Tüm anı bir titreşim böldü; telefonum çalıyordu. "Eyvah, Burcu! Unuttum ben onları!" diye hayıflanarak birden yerimde doğruldum. Serkan’ın yüzüne baktığımda, küçük bir çocuğun suç işledikten sonra yakalanmış hali gibi masum ama mahcup bir ifade taşıdığını gördüm. Hafifçe iç çekerek konuşmaya başladı: "Özür dilerim. Kıskançlıktan kendimi kaybettim, senin ruh halini düşünemedim. Hadi, geç içeri. Bekletme arkadaşını." Bir an sustu, sonra yüzünde belli belirsiz bir kararlılıkla ekledi: "Ece, tek bir şey istiyorum. Ama lütfen beni kırma. Burcu’ya söyle, yanına otursun. O herifin sana bu kadar yakın durması... resmen kanımı donduruyor!" Gözlerine bakarak hafifçe gülümsedim ve alaycı bir şekilde yanıtladım: "Valla, söyleyemem!" dedim, inadımı belli ederek. Serkan’ın şaşkın bakışları beni e

