Bu bölümde zaman atlaması yapıyoruz. Ne ara bu kadar yakın oldular diyip şaşırmayın djjdk.
1913/01/01
Yazın son sıcak günlerini yaşarken üzerime yapışan tişörtümü çekiştirdim. Elimde ki su dolu kova ile banyoya girdim. Sessizlik içinde küvete su doldururken geçen zamanı düşündüm.
Rose artık iyice bize alışmıştı. Bizden biri gibi olmuştu. Düşüncem ile gülümserken elimi suya daldırdım. Sıcak. Çok uzun bir süre değildi fakat hiçbirimiz buna aldırmıyorduk sanki hepimiz gibi her an her yıl buradaymış gibi onu sahiplendik. Çamaşırlarımı çıkardım ve ılık suya girdim. Lavanta aromalı şampuanı elime aldım ve saçlarıma sürdüm. Kokusu rahatlamama yardımcı olurken gözlerimi kapattım ve arkaya yaslandım.
Geçen zaman bir şey daha getirmişti. Rose'un hikayesini artık biliyordum. Babası çok zengin bir şirketin daha doğrusu şirketlerin sahibiydi ülkenin en ünlü şirketinin sahibi babasıydı. Rose Albert denen adamın kızıydı ama Albert'ın karısı Rose'un annesi değildi. Annesi şirkete temizlemeye gelen bir temizlikçi kadındı. Albert karısı ile arasının bozulmaması için onu bir yurda vermişti. Bir çocuğu olduğundan da çoğu kişinin haberi yoktu. İtibari zedelenmesin diye de en bilinmeyen yere göndermişti. Buraya birkaç sefer gelmişti, elinde Rose için oyuncaklar, kıyafetler getiriyordu. Bayan Emily'e ona daha iyi bakması için para veriyordu. Bir nevi vicdanını rahatlatıyordu. Fakat son zamanlarda neredeyse hiç uğramıyordu. Bayan Emily'in gönderilen paraları kendine almasına sebep oluyordu. Ve buna karşı hiçbir şey diyemiyorduk.
Su soğumaya başlarken kalktım ve bir havluya sarındım. Aynada iyice uzamaya başlayan saçlarıma bakarken büyüdüğümü biliyordum. Yüzüm artık iyice şekillenmeye başlamıştı. Dudaklarım, gözlerim, boyum her şey değişmişti. Derin bir nefes aldım ve tarağı aldım. 18 olmama az kalmıştı buradan çıkmama. İçim öyle büyük bir heyecanla kapliydi ki. Düşünürken bile sırıtmamı engelleyemiyordum. Ben ve Emma buradan çıkacaktık.
Rose... Benim bir kardeşim gibi olmuştu. Onu burada bırakmak neden bu kadar zordu.
Saçlarımı taramayı bırakınca düşüncelerimi dağıtmak için başımı iki yana salladım.
"Her şey iyi olacak..." dedim ve banyodan çıktım.
Odada kimse yokken dolaba gittim ve bir tişört ve kot aldım.
Herkes sıcak havanın keyfini çıkarıyor olmalıydı. Hızla bahçeye çıkarken gelen gülüşme sesleri ile hızlandım. Herkes yere serdikleri örtünün üzerine oturmuş sohbet ediyordu.
Emma beni görünce eliyle yanına oturmamı işaret etti. Otururken Rose'un çiçekler ile taç yaptığını gördüm. "Sana yapıyor." dediği ile şaşkınlıkla ona baktım "Bana mı?" başını salladı ve elinde ki muhtemelen bozulmuş kekten bir ısırık aldı. Tekrar ona döndüm ve gülümsedim. Çiçekleri sanki kırılacaklarmış gibi özenle hazırlıyordu.
Önüme döndüm ve keyifli bir şekilde sohbete daldım.
"Buradan gitmemize az kaldı." kızlardan biri konuşurken başımı salladım.
"Artık bitiyor." herkes sustu, ne bitiyordu? Gerçek hayata gitmek için can atan kuşlardık biz. Kafesten çıkmak için her şeyi yapacak kuşlar. Gerçek dünya ne kadar tehlikeliydi umurumuzda değildi tek istediğimiz buradan çıkıp gitmekti.
Emma bana döndü "İkimiz birlikte çıkacağız değil mi?" tedirgin bir şekilde bunu sorarken omzuna hafifçe vurdum.
"Salak mısın? Elbette birlikte çıkacağız. Sensiz ben hiçbir yere gitmem." gülümsedi ve hızla sarıldı.
Rose yanımıza gelirken Emma'yı dürttüm.
"Siz gidince ben ne yapacağım?" yanımıza otururken üçümüz sarıldık.
Emma "Hemen gitmiyoruz! Daha aylar var." dedi. Bu sefer ben konuşmaya başlarken Rose sessizlik içinde durdu.
"Seni görmeye geliriz, büyüdüğünde de yanımıza geleceksin hem o kadar beklemene gerek kalmaz! belki alacağımız ev buralardan olur." Emma onayla başını sallarken Rose "Gerçekten mi?" diye sordu.
Saçlarını karıştırdım "Elbette, seni bırakmaya hiç niyetimiz yok küçük hanım." dedim.
Rose kısa bir süre sustu "Gitmenizi istemiyorum, ama biliyorum bunu istemek bencillik olur. Fakat siz yokken tıpkı o evde olduğu gibi kimsesiz olacağım. Siz benim gördüğüm en muhteşem insanlarsınız." arkasını döndü.
Emma'ya sarıldı ve kulağına birkaç şey fısıldadı.
Sonra bana döndü ve sarıldı.
"Tüm korkunç gecelerde yanımda olup canavarları kovduğun için teşekkür ederim Virginia. Seni çok seviyorum" saçımda hissettiğim ağırlık ile geri çekildim.
Başımda ki taçtı.
Gözlerim dolarken sıkıca Rose'a sarıldım.
"Seni asla bırakmayacağız Rose..." belimde ki minik eli sıkılaşırken "Kıskanıyorum ama!" diyen Emma ile uzaklaştım.
Şakacı bir şekilde kaşları çatılmıştı. "Merak etme! Sana da en yakın zamanda bir hediye yapacağım." Emma bu cevapla memnuniyetle gülümsedi "Bekliyorum, bir an kuru bir teşekkürle işi kapatacaksın sandım." bu dediği ile Rose gülerken hızla Emma'ya sarıldı.
İkisini izlerken başımda ki tacın narin çiçeklerine dokundum. "Teşekkür ederim..."