirirken, "Öyle değil işte," dedim sinirle. "Hastanede uyandım, kimse yoktu. Başımda sadece hemşire vardı. Aradığım kimse telefonlarına yanıt vermiyordu."
"Daha iki gün önce beraberdik!"
Alya inanamıyordu hala. "İki gün önce ben Peñçe'deydim. Sen yoktun, yanımda onlar vardı. Sen.. daha yeni uyandırıldın belkide." Düşününce zihnimin çöktüğünü hissediyordum. "Bunu kimse bilmiyor, herkese daha iyi bir hayat sunmak için yapılan adi bir proje. Elli yıldır bilinmiyor, sadece bunu bilen onlar. Yağız..Buğra.."
Kaşları çatıldı Alya'nın, yüz ifadesi onun düşüncelere daldığını gösterip durunca arkamı dönüp aynada kendi ifademe baktım. Akkız, olarak neler yaşadığımı hissettim. Nelerin yalan olduğunu düşündüm. O yangında ben tek kalmış mıydım peki? Ailem, onlar neredeydiler? Yaşıyorlar mıydı?
"Akkız, beni bunlara inandıracak tek bir ispatın var mı," diye sorduğunda sırıtarak ona döndüm.
"En büyük kanıtım Deniz. Deniz'in sonunu hatırlamıyor musun? Kapıda onunla karşılaştın, neden anlamadın Alya?"
Alya durgunlaşırken Deniz'in sonunu düşündüğünü anladım, ona nasıl ders verip bir hiç gibi öldürüldüğünü anımsamıştım. Sadece hayalden ibaret miydi, yoksa gerçektende Deniz içimizdeki hain miydi?
Kaynarca'nın aramızdaki hain adamı Deniz miydi?
"Deniz öldü."
Güldüm sinirden. "Az önce kapının önündeydi!"
"Ölmüştü ama!" Alya yerinden kalkıp saçlarını tuttu iki tarafından. "Neler oluyor Akkız? Deliriyorum!"
Gözlerimi devirirken ayağa kalkıp onu sakinleştirmek için ellerini kurtardım saçlarından. "Basit, ben dediklerimde haklıyım. Oyun içinde oyun oynanıyor ikimizede. Şimdi, sadece Peñçe'den çıkıp evine geri dön Alya. Kalıp savaşmam lazım, bana bunları yaşatan her kimse intikam almam lazım."
"Tek başına mı?" Tektim, gerçekten kimseye güvenemeyeceğim tek an burdaydı. Karşımda. Kimse aslında tanıdığım insan değildi. Şuana kadar her şeyin yalan olduğunu bilmek bile nasıl dokunuyordu kanıma.
"Tek başıma. Alya, şimdi senin gitmen gerek. Burda, kimseyi düşünmeden hareket etmem lazım. Aklım sende kalmamalı."
"Ak-"
"Duydun beni," diye lafını kestim Alya'nın. "Lütfen, seni şimdi evine kadar bırakmasını rica edeceğim Edremit'ten. Sonra da ara ara gelirim yanına. Anneni özlerim."
Gülümsedi Alya. "Annemde seni özler zaten." Ama suratı eski halini hemen alıp bozarmıştı. "Seni yanlız bırakmak içimden hiç gelmiyor. Seninle birlik olabilirim. Madem birileri ikimizin hayatına örgüler ördü, bunu birlikte yapabiliriz."
Yapabiliriz.. ama yapmalı mıyız?
"Bunları düşünmek için çok erken. Şimdi, önce Yağız ile konuşmam gerek benim. Anlaşmaya varmalıyız."
Alya, gözlerimin içine bakarken suratında oluşan hafif bir hayal kırıklığı varken başını sallamakla yetindi. Zor olduğunu görüp beni anlaması en doğru karardı. "Senden haber bekleyeceğim." Ona onay verirken kapıyı aralayıp başımı çıkardım. Kimseler yok gibiydi. "Beni bekle burda ve asla kimseye güvenme Alya! Onlar bizim tanıdığımız insanlar değiller, anladın mı?"
Alya, "Ama Yağız bile mi," diye sorunca gözlerimin dolmasına engel olamayıp başımı salladım.
"Yağız bile. Edremit ile konuşup geleceğim." Kapıyı kapatırken arkamdan Alya'ya zarar gelecek diye ödüm patlıyordu, iki adım attım ki karşıma çıkan Deniz beni baştan aşağı süzerek gülümsedi arsızca.
"Ufaklıklara zaafım var," derken otuz iki dişti. Sorun şu ki, ölü bir adamken bu kadar şerefsiz nasıl olabiliyordu? "Kaç yaşındasın sen?"
Gözlerimi devirirken, "Uzak dur benden," diyerek ittirdim onu, yolun üzerinden çekilmesinin ardından hızlı adımlarla ilerledim Peñçe'nin içerisinde. Kumarhane kısmı ağzına kadar dolmaya başlarken Edremit'ten önce gördüğüm isim Esra olurken beni fark etmesiyle yanıma gelişi bir olmuştu.
"Gitmedin mi?"
"Çok mu özledin," diyerek gözlerimi devirdim. "Gördün mü Edremit'i?"
Göğüs kısmında kollarını bağdaştırıp bilmiş bir tavır takındı. Diğer hayatta benim her şeyimdi neredeyse Esra, şimdi ise suratına bakarken görüyor ve susuyordum. O tanıdığım kişiye benzemiyordu. "Burda kalmandan pek hoşlanmıyorum," diyerek kendi doğrularını öne sürdüğünde omuz silkerek yüzüne bakmıştım.
Aramızda iki yaş vardı, bu benim için sorun değildi. "O zaman sen istediğin yere gidebilirsin," derken karşıdan bize doğru gelen Edremit'e sırıtarak bakmıştım. Edremit, ise gözlerini devirirken Esra onu fark ederek açtığı ağzını kapamak zorunda kalmıştı.
"Esra, yukarı." Emir verirken Edremit, Esra ona tersce bakmakla yetindi.
"Henüz işlerim bitmedi," dedi kaşları ahenkle çatılırken, Edremit nefesini verirken, "Yağız istedi," diyerek başı ile geride bir yeri işaret etti.
Başımı işaretlediğini kısma çevirirken Yağız'ın takım elbiseleriyle karşı masa da otururken gördüm, bütün albeniliği ile göz kamaştırırken duygularıma sahip çıkmaya çalıştım. Zor bir süreç olacağı zaten belliydi, ona olan duygularımında zamanla yok olabileceğini biliyordum. Çünkü, zaten onlar hiç var olmamıştı.
Esra, Yağız'dan boyunun ölçüsünü alarak giderken Edremit bana baktı tepeden. "Neden geldin? Sana odada kalmanı söylemiştim."
"Öncelikle, bana emir vermemeyi öğrenmelisin Edremit," dedim benden yaşlarca büyük olmasını umursamadan, beni bir eliyle böcek gibi ezebilme ihtimali bile varken başımı hala dik tutuyordum çünkü bilmediklerine sahiptim. Onlar bana muhtaçtılar kabullenmeselerde. "İstediğim zaman istediğim yerde olabilirim. Bu da seni ilgilendirmeyen konular arasında."
"Akk-"
Susması için, "Ve ben konuşuyorum," dedim hafifce gülümseyerek. "Bunca zamanlık bir bağa var aramızda, şimdi senden bir şey istemeye geldim buraya."
"Bunca zamandır?" Alayla sırıtırken Edremit dişlerimi göstererek onun alayına karşılık verdim. "Seni hiç tanımadım, şimdi tanıyorum ve tanıdığım sandıklarımdan daha iyi biri olduğuna vardım."
"Bir şeyler düşündün demek?" Edremit'in güzel gülüşüne her kızın kolayca aldanabileceğini fark ederken başımı sallamakla yetindim.
"Alya'yı evine bırakmanı istiyorum senden." Ciddiyetim kendi bulurken Edremit'in suratında olan ifadenin kaybolmasını bekledim, biraz geçti geçmedi yüzündeki ifade kayboldu. "Sadece sen."
"Bizim çocuklar bırakır."
Gözlerimi devirirken, "Sen," diye yeniledim. Kimseye güvenemezdim.
Edremit omuz silkerken, "İşlerimiz var şuanda dışarı çıkamam. Deniz'e söylerim, o bırakır. İki gözümü kırpmadan emanet edebilirim ona," dediğinde boynumu çıtlatarak gözlerimi devirdim. Kaybettikleri nokta belliydi. Deniz, olması gerektiği gibi hala kalleşin tekiydi.
"Tamam o zaman, senin işin bitene kadar bizimle kalabilir Alya. Seninle gitmesini istiyorum."
Edremit, neden ısrar ettiğimi algılayamazken etrafımızın kalabalık bir ortama dönüşünü zevkle izledim. "Yağız ile ne zaman konuşabilirim?"
Edremit gülümsedi. "O ne zaman isterse." Yağız Soydaş.. hala aynı hareketler diye geçirirken içimden başımı salladım. Bambaşka biriydi, benim tanıdığım kişi değildi üstelik.
"Odadayız."
Ağır adımlarla odaya çıktım.