Volkan
" Komtanım bu şerefsiz konuşmayacakmış" Elleri bağlı ,dizi üstüne çöktürülmüş ecelini bekleyen teröriste silahın ucu ile dürterek söyleniyordu Turhan.
Kafamı kaldırıp konserveden baktım, 17 kişilik bir gruptan 3 kişi sağ ele geçirmiştik. ikisi diz üstü elleri kelepçeli beklerken bir tanesi kopmuş koluna bacağına turnike yapılmış kıvranıyor, arada kendine geliyor, kısa süre sonra tekrar bayılıyordu.
Teğmenliğimin ilk yıllarında şu manzara kanımı kuruturdu. Haftalarca gözümden silinmezdi bu sahne... Bembeyaz karın üstündeki kıpkırmızı kana takıldı gözüm.
Nedensiz bir tebessüm kapladı yüzümü. Selim ile Hakan yanımda, Turgay keşife çıkmıştı.
Asteğmen Samet çevre kontrolü yapıyordu. Teğmen Turhan ise teröristlerin başında. Gözüm bir an genç teğmene takıldı. Ağzında ince bir ağaç dalı kürdan gibi dişlerinin arasında çevirip duruyor, ifadesizce kıvranan teröriste bakıyordu.
Yaşı çok genç olmasına rağmen pek etkilendiği söylenemezdi. Ayağa kalkıp acı içinde kıvranan teröristin başına geldim. Sürünerek kaçmaya çalışıyordu kendine geldiğinde. Birkaç metre sürünerek gittiği karda kan izlerini bırakmıştı ayak altında. Yarası ciddiydi. Bacak kopmuş, kol kopmuş!
Aradığımız bilgilere sahip olmadığı da ortadaydı. Bu yaştakini av yaparlar bizim gibilere. Kimse adam yerine katıp önemli istihbarat paylaşmaz.
Silahımı çıkartıp kafasına ateş ettim. İnlemeleri son bulmuştu bulmasına da şimdi bu iki piçten bilgi almak kalmıştı.
" Bizi öldürsen de sana söyleyecek sözümüz yok komtan, sık kafamıza!"
" Hele bak bak şerefsize bak, sen kimsin bize ne yapacağımızı söylüyorsun lan göt?" diye kabardı yine Turhan dipçiği adamın çenesine geçirerek.
Bu çocuğun öfkesi bazen beni bile tereddüte düşürüyor ama bildiğim bir şey varsa o da bunları öttürecek adamın birazdan yanımızda olacağıydı.
Selim " Komtanım tipi geliyor " dediğinde gözüm az evvel bir sürü leşi serdiğimiz ine takıldı. " Mete'ye koordinat bilgisi geçin, ine girelim tipi geçene dek " Emrimle birlikte herkes harekete geçti.
Sırası ile oturmuş iki ibneyi de bir köşeye yüz üstü yatırmış yemek yiyorduk. " Burada işimiz bitince bir pavyona gider miyiz?" Hakan en olmadık yerde en olmadık tavsiye ile yine farkını belli etmişti. Turgay atlayıp "Olur " deyince herkesin gözü üstüne döndü piçin.
" Oğlum sana biz pavyona gitmeyi yasaklamadık mi? " Selim sinirli şekilde çıkışmıştı, fayda edecek gibi...
Piçler kendi aralarında pavyon muhabbeti döndürürken gözüm mağaranın açıklığından yağan kara, tipiye takıldı. " Komtanım daldınız" diyen Turhan'a döndüm.
Gözünde o bildik ateş... yerinde duramıyor derken bir ses duyduk " Bir kere de şurada güzel hatunlar var diyerek çağırın yarraklar" İçeriye giren yüzbaşı Adem ile Mete'yi gördüm.
" Lan manyak mısınız, tipi bitince neden gelmediniz? " dediğimde yanımıza üstündeki karı silkeleyerek gelen yüzbaşı Adem başı ile Mete'yi işaret edip " En güvenli yolculuk tipide olanmış ' tüm fareler kuyruğu bir deliğe kıstırır rahat hareket ederiz 'dedi" diyerek Mete'ye bakınca, şerefsiz kafası ile bizi işaret edip " E bak ama haksız değilmişim değil mi?" demesiyle elimdeki kaşığı piçe attım.
" Çok konuşma pezevenk, ameliyat olmadın mı sen? "
" Fırsat verseniz olacağım ama sürekli ' Mete gel bizi kurtar ' deyip duruyorsunuz e bende insan evladıyım dayanamıyorum " diye ukala ukala sırıtarak 2 teröristin yanına geldi. Dizlerinin üstünde eğilip " Aşklarım, sizin için taa nerelerden geldim " Silahını, çantasını çıkartınca bir kaç saniyeliğine o iki piç için bile üzülmüştüm.
Mete mi, yanında yeni manyak adayımız Turhan ile keyif alıyordu her saniyesinden.
1 saat sonra
Elindeki bıçağı adamın derisinden sıyırırken yukarı doğru " Amına koduğumun kanephesini 4 defa yer değiştirtti bana !"
Tam bir saattir tek bir istihbarati soru sormamış sadece Vera' nın evde ona yaptıklarının stresini atıyordu.
" Komtanım acaba sakladıkları cephaneliklerin yerini.."
" Oğlum sevişmemi bir daha bölersen seni de sikerim" Elindeki kan damlayan bıçağı Selim'e doğru uzatarak konuşmuştu. Sonra baş ucunda dikilen, hayran gözlerle onu izleyen Turhan'a bakıp " Nerede kalmıştık teğmenim?" dediğinde " Komtanım kanepheyi 4. defa yer değiştirmiştiniz"
Yüzündeki tebessüm silinmiş yine sinirlenip sıyırdığı eti sürdürerek yüzmeye devam etti " Ne dördü ne beşi amına koyayım sabaha dek 8 defa yer değiştirtti bana, daha boktan olanı ne biliyor musun? "
" Ne komtanım?" Diye sordu yeni hayranı Mete'ye gözleri parlayarak. " Önceki yerlerine geri getirtti tüm eşyaları, en iyisi eski haliymiş" deyip kaldırdığı deri parçasını çekerek yukarı doğru sıyırdı...
Elinin altındaki adam daha önce hiç bir işkencede duymadığım bir çığlık atarak bayılırken yanıbaşında sırasını bekleyen yüz üstü yatan teröristin altını ıslattığını fark etmiştim.
Çocuk doğmadan önce sanırım Vera evde değişiklik yapmak istemiş. Yani en azından Mete'ninöfkesinden anladığımız buydu.
En son adam çığlıkları arsında " Dur artık, dur anlatacam söyleyeceğim yeter ki dur " diye inlediğinde soyulmuş kol derisi, titreyen vücudu ile Mete’nin elinin altında kendinden geçti.
" Yine bayıldı." dedi dudağını bükerek. Gözü diğerine döndüğünde adam sürünerek uzaklaşmaya çalışıyordu.
" Morfin vurun şuna, kendine gelince desin ne diyecekse. Sen de bırak o bıçağı gel yemek ye" Sesimle gözünü diktiği teröristten güçlükle çekti kendini ve yerde dehşet içinde bakan adamın yanağına iki minik okşayarak şaplak atıp, " Merak etme sevgilim, eğer beni tatmin etmezse sıra sana gelecek ama hiç endişen olmasın ben kolay tatmin olmam. " deyip yanıma geldi.
Morfinin etkisi ile kendine gelen terörist ne var ne yok her şeyi dökülmüştü. İşimiz bitmişti artık, istediğimizden fazlasını vermişti, yeni bir sevkiyat varmış yakında güzergahını da söyleyince kafamızda planı yapıp operasyon süreci için düğmeye basmıştık.
Sevkiyat gününe dek hayalet olacak bir time haber yolladık. Dağda kendimden sonra güvendiğim en iyi askere. Kıdemli Yüzbaşı Doğan Atmaca'ya. Sevkiyat gününe dek cephaneliklerin yer tespiti, takibi ondaydı.
İşi Doğan'a ver, çekil keyfine bak! öyle bir adamdı. Toparlanıp karargaha döndüğümüzde Mete' nin ağrılarının arttığını vurduğu 2. morfinle anlamıştım.
Suratında en ufak bir acı çeken ifade yoktu, sadece sanki canı sıkılmış gibi suratı asıktı. Şiddetli acı çekince bu şekilde olurdu. Ankara' ya benimle birlikte döndü. Bu halde Vera'nın yanına gitmek istemedi. Sanırım acısının geçmesini bekleyecekti.
Bense tüm yol boyunca aklımda Buket ve kızım vardı. Kızımla helikoptere binmeden önce konuşmuştum ama Buket yine telefonumu açmamıştı. Tüm sinirimi etrafımdaki askerlerden çıkartırken Selim telefonunu önüme tuttu.
Mesajlar kısmında adını gördüm " İyi misiniz? Herkes iyi mi?" diye sormuş. Kalbim aniden kaburgalarıma tüm şiddeti ile vurdu, vurdu vurdu...
Merak etmiş, belki de beni merak etti, dolaylı olarak soruyor.
Mete mesajı okuyup eline aldı telefonu. " Biz iyiyiz ama.." yazıp yolladı.
Selim de ben de şaşkınlıkla bakarken " Siz hiç kız tavlamadınız değil mi? Hep size geldiler... ah ahhh balık tutmak balık yemekten daha eğlencelidir"
Anında mesaj geldi. Açmadı mesajı. " Cevap vermeyeceksin " dedi Selim'e bakarak ardından bana dönüp " Akşama dek de sen cevap vermeyeceksin" deyip süzdü beni. "Karargahta işimiz bittikten sonra eve geçince yazarsın"
Turgay " Ayıp olmazsa neden komtanım?" dediğinde kafasını koltuğa dayayıp gözlerini kapattı " Flört kitabı kuralı, madde 123 der ki; çabuk ulaşılan her şey değersiz olur. Altın madeni gibi düşün, ya da petrol... pırlanta!"
Hakan'ın " Vay arkadaş, adam çapkınlığın kitabını yazmış madde madde" diye methiyeler düzdüğünü duyduğumda, elimdeki m4 ün askıları ile oynayarak " Hııı " dedim tüm sinirimle, kurulan Mete'ye bakarak " Ama yine de evde kanephe itiyor"
Bir kahkaha tufanı kopmuş, bizimkinin havası anında sönmüştü.
Ne yapmak istediğini anlamıştım piçin. Kızın beni merak etmesini istiyordu. Edecek miydi acaba, eder miydi ya da ? Selim'in telefonu ard arda çalışıyordu.
" Sessize al şunu " dedim. " Kapat " dedi Mete gözlerini kapatmış uyuklayarak. Gözünün birisini açıp bana baktı " Seninki de kapalı olsun" deyip geri kapattı gözünü.
Cenk'in dediğinin azı var fazlası yok amına koduğum her hareketini hesaplayıp planlayarak yapıyor.
Buket
"...ama!" ne? ama ne?? Kim, kime ne oldu? Yoksa Volkan mı? neden açmıyorlar ki telefonu?
Defalarca aradım, önceleri ulaşılıyordu ama şimdi ne Selim'e ne de Volkan'a ulaşamıyordum. Nefes alamıyor, ard arda aramaya devam ediyordum. Defalarca mesaj yazdım.
Mete... aklıma sadece o geldi, Vera'nın telefonunu heycanla aradım. Ellerim titriyor, nefesim taşıyordu. Karnımda nedensiz bir sancı... En sonunda Vera'ya ulaştığımda Mete'nin de görevde olduğunu söyledi ama karargahtan Seda yüzbaşını tanıyordu.
'Arayıp öğrenip döneceğim' dedi, o da korkmuştu. Bir süre sonra sesinde hissedilir bir gerginlik vardı. Bana sorun olmadığını söyledi ama sesi sanki...sinirden titriyordu.
Vera ile konuşurken çalan telefonumu fark ettim. Arka aramada Volkan'ın adını görünce kalbimden kocaman bir yük kalktı.
Vera ile alel acele telefonu kapatır kapatmaz onu aradım. "Volkan!" sesim nasıl çıktı bilmiyorum ama bir an sessizlik oldu karşıda " İyi misin?"
" İyiyim güzelim, seni görürsem daha iyi olacağım"
Beni görmek istiyor, beni? Kalbim önce endişe ile çarparken şimdi engel olamadığım bir heycanla çarpmaya başlamıştı.
" Bir hafta izinliyim, neredesin yanına geleceğim"
Bana mı gelecek? " Kartepe" diye döküldü dudaklarımdan bir anda. Son anda fark edip dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırsam da bir defa söylemiştim.
" Geliyorum bebeğim" deyip kapattı. Ne, nasıl? ama sormadın ki neredeyim diye? adres istemedi! belki de yaklaşınca isteyecek. Bana mı geliyor ama neden?
Şömine önünde maydanozun sapını kemiren minik tavşanla göz göze geldik
" Geliyor" dedim hayvandan ciddi ciddi bir tavsiye bekleyerek.
Geliyor!