Mafyanın Kölesi Gülbahar;

1352 Kelimeler
Mafyanın kölesi - Bölüm 1; Otobüs, köyün çukurlu yollarından sarsıla sarsıla çıkarken, Gülbahar başörtüsünü çıkarıp pencereden dışarı fırlattı. Yanındaki yaşlı teyze ağzı bir karış açık bakakalırken, Gülbahar saçlarını savurup gülümsedi: "ÖZGÜRLÜK!" diye bağırdı, otobüsün içindeki yolcuların meraklı bakışları arasında. Sonra elini entarisine attı ve baştan başa yırttı. Göğüsleri yerinden pörtlemişti. Yaşlı teyze telaşla etrafı kontrol edip fısıldadı: "Kızım ne yapıyorsun? Köyden daha çıkmadık bile! Ağalar duyarsa..." "Duysun teyze, duysun!" dedi Gülbahar, çantasından çıkardığı parlak, kaslı bir adamın kollarında bayılmak üzere olan bir kadını gösteren kitabı sallayarak. "Ben artık bir Ağa'ya değil, büyük şehirdeki mafya babasına köle olacağım!" "Allah aşkına sus kızım!" diye panikle elini Gülbahar'ın ağzına kapatmaya çalıştı yaşlı kadın. "Hem mafyanın kölesi olmak da ne demek? Kölelik kalktı yüz yıl önce!" Gülbahar, çantasından bir kitap daha çıkardı: "Mafya Babasının Seksin Gölgesi: Bir Kölelik Sözleşmesi". yazıyordu. Kapakta yakışıklı, siyah takım elbiseli bir adam, kırmızı bir sözleşmeyi genç bir kadına uzatıyordu. "Bak teyze," diye heyecanla sayfaları çevirdi Gülbahar, "burada yazıyor. Mafya babaları zengin, yakışıklı ve karizmatik olurmuş. Kendilerine köle ararlarmış. Kıza önce kötü davranır gibi yapıp, sonra delicesine aşık olurlarmış!" dedi. "Ne köleliği kızım?" "s*x köleliği!" diye cıvıldadı Gülbahar, sanki en normal şeyden bahsediyormuş gibi. Yaşlı kadın neredeyse duracak gibi olan kalbini tuttu. "Tövbe de kızım, tövbe! s*x köleliği ne demek? Kim koymuş senin eline bu şeytan kitaplarını?" "Şeytan kitabı değil bunlar teyze. Aşk romanı! Köydeki bütün kızlar okuyor!" diye kitabı savundu Gülbahar. "Muhtar'ın Ayşe'si, Bakkal Musa'nın Fatma'sı, hatta İmam'ın kızı Hatice bile! Hepimiz bu kitapları okuyup hayal kuruyoruz." Yaşlı kadın dehşetle baktı. "İmam'ın kızı da mı? Vay başımıza gelenler!" "Teyze, köyde ne var sanki? Biz kızlar, Ya Ağa'nın bilmem kaçıncı kuması olacaktık, ya da başka köyden bir morukla evlendirilecektik. Yazık değilmi köylü kızlara! Benim hayallerim var!" "Kızım, Hayallerin s*x kölesi olmak mı?" "Evet ama nasıl bir köle biliyor musun?" Gülbahar heyecanla başka bir kitap çıkardı. "Bak burada: 'Mafya köleleri hep lüks içinde yaşarmış. Her gün alışverişe gider, kredi kartı limitlerini zorlarmış. Köle dediğin her gün spa'ya gider, her akşam mafya babasının Lamborghini'siyle partilere katılırmış!'" Yaşlı kadın kaşlarını çattı. "Lamborcini de ne?" "Araba teyze, çok pahalı bir araba!" diye açıkladı Gülbahar. "Mafya babalarının hepsi zenginmiş. Yeraltı dünyasını yönetirlermiş." "Yerin altında ne yönetecekler kızım? Solucan mı?" diye sordu yaşlı kadın. Gülbahar sabırsızca iç çekti. "Teyze anlamıyorsun. Yeraltı dünyası demek, illegal işler demek. Kaçakçılık, kumar, tehdit, şantaj..." "Tövbe tövbe, Hepsi de günah!" diye atıldı yaşlı kadın. "Ama romantik!" diye iç çekti Gülbahar. "Düşünsene teyze, tehlikeli bir adam, bir sürü düşmanı var. Ama seni görünce zayıf noktası oluyorsun. Senin için adam öldürüyor!" "Ayy, Allah korusun!" diye ülperdi teyze. "Sonra sana elmas kolyeler alıyor, Paris'e tatile götürüyor!" "Paris neresi kızım? Siirt'in köyü mü?" Gülbahar gözlerini devirdi. "Fransa'nın başkenti teyze! Aşk şehri! Herkes orada evleniyormuş!" "Kimliğin yanında mı bari?" diye sordu yaşlı kadın endişeyle. "Tabii ki!" dedi Gülbahar, çantasını karıştırarak. "Hem kimliğim hem de..." Elinde beş tane daha parlak kapaklı kitap vardı: "Mafyanın Köle Pazarı", "Patron ve Kölesi: Birbirlerini Değiştiren İki Ruh", "Yeraltı Dünyasının En Karanlık Köşesinde Bir Aşk", "Mafya Babasının On İki Kölesi" ve "b**m Sözleşmesi: Mafya Versiyonu". "Köyde çok sıkıldım teyze," diye devam etti Gülbahar. "Her gün aynı şeyleri yapıyorduk. İnek sağ, tarla belle, tandır yak, ekmek pişir... Şimdi şehre gidiyorum. Bir mafya babasına köle olacağım, hayatın tadını çıkaracağım!" "Kızım, sen kafayı yemişsin," dedi yaşlı kadın, koltuğunu olabildiğince Gülbahar'dan uzaklaştırarak. Sonra homurtuyla seslendi, "Mafya dediğin adam seni köle yapmaz, organ mafyasına satar! Böbreğin gider, haberin olmaz!" "Yok teyze, kitaplarda öyle yazmıyor," diye itiraz etti Gülbahar. "Bak, bu kitapta mafya babası, kölesini kaçıranların hepsini birer birer öldürüyor. Kimsenin kölesine zarar gelmesine izin vermiyor!" "Kızım, o kitaplar hayal! Gerçek hayatta öyle şeyler olmuyor!" "Sen nereden biliyorsun teyze?" diye sordu Gülbahar. "Sen hiç şehre gittin mi? Hiç mafya babası gördün mü?" Yaşlı kadın iç çekti. "Hayır ama..." "İşte! Ben de ondan gidiyorum ya! Göreceğim işte!" Otobüs, terminale vardığında Gülbahar heyecandan yerinde duramıyordu. Kitaplarında okuduğu gibi giyinmişti: dar bir siyah etek, kırmızı bir bluz ve ayağında ömründe ilk kez giydiği topuklu ayakkabılar. Yürümeyi daha yeni öğrenen bir bebek gibi sendeleyerek otobüsten indi. "Hop, dikkat et kızım düşeceksin," dedi terminal görevlisi. "Düşmem lazım zaten," dedi Gülbahar ciddi bir sesle. "Neden?" "Kitaplarda öyle yazıyor. Kız her zaman mafya babasının önüne düşer, adam onu tutar. O an göz göze gelirler ve kıvılcımlar çakar!" Görevli kaşlarını çatarak Gülbahar'a baktı. "Ne kitabı kızım?" Gülbahar çantasını açıp kitaplardan birini çıkardı: "Mafya ve Bakirenin Ayağı: Terminal Aşkı". Görevli başını iki yana salladı ve uzaklaştı. "Hahh, Bir de deli eksikti! Geldi..." Gülbahar, terminal çıkışında topuklarını sürüyerek yürürken, kitaplarda yazanları hatırlamaya çalıştı. Mafya babalarını nerede bulabilirdi? Kitaplara göre onlar hep lüks restoranlarda yemek yer, beş yıldızlı otellerde kalır, pahalı kulüplerde takılır ve her nedense hiç çalışmazlardı. Sanki başka işleri güçleri yokmuş gibi, günün yirmi dört saati güzel kızların peşinde koşar, onlara sözleşmeler imzalatırlardı. "Önce otel... beş yıldızlı bir otel bulmalıyım," diye mırıldandı Gülbahar, etrafa bakınarak. "Sonra lobby'de otururum. Kitaplarda hep böyle oluyor. Kız otelin lobby'sinde oturur, mafya babası onu fark eder. Önce kavga ederler, sonra adam kıza bir iş teklif eder. Kız kabul etmez, adam ısrar eder. Sonunda kız kabul eder ama adamın gerçek niyetini anlamaz. Meğer adam kızı köle yapmak istiyormuş!" Bu senaryoyu düşünürken kıkırdadı Gülbahar. Ne kadar heyecanlıydı! Köydeki sıkıcı hayatına veda etmişti. Artık o da kitaplardaki kızlar gibi olacaktı. İlk gördüğü taksiye atladı. "Beni şehrin en lüks oteline götürür müsünüz?" Taksici dikiz aynasından baktı. "Hangi otel olsun abla?" "En lüksü!" diye ısrar etti Gülbahar. "Mafya babalarının kaldığı cinsten!" Taksici güldü. "Abla mafya babaları otelde kalmaz, villa tutar." "Yok yok, kitaplarda hep otelde kalıyorlar," diye düzeltti Gülbahar. "Hem de en üst kattaki süitte!" "Hangi kitaplar bunlar ya?" diye sordu taksici merakla. Gülbahar çantasını açıp kitapları gösterdi. Taksici bir kahkaha attı. "Abla sen ciddi misin? Bunlar roman ya! Gerçek değil!" "Nasıl gerçek değil?" diye şaşırdı Gülbahar. "Bunları yazanlar nereden biliyor o zaman?" "Uyduruyorlar abla, uyduruyorlar!" dedi taksici gülerek. "Al bak mesela şuna: 'Mafyanın Köle Pazarı'. Böyle bir şey olsa, yazarı hapiste olurdu şimdi." (Düşünsenize hepimizi topluyorlarmış.) 😅 "Neden?" diye sordu Gülbahar saf saf. "İnsan ticareti yasadışı da ondan abla! Hem mafya dediğin adam köle falan almaz, direğe bağlayıp fidye ister, sonra da..." "Yok, öyle değil," diye kesti sözünü Gülbahar. "s*x kölesi... yani s*x, bakirelik ve kölelik olmadan mafya olmaz, bu yüzden mutlaka bir mafya bulucam..." "Abla bak," dedi taksici ciddileşerek dikiz aynasından, "sen galiba köyden yeni geldin. Bu kitaplar tehlikeli hayal ürünü. Şehirde böyle işler yok. Olsa da sen bulaşma. En iyisi ben seni güvenli bir otele bırakayım, yarın da memleketine geri dön." "Olmaz!" diye diretti Gülbahar. "Ben köye geri dönmem! Ağa'lara kuma olmaktansa, sokakta yatarım daha iyi!" Taksici derin bir nefes aldı. "Peki abla, seni şehrin iyi bir oteline bırakayım. Ama bu mafya işlerinden uzak dur. Gerçek mafya, kitaplardaki romantik mafya babalarına benzemez." "Nereden biliyorsun?" diye sordu Gülbahar inatla. "Çünkü..." Taksici bir an duraksadı, sonra devam etti: "Çünkü ben bir mafya babasının yeğeniyim." Gülbahar'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. "Gerçekten mi? Amcan mafya babası mı?" "Evet," dedi taksici ciddiyetle. "Ve sana söyleyeyim, amcamın tek derdi para. Kadınlarla, kölelerle falan işi olmaz. Günde on sekiz saat çalışır, silahlı adamlarla toplantı yapar, rakiplerinin topuğuna sıkar, olmadı evini damını yakar." "Peki... peki villası var mı?" "Var tabii." "Lamborghini'si var mı?" "Birden fazla." "Aha! Gördün mü?" diye zafer kazanmış gibi bağırdı Gülbahar. "Demek ki kitaplar doğru söylüyor!" Taksici pes etmiş gibi iç çekti. "Abla, amcamın Lamborghini'si var diye seni köle yapmak isteyeceği anlamına gelmez bu. Hem sen niye köle olmak istiyorsun ki? Normal bir iş bulamaz mısın?" "Normal işte ne var?" diye sordu Gülbahar, kitaplarına sarılarak. "Mafya köleleri günde bir saat çalışır, sonra alışverişe gider, spa'ya gider, lüks içinde yaşar!" "Abla, o kitapları çöpe at sen. Mafya köleliği yerine, üniversiteye git. Meslek edin. Sonra istediğin lüksü kendin kazan." (Kamu Spotu) 🤣 "Çok geç," dedi Gülbahar, burnunu havaya kaldırarak. "Ben artık s*x sözleşmesi imzalamak üzere yola çıktım!" "Allah yardımcın olsun abla," dedi taksici, başını iki yana sallayarak. "Bari adresi bırak, bir şey olursa polis arasın." "Mafya babasının villasında olacağım ben, adres belli!" dedi Gülbahar, kendinden emin bir tavırla "Hangisinin villasında peki?" "En yakışıklısının!" diye cevap verdi Gülbahar, sanki bu çok açık bir cevap gibi. Taksici daha fazla konuşmamaya karar vererek direksiyona odaklandı. Bu kız başının belasını arıyordu ve maalesef bulacak gibi görünüyordu...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE