Defne'nin Anlatımıyla
Çağatay'ın odasına geçtiğimde bütün duygularım zirvedeydi. Bakışlarım etkili olmuş, Çağrı'yı etkilemeyi başarmıştı.
Çağatay'ın masasındaki eşyaları elimle itip kenara çektim. Yeterli alan açıldığında zıplayıp üzerine oturdum. Bacak bacak üzerine attığım esnada kapı açıldı.
Çağrı, kararmış gözleri ve kalkmış erkekliğiyle bana doğru ilerlerken, ellerimi arkaya doğru atarak masaya yasladım. Göğüslerim dekoltemden taşacak gibi görünüyordu. Çağrı'nın attığı bakışların aynısını atarak, onun bana gelişini izledim.
Bana doğru geldi ve dibime kadar yaklaşınca durdu. Üzerime doğru eğildiğinde beni öpeceğini sandım. Bir eli masaya uzanmış, ıslak mendil paketini almıştı. Ona bakarken, o paketten bir tane çıkardı ve boynuma sürdüğüm fondöteni silmeye başladı. Sildiği yer, dün ısırıp morarttığı yerdi.
" İzlerimi görmeyi severim Defne ! Bir daha ki hazırlığın, önce izlerimi açığa çıkarmak olsun ! " Bakışlarımı ondan koparmadan, usulca başımı salladım. Elimin birini boynuna attım. İşaret parmağımı ensesinden sürtmeye başlayarak adem elmasına doğru getirdim. " O zaman bir dahaki sefer için yeni izler bırak bana Çağrı ! "
Kısık sesim ve arzulu bakışlarımla, iki eli de belime sarıldı. Sert bir hamleyle masanın ucuna kadar çekip erkekliğine temas etmemi sağladı. " Emir kipi yok Defne ! Bırak değil, bırakır mısın diye yalvarır tonda söyle tekrar ! "
Ondaki ego kimsede yoktu. Bunu 2 günde hemen anlamıştım. Bugün onu etkilemeye karar verdiğim için, bu tavrı beni rahatsız etmedi. Bakışlarım ve yüz ifadem sözlerime uygundu. " Üzerimde izlerini bırakır mısın Çağrı ? Lütf... "
Ben sözlerimi tamamlayamadan, Çağrı boynumun diğer yanını emdi. Öyle vakumluyordu ki, canım yanmıştı. İşin içine dişleri de girdiğinde, ' ahhhh ' diye inlemekten kendimi alıkoyamadım.
Beni kucaklayıp masanın üzerinden kaldırdı. Bedenimi kendi bedenine sürterek aşağıya inmemi sağladı. Elleri kalçalarımı sıkıp yoğuruyordu. Hırçın tavırlarına alışmaya başlamıştım.
Beni ters çevirip yüzümü masaya yasladı. Üzerime eğilip kulak mememi emdi. " Şimdi bırakacağım izleri, sadece aynadan görebileceksin güzelim ! " diyerek sertliğini bana bastırdı.
Geri çekildi. Duyduğum seslerden kemerini açtığını anlamıştım. Elbisenin eteğini tutup kaldırdı. Altımdaki tanga yüzünden kalçalarım meydandaydı. " Şimdi bu beyazlık birazdan kıpkırmızı olacak Defne ! Teninin beyazlığı içimdeki vahşiyi tetikliyor ! "
Dişlerinin arasından sözlerini söylerken, elleri kalçalarımı sıkıyordu. Sert bir tokat sağ kalçama indiğinde ' Aaahhhh ' diye inleyişim kendiliğinden gelmişti. Eğilip vurduğu yeri yaladı. Nefesini üfleyerek yanan yerin rahatlamasını sağladı.
Tangayı çekip kopartırken, kadınlığım acımıştı. Sert s*x seviyordu. Buna alışmalıydım. Bu kez inleyişim acıyla değil, zevk almışım gibi çıkmıştı. " Alışıyorsun Defne ! Alışmalısın da ! Daha çok inleteceğim seni ! "
Kalçamı yalayan dili, kalçalarımın arasına doğru ilerledi. Nefes nefese masaya yapışmış bir haldeydim. Çağrı ise bütün gücü, heybeti ve şehveti ile en mahrem yerlerimdeydi. Dilini hissettiğim deliklerim sızlıyordu...
Beğeni dolu çıkardığı homurtular, beni daha çok ıslatıyordu. Sol kalçama inen darbeyle, iniltilerimiz birbirine karıştı. Açılan kapıyla Çağatay'ın da geldiğini anladım. Kapıyı kilitleyip kemerini çözmeye başladı. Onunla bakışlarımız kesiştiğinde, bütün bedenimi ateş bastı.
Dün gece ikisiyle ilk kez birlikte olmuştuk. Bu ikinci kez olacaktı. Heyecanlanmaya başladığımı hissediyordum. Çağatay'ın naif ve romantik halleri, Çağrı'nın sert ve hükmeden tavırları beni tamamlıyordu.
Çırıl çıplak kalmış, erkekliğini okşayıp sıvazlayarak bizi izlemeye başladı. Çağrı kadınlığımın dudaklarını ağzına almış çekiştiriyordu. Elleri sıkılmadık tek bir yerimi koymamıştı. " Abii ben de istiyorum ! Bekleyeyim mi yoksa katılayım mı size ? "
İçimden onun da gelmesini isterken buldum kendimi. Bu işi sevmeye başlamıştım. " Gel Çağ ! Suları durmuyor bunun. " Ayağa kalkıp saçlarımdan tutup çekti.
Erkekliği bacak arama girmiş, ıslanan kadınlığımda kaymaya başlamıştı. Elleri göğüslerimi bulmuş, elbisenin üzerinden sıkıp bırakıyordu. Boynumu emiyor, her yerinde izlerinin kalmasını sağlıyordu.
Gözlerim kapalı, bedenim de Çağrı'ya yaslıydı. Dudaklarımı öpmeye başlayan Çağatay ile yine vücudum yanmaya başlamıştı. Bu iki adam beni istiyordu. Ben de artık onları istiyordum. Öpüşmesine karşılık verirken, ellerim saçlarına karıştı.
Dudaklarımız yapışmışken, Çağrı'da bu öpüşmeye katıldı. 3'ümüzün de dudakları birbirine değiyor, kim kimi öpüyor belli olmuyordu. Aralarında sıkışmış, siklerinin baskısıyla çıldıracak gibi olmuştum. Bir an önce sokmalarını istiyordum.
" Aynı anda sokalım Çağ ! Bakalım bu kez nasıl bağıracak ! " Kalbim gümbür gümbür atıyor, kadınlığım beklentiyle kasılıyordu. İkisi de bakışlarını aşağıya indirdi. Ellerim Çağatay'ın boynuna sarılmıştı. Kadınlığıma temas edip sürtünmeleri iniltilerimin desibelini artırıyordu.
Gözlerimi açıp neden hala sokmadıklarına bakacaktım ki, Çağatay elbisenin yakasından tutup iki yana çekiştirip yırttı. Şimdi aradaki kumaş parçaları da gitmiş, alev alev yanan tenlerimiz birbirine temas etmeye başlamıştı.
Çıkan sesle belimi tutan elleri sıklaştı ve aynı anda soktular. Bu acı ve tatlıyı aynı anda yemek gibiydi. İkisinin arasında sıkışmış, can havliyle çığlığımı atmıştım.
" Dünkü çığlık daha iyiydi ! Ama bu da idare eder. " Çağrı yorumunu yapmıştı. Çağatay kalçasını masaya yaslayıp bacaklarını açmış, bizi de kendine doğru çekmişti. Mememin birini ağzına almış emerken, başım arkaya doğru dönmüş, Çağrı'nın öpüşüne karşılık veriyordu.
Dolu hissediyordum. Her yerim okşanıyordu. Elleri her yerdeydi. Sikleri içimdeydi. Bu üçlü artık beni rahatsız etmiyordu. Hoşuma gitmeye başlamıştı. Sertçe girip çıkmaları beni oldukça yükseltmişti. Erkeksi homurtuları, beğenildiğim ve benden zevk aldıkları anlamına geliyordu.
" Tut kendini Defne ! Biz demeden boşalma sakın ! Aynı anda bitireceğiz yine ! " Çağatay'ın isteğini yapmak oldukça zordu. Beni bu kadar yükseltmişken, boşalmadan durmam çok zordu. Ki zaten başlamıştım bile.
" Söz dinlemeyip yaramaz kız mı oldun Defne ! " Çağrı'nın hareketleri sertlemiş, sözlerine de yansımıştı. Boşalmaya devam ederken, onların hareketleri hala aynı tempodaydı. Çağatay göğüslerimdeki ellerini belime sabitledi. Onun üstüne de Çağrı ellerini koydu.
İkisi aynı anda, aynı sertlikte girip çıkarken çıkardıkları hırıltılar, beni tekrar yükseltti. İçime akan ılık spermlerle boşalmaya başladıklarını anladım. Çağatay dudaklarımı yer gibi öperken, Çağrı da omzumu ısırmaya başlamıştı.
Güzel ve paylaşılamaz hissediyordum. Arzulanan kadındım. İkisi de beni istiyordu. Bu düşünceler, zihnimi esir almış, onlarla beraber tekrar boşalmamı sağlamıştı. Hareketlerimiz yavaşlayınca durulduk. Nefes nefese ve ter içindeydik.
" Hazırlanıp eve geç Defne. Biz de işlerimizi halledip geleceğiz. Belki bir de sürprizimiz olur ! " diyerek Çağrı içimden çıktı. Çağatay alnını alnıma yaslamıştı. Çağrı pantolonunu ve çamaşırını giyerken, biz hala bekliyorduk. O giyinip çıktı.
Çağatay bakışlarını bana kaldırdı. " Ünlü olunca bizi bırakmak yok küçük hanım ! Öyle dizilerde ünlüleri görünce, bizi bırakabileceğini sanma sakın ! " Her zaman ki rahat ve çapkın halleri gitmiş, yerine Çağrı gibi sert bir adam gelmişti. Kıskanıldığımı hissetmiştim...
Dudaklarına bir öpücük bıraktım. " Kim olursa olsun, sizi bırakabileceğimi nasıl düşünürsün Çağ ? " Ona Çağrı'nın seslendiği gibi seslenmem, gözlerini kısmasına sebep oldu. " Ne yaptığın konusunda hiç bir fikrin yok değil mi ? Ahhh Defnee ! " diyerek kalçalarımı okşadı.
Çağrı fazlasıyla sıkıp okşadığı için sızlayan kalçalarım, onun dokunuşlarıyla yanmaya başlamıştı. Dudaklarıma bıraktığı küçük öpücüklerin, baskısı ve sayısı artmıştı. Anlaşılan o ki, bir kez daha sevişecektik.
Ama benim aklım Çağrı'nın giderken söylediği sürprizdeydi... Zihnim merak içinde cevap ararken, bedenim Çağatay'ın elleri altında tekrar okşanıyordu.
Yazarın Anlatımıyla
Barış, yumruğunda sıktığı kolyenin kırılmasına sebep oldu. Kırıldığını anladığı an, açıp avucuna baktı. Kalbi gibi kolyede kırılmıştı işte.
Yanındaki bira şişelerinin yanına attı. Artık bir çöpten farkı yoktu. Zar zor duvardan destek alarak, ayağa kalktı. Yönünü banyoya çevirdi. Rutubetli banyonun içine girip kovaya sıcak suyun dolmasını beklerken, soyunmaya başladı.
Bütün kıyafetleri çıktıktan sonra, banyo taburesine oturdu. Duş balığını tutacak olan duvardaki aparat kırılmıştı. Bu yüzden oturarak ya da fıskiyeyi elde tutarak yıkanmaktan başka çare yoktu...
Su hala ısınmadığı için soğuk akmıştı. Bunu umursamadan soğuk suyu defalarca başından döküp ıslandı. İçi yanarken, bedeninin üşüdüğünü hissetmemişti.
Saçlarını köpükleyip yıkarken, başındaki ağrı bir nebze de olsa azalmıştı. Saçlarını yıkadıktan sonra, annesinin ördüğü lifi duş jeliyle köpürtüp, bütün bedenini sertçe lifledi.
Durulanmak için döktüğü su, bu kez soğuk değil kaynardı. Şofbenin bir ayarı yoktu. Bu gibi durumları daha önce bir çok kez yaşamıştı. O zaman Defne için sürekli bunun derdine düşüp suyu ayarlamaya çalışsa da, kendi için buna uğraşmadı bile.
Kapının üzerindeki havluyu beline sarıp çıktı. Banyo kapısında dururken, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
Defne gitmişti. İlişkileri bitmişti. Onun bütün izlerini lifleyip bedeninden sökmüştü. Kalbinde artık Defne'ye dair hiç bir duyguya yer kalmamıştı. Bunu o istemişti. O halde Barış da onu kalbinden de, hayatından da silecekti...
Üstündeki ağırlık, aldığı bu kararla gitmişti. Artık daha hafif gibi hissediyordu. Ancak bu rahatlamanın ne kadar süreceği, Barış'ın istikrarına bağlıydı.
Yatak odasına geçip, ayna kırıklarına basmamaya özen göstererek kıyafetlerini aldı. Üzerini giyindikten sonra valize bakındı. Etrafta göremeyince, Defne'nin gidişi aklına geldi. Valizini giderken o götürmüştü....
Neyse dedi. Dolabındaki kıyafetlerini bir çuvala tıkmaya başladı. Özel eşyaları da sırt çantasına atıp, sırtına taktı. Başka bir şey kalmış mı diye etrafa göz gezdirdiği esnada, anıların zihnini işgal etmesine izin vermedi.
Telefonunu açıp arama kısmına girdi. Market müdürü ve mesai arkadaşların bir çok kez aradığını gördü. Önce ev sahibinin numarasını bulup onu aradı.
" Alo. Merhaba İsmet abi. Nasılsınız ? "
...
" İyiyim sağ olun. Ben köye dönüyorum da abi. Kalan günleri hesaplayıp kirayı yatıracağım şimdi hesabına. Anahtarı paspasın altına koyarım. Sen alırsın olur mu ? "
....
" Yok abi. İstanbul yaramadı bana. Köyde annemlerin de bana ihtiyacı var. O yüzden. "
...
" Tamam. Sen de hakkını helal et abi. Az iyiliğin dokunmadı bana. Allah senden razı olsun.. " diyerek konuşmayı sonlandırdı. 10 günlük kira bedelini hesaplayıp, ev sahibinin hesap numarasına gönderdi.
Sıradaki arayacağı kişi, çalıştığı mağazanın müdürü Ecevit Beydi. Ona da aynı şeyleri söyleyip işi bırakmak zorunda kaldığından bahsetti. Böyle çalışkan ve dürüst bir çalışanı kaybetmek, Ecevit Beyi üzse de elden bir şey gelmiyordu.
Çuvalı eline alıp son kez baktı her yere. " Bu hikaye buraya kadarmış. Bana yaramadın İstanbul... " diye söylenerek kapıyı kapattı. Anahtarı dediği gibi paspasın altına bıraktı. Otobüs durağında beklerken bomboş hissediyordu. Duyguları alınmış, ya da anestezi verilip uyuşturulmuş gibiydi.
Gelen otobüse kartını basıp ilerledi. Boş koltuk yoktu. Çuvalını ayağının dibine bırakıp, tutma demirinden tutunarak gideceği yere kadar bekledi. Otobüsten inip metrobüs durağına geçti. İstanbul da bir yerden bir yere gitmek saatler alıyordu.
Nihayet otogara varmıştı. Memleketine gidecek olan otobüs firmasının bilet satış noktasına geldi. En yakın otobüse bir bilet satın aldı. 2 saat boyunca otobüsün gelmesini öylece bir köşede bekledi.
Otobüs geldiğinde perona yaklaştı ve durdu. Barış ayağa kalkıp, otobüsten inen muavine yaklaştı. Çuvalını teslim edip, oturacağı koltuğa geçti. 15 dakika sonra otobüs hareketlendi ve otogarın çıkışına doğru gitmeye başladı.
Başını cama yaslamış, bu büyülü şehri izlediği son seferiydi. 7 yıl önce büyük hayaller ve umutlarla geldiği bu şehirde büyülenmişti. Boğazı, manzarası öyle güzeldi ki... İnsanı büyük hayaller kurmaya itiyordu.
Bir yandan da, bu kalabalık ve keşmekeş şehrin onu yutmasından korkuyordu. Defne'yi tanıdığında her şeyi silip bir kenara atmıştı.
Öğretmenlik hayallerini bile gözü görmemişti. Yıllarca atama bekleyen bir çok öğretmen, onun bu kararına ' aptallık ' gözüyle baksa da, Barış o dönemler deli divane olduğu aşkından ayrılamayacak kadar aşık bir gençti.Defne'nin aksine...
7 yıl sonra burayı terk ederken, bunları düşüneceğini ve hissedeceğini asla düşünemezdi... Uzun bir yolculuk onu bekliyordu. Telefonundan müzik uygulamasını açtı. Kulaklığını takıp şarkının sözlerine inanarak eşlik etmek istedi.
" Um'rumda değil, iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım yokluğuna inan ki
Um’rumda değil, iyi ki bitti
Omuzlarımdan koca bir yük gitti
Çoktan alıştım yokluğuna inan ki
Attım kendimi sokaklara
Dokundum sarhoş yabancı ellere
Üstelik de hiç pişman olmadım
Ama hâlimden de hiç memnun kalmadım.. "
Gözlerini kapatıp kendine acımayı bırakmaya çalışırken, uyuyakaldı... Hayatının dönüm noktalarından biri Defne'yle tanışmasıydı. Diğeri de bugün terk edip aşkını kalbine gömdüğü andı...
.
.
.
.
.
Devam edecek...