🔥🔥Ha bir, Ha iki!🔥🔥

1657 Kelimeler
Defne'nin Anlatımıyla Çağatay'a doğru ilerledim. Sadece gözlerine odaklanmıştım. Çıplaklığımı düşünmemeye ya da onun sevgilim olduğunu düşünmeye çalışıyordum. İlk birlikteliğimi Barış ile yaşamıştım. Vücudumu gören ve dokunan tek kişi oyken, artık Çağatay vardı. Kucağına oturmak yerine, elinden tutup onu kaldırdım. Ben çıplaksam, o da soyunmalıydı. Eşitlenmeliydik. Elinden tutup, odanın ortasına doğru çektim. Elleri belime sarılırken, ben de onun gömleğinin düğmelerini çözmeye başladım. Dudaklarımı öpmeye başlayınca gözlerimi kapattım. Dokunduğu yerler yanıyordu. Tüylerim ürperiyordu. Elleri sırtımı ve kalçalarımı okşarken, gömleğinin düğmelerini çözmeyi bitirdim. Üzerinden çıkarırken bile tutkulu öpüşmemiz devam ediyordu. Sırtımdaki elleri, önüme doğru gelip biri göğsümü diğeri de kadınlığımı avuçladı. Bu kez narin değil, oldukça sertti. Bu hamleyle gözlerimi açınca, onun gömleğini çıkardığını gördüm. Bana dolanan kollar ona ait değildi ! Arkamda başka biri vardı. Korkuyla elleri üzerimden itip, hemen yerdeki havluyla önümü kapattım. Burada ne oluyordu ? " Çağatay bu adam da kim ? " Kalbim göğüs kafesimi kırıp çıkmaya çalışıyordu sanki... Odada ben, Çağatay ve bir adam daha vardı ! Bakışlarım Çağatay'a döndüğünde rahat bir şekilde soyunmaya devam ettiğini gördüm. Dehşet içindeydim. Diğer adam da gömleğinin düğmelerini açıyordu. " Biriniz bir şey söyleyecek mi artık ? " Sesim bile korkuya bulanmış, titremeden duramamıştı. Diğer adam Çağatay'a baktı. " Onunla konuşmadın mı ? " Çağatay bana ilerledi. " Bugün unutma dediğim cümleni tekrar et Defne. " Bir eliyle yüzümü avuçlamış, yanağımı okşuyordu. Hızlı hızlı nefes alsam da, sanki ciğerlerime oksijen değil de ateş gidiyordu. Sözlerini dinleyince zihnimi kontrol ettim. Ancak hiç bir şey hatırlamıyordum. Şu an oldukça korkmuş ve karma karışık hissediyordum. Çağatay benimle ne konuşacaktı ? Bu adam kimdi ? Bu özel anımızda, neden bizim yanımızdaydı ? " Senin hafızan kötü galiba ! Dur ben hatırlatayım ! ' Sen elimden tuttuğun sürece, sen ne dersen yapmaya hazırım. Ünlü olmak için, ne gerekiyorsa yapmamı söylemen yeterli. ' Bunlar senin cümlelerindi. Ne dersem yapacaktın. Şimdi yapman gerekenleri söylüyorum. O benim abim. Adı Çağrı. Ünlü yapımcı, Çağrı Avcı'nın ismini duymuşsundur heralde. " Duyduğum isimle yutkunup o adama baktım. Gömleğinin önü tamamen açılmış, biraz önce Çağatay'ın oturduğu koltuğa oturmuştu. Bir ayağını da öbür ayağının dizine koymuş, iyice yayılmıştı. Bakışları gözlerimi esir almıştı. " Eğer gerçekten ünlü olmak istiyorsan, sen bize ait olacaksın. Bu ilişki 3 kişi arasında yaşanacak. Sen bizi tatmin edeceksin. Bizde senin hayallerini gerçekleştireceğiz. Resim çekimlerin ve modellik işlerin ben de. Dizi - film işleri de abimde. " Duyduklarımın şokunu yaşarken, Çağatay da kadehleri doldurmuştu. Birini abisine, diğerini de kendisine almıştı. Bakışlarım her ikisinde gidip geliyordu. Onların bakışları da direk bendeydi. Gözlerimi kapatıp, havluyu tutan ellerimi sıktım. Önce zihnimi sakinleştirmem gerekiyordu ki, ben de sakinleşebileyim. Barış ile birlikte olmuştum. Eğer Çağrı gelmeseydi, muhtemelen Çağatay ile şu an sevişiyor olurduk. Aramızda bir çekim vardı. Sevgili olacak gibiydik. Peki şimdi bunu 3 kişi nasıl yapacaktık ? Gözlerim açıldı. Bakışlarım Çağatay'ın üzerindeydi. O ünlülerin fotoğrafçısıydı. Nerede bir çekim olsa, nerede ünlü bir markanın açılışı olsa, tercihler hep ondan yana yapılırdı. Onun çektiği pozlarla ünlü olan bir çok kız vardı. Ama onu bu şekilde değil de parasıyla tutacak kadar zengin değildim. Bakışlarım bu kez de Çağrı'nın üzerinde yoğunlaştı. Hangi dizi tuttuysa, o sene hangi film gişe rekoru kırdıysa, yapımcısı oydu. Resmini hiç görmesem de, ismini çok kez görmüştüm. Çağatay Avcı'nın kardeşi olması onu Çağrı Avcı yapıyordu. Burada karşılaşmasak hayatta onu görüp tanışacağımı sanmazdım... Çağrı ayaklandı ve kardeşine baktı. " Bir daha beni böyle beceriksizler için çağırma Çağatay ! Öve öve bitiremediğin cesaretli kız, havluya saklanmış, kuş gibi titriyor. Ben gidiyorum. Gerçekten bu işi yapabilecek bir kız bulduğunda haber edersin. Gönder bu kızı ! " Gömleğinin düğmelerini iliklerken sinirle sözlerini söylemişti. Yutkundum. Kararımı vermiştim. O kadar şeyden sonra, vaz geçecek kadar salak değildim. ' Ha bir, ha iki ne fark eder ? ' diyerek kendimi de ikna ettim. Bana doğru dönüp, kapıya ilerleyeceği esnada havluyu bıraktım. Biraz önce görmüştü zaten. Beni geçeceği esnada bir adım sola kayarak tam önünde durarak kapının önünü kapattım. Bakışları, ne yaptığımı ya da ne kadar ciddi olduğumu tartıyordu. Biraz önce onun kapattığı düğmeleri bu kez de ben çözmeye başladım. Tepkisizce bakıyordu. Düğmeler bittiğinde ellerimi tuttu. " Sonra ağlayacaksan oynamayalım güzelim. Emin misin bunu yapmak istediğinden ? " Çağatay'ın tam tersiydi. O ne kadar nazik ve naifse, Çağrı bir o kadar sert ve baskındı. " Ağlamayı bırakalı çok oldu. Ama iyi ağlatırım. Sen emin misin peki ? " Yüzünün ifadeleri gevşedi ve gülmeye başladı. Eğilip ellerini dizlerine yaslayacaktı neredeyse. " Duy- duydun mu Çağatay ? Ne ded- dediğini duydun mu ? " Gülüyor, kahkahalarının arasında da Çağatay'a laf anlatmaya çalışıyordu. Ciddi mana da gülüyor, gözlerinden gelen yaşları siliyordu. İlerleyip yatağın üzerine oturdu. Nefesini düzene koymaya çalışırken hala tel tük gülüyor, kafasını iki yana sallıyordu. Onun keyfi gayet yerindeyken, benim bütün modum yerlerdeydi. Bu kadar gülünecek ne söylemiştim ? Bariz bir şekilde benimle alay ediyordu. Dişlerim sıkılmış, ellerim yumruk olmuştu. Çağatay hala sessiz kalıyordu ama yüz ifadesi memnun görünüyordu. Kendimi aptal gibi hissediyordum. " Bu sözlerinle ne kadar cesur olduğunu kanıtladın Defne. Üstelik bir de komik bir kız olman hoşuma gitti. Uzun yıllardır bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. " Oturduğu yerde ayakkabılarını çıkardı ve yatağa uzandı. " Şimdi kardeşimi duydun. Ve biraz önceki tavırlarından bunu kabul ettiğini var sayıyorum. Doğru muyuz ? " Ellerini başının altına koymuş, bacak bacak üzerine atmıştı. Cevap vermem için bana bakıyordu. İki yanımda sarkan kollarımı göğsümde kavuşturdum. Saçlarım ıslaklığını yitirmiş, kurumaya başlamıştı. " Doğruyuz. " Dudağının bir kenarı kıvrıldı. " O halde siz başlayın. Ben şimdilik sizi izleyeceğim. Canım çekerse, belki ben de katılırım. Biraz önceki olay iştahımı kaçırdı. " ' Sakin ol Defne. Var say ki bu yetişkin içerikli bir film sahnesi. Baş rolünde sen varsın kızım. Üstelik o zaman, bir sürü de set çalışanı olacak. Bunların hepsi benim için tecrübe niteliğinde. ' İçimden kendimle yaptığım konuşma etkili olmuştu. Şimdi daha rahattım. Meydan okuyan bakışlarım Çağrı'nın üzerindeyken, Çağatay'a ilerledim. Onu tekli koltuktan kaldırıp tırnaklarımı göğsüne sürttüm. Gömleğini zaten biraz önce çıkarmıştık. Ellerim pantolonunun kemerini bulduğunda Çağatay da hoşuna giden sesler çıkarmaya başlamıştı. Çağrı'yı umursamadan bütün dikkatimi Çağatay'a verdim. Kemeri çözdükten sonra, düğmesini açıp fermuarını indirdim. Ellerimle aşağıya doğru çekiştirirken, sertleşmiş erkekliği hemen gözümün önündeydi. Pantolonu aşağıya indikten sonra ellerimi penisinin üzerine koydum. Çağatay'ın başı, bu hareketimle arkaya doğru düştü. Penisinin üzerinde gezinen ellerim, onu tahrik ediyordu. Dudaklarımı göğsünde gezindirmeye başladım. Sert kasları ve sıcak teniyle, temas eden dudaklarımı yakıyordu. Önünde eğilerek aşağıya doğru inmeye başladım. Islak öpücüklerime devam ederken, ara ara da dilimi sürtüyordum. Parmaklarım baksırının iki kenarından tutup, aşağıya indirmeye başladı. Çağatay'ın bakışları bendeydi. Benimkiler ise onun erkekliğinde.. Baksırı çıkardığım an da penisini tuttum. Ağzıma almamla birlikte " Offfff Defneeee ! " diye hırlaması bir oldu. Emip yalarken, arkamda hissettiğim temasla Çağrı'nın da bize katıldığını anladım. Demek ki canı çekmişti ! Ben dizlerimin üzerinde Çağatay'ın önünde aletini yalarken, Çağrı da arkamda erkekliğini bana sürterek göğüslerimi avuçluyordu. Hangi ara soyunmuştu o ? Yazarın Anlatımıyla Barış içtiği rakının dibine yaklaşmıştı. İbrahim Tatlıses ile başlayan şarkı listesi, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay eşliğinde devam etmişti. Müslüm Gürses ile de son bulmuştu. Ağladığını kimseler görmediği için rahattı. İçini dökecek bir arkadaşı da yoktu. O yüzden karşıdaki aynadan yansıyan kendi görüntüsüyle sohbet etmeye başladı. Dili sürçüyor, sözleri yarım yamalak çıkıyordu. " Eeeeee Barış efendi... Demek o gün geldi çattı haa ! " Gülmeye başladı. " Ne oldu lan salak ! Terk edildin değil mi ? " Aynaya doğru tükürdü. " Yazık ulan sana ! Bir de okul okudun öyle mi ? Bir de öğretmen olacaksın bu kafayla yani ! " Gülüşleri kahkahaya dönüştü. " Ulan salak ! Daha bir kızı elinde tutamadın. Ona aşkı, sevgiyi öğretemedin ! O küçücük çocuklara okuma yazmayı da nah öğretirdin ! " Rakı şişesini diklese de, tek bir yudum dahi kalmamıştı. Poşetin içinden bir bira alıp açtı. Soğukluğu gitmiş gibiydi ama önemli değildi. Vücut ağrısı geçmiş, yüreğinin acısı ortaya çıkmıştı. İçip uyuşmalı ve bu acıyı unutmalıydı. Dudaklarının kenarlarından taşan birayı, kolunun tersiyle sildi. " Tanıştığımız gün nasıl da iyiydi ama değil mi ? Bir nazik, bir kibar, bir mağdur ! O zehirli gözleriyle etkiledi seni salak ! " Hala aynadaki Barış'ı aşağılıyor, onu rencide ediyordu. Biranın yarısını da içip devam etti. " O ela gözleri vurulmayacak gibi değildi ki.. Saçları, teni, kokusu, bakışları... Hadi ben vuruldum. Sana ne oluyor ulan ? " Artık aynadakinin başka biri olduğunu sanıyordu. " 3 yıl boyunca bir kez bile gerçekten mutlu edemedim ben onu. Aşkım sana parfüm aldım dedim. Doldurma parfüm mü o dedi. Bebeğim sana çanta aldım dedim. Çakmadır o kesin dedi. " Bira iki yudum sonra bitince, onu da boş şişenin yanına gönderdi. Yenisini açıp içmeye devam etti. " Evlensek nasıl olur diye bir nabzını yoklayayım dedim ama gülmekten başka bir cevap vermedi. Hayal bile kurmadı benimle bee ! Seninle nasıl kursun salak ! " O zamanlara çekildi. O kahkaha atarken, Barış ne kadar da kırılmıştı. Bir kez olsun ona trip atmamış, ona kızmamıştı. Bir kez bile sitem etmeden, her zaman o mutlu olsun diye çabalamıştı. Bakışları aynaya döndü tekrar. " O zaman beni çok kırmıştın Defne. Bir de bugün çok kırdın. Beni hiç sevmedin mi gerçekten.. Bir an bile olsa, sevmeyi denedin mi peki ? " Artık aynadaki kişi kendi değildi. Bir yabancı da değildi. O yansıma artık Defneydi... " Senin ilkini ben aldım Defne. Beni sevmediysen, neden benimle birlikte oldun o zaman ? Bunun senin için bir önemi yok muydu yani ? " Aynadaki Defne'den cevap bekliyordu. Cevap gelmedikçe öfkesi yükseldi. " Bir şey söyle artık ! Önemsiz miydim ben senin için Defneee ! Allahın cezası kadın ! Hayatımı siktin attın ! " Öfkeyle eline gelen boş rakı şişesini aynaya fırlattı. Param parça olan ayna, büyük bir sesle kırılıp etrafa saçıldı. Artık Defne de yoktu. Yine tek kalmıştı. Gecenin kör karanlığında bir başına ve yalnızdı. Aklındaki şey ise yine de Defne'ydi. Bu saatte gidecek bir yer bulmuş muydu ? Geri döner miydi ? Onu sevmiş miydi ? " Beni neden sevmedin Defne ? Zengin olsaydım da benden gider miydin ? " diye sayıklayarak sızmaya başladı. Olduğu yerde kıvrılıp bu düşüncelerle uyumaya başladı. Olduğu yer hala o duvarın dibiydi. Artık bu evde bu duvar dibinden başka sığınacak yeri yoktu... . . . . . Devam edecek...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE