Dünyanın en uzak noktasına kaçma niyetindeydim. İlk önce bu labirent kaleden kurtulmam gerekiyordu elbette. Midem bulanıyordu. Bu his sınav öncesi stresinde olurdu ama şimdi ki bulantı daha beterdi.
Yemek salonundaki wampir ve kurt insanlardan oluşan küçük kalabalık öfkeli ve sert olan iç sesleri beynimde uğulduyordu. Dayanılacak gibi değildi ancak kendimi tutuyordum.
Gözlerimi tavana diktim. Tavandan sarkan büyük avizedeki oyuklara mumlar yerleştirilmişti. Yanan cılız ateş etrafı biraz olsa aydınlatsa da bu gergin ortamı dahada korkunç yapıyordu. Taştan duvarlara çarpan gölgelerin silueti yanan ateş titreştikçe birbirlerine karışıp oynaşıyorlardı.
Mia. Beatrice ara sıra benimle düşünceleri ile konuşup rahatlatmaya çalışıyordu. Başımı sallayıp onu duyduğumu onayladım.
Kendine güven ve başını hep dik tut. Korktuğunu belli etme. Yine başımla onayladım ve Beatrice yüzünü masada oturanlara çevirdi.
Masa etrafında oturanlar liderlerdi ayaktakiler ise şahitler. Beatrice ve Aaron'a masada oturanlardandı. Arthur ayaktaydı Elizabeth masada Beatrice'in yanında oturuyordu. O deliyi kim lider yapmıştı? Masada herkes tüm ciddiyeti ile dururken bir o sırıtıyor ve gözleri dört dönüyordu. Egor hâlâ buraya nasıl getirildim aşamasından ileri geçememişti. Elleri masada olsada yumruk halindeydi. Naomi Aaron'ın karşısındaydı kimseye bakmıyordu.
Yüzü öne eğikti ağlamıyordu ama sessizce inliyordu. Gareth'ın eli Naomi'nin omzundaydı. Üzerinde sadece pantalonu vardı. Kolu ve gövdesinde bandajlar sarılıydı. Yine de omuzlarına deri bir ceket atmayı ihmal etmemişti. Sky yanımda ayakta duruyordu. Ellerini göğsünde bağlamış bir ayağını ritim tutarcasına yere vururken bana bakıyordu. Hemen yanı başında Dimitry vardı. Elleri serbestti sırtını duvara vermiş taştan bir heykel kadar sabit duruyordu.
Birisi boğazını temizledi. Evsize benzeyen saçı sakalına karışmış şu adamdı. Kan çanağına dönmüş gözleri korkutucuydu. "Kimse konuşmaya niyetli değilse sözü ele alıyorum."
"Sen kim oluyorsun ki?" diye sordu Arthur. Adama tiksinç ve bir o kadar da nefret dolu bir yüzle bakıyordu. Öfke somut olsaydı Arthur'un gözleri o öfkeyi kusuyor olurdu. "Yaşlı kokuşmuş bir ihtiyarsın."
Bizi takip ettirdikleri o Eric isimli çocuk küçük kurt topluluğun arasından bir adım öne çıktı. "O Dokuz Sürünün Alfası Amarok. Asıl sen kim oluyorsun kan emici sülük?!"
Amarok keyifli bir kahkaha attı.
Arthur cevap verecekken Elizabeth elini kaldırıp onu susturdu. "Beyler burada hanımlarda var, rica ederim kabalaşmayın." dedi sahte bir nezaketle. Gözleri ile Beatrice'i işaret etti. Büyükannem oralı bile olmadı tek düşündüğü bendim. Masada Aaron, Beatrice, Naomi, Amarok, Elizabeth ve Egor ile toplam altı kişilerdi. Hepsinin elleri masaya dayalıydı.
Elizabeth'in bir eli havada öyle dururken Aaron kızılı uyardı. "Eller masada."
Elizabeth "Ups." diyerek elini masaya geri koydu. "Kızma Aaroncığım."
Aaron gözlerini kapatıp iç çekti. Onu ilk kez böyle sinirli ve gergin görüyordum. Kalesine zarar gelmesinden endişelendiğinden dolayı mı yoksa kurtlar kadar wampirlerden nefret ettiği için mi emin değildim. Wampirler ve kurtlar bu ana şahitlik etsinler diye her iki ırktan da küçük bir topluluk getirmiştik. Pek güvenli değildi ama bu raddeyi geçeli çok olmuştu. Bu ana şahitlik edeceklerdi dilleri yalan bile söylese zihinlerinde ki bu an doğruluğu inkar edemeyecekti.
Sky yanımdan geçip giderken boş olan Aaron'ın yanındaki sandalyeye oturdu. Ellerini masaya koyduğunda herkes bende dahil olmak üzere küçük bir şok geçirmiştik. Liderlerin bile ağzı açık kalmıştı bir dakika sonra kendilerini topladıklarında Sky buz mavisi gözlerini liderlerin üzerinde gezdirdi. "Masada kurtları, sokak köpeklerini, wampir, aile ve insanları temsil eden lider ile şahitler var. Düşündüm de iblisler içinde bir tane olmalı sonuçta hepimiz aynı yerin üzerinde ve göğün altında yaşıyoruz." diye bilinmezliğe bir açıklık getirdi. Önce bana sonra yanımda duran Dimitry'ye baktı ve elini uzattı. "Şahidim olur musun dostum?"
Dimitry kendinden emin adımlarla yürüyerek Sky'ın eline dokunup arkasında durdu. Egor oğluna hayal kırıklığı ile bakarken Dimitry "Artık kimsenin klanından değilim." dedi. Ne oluyordu birden böyle? "Köle de değilim. Size olan sadAkatim şu andan itibaren bitti."
Egor'un arkasında dikilen esmer dişi wampir tısladı. "Bu yaptığın efendimize ihanet melez..." Adı Sorin'di. Egor'un yardımcısı gibi bir şeydi. Beatrice düşüncelerinde bana bir kaç olan üyesinden bahsetmişti. Sky'ın bakışları dişi wampiri susturmuştu. "Buraya asıl toplanma amacımıza odaklansak."
Naomi'nin tek kaşı atmıştı. "Kaçırıldık desen daha doğru olurdu."
Emin ol kaçırılma konusunda benden tecrübelisi yok demek isterdim ama çenemi tuttum.
Sky omuz silkti. "Ne fark eder Mia ile müttefik olmak istemiyor muydun? Bu yüzden bizi alı bile koymuştun. Şu an bizim yaptığımızın sizin yaptığınızdan hiçbir farkı yok." Bana bir bakış attı. "Hem işte sana şans. Tarafını belli et ve gelecekte yaşama şansın olsun."
Gareth, "Kapat çeneni! Böyle konuşma haddini nereden buluyorsun!?" diye bağırdı. Neden her an birinin sabrı taşmak zorundaydı? Güzel güzel konuşsalar anlaşacaklardı aslında. "Susmazsan ölen ilk kişi sen olursun şeytan tohumu!"
"Beni ataların bile yok edemedi Gareth ama sonunda yok olan onlar oldu." Göz ucuyla büyükanneme baktım. Sky'a herkes gittikten sonra ne yapacağını ayrıntIlı olarak düşünüyordu. Nefil kan dondurucu bir şekilde gülümsedi. "Hatırlıyordum da Gareth. Büyük, büyükbabanın ölümüne gövdesine saplanıp kalan kanatlarım olmuştu."
Bu söz bardağı taşıran son damla olmuştu. Gareth masanın üzerine atlayıp Sky'a yumruk atacakken onu durduran ben olmuştum. Şeytanın yakışıklı yüzü saniye farkla kurtarılmıştı. Beta, havada asılı kalmıştı. Biraz geriye sürükleyip nazikçe yere bıraktım. Kısmen naziktim. Zihin kontrol düşünceleri duymaktan daha eğlenceliydi. Şimdi ne çektiğimi benden önce zihin taşına mühürlenenler bilirdi. Gareth ayağa kalktığında burnundan öfkeyle soluyordu.
Sky istifini bozmadan bana gülümseyip göz kırptı. Odadakilerin iç uğultusu seni yoruyorsa bana odaklan. dedi. Bu arada ciddiyim hayatının merkezine beni yerleştirmelisin.
Dediğine güldüm tüm negatif duygularımı kalbimden söküp götürdü.
Naomi başını kaldırıp masadakileri süzdü. "Ne konuşacaksak konuşalım. Burada daha fazla bulunmak istemiyorum."
Beatrice elini bana uzattı. Tüm karmaşa içinde sakin kalabilen o olmuştu. "Gel ve Aaron ile benin şahidim ol torunum." Ağır adımlarla büyükannemin yanına gelip eline dokunduktan sonra tam arkalarında Aaron ile ortalarında durdum. Sky omzunun üstünden bana baktı. Oldukça iyi gidiyorsun. Şimdiye yere diz çöküp hayatın için yalvarmaya başlarsın sanıyordum.
Ona dil çıkarıp geri önüme döndüm. Kimsenin önünde eğilip zaten benim olan bir şeyi vermeleri için yalvarmazdım. Sky muzip bir sesle yine beynimin içindeydi; Hatırlat da o küçük dilinin icabına bir ara bakayım. Omuzlarımı dikleştirdim. Masadakiler ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bana baktılar. "İki hafta öncesine kadar bunların hiç birinden haberim yoktu. Anlayışlı olun." Arkamdaki kurtların hırıldayışını ve önümdeki wampirlerin tıslayışlarını eş zamanda duydum.
Beatrice öksürerek gözleri üzerinde topladı. "Kişisel düşmanlıklarımızı bir kenara bırakalım." Sonunda mantıklı konuşan biri! "Evet, buraya kendi isteğiniz ile gelmediniz. Ama bunu yapmak zorundaydık. Kurtlar ve wampirler aynı masada oturmak size zor geliyor olabilir. Ancak yirmi birinci yüzyıldayız bu masadaki en gencimiz bile en az dört asır gördü. Bu yüzden mantıklı olun. Benim amacım torunumun yaşamı. Düşmanlığınız şu an için önemsiz tarafsız bölgedesiniz. Sizden Mia'nın güvenliğini temin etmenizi istiyorum. Bir anlaşma yada ateşkes. Hangisi olursa birlikte karar verelim."
"Ölülerimizden konuşmaya başlayalım o zaman. İçlerinde torunum Emma da vardı..." Konuşan Amarok'tu. Sonlara doğru sesi titremişti. Çenesi seğirdiği için dişlerini sıktı. "Daha on altı yaşında bir çocuktu. Bana onun hesabını kim verecek? Ruling ailesi mi? Siz mi? Yoksa o maskeli piç mi?"
Naomi "Benim sürümden de kayıplar verildi. En başta Emma benim yeğenim ve ailem bildiğim diğerleri... Hepsi Mia yüzündendi-"
Sky kıkırdadı eliyle ağzını kapatmasa boğuk çıkan kahkahası odada yankılandı. Yumruğunu sertçe iki kez masaya vurdu. "Size bir günah keçisi lazım değil mi?" diye sordu. Elini ağzından çekip yeniden masaya koydu. "O zaman neden kendinizden başlamıyorsunuz?"
"Şeytan tohumu." diye homurdandı Gareth. Beta bir kez daha saldırmaya çalışmayacaktı. Dersini almıştı. "Ölülerimize saygın olsun biraz."
"Valery? Rosa? Hangisinin ölümüne saygı duyuldu? Valery'nin mezarı ateşe verilmişti. Rosa'un mezar taşı kırılmış toprağına ekilmiş çiçekler bile köklerinden sökülmüştü. Bu nefretin sebebi neydi?" Zihnimde uğultular anında son buldu. Herkes Sky'a odaklanmıştı. "Rosa, Valery Ruling'in kızı olduğu için mi yoksa sizin tarafınızdan gelen evlilik teklifini reddettiği için mi? Sebebi hangisiydi? Siz bizim ölülerimize saygı gösterdiniz mi? Hayır... Neden bizden daha farklısını yapmamızı bekliyorsunuz?"
Dimitry elini Sky'ın omzuna koyup sıktı. "Bu konuda konuşmayı kes artık Sky. Herkesin sinirleri zaten yeterince gergin."
"Bir kez uyaracağım çek elini Dimitry ve yerini bil." Şeytani bir ton vardı sesinde. Dimitry elini gevşetip parmaklarını omuzdan sıyırmıştı. Bir anlığına donakalmış olsa da elini yavaşça çekip bir adım geri çekildim.
"Hazır geçmişi deşiyoruz biraz daha dibe inelim." dedi nefil keyiflenerek. "Katledilen melezler mesela ve onları doğuran anneler... Sadece masum bebekler ve onları seven korumak ve güven içinde büyütmek isteyen anneleri hepsi wampir ve kurtlar tarafından öldürüldü." İrkildim. Titreyen ellerimi belimde birleştirdim. Sky'ın kulaklarımda çınlayan sesini başımı eğerek dinledim. "Kurtulabilen tek melez Dimitry oldu. Annesi ise canlı canlı hâlâ yaşarken kalbine kazık saplanmıştı. Bir insan olduğu halde."
Egor boşluktaki gözleri birden alevlenmişti. Aklında esmer, yeşil gözlere sahip bir insan kızı vardı. Yaşlı wampir "Kapa o çeneni iblis..." diye fısıldadı. "Yoksa-"
"Daha bitirmedim." dedi Sky wampirin sözünü kesip. "Ya bana yapılanlar, en büyük hesap bende. Öyle değil mi?" Buz mavisi gözleri masada gezindi. En son bakışları bana gelince durdu. "Binlerce yıl süren esaret ve işkence. Ne içindi? Atalarınızın korkuları yüzündendi. Sadece olduğum kişi yüzündendi." Burnundan soluyup yumruklarını sıktı. "Ama ben olduğum kişi için bir an bile pişmanlık yaşamadım. Siz ve atalarınız sadece korkunuzu yok etmek istediniz başaramayınca o korkuyu hapsettiniz."
"Şimdiyse bana bakın sizinle aynı masadayım." Sky acımasızca gülümsedi. "Ne kader ama. Sıra Mia'ya geldi. Ondan korkuyorsunuz. Amacınız onu yanınızda tutmak ya düşmanlarınıza karşı silah olarak kullanmak yada en son çare öldürmek. Çünkü bildiğiniz tek şey bu." Sözleri herkesin yüzüne tükürür gibi söyledi. Durumdan zevk aldığı her halinden belliydi. Nefilin arkasındaydım. "Damarınıza basılmadıktan sonra sizin için ne olup bittiği bile önemli değil." Yere düşmüş buz mavileri bana çevrildi. "Şimdi nasıl hissediyorlar Mia?"
"Nefretleri ve öfkeleri silindi." dedim. "Geriye kalan tek şey korku..."
Savaşlar biter aileler gibi, barışlar bozulur dostluklar gibi, ateşkesler kısa sürer, müttefiklik gibi. Nefil... Haklı olduğun kadar haksızsın da. Tüm o bağlar tek tek kopar, güven sonlanır, mutluluklar hüzün gibi kısa bir an içindir. Tüm bunlar geçer gider ama korku kalır. Böyle söylemiştim değil mi? Bak dediğim doğruymuş.
"Kendileri için korkmuyorlar Sky." dedim. "Aileleri dostları ve sevdikleri için korkuyorlar. Sen, yanıldın."
Titrek bir nefes verdim gözyaşlarımı bıraktım. Hissettikleri acıları hissetmek onlara acımama neden oluyordu. Hissettikleri acılar kadar da yaşattıkları acılardan dolayı da onlardan nefret ediyordum.
"Buraya yaşayıp yaşamam adına verilecek karar için getirilmiştiniz. Ama hata yaptık siz Tanrı değilsiniz. Sevindiklerinizin canı için endişe ediyorsunuz ya beni sevenler ve benim sevdiklerim..." dedim. Bir an sessizlik oldu ve bir bir hepsinin yüzüne meydan okurcasına baktım. Bakmak zorundaydım. "Doğumuma siz karar vermediniz ölümüme de siz karar vermeyeceksiniz. Buna hakkınız yok. Beni anladınız mı? Hiç kimse, kimsenin hayatı hakkında karar verme yetkisine sahip değil. Kimse zamanı gelmeden ölmez.""
"Torunum öldü!" diye bağırdı Amarok. Daha fazla kendini tutamadan sesini yükselterek bana karışan konuşmaya başlamıştı. "Senin baban öldürdü!" Babamın öldürdüğünü biliyorlardı. Babamın kim olduğunu biliyorlardı. Babamı belki de benden iyi tanıyorlardı. "İntikamsa intikam... Birisi hesap vermeli cezalandırılmalı. Geçmişte olduğu gibi. Valery ve Rosa'un mezarına zarar verenler cezalandırıldı. Sky'ın saydığı tüm ölümlerin hesabı soruldu. Hiçbir şey cezasız kalmadı."
"Annemin katili hangi cezayı aldı?"
"Rosa kendi canını kendi aldı." dedi Beatrice donuk bir sesle. "Sonunun ne olacağını bile bile kendinin katili olmuştu. Bizse ölüm sebebiydik. Kızımın amacı sınırlarının dışına çıkıp yeni bir dünya yaratmaktı. Sonunda biz ölsek bile Rosa yeni dünya hayalini saplantı haline getirmişti. Bir keresinde denedi de." Büyükannemin gözleri dolmuştu. "Tüm taşları tek bünyede toplamayı denedi ama başarısız oldu. Rosa sadece bir şeyleri değiştirmek istemişti... Geçmişin kefaletini ödemek, en baştan beri süre gelen bu hastalıklı düzeni iyileştirmek istemişti... Yapamadı. Geriye kızımın parçalarından kalıntılar kaldı."
"Ben yapacağım!" dedim birden. Dediğimi duyan Beatrice yerinden sıçradı. "Barışı sağlayacağım." Kolyeyi boynumdan çıkarıp masaya koydum. "Önce kendimi sonra dünyayı değiştireceğim."
Naomi kızıl kahve saçları omuzlarına savrulurken başını hayır sallayıp sertçe "Nasıl yapacaksın?" diye sordu. "Limanda ki kavgada bile kaçıp gittin."
Ellerimi sertçe masaya çarpıp öne doğru eğildim. Nereden geliyordu şu deli cesareti?... "Yapabilirim." diye fısıldadım. "Ayak uydurabilirim. Taşlara ve bu yeni dünyaya. Şu istediğiniz hesabı da görürsünüz." Gözlerimi kapatıp yutkundum. "Emma için ağladım onu ölümü beni derinden etkiledi." Sesim titriyordu. Biraz olsun kendine güveninin olsun Mia."Kim olursa olsun bu kişi babam bile olsa cezalandırılmalı. Ben bunu sağlayabilirim. Ben her şeyden önce adalete inanıyorum."
"Ne yapabilirsin ki?" diye sordu Gareth tükürür gibi. "Damarındaki kan olmasa aciz bir insandan başka bir şey değilsin."
Sky hırladı. Aaron sakin olması konusunda onu sessizce uyarmıştı.
"Bugün yaptığımdan daha fazlasını yapacağım." dedim. "Zihin Taşı'nın uygun bir koruyucu olacağım. İlk seferime göre bilinçlerinize iyi hükmettiğimi düşünüyorum. Daha fazlasını yapacağımı da eminim." Aaron ve Sky'ın gözlerinde gördüğüm umut bana cesaret aşılamıştı. "Diğer taşlara da hükmedeceğim. Ruling ailesinden devireceğim. Size maskeli katili de getireceğim. Bunları yapabilmem için yaşamam gerekiyor..."
Amarok sakalını kaşıdı. "Sana nasıl inanabilirim? Bize nasıl bir güvence verebilirsin?"
"Size babamı getireceğimi söylüyorum! Benden ne yapmamı bekliyorsun ihtiyar?!" Ellerimin arasında duran taş elektriklendi. Sadece o değil diğer taşlarda. Sky'ın yüzüğü, Beatrice'in köstekli saati, Aaron'ın broşu ve Arthur'un bastonundaki taşlar bulundukları nesnelerden kopup gelerek masanın üstünde toplandılar. Elizabeth ağzından bir çığlık kopardı. Elbisesini sıyırdığında kolunu sarmaşık gibi saran pazubent de takılı olan kırmızı taşta havada uçuşan taşlara katıldı. Ben hariç ayakta olan herkes bir kaç adım gerilemişti. Herkes şokken Sky keyifli bir kahkaha attı.
Beni aydınlatan ise Aaron'dı. Kafasını kaldırıp bana baktı. "Taşlar, onları kan akıtmadan kontrol edebiliyorsun." Ağzı o şeklinde açık kalmıştı. "İnanılmaz."
Arthur, "Hayran olunası." Diye fısıldadı.
"Gördünüz." dedi Beatrice uzun sessizliğini bozarak. "Taşlar bile torunumun emrinde. Ben Mia'ya inanıyorum o dediklerini yapacak. Buradaki herkes Ruling ailesinden nefret ediyor. Mia hainleri onları yok edecek. Karanlık Işık taşını alacak." Bana bakarak gülümsedi. "O halde kanlarımızla bir anlaşma imzalayalım. Liderler ve şahitler olarak. Böylesi daha iyi olur her halde yoksa karşı çıkan olursa geçmişe gidip soyunu kurutmakla uğraşmak istemiyorum. Bilirsiniz yapmadığım şey değil."
Büyükannemden beklerdim.
Masadaki kimse sesini çıkaramadı. Aaron masadan kalkıp bir kaç dakika ortadan kaybolmuştu. Amarok ve Naomi kendi sürülerindeki insanlarıyla konuşuyordu. Arthur ile Elizabeth ve Egor onlarsa kendi klanları ile tartışıyorlardı. Beatrice liderlere izin vermişti. Aaron elinde bir parşömen kağıdı elinde beyaz keskin bir tüy ve küçük bir şişe mürekkep ile geri dönmüştü. Parşömeni masaya bırakıp düzgünce açtı. Tüyü şişedeki mürekkebe batırırken "Bu anlaşmada bir kaç önemli madde belirlemeliyiz." dedi.
Sky "Ve bir şey daha." dedi dikkatleri üzerine çekerken. "Aaron'ın elindeki tüy benim kanadıma ait. Anlaşmada yazılan her hangi bir şeye itaatsizlik edip kanınız ile ettiğiniz bu yemini bozarsanız karşılığınızda kendi kanınızla boğulursunuz ama rahat olun. Burada kimse verdiği yemini bozmaz yani korkacak bir şey yok."
"Sanırım bu kadar." dedi Aaron. Maddeleri yazarken ne kadar nazik olsa da içinden hoşnutsuzluğunu ifade eden küfürler akıp gidiyordu. Liderlere döndü. "Sıra kan yemininde."
"Bir şey daha var." dedim tüyü Aaron'ın elinden alıp.
Kağıtta gözlerimi dolaştırdım.
Liderler ve şahitler huzurunda verilen bu yemin de;
Bilinçler şahsi kârlar için işgal edilemez.
Zihin kontrol ahlaki şartlar gözetildiği için yapılamaz.
Bir ırk diğer bir ırkın mensubuna bu yeminin gölgesinde geçmişe dayalı öfke ya da intikam uğruna saldırıda bulanamaz.
Mia’nın yaşamı tehdit altına girdiğinde yemin eden her mensup, Anna Maria Mia Valentina’nın varlığını korumayı ve muhafa etmeyi üstlenecek.
"Şimdi tamam." dedim. Herkes yazdığım maddeye baktı ve kimseden karşı çıkan bir homurtu bile duyulmadı. Benim tek takıldığım konu benim yazım Aaron'ın mükemmel kıvrım ve belirli bir hacme göre yazılmış yazısının yanında ağrı büğrü durmasıydı.
Mia’nın bireysel özgürlüğüne hayati tehlikeler gibi bir istisnai durumlarda kimse müdahil olamaz.
Aaron saçlarımı okşadı. "İyi akıl ettin bireysel haklar elbette önemli Mia."
Hâlâ bacağımda duran hançeri çıkarıp Beatrice'e uzattım. Bana soru soran bakışlarını yöneltti. "Onca wampir varken kendimi korumak için bir şeyler yapmalıydım."
Elizabeth yanımda belirip saçlarımı okşayarak kulağıma "Akıllı ve kurnaz kız." diye fısıldadı. Beatrice'den hançeri alıp parmağını kanatan ilk o olmuştu ve parşömene kanlı parmağını bastırmıştı. Kesinlikle şaşırmıştım. Ardından Beatrice, Aaron, Arthur, Amarok, Eric, Naomi, Gareth, Dimitry, Sky ve ben geldim. Hançer elimdeydi ama parmağımı nefile uzattım. "Isırıver." Herkes garipsese bile Sky bir şey demeden parmağımı dişlerinin arasına alıp ısırdı. Küçük bir ısırık ve bir damla kan... Parmağımı kağıda bastırırken bedenimin kasıldığını hissettim. Ruhuma bir ağırlık çöktü ve nefes alamadım. Bunlar bir an için olanlardı.
Düşeceğimi hissederken arkadan belimi tuttu. "İlk kan yeminin olduğundan biraz ağır gelmiş olabilir."
Titrek bir nefes verdim. "Sakın bırakma."
"Düşmene izin vermem."
"Egor." dedi Arthur. "Kan yemini-"
"Asla!" Gözleri ile beni işaret etti. "Bu yanlış ilişki artığı için bu kadar riski göze alabileceğimi mi sanıyorsunuz!? Öz oğlum bile hainliğini ilan etmişken Arthur ve klanı ile müttefikliğimizi bozulmuşken sizinle anlaşma yapacak değilim. Kanıma da ziyan etmem."
Beatrice "Peki." dedi. Zarif adımlarla Egor'un yanına geldi ve elini kapıya doğru uzattı. "Sen ve klan üyelerin gidebilirsiniz." Aaron omuz silkip kapıya doğru yöneldi. Taşlar geri sahiplerine dönmüştü. Aaron broşu kapıya yöneltip sayıları fısıldadı. Açılan portaldan Egor'un iznini alan küçük klan topluluğu geçip gitti. Egor ve yardımcısı Soris geride kalmıştı. Egor'u durduran Beatrice'in elleri oldu. Adamın yakasından tuttuğu gibi kendine çekmişti. "Yine de son bir sözüm var Egor. Sen ve klanının torunumdan uzak dursanız iyi edersiniz. Mia'nın kılına bile zarar gelirse senin kökünü bu dünyadan kazırım."
Egor'un oğlu Dimitry irkildi.
"Kendine fazla güveniyorsun Beatrice." diye fısıldadı Egor.
"Sende Egor." dedi adamı sertçe ittirip bırakırken. "Tacın düşmek üzere ve tahtın sarsıntıda. Klanının sana pek bir güveni kalmamış gibi. Dikkat ette yerine başkasını bulmasınlar."
Soris portaldan geçti. Egor oğlu Dimitry'ye bakıyordu. Dimitry babası ile göz göze gelince başını başka yöne çevirdi. Egor oğlundan umudunu kestiğini anlayınca kaşları çatıldı. "Baban senden utanıyor." dedi Egor ardından sırtını dönüp portaldan geçti ve portal yok oldu.
Sky beni kucakladığında başımı göğsüne yasladım. "Neden birden böyle oldu?" diye sordum fısıltıdan ibaret sesimle. "Bedenim çok halsiz... Konuşmak için bile..."
Kapanıp açılan gözlerim de görebildiğim tek şey Sky'ın meleklere adanmış ilahi güzellikte yüzüydü.
"Mia!" diye Beatrice'in sesini duydum. "Nesi var?"
"Taşları bilmeyerek olsa da aynı anda kullandığı için olmuş olmalı." Dedi sakin ve fısıltılı olan başka bir ses. Aaron'dı. "Dinlenmeli. Herkes dinlemeli."
"Evet, evet kesinikle dinlenmem gerekiyor... Yoksa yorgunluktan öleceğim..." Sırıttım. "Bunu istersiniz değil mi? Ölmemi. Ama imkansız ben yaşayacağım."