Buket
Duştan çıktığımda aynada uzun uzun baktım yine kendime. Bir insan nasıl hep suçlu olabilir. Yapmadıklarımla suçlandım hep, şimdi ise yaptıklarımla...
Aynanın buğusunu sildim.. yüzüme soğuk bir su serptim. Bornozumla çıktım. Tekli koltukta oturmuş bekliyordu.
Gözüm az önce ikimizi son kez misafir eden yatağa ilişti... Kıyafetlerimi gördüm. Yatağın üstünde katlanmış şekilde.
Başı öne eğik, elinin birisini yumruk yapmış diğeri ile o elini kavrayıp öne doğru eğilmiş. Kıyafetlerimi alıp tekrar banyoya girdim. Önceden onun yanında giyinirdim. Evet, galiba gerçekten artık iki yabancı oluyorduk
Her adamımız bizi ayırıyor, mesafeyi açıyordu. Üstümü giyip çıktığımda daha önceden çoğunu boşalttığım dolabın önüne geçtim.
Küçük valizimi çıkarttım. Bir bölmede eşyam kalmıştı. Bilerek almamıştım. Sanki tatile gitmişim , gelecekmişim... Bir dönüşüm varmış gibi hissetmek için.
Zor tuttuğum göz yaşlarım ile valizin kapağını açtım..
Volkan
İşte bitiyor, valizin açılma sesi sanki üstüme yağan onlarca mermiden vücudumu delip geçen şarapnel parçalarından daha çok acıttı canımı.
Akan gözyaşımı görmemesi için başımı pencereye çevirdim...
Gidiyor işte, artık o eşsiz erkeklik gururun ile baş başa kalabilirsin! Kırdın döktün, üzdün!
Lan insanın içi can çekişirken sarılmak için, mesafe koymak ne kadar zormuş...
Buket
Kalan son kıyafetimi de yerleştirdim. Zaten bu kadar sayılırdı bu evde kapladığım yer. Eksikliğim çok hissedilmez eminim.
Bir gardolabın yarısı, yemek masasında bir sandalye, salonda ayaklarımı kıvırıp içine gömülerek oturduğum koltuk... çok da eksilmeyecek hiç bir şey!
Ne kapladım ki, kimsenin hayatında öyle çok büyük bir yer kaplamadım zaten ben. Yangında ilk kurtarılacaklar listesinde adım ilk 100 de yoktur eminim.
Vazgeçilmez olamadım ben kimse için! Hep bir sebepten vazgeçildi... Tıpkı Volkan'ın da yaptığı gibi
Her şeyi yerleştirip bitirince valizi yataktan indirdim. Sonra da koltukta oturan adamın karşısına geçtim.
" Ne zaman isterse arasın avukat!" dediğimde sesini çıkartmadan başını salladı. Bakmadı bana! Oysa bir defa daha baksa, belki artık gözlerine bile bakamam! Çünkü bakarsam...
" Dün boşanmayacağım diyordun"
Acı bir gülümseme yerleşti yüzüme.
" Sen de birkaç gün önce seni asla bırakmam diyordun. Görünen o ki ikimizde kötü yalancılarız"
Kalktığımda bileğimi sımsıkı kavrayan elini ile olduğum yerde kaldım...
" Ben seni terk etmedim, sen.."
" Ben?" dedim geri dönüp yüzüne bakmadan. " Benden hep vazgeçildi. Bir sebep bulundu vazgeçmek için ama kimse benim yanımda kalmak için sebep aramadı. Bazen merak ediyorum, bu kadar zor mu birisinin hayatında kalmak ben mi beceremiyorum. Belki de sorun bende... " Kolumu bıraktırdım. Valizimin kulpundan sımsıkı tuttum.
Titreyen ellerimle sımsıkı kavrayıp valizin sapını devam ettim konuşmaya " Hataların bu kadar affedilmediğini önceden bilseydim seni Kartepeye geldiğinde affetmezdim. O da benim aptallığım olsun ama artık sayende öğrendim. Ben de affetmiyorum. "
Volkan
Haklı! lanet olsun ki yerden göğe kadar haklı ama hâlâ anlamıyor... Onu hatasını affedemediğim için, sadece bunun için kendimden uzaklaştırdığımı düşünüyor
Artık kabul ettim Buket! Sakat bir adam olduğumu kabul ettim. Sana artık kızgın değilim. Bana güvenmedin, güvenemedin... Haklısın. Kim bana güvenir?
Mete bile operasyona giderken benim gibi sakat bir adamı istemedi. Seni nasıl koruyabilirim Buket?
Benim yanımdan kaçırdılar seni... Ben yoğun bakıma girdiğimde! Seni koruyamadım. Seni koruyabilecek bir adamla olmalısın. Güvenebileceğin, sığınabileceğin.
Yanındayken başkasından yardım istemek zorunda kalmayacağın bir adam.
Seni kendimden koruyamadım ama düşmanlarımdan korumanın bir yolunu arıyorum.
Seda ortada yok! Eğer o güvenlik personelini de o öldürdüyse seni kendimden uzaklaştırırsam en azından onun öfkesinden korurum.
O ortaya çıkana dek, boğazına çökene dek bana huzur yok ama şimdi başka birisinin boğazına çökme zamanı geldi.
Turgut bey mesaj yollamış ' artık alabilirsin' yazıyordu mesajda. Seni inciten o şerefsizle kapanması gereken bir hesabımız var! Geliyorum Doğukan Acar! Azrailin geliyor.
Yol boyunca aklımda hep Buketim'i bulduğum an geldi... Yerdeki ilaç kutusu, solmuş yüzü...
Günlerce bizden kopuk ruh gibi cansız duygusuz hali... Haftalar süren tedavisi.
Ben can pazarındayken sevdiğim kadını kızımla tehdit etmek ha!
Teşkilatın ana karargahına ilk defa giriyordum. Bir bacak platini , kancası daha kaç defa kontrol edilebilir.
Bir götüme kamera sokup aramadıkları kaldı. En nihayet içeri girdiğimde beni bir genç karşıladı.
" Başkanın Damadı Volkan bey değil mi ?"
" Kurmay Binbaşı Volkan " dedim elimi uzatıp. Artık damadı sıfatını kullanamazdım.
Yüzüme baktı " Albay Tahsin'in oğluyum ben adım Çağdaş"
Bu gülümseme, bu duruş... Neden görür görmez bir sıcaklık duyduğumu anlamıştım.
" Aslında sizi de aramızda görmek istemiştik ama sanırım reddetmişsiniz " dedi farklı bir evrende yürüyormuşuz, 100 yıl sonrasına ait bir yermiş gibi olan yerden geçerken.
Her yer simsiyah aynalı camlar ve lambalala çeviriliydi. İnsan buradan kaçmak istese nasıl kaçar ki?
" Kaçamazsınız" dedi sanki içimi okumuş gibi bir kapının önünde durup.
Daha doğrusu Çağdaş elini uzatana dek oranın kapı olduğunu bile anlamamıştım.
" Anlamadım" dedim salağa yatarak
" Babam 'bir asker girdiği her yere ben buradan nasıl çıkarım diyerek bakar' derdi" deyip göz kırptı ve kapıyı açtı
" Sizi babam eğitti diye biliyorum " deyip eli ile içeri geçmemi işaret etti.
Girdiğimde Doğan ile Çiçek de oradaydı. gözüm hemen Doğan'a ilişti.
Burnunda bir bant var. Demek ki kırmamışım! Kötü oldu bu! ama elmacık kemiği ile gözü halen simsiyah! Demek ki iyi çalışmışım. Taktir ettim kendimi
" Buyurun Volkan bey" dedi kadın karşısındaki dörtlü koltuğu işaret ederek. Geçip oturdum. Gözüm sık sık tekli koltuklarda oturan ikiliye takılıyordu
" Doğan yüzbaşım, konuştuğumuz gibi. Çiçek sen de çok dikkat et!" deyip onları yolcu etti.
Ne dönüyor acaba, yine hangi dostunun karısını yem yapacak piç?
Kadın ayağa kalktı, incecik genç biri... Lacivert kumaş pantolon, topuklu ayakkabı, beyaz gömlek ile sanki bir plazada hukukçu gibi görünüyordu
" Adım Yasemin! size eşlik edeyim" deyip koridorda ilerlemeye başladık
" Hadi söyleyin" dedi beni süzerek
" Anlamadım"
" Hakkımdaki düşüncelerinizi, fazla mı gencim?"
Ah Volkan kim bilir nasıl süzdüysen!
" Fark ettiniz demek"
Güldü kahkaha atarak " Evet o esnada ben de sizi süzüyordum"
Durdum , uzun uzun baktım... " Bu işe göre fazla narinsiniz"
" Siz ise işiniz için biçilmiş kaftansınız"
" Dışarıda görsem pahalı ama işinde oldukça iyi bir boşanma avukatı derdim " diye ekledim
" Ovvv! el arttırıyoruz demek... Nerede görürsek göreyim o silah kavramaktan mı artık başka bir şeyi kavramaktan mı bilemediğim nasırlaşmış ellerinizle asker olduğunuzu söylerdim "
Vay canına, cidden iyi! Taktirimi kazandı. Onun da yüzünde aynı tebessüm oluştu
" Sanırım 2 -2 bitti maç, ne dersiniz böyle bitirip dostluk kazandı diyelim mi?"
" Dostum olursanız kazanmanıza müsade ederim 2-3 " deyip yürüdüm..
Odanın önüne geldiğimizde kapıyı açtı,
" Bundan sonrası sizin" deyip çekildi. İçeri girdiğimde ciddi bir işkenceden geçmiş kapı açılma sesi ile altına kaçıran bir adam vardı karşımda...
Benimmiş, bana bir şey mi bırakmışsımız da canı dışında!
Cam bir panel gördüm... belli ki izlemiyordum.Aptallar! öfkemin ona işkence ederek geçeceğini sanıyorlardı.
Sandalyede oturan, ağlayarak yalvaran adamın arkasına geçtim. Her tür bahise varım ki Turgut bey de oradaydı! cam panele gözümü dikip piçin boynunu kırmamala içeriye bir sürü eleman doldu
Üstüme çullandılar... başıma bir çuval geçirildi! Sikimde mi? hayır!
Ne kadar zaman uyudum bilmiyorum kendime geldiğimde bir odada koltuktaydım. Kendimi güçlükle toparladığımda koltuğunda oturan Buket'in babasını gördüm
"Bunu yapacağını tahmin ediyordum"
Evet ederdi, zaten bunun için çağırmadı mı? kendi yapamazdı, malum zaaf maaf zırvalıkları... benim yapmamı istemişti! Ben de yaptım.
" Bitti mi? " dedi gözümün içine bakarak.
" Henüz değil" toparlandım, çıkmam gerekti... kızımın bakıcısı ile ilk günü! yanında olmalıydım nasıl bir insan bilmiyordum.
" Ne zaman son bulacak?" ayağa kalkmış beni süzüyordu kapıdan çıkarken ben.
" Sıradaki sen değilsin, en son sana geleceğim. "
" Geleceğini biliyorum" dediğinde döndüm.
" Hep biliyordum" diye ekledi. " Beni tanıdın öyle değil mi?"
Tanımıştım, onu ilk görmemle tanımıştım.
" Şunu bilmeni istiyorum, şahsi bir mesele değildi. Görevimi yapıyordum"
Neymiş, şahsi bir mesele değil miymiş???
" Şunu bil, tamam ile şahsi bir mesele ve en son sana geleceğim"
Üstüme başıma çeki düzen verdim ve çıktım. Ah Buket bir bilsen seni kendime ihanet ede ede nasıl sevdiğimi... nasıl aile olmak için çabaladığımı!
Geçmişime, şerefime ihanet ede ede! Yine de senden vazgeçemediğimi. Bu gün herkes benden vazgeçiyor demiştin oysa ben senden koca bir geçmişe rağmen vazgeçmedim.
Senin için yeminimi bozdum defalarca! senin için! ama artık seni de kaybettim... tüm yeminlere dönme vakti!
Adalet tecelli edecek Turgut başkan! Hem de bizzat benim ellerimle!