4. "İlk karşılaşma"

2273 Kelimeler
Mavi bütün gün çok yorulmuştu. Daha birkaç saat önce kardeşi Poyraz'la vedalaşmıştı. Artık düğününe saatler kalmıştı. Elindeki kol saatine baktı, yaklaşık 13-14 saat kaldı Mavi dedi kendi kendine. Ne kadar da heyecan verici değil mi? Ha ha ha diye kendi kendine iç geçirdi Mavi. Bu gün kiraladığı eve gitmesine izin vermişlerdi kocası olacak adamın ailesi. Kendi eşyalarını almıştı. Sanki normal bir günmüş gibi davranmaya gayret ediyordu genç kadın. Şu anda da gözünde hiçte kendisine yakışmayan kavanoz gibi olan gözlükleriyle, neredeyse beline kadar uzun saçlarını her zamanki gibi ki fakat bu kez biraz daha tepeden toplamıştı. Odasına girse girse ya Hafıza ana ya da Azra hanım, aslında Azra annesi giriyordu. Başka kimse girmiyordu. O yüzden lacivert ve beyaz renklerinde olan çizgili geniş, sanki içinde kaybolmuş gibi göründüğü pijamasını giymişti. Son kez de olsa çocukların tarih dersinden hazırladıkları liseler arası sunum yarışmasında öğrencilerinin hazırladığı dosyaları inceliyordu. Belki artık çalışamayacaktı ama bunları inceleyerek onlara posta olarak gönderebilirim diye düşündü genç öğretmen. Öğrencileriyle böyle ani ayrılmak onu çok üzmüştü. Ara sıra gardıropta asılı duran gelinliğe gözü ilişiyordu genç kızın, işine konsantre olamıyordu o lanet olası gelinlik yüzünden. Hala özgürlüğünün elinden alınıp gitme şokunu atlatamamış, yo aslında daha yaşayamamıştı. Sanki hala özgürlüğüne bir yol bulabilirmiş gibi ama yoktu işte. Ve yarın düğün olduğunda tamamen boşlukta olacaktı. Tarif edilmesi çok zor duyguydu. Sanki bir araba da ilerliyorsun, sakince ilerliyorsun ama bir yerde kaza yapacağına da biliyorsun. Çok kötü bir histi. Artık yarın yeniden gün doğduğunda hayatı tamamen değişmiş olacaktı genç kadının. Bunu düşünmek kalbinin sıkışmasına neden oluyordu. Bu acıya sanki katlanamıyordu. Duvarlar üzerine üzerine geliyordu, daralıyor nefes alamıyordu. Ben bu sıkıntıyla nasıl yaşarım diyordu kendine genç kadın her dakikada. Tık. Tık. Tık. Birden koridordan ses geldi. Sanki biri yere sopayla vuruyor gibi diye düşündü Mavi. Sonra birden kapıdan tanımadığı bir adam daldı! "Neler oluyor? Dingonun ahırı mı burası?" diye sesini yükseltti Mavi "Kapıyı çalamıyor musun?" Sonra karşısındaki adama baktı birden genç kız. O an bedeni kas katı kesilmişti. Belki de şu an hayatında ilk defa bu kadar yakışıklı adam görmüştü. O ne be diye düşündü Mavi 'Bu adam gerçek mi?' Hayatında ilk defa bu kadar güzel, delice içine işleyen gözlerle karşılaşmıştı. Moda dergilerinden çıkmış gibiydi adam. En az 1.90 boylarında olan adam oldukça uzun, geniş omuzlara sahip, atletik vücuda sahip bir adamdı... Anlam veremediği göz rengi bir ara mavimsi, sonra da yeşil gibi görünüyordu, en etkilendiğin kısımda zaten o gözler olmamıştı mı Mavi diye düşündü genç kız kendi kendine. Peki, o gür kumral saçlarına ne demeli, kirli sakalı, her şeyi mükemmeldi... Dur bir dakika? Adamın eli bastonluydu? Demir işçiliği olan, kartal başlı ve oldukça kaliteli bir üründü. Ben pahalıyım diye bağırıyordu sanki. Ve neden bu adam baston kullanıyor? - diye düşündü Mavi. Moda mı acaba diye düşünmeden edemiyordu bir yandan. Bu adam onu biraz hayrete bırakmıştı. O sırada Rıfat karşısında ucube gibi görünen kadına bakıyordu, sonra bir an gözleri kızın yüzüne kaydı, o gözlük neydi ya! Gözlüklü olmasını geçtim dedi Rıfat içinden, hangi kadın bu kadar çirkin gözlükleri kullanırdı? Ah Tanrım kadının zevki bile yoktu! Bu kadın mı eşim olacak şimdi diye iç geçirdi genç adam. Üstelik ufak tefek bir şeydi. Yani pek kısa değildi ama baya sıska bir şeydi. Allah aşkına kadının üzerinde ki neydi böyle? Rıfat yüzünü buruşturmaya başladı. Eski dizilerde şişko, bitik erkeklerin giydiği kocaman çizgili, korkunç pijamalarla mı uyuyordu bu tuhaf kadın. Pijamanın içerisinde kaybolmuştu adeta. Saçlarını hiç hoş olmayan türde tepesinde toplamıştı. Rıfat tiksintiyle kadını süzdü. Saçlarını tarıyor mu acaba? Düşündüğü şeyle irkildi. Sonra kendisini de aynı şekilde süzmekte olan kadının bakışlarını hisseti üzerinde, beni mi süzüyor bu aptal kadın dedi kendi kendine Rıfat. Kafasından binlerce düşünce geçiyordu, bu ucube kadından nasıl kurtulurum diye. Ama şu anda karşısında duran kadının aklından bir tek şey geçiyordu. Bu adam kim? Rıfat bastonuyla birkaç adım atarak Mavi'ye yaklaştı. İyice. İçinden kadın cesur geri vitese basmadı diye düşündü adam. Sonra arkasında ki kapıyı sertçe kapattı. O an kadının hafifçe irkildiğini gördü. Bundan hoşlanmıştı. Kork sen benden kork. Bu senin iyiliğine olur. "Siz de kimsiniz?" diye sordu karşısında ki ucube kadın. "Yok, artık" dedi alaycı bir tonla Rıfat yarım ağız sırıtarak, o an kadının kaşlarının çatıldığını görmüştü "Beni tanımadığını mı iddia ediyorsun şimdi?" bu kez sesi tok çıkmıştı fakat hala alaycılığı üzerindeydi. "İn misin cin misin adam! Ben sizi nerden tanıyayım! Kimsiniz?" dedi Mavi sertçe tekrarlayarak, adamdan hoşlanmamıştı, evet, yakışıklı olabilirdi ama kimse onunla alaycı bir tonla konuşamaz ve küçümseyen bakışlarla ona bakamazdı "Ve odam da ne arıyorsunuz?" Rıfat oda da sanki kadının söylediklerini duymamış gibi davranarak tekli bir koltuğa oturdu. Sızlayan bacağını diğer bacağının üzerine attı. Ama bu hareketi onun daha da otoriter görünmesini sağlamıştı. Sol elinde tuttuğu bastonun başını sıkıyordu "Ben Rıfat" dedi soğuk bir ses tonuyla söze başlayarak "Yarından sonra kocan olacağın adam!" Genç adam bir kaşını kaldırarak kendine hala anlamamış gözlerle bakan kadına baktı. Mavi o an girdiği şokla ağzı bir karış halde kendi kendine Rıfat diye tekrarladı. Rıfat... Rıfat... BU ADAM... RIFAT! KOCAM OLACAK ADAM diye düşündü. Konuşamıyordu Mavi... Ne cevap vereceğine, nasıl davranacağına karar verememişti. "Otur!" dedi birden bir ses. Mavi az önce Rıfat olduğunu iddia eden adama bakarak yutkundu. İstemeyerek tam karşısında ki koltuğa oturdu. Dinlemeliydi, söyleyeceklerini dinlemek zorundaydı. 'Artık neyi dinleyeceksem' diye iç geçirdi Mavi. Ama evlilik sadece kendi hayatını değil karşısında oturun adamında hayatını da etkileyecekti. "Ben... ben Mavi..." "Senin kim olduğunu biliyorum" dedi adam elini kes anlamında sallayarak, kadının kendini tanıtmasını dinleyemezdi şu an "Buraya bazı önemli şeyleri konuşmak için geldim" dedi sert bir tonla konuşarak, sesi duygudan mahrumdu. Mavi başını onaylarcasına salladı. Genç adam "Yarın benimle evleneceksin" dedi dişlerini sıkarak, sonra gözlerini karısı olacak kadının gözlerinin içine dikerek "Ama benden sana kocalık yapmamı beklemeyeceksin! ANLADIN MI?" ses tonu sona yaklaştıkça daha da yükselmişti. Mavi o an 'Bu adam ne gibi fanteziler kurdu acaba kendi kafasında? Bu isteğini tabi ki de seve seve kabul ederim' dedi içinden. Ama dışa yansıtmadı. Genç kadın, tabii ki de hiç tanımadığı bir adamın yatağına girmesini istemezdi. Bu söylediğini seve seve kabul edecekti. Mavi akıllı bir kadındı, o yüzden buna sevindiğini saklayarak sakinliğini korudu. Ne olur ne olmaz. Bu adamın nasıl bir insan olduğunu daha bilmiyordu. Onu tanıyana kadar sakin, öfkelendiğinde öfkesini kontrol altına alarak, tepki vermeden davranacaktı. "ANLADIN MI DEDİM SANA!" adam resmen hırlıyordu. "Anladım" dedi Mavi içinden pislik diyerek. "Benden bir şey beklemeyeceksin..." diye söze başladı Rıfat ama o an Mavi gene kendini tutamamıştı, ne kadar kendine öfkene hakim ol, renk verme dese de 'Sanki senden bir şey bekleyen vardı gıcık herif!' diye homurdandı. "NE DEDİN SEN?" diye bağırdı Rıfat birden gözlerini kısarak. "Bir şey demedim" dedi Mavi gerilerek. "Dedin duydum!" diye üsteledi Rıfat. Elindeki bastonunu daha da sıkıyordu. "Bir şey demedim dedim ya! Bence bir kulak doktoruna git! Ötek taraftan sesler duyuyorsun!" "Doğru konuş benimle!" "O zaman sende ses tonuna dikkat et!" Rıfat öfkeyle dişlerini sıkmaya başladı, çenesi seğiriyordu. Öfkeyle nefes alıp vermeye başladı. Kadının ne dediğini tabi ki de duymuştu ama bunu ona tekrar söyletmeye çalışmıştı. Yumruklarını sıkıyordu. Kartal doğru söylemişti. Kadın tam bir cadıydı. O da karşısında sinirle dişlerini bir-birine bastırıyordu. "Yarın, düğünden sonra İstanbul'a gideceğiz" diye az önce Mavi'nin söylediklerini sineye çekti adam "O yüzden hazır ol! Ve oraya vardığımızda evimde ki insanların senin benim KARIM olduğunu bilmesini istemiyorum" sesi oldukça sert çıkmıştı bu kez. Öne eğilerek kadına vahşice baktı "Aramızda ki kağıttan evlilik birkaç sene sürecek. Sonra sen yoluna ben yoluma! O zamana kadar gıkın çıkmayacak. Gözüme görünmeyeceksin. Evin çalışanı gibi yaşayacaksın!" öfkesi dağları taşları eritecek türdendi, ama karşısında oturan kadın kılını bile kıpırdatmadan onu dinliyordu, bir tepki bile vermiyordu, Allah aşkına şaşırmış gibi bile görünmüyordu bu kadın. Bu onu daha da öfkelendirdi. "ANLAŞILDI MI LAN?" diye kükredi bir kez daha Rıfat. İçinden 'Ya Sabır' diyordu. "Anlaşıldı" dedi Mavi sakince, aslında 'Anlaşıldı hayvan!' demişti ama hayvan kelimesini içinde tuttu. Onun için hava hoştu zaten. Az önce nasıl bu evlilikten kurtulurum derken birkaç seneye boşanacaklarını söylemişti karşısında oturan nezaketten habersiz dağ adamı olan hayvan adam. Ve evliliklerinin sadece kağıt üzerinde olacağını söylemişti. Yani bir 'Eş' vazifesi olmayacaktı. Sevincini zar zor saklamıştı. Adam tam kalkacaktı ki "Ama bir şartım var" dedi genç kadın. Mavi bütün cesaretini toplayarak bir anda söylemişti bunu. Kendi kendine 'Sakın korktuğunu belli etme' diyordu. Rıfat gözlerini kısarak "Sence böyle bir şansın olduğunu mu düşünüyorsun?" diye tısladı. "Eğer evliliğimizin saklı kalmasını istiyorsan" duraksadı bir an genç kadın, dudağının kenarları kıvrılarak "Evet düşünüyorum" dedi sakince. Rıfat boğazını temizleyerek, bu kadın kolay lokma olmayacak diye düşündü, sonra kadına bakarak söyle der gibi bir bakış fırlattı. Kaşları çatık bir halde söyleyeceklerini bekliyordu. "İstanbul'a gittiğimizde çalışmak istiyorum" o an Rıfat'ın kaşları daha da çatılmıştı, Mavi hemen adamın hayır demesine fırsat veremeden "Bakman gereken bir ailem var" dedi. Rıfat durdu. Düşündü. Cevap vermedi. "Bana çalışamazsın falan diyerek kocammışsın havalarına girme. Gerçekten kocam bile olmayacaksın. Çalışıp çalışmamam bir problem yaratmaz diye..." "Ne halin varsa gör" dedi Rıfat genç kadının söylediklerini yarıda keserek "Ama unutma. Kağıt üzerinde de olsa benim soyadımı taşıyacaksın. Hareketlerine, itibarına dikkat edeceksin" bu sözleri söylerken işaret parmağını Mavi'ye doğrultmuştu. Mavi sinirle soluğunu verdi "Beni kendi kafanda nasıl görüyorsun umurumda değil ama ben haysiyetsiz bir kadın değilim" dedi genç kadın, sonra adamın kendisine doğrultmakta olduğu parmağına dikkatini vererek önce parmağına sonra gözlerine dikti bakışlarını. Sonunda öfkeyle gözlerini kapadı ve "O zaman anlaştık. Önümüzde birkaç sene boyunca bunlara katlanacağım" dedi Allah'tan dilediği sabırla. Adam tıslayarak kahkaha attı "Sen bana mı ben sana mı?" diyerek yerinden doğruldu. Sonra kadını küçümsercesine bakarak "Senin gibi bir kadınla evlenmek zorunda bırakılan benim ucube" diyerek odadan ayrıldı. Kasıntı adam! Diye geveledi Mavi az önce kapıdan çıkmış olan adamın arkasından bakarak. Hayvan! Pis herif! Ona ucube mi dedi az önce? Dağ adamı! Şu an her ne kadar çirkin görünse de bunu yüzüne söylemeye hakkı yoktu! Sanki gözüne güzel görünmekte umurundaydı! Ama sorun değil dedi Mavi kendi kendine. Az önceki tuhaf konuşma ne kadar hoş olmasa da o adamın koynuna girmeyecekti. Buna da şükür ve çalışabilecekti... Bu bile tünelin ucunda ki ışıktı... Bozuntuya vermeyecekti. Ne olur ne olmaz daha adamı tanımıyordu. İnadım inat diye burnunun dikine gidemezdi. Adamı tanıyana kadar sakin kalması, hiçbir şekilde öfkelendirmemesi gerekiyordu o gıcık adamı. Mavi kitap okumayı seven bir insandı. Böyle zorla evlendirilmiş çiftlerin hayatını anlatan birkaç roman okumuşluğu vardı. Bir an tiksintiyle omuzlarını silkti. 'Aman sakın... Tövbe tövbe, o kasıntı adamı asla sevmem' ben dedi kendi kendine. 'Ne acayip romanlar ya' diye okuduğu kitaplar şimdi kendi hayatının sayfaları olmuştu sanki. Genç kadın hüzünle iç çekti. Pencereden dışarıya, yıldızlara baktı. Gözleri umutla doldu. "Allah'ım sen büyüksün. Ne olur bana güç ver" *** Her nasılsa yıldırım hızıyla Mavi evlenmişti. O adamla evlenmişti... Allah'ım bana yardım et dedi içinden Mavi. Şu anda bir arabada, arka tarafta onunla beraber oturmaktaydı. Havaalanından çıktıklarında son derece lüks bir araç onları bekliyordu. Çok yorgundu, bütün gün, saç makyaj, düğün, dans saçmalıkları... bütün o saçmalıklar... Bitkin düşmüştü. Uykusu geliyordu. Sadece camdan dışarıya bakıyordu. Ne kadar tatlı uykuya dalmak istemese de itaatsiz göz kapakları usulca kapanıyordu. Bütün gün boyunca yaşadıkları gözlerinin önünden film şeridi gibi geçiyordu. Hayatı film olmuştu adeta. Evlenmişti. Ne komik. Artık evli bir kadın. Evli... Kocası vardı artık! Evliyim - dedi Mavi kendi kendine camdan dışarı bakarken. Yaklaşık bir saat sonra Rıfat evine gelmişti. Lanet olsun karısıyla gelmişti. Gün bitmeyecekmiş gibi gelmişti ona. Araba da boğulmak üzereydi neredeyse nefes alamıyorken yanında ki kadın mışıl mışıl uyuyordu. Kadının üzerine sıktığı lanet olası o parfümün kokusu arabanın her santimine sinmişti. Rıfat kadına doğru başını çevirdi. Kedi gibi uyuyordu. Rahatsız olduğu her kıpırdandığında yüzünde oluşan mimiklerden belliydi. "Hey..." dedi adam boğazını temizleyerek. Sesi çok yüksek çıkmamıştı, tuhaf bir biçimde onu korkutmak istememişti. Kadın kıpırdamıyordu. Çok ağır uyuyor olmalı diye düşündü adam. "Hey uyan dedim" Rıfat kızın omzundan tutarak silkeledi biraz. Mavi şaşkınlıkla irkilerek "Ah, ggeldik mi?" dedi uykulu sesiyle. Esnemeye başlamıştı. Rıfat cevap vermeden arabadan indi. Mavi homurdanarak öküz dedi adamın arkasından. Arabadan indi o da uyuşmuş bedeniyle. Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu. Genç kadın kolundaki saate baktı 02.26. Uyuya kalmasına şaşırmaması gerekirdi. Erken uyuyan ve erken kalkan bir insandı o. Rıfat cebinden anahtarlarını çıkararak evin ana kapısını açtı. Eve girer girmez arkasından Mavi girdi. Kadının arkasında olduğunu bilmek onu rahatsız ediyordu. Arkasında olduğunu etrafı saran kokusundan biliyordu. İçeri girdiğinde Mavi nefesini tuttu. Dışarıdan bakıldığına evi tam görememişti karanlık yüzünden. Ama içeri girdiğinde... Hayatında gördüğü en güzel evlerden biriydi. Abartılı olmayan büyüklükte ama bir o kadar büyük, en çok gri ve siyah renklerin tonları kullanıldığı enfes salona oradan oturma salonuna açılıyordu kapı. İçeri girdiklerinde evin elektrik sistemi kendiliğinden aydınlanmıştı. Mavi meraklı gözlerle etrafı tararken Rıfat elinde ki bastonuyla merdivenlere doğru yürümeye başladı. Etrafı sadece bastonunu yerde ki parkelere vurduğu anda çıkardığı sesler sarmıştı. Mavi o an adamın onu burada böylece bırakıp gideceğinden emindi, o yüzden sırtını dikleştirerek, son derece sakin olmaya çalışarak, aslında sakin değildi ama adama bunu göstermek istemiyordu "Nerede kalacağım?" diye sordu. Adam durdu. Büyük bir soluk verdi. Çenesiyle bir yeri işaret ederek "Orada iki tane boş oda var. Birini seç işte" diye tıslayarak merdivenlere çıkmaya başladı. O sıra arka taraftan az önce arabayı kullanan adam Mavi'nin iki tane, oldukça büyük olan bavulunu getirdi. "Teşekkür ederim" dedi kız sessizce. Adam da tebessüm ederek gülümsedi ve ardından kapıyı kapatarak gitti. Mavi Rıfat'ın başıyla işaret ettiği yere baktı. İnce bir koridor vardı. Duvarlar soluk gri rengindeydi. Güzel bir salon diye düşündü Mavi etrafa bakınırken ama renk yoktu. Sessizce iki bavulunu alarak koridorda yürümeye başladı. İlk kapıya yaklaşarak kapıyı açtı. Aynı şekilde gri tonlarını takip eden hoş bir odaya girdi. Oldukça büyük kırmızı nevresimleri olan yatak vardı oda da. Mavi o an kendi kendine "Bu ne ya Grinin elli tonu2 mu?" diye geveledi "Bir de kırmızı oyun odası olsun tam olsun" dedi bu kez bavulunu koyarken. Ardından ne olur ne olmaz manyak adam fikrini değiştirir falan diye kapısını kilitledi. Odası güzeldi. Banyosu da vardı. Kendini hemen yatağına attı genç kız. Çok rahattı. Uyumak istiyordu. Uyuyup bu günü unutmak. Yorgunluğunu atmak istiyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE