EYLÜL Ellerim, Sancak’ın sert kemeriyle yatağın başlığına sabitlenmişti. Gözlerimi saran ipek kravat, zaten karanlık olan odayı dipsiz bir kuyuya çevirmişti. Ne zaman dokunacağını, ne yapacağını görmemek, korkuyu bin kat daha artırıyordu. Gözyaşlarım, kravatın kumaşında ıslak izler bırakıyordu ama artık biliyordum. Bu kez gözyaşları onu geri püskürtmeyecekti. Aksine, bu gece onu daha da kışkırtmıştı. “İstemiyorum,” diye fısıldadım yine, sesim titrek ve çaresizdi. “Lütfen… Sancak.” Hiçbir cevap gelmedi. Yalnızca, odada yankılanan ağır nefes alışverişini duydum. Sonra bir klik sesi. Delirmiş gibi hızla bir şeyler düşünmeye çalıştım. Onu bundan vazgeçirecek herhangi bir şey… “Bu şekilde olmasın," dedim yeniden. “Sana alışmam için bana zaman ver." Sesim hıçkırıkların arasına karışmıştı.

